Leo Baeck Kimdir?

0
Advertisement

Leo Baeck Kimdir? Nazi döneminde Almanya’da ki Yahudilerin ruhani lideri olan reformcu haham ve ilahiyatçı olan Leo Baeck hayatı hakkında bilgi.

Leo Baeck

Leo Baeck Kimdir?

Leo Baeck (d. 23 Mayıs 1873, Lissa, Posen, Almanya – ö. 2 Kasım 1956, Londra, İngiltere), Reformcu haham ve ilahiyatçı, Alman Yahudilerinin Nazi dönemindeki ruhani lideri.

Baeck, hahamlık öğrenimini Breslau ve Berlin’de gördü; 1895’te Berlin Üniversitesi’nde felsefe doktorasını tamamladı. 1897’de Berlin’de hahamlığa kabul edilerek Almanya Hahamlar Birliği içinde, Siyonist önder Theodor Herzl’i (1860-1904) ve o sırada Basel’de toplanan I. Siyonist Kongre’yi kınamayı reddeden iki hahamdan biri oldu. Önce Silezya’nın Opole kentinde (1897-1907), ardından Düsseldorf’ta (1907-12), son olarak da Berlin’de (1912-42) hahamlık yaptı.

1901’de, Hıristiyanlığın, tarihin benzersiz bir anında liberal bir inanç sistemi olarak doğduğunu ve Yahudi geleneğiyle ilişkisi bulunmadığını savunan Protestan ilahiyatçı ve kilise tarihçisi Adolf von Harnack’a (1851-1930) karşı çıktı. Başyapıtı D as We-sen des Judentums (1905; Yahudiliğin Özü), onu Yahudiliğin en önde gelen liberal ilahiyatçısı konumuna yükseltti. Bu yapıtında, dinin dinamik doğasını, insanoğlunun, kategorik bir “olmalı” biçimindeki tanrısal buyruğa sürekli gelişen bir yanıt verdiğini vurguladı. Bunda, Alman-Yahudi düşünürü Hermann Cohen’in (1842-1918) ve Yeni-Kantçılığın (1870-1920) etkileri belirgindi, ama arka planda, geleneksel haham düşüncesinin titiz ahlakçılığı seziliyordu. Yapıtın büyük ölçüde genişletilmiş ikinci basımında (1922) Baeck, düşüncesini “kutuplaşma dini” kavramına doğru geliştirdi. Bu kavram, yaşamdaki tanrısal varlığın “gizemi” ile insanoğlunun Tanrı huzurunda aldığı “buyruğun” etik yaptırımı arasındaki diyalektik ilişkiyi dile getiriyordu. Baeck, imanın iki yanlı yapısını toladot (kuşaklar) kavramıyla açıkladı. Yahudi tarihi ile özdeş olan bu kuşaklar zinciri, Yahudi kavmine, süregi-den tanrısal esinin aracı olmak görevini yüklemişti. Yahudilik, ahlakın en üst düzeyde anlatımı, İsrailoğullannın özgül varlığında dile gelen evrensel bir mesajdı.

Hıristiyan ve Yahudi dünyaları arasındaki diyalog, Baeck’in, eleştiride baştansavmacılığı reddetmesiyle açıklık ve yoğunluk kazandı. Gelenekçi Yahudiler, Baeck’in İsa’ nın kusursuz bir Yahudi olduğunu ileri sürerek (1901), The Gospel as a Document ofJewish Religious History (1938; Yahudiliğin Dinsel Tarihinin Bir Belgesi Olarak İncil) adlı yapıtında da İncil’lerin haham literatürünün çağdaş ürünleri arasında yer aldığını savunmuş olmasına tepki gösterdiler. Öte yandan Hıristiyanlar da “Romantic Religion” (1922; Romantik Din) adlı makalesinde, “klasik” usçu din olarak tanımladığı Yahudiliği “romantik” duygu dini olarak tanımladığı Hıristiyanlıkla karşı karşıya getirmesini olumsuz karşıladılar. Ama toplama kampında yazdığı Dieses Volk: Jüdische Existenz (1955; Şu Halk: Yahudi Varoluşu) adlı son yapıtının önemi herkesçe teslim edildi. Bu kitapta, dinin özünden, halkın somut varlığına yöneliyor ve Yahudi yaşamına, 20. yüzyılın büyük Yahudi din filozofları Martin Buber (1878-1965) ve Franz Ro-senzweig’ın (1886-1929) düşünceleri ayarında bir yaklaşım getiriyordu.

Advertisement

Baeck’in yaşamı, kutuplaşma kavramını somutladı. I. Dünya Savaşı’nda orduda vaiz olarak görev yaparken savaş aleyhtarı olmuştu. Siyonist olmamasına karşın Alman-ya’daki Keren Hayesod’un (Filistin’de toprak alımı için kurulan vakıf fonu) başkanlığını yapmıştı. Aynca Almanya’daki B’nai B’rith’e (Ahdin Oğulları; Yahudilerin temel yardımlaşma ve hizmet örgütü) ve bir zamanlar karşı çıktığı Haham Birliği’ne başkanlık etti; Berlin’de Midraş (hahamlarca kaleme alınmış tefsir metinleri) ve vaaz dersleri verdi.

Alman Yahudi örgütleri 1933’te, Alman Yahudileri Ulusal Ajansı adı altında birleşti. Başkanları, Leo Baeck ile Mauthausen toplama kampında öldürülecek olan cemaat önderi hukukçu Otto Hirsch (1885-1941) idi. Örgüt, sürekli saldırı altındaki Alman Yahudilerinin can güvenliğini sağlamayı üstlendi. Her yıl, göç, ekonomik yardım, iane, eğitim ve kültür gibi sınırlan açıkça çizilen alanlara milyonlarca dolar harcandı. Sonradan bu çabalar, eldeki tüm kaynakların göçe harcanmış olması gerektiği biçiminde eleştirilecekti; ama 1930’ların Alman Yahudi cemaati için toplama kamplarını düşlemek bile olanaksızdı. O sırada bu cemaat, gettolar ve hapishane duvarları arkasında da olsa, Hitler tehlikesini atlatabileceğini sanıyordu. Bu arada Baeck ve arkadaşları, Nazilerle görüşme masasında mücadele ediyorlardı. Baeck 1939 sonlarında dahi, bir tren dolusu çocuğu İngiltere’ye götürmeyi başardı ve Almanya’ya geri döndü. Sonraki yıllarda beş kez tutuklandı ve sonuçta Theresienstad(Terezın) toplama kampına yollandı.

Theresienstadt zaman zaman yabancılara da gösterilen “örnek” bir kamptı. Buraya kapatılanlar ya ihmal ve hastalıktan ölüyor ya da başka ölüm kamplarına gönderiliyordu. Theresienstadt’a yollanan 140 bin Yahudiden ancak 9 bin kadarı sağ kalabildi. Baeck, Nazilerin Moravyalı bir haham olan Beck’in ölüsünü kendisi ile karıştırmaları üzerine, mucizevi bir biçimde ölümden kurtuldu. Kampta sınıflar kurdu; yedi yüzü aşkın insan, onun Platon ve Kant üzerine yaptığı konuşmaları dinlemek için küçücük barakalara doluşuyordu. Bu da bir direniş biçimiydi. Kampta, Baeck’in papazlık ettiği bazı Hıristiyanlar da vardı.

8 Mayıs 1945’te, Baeck’in idam edilmesine bir gün kala, Sovyet birlikleri Theresienstadt’ı kurtardı. Baeck, kamptakilerin muhafızları öldürmesine engel oldu. Daha sonra İngiltere’ye yerleşerek İngiliz uyruğuna geçti ve uzun bir ömür sürdü. İngiltere ve ABD’de dersler ve konferanslar verdi. Tanrısal esinin aracı olarak insana ve insanlık durumuna beslediği umudu, son yazılarında, özellikle de Individuum Ineffabile (1948; Yanılmaz Birey) ve Dieses Volk adlı yapıtlarında vurguladı.


Leave A Reply