Maximilien de Robespierre Kimdir? Fransız İhtilalinin Ünlü Önderinin Hayatı

0
Advertisement

1789 Fransız Devriminin önde gelen liderlerinden birisi olan Maximilien de Robespierre kimdir? Maximilien de Robespierre hayatı hakkında bilgiler.

Maximilien de Robespierre

Kaynak: wikipedia.org

Maximilien de Robespierre (6 Mayıs 1758, Arras, Fransa – 28 Temmuz 1794, Paris, Fransa). Fransız İhtilali’nin ünlü önderlerinden biridir. Eski bir ailenin oğlu idi, iyi bir öğrenim yaptı. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukat olarak hayata atıldı, 1789’da toplanan İlk Kurucu Meclis’e Paris’ten milletvekili olarak katıldı.

Zeki olmaktan ziyade sağlam, kısa sürede yetenekli bir avukat ve kusursuz bir dürüstlük adamı olarak tanındı. Artan bir başarı ile zamanının çoğunu edebiyatla uğraşmaya ayırdı, eyalet akademileri tarafından verilen ödüller için yarışmalarda makaleler yazdı ve kendini nükte ve mektup yetiştirmeye adamış bir topluluk olan Rosati’nin önde gelen bir üyesiydi. Jean Jacques Rousseau’nun ateşli bir öğrencisi ve öğretilerine fanatik bir inanandı. Gerçekten de, Robespierre’in Rousseau’nun ideal toplumunu gerçekleştirme olasılığına olan sarsılmaz inancı, Fransa’nın en büyük figürü olarak öne çıktığı günlerde izlediği yolu büyük ölçüde açıklamaktadır. Bu onun geçici gücünün sırrıdır.

Robespierre, bu ilk meclisteki çalışmalarından çok aşırı hürriyetçilerin birleştiği Jakobenler (Jacobin) klübündeki söylevleri, ayrıca Rousseau’nun siyasal, toplumsal fikirlerinin ateşli bir taraftarı olarak ün kazandı. Önceleri ılımlı bir ihtilalci, hatta anayasaya bağlı krallık taraftarıydı, sonradan Jirondenler’in cumhuriyetçi fikirlerini benimsedi. XVI, Louis’nin Fransa’ dan kaçmaya çalışmasından sonra da, başkanı gibi olduğu Jakobenler arasında aşırı, uzlaşmaz bir ihtilalci olarak davrandı.

İkinci Millet Meclisi’ne üye olamayan Robespierre, Üçüncü Meclis’e girince, önce Krala işten el çektirilmesi, daha sonra da idam edilmesi için oy verdi. 1793’te, mecliste söylediği şiddetli söylevle Jirondenler’in taraftarlarını vatan haini ilan ettikten sonra idam ettirdi. Ondan sonra, tam bir yıl Fransa’nın tek sözü geçer adamı oldu.

Robespierre, Fransız İhtilali’nde sel gibi kan akıtıldığı «Terör (Yıldırma) Devri»nin temsilcisi sayılır. Robespierre, yepyeni bir hükümet sistemi, din müessesesi kurmak amacını güdüyordu. Bunun için kendisine rakip gördüğü Kralcıları, Cumhuriyetçileri, hatta kendisiyle aynı fikirde olanları bile ortadan kaldırdı. En sonunda, başkalarını sehpaya göndermek için alet olarak kullandığı Meclis üyelerinin bir kısmı, Robespierre’in bu politikasından usandılar. 27 Temmuz 1794’te Robespierre, mecliste gene sayısız kurban isteyince, Cambon, Robespierre’i suçlandırdı. Ertesi gün mecliste konuşmak isteyen Robespierre’e «diktatöre söz yok!» diye bağırdılar, söz vermediler. O gece Robespierre’le arkadaşları tevkif edildiler, ertesi akşam da idam edildiler.

Advertisement
Maximilien Robespierre

Maximilien Robespierre

François Hanriot komutasındaki ulusal muhafızlar tarafından kurtarılan ve Hôtel de Ville’e getirilen Robespierre, harekete geçme kapasitesi göstermedi. Konvansiyon onu hukukun dışına çıkardı ve Paul Nicolas de Barras’ın komutasındaki ulusal muhafızların bir kısmını ona karşı gönderdi. Saldırıda Robespierre bir jandarma tarafından çenesinden vuruldu ve zavallı bir durumda hapse atıldı. Ertesi gün devrimci mahkemeye çıkarıldı ve Couthon, Saint-Just ve diğer yandaşlarıyla birlikte giyotine gönderildi.

Robespierre, Fransız Devrimi’nin şiddetinin popüler sembolü haline geldiği için, onu doğru perspektifte görmek zor oldu. Örneğin, Fransız Devrimi’nde (1837) Thomas Carlyle’ın portresi, haksızlığıyla ünlüdür. Robespierre’in, uğruna her türlü fedakarlığı haklı bulduğu fanatik idealizmi, sorgulanamaz dürüstlüğüyle birleştiğinde, ona bir devlet adamı olarak yeteneklerinin -özellikle krizlerdeki tereddütünün- garanti etmediği bir güç verdi.


Kaynak – 2

Maximilien Robespierre (Arras 1758-Paris 1794); Fransız politikacısıdır. Asıl adı; Maximilien François Marie İsodore de Robespierre

Arras psikoposundan sağladığı bursla 1769′ da Paris’e giderek Collège de Louisle Gran’da girdi. Aydınlanmacı düşünürlerin, özellikle de J. J. Rousseau‘nun görüşlerinden etkilendi. 1780’de okulunu üstün başarıyla bitirdi, bir yıllık hukuk öğrenimiyle Arras’da avukatlığa başladı. 1782’de yargıç oldu. Ölüm cezalarını onaylamak istememesi üzerine görevinden ayrılmak zorunda kaldı, yoksulların avukatı olarak tanındı. Mayıs 1789’da Arras’yı temsil edecek kişileri belirlemek için yapılan ön seçimlere Thierseat için (üçüncü sınıf burjuvalar, esnaf ve zanaatkârlar, kent ve köy emekçileri) adaylığını koydu. Sağlam inançları, güçlü mantığı ve yalın üslubuyla Kurucu Meclis’in etkileyici konuşmacıları arasında yer aldı. 26 Ağustos 1789’da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni kabul etmesini coşkuyla karşıladı. Paris’e yerleşti. Bir Dominiken manastırının yemekhanesinde toplandıkları için Jakobenler diye adlandırılan grubun liderliğine seçildi (31 Mart 1790).

1791’de kurulacak Yasama Meclisi’nin halk iradesini daha iyi yansıtabilmesi için seçimle belirlenecek yeni üyelerden oluşması ve eski meclis üyelerinin seçimlere katılmaması yönünde karar alınmasına önayak oldu. Haziran 1791’de Seine Ceza Mahkemesi kamu savcılığına seçildi. Nisan 1792’ye kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında, halkça dürüstlüğün simgesi ve baştan çıkarılmaz yurtsever olarak görüldü, kendisine “Satın Alınmaz” lakabı verildi. Aralık 1791′ de Jirondenlerin, Avusturya’ya savaş açılması isteklerine karşı çıktı; militarizmin gelişmesinin gericilerin lehine olmasından korktu; savaş isteklerini kralcıların kışkırttıklarını göstermeye çalıştı; aldığı bu tavıra Jirondenlerin ve özellikle Brissot’nun saldırıları üzerine, 1792 Nisanında, Paris Mahkemesi savcılığından ayrıldı, bir politik dergi yayımlanmaya başladı. Krallığın yıkılması ve cumhuriyetin ilan edilmesi düşüncelerini işledi. Devrimci Paris Komünü’ne, ardından da krallık yönetimine son veren ve cumhuriyeti ilan eden konvansiyona üye seçildi. Meclis içinde kralın geleceği konusunda şiddetli tartışmalar çıktı. Meclis en üst sırasında oturdukları çin montanyarlar (Dağlılar) olarak adlandırılan grupta yer aldı, kralın idamı yönünde oy kullandı.

Paris Komünü’nün eylemlerini soruşturmak için Jirodenler tarafından kurulan On İkiler Komisyonu’nun 24 Mayıs 1793’te komün önderlerini tutuklaması üzerine, Paris halkını Jirodenler’e karşı ayaklanmaya çağırdı. Bu çağrıya uyan yurtseverlerin 29 ve 2 haziranda gerçekleştirdikleri ayaklanmalarla Jirodenler Konvansiyon’dan uzaklaştırıldı ve iktidar tümüyle onun önderliğindeki Dağlılar’ın eline geçti, geçici bir dönem diktatörlük kurulması gerektiğini kabul etmek zorunda kaldı. Karşıt kümeleşmeler arasında denge kurmayı bilen Robenspierre, üstün bir devlet adamı olduğunu gösterdi. Konvansiyon ve Jakobenler’e karşı komitenin savunmasını da üstlendi. Aynı dönemde, Paris’teki Devrim Mahkemesi’ nin yetkililerinin arttırılmasıyla devrim düşmanı olarak nitelendirilen kişiler üzerinde yoğun bir baskı kurularak devrimin korunması anlamında Terör Dönemi başladı. Bu dönemde aralarında XVI. Louis’nin eşi Kraliçe Marrie Antoinette’in, birçok Jironden’in ve kralcının bulunduğu binlerce kişi giyotinle idam edildi; hapishaneler kuşkularla dolduruldu.

Advertisement

1794 Şubat ve Martında, Herbertçiler ve Dantoncuların çatışmasını durdurmak için önce Herbertçilerin idama mahkûm edilmesinin ardından, ılımlı Dantoncuların da öldürülmesi, onun diktatörlük döneminin başlangıcı olarak nitelendirildi. İki suikast girişimine uğraması, terörün daha artırılmasına neden oldu. Komite tarafından kabul ettirilen sert yönetim Fransız halkınca gereksiz görülünce, karşısında çeşitli nedenlerle yer alanlar birleşti. Bir süre sonra komite bölündü, çekişmeler arttı. 26 Temmuz 1794′ te Konvansiyon’da adlarını vermeden karşılarım şiddetle eleştirdi. Bu konuşmasından kaygı duyan meclis, konuşmaya yayın yasağı koyarak onu tutukladı, yargılanmaksızın idamına karar verdi.

Tutuklu bulunduğu hapishaneden Paris Komünü üyeleri tarafından kaçırılarak Hotel ve Ville’e yerleştirildi. Ertesi gün Barras komutasındaki Ulusal Muhafızlar tarafından buradan alınarak 21 arkadaşıyla birlikte giyotinle idam edildi. Onun öldürülmesiyle demokratik cumhuriyet ve devrimci yönetim, yerini mülk sahiplerinin “Thermidor gericiliğine” ve Direktuvar yönetimine bırakmış oldu.


Leave A Reply