İmmünobiyoloji Nedir? İmmünobiyolojinin Tıpta Kullanımlarına Örnekler

0
Advertisement

İmmünobiyoloji Nedir? İmmünobiyoloji nerede kullanılır? İmmünobiyolojinin tıp alanında, günümüzde kullanım alanları nelerdir? Örnekler.

immunobiyoloji

İmmünobiyoloji

Vücut kendisi için neyin iyi olduğunu bilin Kendi sınırlarını, kendisiyle yabancı cisimler arasındaki farkı görür. Çeşitli istilacılara karşı özel savunmalar oluşturur. Düşmanlarını ise çok nadir unutur Bu olağanüstü yetileri bağışıklık sistemi yönetir Çevremiz insan dokularının sıcaklığına sığınmaya hazır bakteriler, virüsler; mantarlar ve parazitlerle dolu olduğu için, bu sistem olmasaydı hiçbir insan uzun yaşayamazdı. Bağışıklık sistemi bazen yağmacı kanser hücrelerini de tanıyıp yok edebilir.

Bu karmaşık savunma sistemi, hepsi kemik iliğindeki kök hücrelerden kaynaklanan bir hücre ordusundan oluşur Bazı bağışıklık hücreleri, kan dolaşımına antikor denilen büyük proteinler salgılar. Bunlar yabancı istilacıları karşılar ve kuşatın Bazıları düşmanlara bağlanır ve öldürücü kimyasallarla saldırır bazıları da saldırganları sarmalar ve tüketir Bağışıklık hücreleri tehdit karşısında çoğalır ve başka bağışıklık hücrelerini mücadeleye katılmaya çağırır Bağışıklık sistemi bir enfeksiyonu -örneğin bir tür grip- başarıyla def ettikten sonra, o grip türünü yıllar sonra bile geri geldiğinde yok etmek için hazır bekleyen küçük bir bellek hücresi grubunu geride bırakır.

penicilin

ANTİBİYOTİK

Yeni ve öldürücü olan ya da geçici bir zayıflıktan yararlanarak kendine yer açan bakteriyel bir istilacıyla karşılaşması durumunda bağışıklık sistemi yetersiz kalabilir Antibiyotikler burada devreye girer Hava saldırılarında olduğu gibi, konakçı hücrelerini korurken bağışıklık sisteminin istilacıları öldürme görevini destekler II. Dünya Savaşı dönemindeki bir reklam, yaralı askere yeni mucize ilacı enjekte eden sıhhiyecinin görüntüsü eşliğinde, “PENİSİLİN sayesinde geri dönecek!” diyordu. Zatürree ve belsoğukluğundan, bir zamanlar ancak eziyetli cerrahi işlemlerle tekrar tekrar temizlenerek tedavi edilebilen yara enfeksiyonlarına kadar; kuşaklar boyunca insanlığın başına bela olan hastalıkları ortadan kaldırma kapasitesiyle dünyanın gerçekten etkili ilk antibiyotiği için tamamen haklı bir iddiaydı.

Advertisement

Penisilin 1928’de, Britanyalı bir bakteriyologun mavi küf Pénicillium notatum’un (P. chrysogenum olarak da biliniyor) antibakteriyel özelliklerini fark etmesiyle keşfedildi. Penisilin, bakterinin hücre duvarı oluşturma kapasitesine müdahale ederek etki yapar

Hücre duvarı, bitki, bakteri, mantar ve algde hücreyi koruyan ve güçlendiren en dış hücre tabakasıdır Bu müdahale, bakterinin bölünmesini ve çoğalmasını engelleyip sonunda patlamasına neden olur insan hücreleri, hücre duvarına sahip olmadığı için etkilenmez. Başka antibiyotikler ise bakterilerin hücre işlevlerini destekleyen protein üretmelerine engel olur

Bu durumda antibiyotik, insan ve bakteri ribozomları (amino asitleri proteinler halinde birleştiren hücre yapıları) arasındaki farklılıklardan yararlanır

Ne yazık ki, bazı bakteriler antibiyotiklere karşı dirençlidir. Çok hızlı çoğalır ve genetik materyal değiştokuşu yaparlar Bu da antibiyotik de dahil olmak üzere kendilerine karşı tehditlere uyum sağlamalarına yol açar.

Sonuç, yaygın antibiyotiklerin öldüremediği dirençli bakterilerdir.

aşı olmak

Advertisement

AŞI

Antibiyotikler bakteriyel enfeksiyonun kuşatması altındaki bağışıklık sistemine destek sağlarken, aşılar bir tür erken uyarı yaparak bağışıklık hücrelerini belirli patojenlere karşı savunmaya hazırlar.

Bunu doğal enfeksiyonu taklit ederek gerçekleştirirler. Yani tehdit edici organizmayı vücuda sokarlar ama bağışıklık sisteminin kolayca savaşabileceği bir form olur bu. Aşı, laboratuvarda zayıflatılmış ya da tamamen öldürülmüş bakteriler veya virüslerle doldurulmuş olabilir.

Organizma tarafından salgılanan, kimyasal olarak etkisizleştirilmiş toksinler içerebilir. Ya da sadece bir patojenin parçaları -mikrobun yüzeyini kaplayıp onu bağışıklık sistemi için yabancı olarak işaretleyen antijenler- içerebilir.

Bağışıklık sistemi belirli bir organizmaya özgü antijenleri daha sonra başvurmak üzere bir kenara kaldırır. Bu arada aşı olduğunuzda, vücudunuz farkına bile varmadığınız bir bağışıklık yanıtı oluşturur.

Kanda antikor üreten bağışıklık hücreleri (B hücreleri) arasında, antikorları aşının getirdiği antijenle eşleşenler de vardır. Antikorlar yabancı maddeyi kaplayıp istilacı olarak işaretlerken, bağışıklık hücreleri çoğalıp daha çok uygun antikor salgılar. Bazı bağışıklık hücreleri ise istilacıları yer ve dost hücreleri göstermek için antijenlerini taşır.

Tehdit ortadan kalktığında bazı bağışıklık hücreleri, üreyebilen ve aynı tehdit geri gelirse uygun antikoru kısa sürede seri halde üretebilen bellek hücrelerine dönüşür.

Aşı kampanyaları sadece bireyleri değil genel olarak toplumu da korumayı amaçlar.

Toplumun önemli bir bölümü aşılandığında, aşı olamayacak kadar hassas olanlar (örneğin bağışıklık sistemi zayıf olanlar) bile hastalıkla karşılaşmayacakları için korunmuş olur.

Alerji

ALERJİ

Bazen bağışıklık sistemi, rüzgârın savurduğu zararsız polenler ya da kanepedeki kedi tüyü gibi hayali bir düşmanla savaşmaya hazırlanır.

Alerjenler olarak adlandırılan bu gerçek dışı tehditlerin neden olduğu semptomlar, özel bir bağışıklık yanıtı biçimiyle ve immünoglobülin E (IgE) olarak adlandırılan bir antikor sınıfıyla ilişkilidir.

Advertisement

Alerjileriniz -aşırı faal bir bağışıklık sisteminiz- varsa, çim polenini soluduğunuzda, bağışıklık hücreleriniz poleni yabancı bir istilacı olarak görür ve bu antijene özel IgE antikorları üretir. Bu antikorlar bağ dokudaki ve mukozalardaki mast hücreler denilen özel bağışıklık hücrelerinin ve kanda dolaşan bir tür akyuvar olan bazofillerin üzerindeki reseptörlere bağlanır. Bunun sonucunda çim polenine hassaslaşırsınız.

Bir sonraki karşılaşmanızda polenin antijeni, mast ve bazofil hücrelerinizin yüzeyinde zaten bulunan uygun antikorlara bağlanır. Kanınızdaki proteinler bağlanmış antikor-antijen kompleksine çekilir ve hücre delen bir silindir halinde yavaş yavaş birleşir.

Bu işlem bağışıklık hücresinin dış zarını parçalayarak histamin, serotonin, heparin ve buna benzer kimyasallar salgılanmasına yol açar.

Vücudun neresinin etkilendiğine bağlı olarak, bu kimyasallar şişme, kaşınma, hapşırma, kusma, ishal, solunum yolu spazmı ve kan damarlarında genişlemeye yol açar.

Bu arada bağışıklık hücreleri, diğer bağışıklık hücrelerinin IgE üretmesi için kimyasal sinyaller de gönderir.

Alerji doğrudan kalıtsal değilse de alerjiye yatkınlık son derece kalıtsaldır. Alerji ilaçları, mast hücrelerinden salgılandığında çok fazla gereksiz dramatik olaya neden olan histamini bloke ettiği için antihistamin olarak adlandırılır,


Leave A Reply