Ruhullah Humeyni Kimdir?

0
Advertisement

Ruhullah Humeyni kimdir ve ne yapmıştır? Ruhullah Humeyni hayatı, biyografisi, yaptıkları siyasi ve dini duruşu hakkında bilgi.

Humeyni

Ruhullah Humeyni

Ruhullah Humeyni; (d. 17 Mayıs 1900?, Humeyn, İran – ö. 3 Haziran 1989, Tahran), İran’da Muhammed Rıza Şah Pehlevi’nin 1979’da devrilmesine yol açan devrimde en büyük rolü oynayan ve sonraki 10 yıl boyunca ülkede en yüksek siyasal ve dinsel yetkileri elinde tutan Şii önderdir.

Şiilerin tanınmış önderlerinden olan babasının yerel bir toprak ağasının buyruğuyla öldürülmesinden sonra annesi, teyzesi ve ağabeyi tarafından yetiştirildi. Çeşitli İslam okullarında öğrenim gördü ve yaklaşık 1922’de Kum kentine yerleşti. 1930’da, doğduğu kentin anısına Humeyni soyadını aldı. Kelam, fıkıh ve öteki İslam bilimleriyle ilgili çok sayıda yapıt kaleme aldı. Ama özellikle Şah Rıza Pehlevi’ye karşı açıkça tutum alması, Batı nüfuzuna karşı çıkması ve İslamın saflığını uzlaşmaz biçimde savunmasıyla ülke içinde yandaş kazanmaya başladı.

1950’lerde âyetullah, 1960’ların başlarında da büyük âyetullah unvanını alarak Şii molla hiyerarşisinin en üst katma yükseldi.

Humeyni, 1962-63’te şahın toprak reformu programı, çerçevesinde bazı dinsel vakıfların mülklerine el konulmasına ve kadınlara bazı yeni haklar tanınmasına muhalefet ettiği için tutuklandı. Bunun üzerine hükümet karşıtı hareketler patlak verdi. Humeyni bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 4 Kasım 1964’te sürgün edildi. Sonunda Irak’ın Şiilerce kutsal sayılan Necef kentine yerleşti; şahın devrilmesi ve İran’da bir İslam cumhuriyeti kurulması yönündeki çağrılarını oradan sürdürdü.

Şah rejiminin halkta uyandırdığı hoşnutsuzluğun tırmanmasıyla 1970’lerin ortalarında Humeyni’nin İran içindeki etkisi gitgide artmaya başladı. 6 Ekim 1978’de Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin Irak’ı terk etmesini isteyince, Paris’in bir banliyösü olan Neauphle-le-Château’ya yerleşti. Oradan şah yönetiminin yıkılması ve bir İslam cumhuriyetinin kurulması yolunda yoğun bir propagandaya girişti.

Advertisement
Mesajlarını ilettiği teyp bantları İran’da gitgide genişleyen bir kitleye ulaştı.

1978 sonlarında kitle gösterilerinin, grevlerin ve halk arasındaki hoşnutsuzluğun bütün ülkeye yayılması karşısında şah 16 Ocak 1979’da İran’ı terk etmek zorunda kaldı. 1 Şubat 1979’da Tahran’a dönen ve devrimin dinsel önderi ilan edilen Humeyni, dört gün sonra bir hükümet atadı ve 1 Mart’ta gene Kum’a yerleşti. Aralıkta yapılan anayasa referandumuyla İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra ömür boyu siyasal ve dinsel önder seçildi.

Humeyni, şah karşısında elde ettikleri zaferle yeni bir canlılık kazanan radikal İslamcıların köklü tutucu eğilimlerini ustaca eyleme dönüştürdü. Kendisi de İran’ı teokratik bir İslam devletine dönüştürmeye kesinlikle kararlı olduğunu ortaya koydu. Ülkede hükümet politikasının belirlenmesini büyük ölçüde içtihat yetkisine sahip mollalar üstlendi; Humeyni ise değişik devrimci gruplar arasında hakemlik etmekle ve kişisel ağırlığını kullanmasını gerektiren önemli konularda son karan vermekle yetindi.

Humeyni rejiminin ilk adımı siyasal öç almaya girişmek oldu.

Şah yönetimiyle işbirliği yapan yüzlerce kişi idam edildi. Ülke içindeki öteki muhalefet güçleri de bastırıldı, üyeleri sistemli biçimde tutuklandı ya da öldürüldü. Kadınların peçe takması zorunlu kılındı, Batı müziği ile alkol yasaklandı ve şeriat yasalarında belirtilen cezalar uygulamaya kondu.

Humeyni’nin dış politikasının başlıca ilkesi, şahın Batı yanlısı çizgisinin bütünüyle terk edilmesi ve hem ABD’ye, hem de SSCB’ ye karşı uzlaşmaz bir tutum alınmasıydı. Bu arada Iran, kendine özgü İslam radikalizmini komşu Müslüman ülkelere de ihraç etme çabasına girdi. Bir grup militanın 4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni ele geçirerek büyükelçilikte ve dışişleri örgütünde görevli 66 ABD vatandaşını rehin almasından sonra ABD ile ilişkiler çatışma noktasına geldi. Humeyni’nin onayıyla yapılan bu eylem, rehinelerin serbest bırakıldığı 20 Ocak 1981’e değin sürdü. Humeyni İran-Irak Savaşı’na barışçı bir çözüm aramayı uzun süre reddetti; sonunda 1988’de ateşkese razı oldu. Ülkenin karşılaştığı ekonomik sıkıntılara ve Irak karşısındaki savaşı zaferle sonuçlandırma çabasının boşa çıkmasına karşın, Şii halk üzerindeki karizmatik nüfuzunu ölene değin korudu.


Kaynak – 2

Ruhullah Humeyni;İranlı din ve devlet adamıdır (Tahran/Humayn 1900 – Kum 1989).

Din adamı yetiştiren bir ailede köklü bir din eğitimi gördü. 1922’de Kum’da Faiziye Medresesi’ni kurdu. Sürgüne gönderildiği 1964’e kadar sürekli kaldığı Kum’u bir kültür ve İsâami bilim merkezi konumuna getirdi. Şah Muhammet Rıza Pehlevi’nin ülkesinde başlattığı laikleştirme kampanyasını (1940), 1941’de yayımladığı Keşfül Esrar adlı eseriyle eleştirdi. İngilizlerin ve SSCB’nin 1941’de İran’ı ele geçirmeleri ve Rıza Şah’ın sürgüne gitmesiyle muhalefeti bir süre dindi. 1950’de Ayetullah sanını aldı.

Advertisement

Şah Muhammet Rıza Pehlevi’nin 1962’de referanduma sunduğu “Ak Devrim” programı gündeme gelince, Humeyni halkı referanduma katılmamaya çağırdı; “Büyük Ayetullah” diye anılır oldu. Ak Devrim’e yönelik bu karşı çıkışları sonucu Mart 1963’te Faiziye Medresesi’ni basan SAVAK’ın 20 genç mollayı öldürmesinden sonra tutuklandıysa da, halkın yoğun baskısıyla kısa süre sonra serbest bırakıldı. Haziran 1963’te Şah’a karşı yeni bir kampanya açtı. Çeşitli kentlerde başlayan halk gösterilerinde, 15 bin kişi öldü. Bu gösterilere önderlik ettiği gerekçesiyle yeniden tutuklandı (Kasım 1964) ve Türkiye’ye sürgüne gönderildi.

İranlı polislerin gözetiminde önce Ankara, İstanbul, İzmir ve bir yıl kadar Bursa’da yaşadı.

1966’da da, Irak’ın kutsal kenti Necefe yerleşmesine izin verildi. Necef te kaldığı 10 yıl boyunca bir yandan din dersler verirken, öte yandan Şah yönetimine karşı mücadelesini sürdürdü. 1977’de çeşitli politik grupların Şah’a karşı başlattıkları mücadele yoğunaşınca Şah’ın tahttan indirilmesi gerektiği yolunda fetva verdi. Ocak 1978’de Kum’ da ayaklanmalar başladı. Şubat’ta olaylar Tebriz‘e de sıçradı. Ekim 1978’ de, Tahran’da polisin ateş açmasıyla 700 kişinin öldüğü “kanlı cuma” olayları patlak verdi. Birkaç gün sonra Şah’ ın da baskısıyla Irak’tan ayrılmaya zorlandı, Fransa’da Paris yakınlarında Naeuphlele-Châteu’ya yerleşti. Kasım 1978’de petrol işçilerinin başlattığı büyük grev üzerine Şah, 16 Ocakta gizlice Mısır’a gitti.

1 Şubat 1979’da 15 yıldır ayrı olduğu ülkesine dönen Humeyni, görkemli bir törenle karşılandı. Şahpur Bahtiyar’ı görevinden ayrılmaya çağıran Humeyni, Mehdi Bazergan’ı hükümeti kurmakla görevlendirdi. Meclis kapatılarak tüm yetkiler Devrim Konseyi’ne bırakıldı. 30 Mart 1979’da yapılan halk oylamasının ardından İran İslâm Cumhuriyeti ilan edildi. Yeni yönetim Humeyni’nin etkisiyle İsrail ile ilişkiler kesti, CENTO’dan çıktı, ABD ile askeri antlaşmaları bozdu, birçok yabancı şirketi, bankaları, sigorta şirketlerini devletleştirdi.

1979’da yeni bir anayasayla İslâm dininin yönetimde temel ilke olduğu ve anayasal kurumlarla hükümet ve cumhurbaşkanının üstünde bir din liderinin son karar yetkisine sahip olduğu kabul edildi. Böylece Humeyni, Kasım 1979’da, ülkenin dinsel ve politik bakımından tek egemeni oldu. ABD Elçiliği’nin ele geçirilişini destekledi. Irak’ın İran’a saldırmasıyla (Eylül 1980) başlayan savaşm Saddam Hüseyin devrilinceye kadar süreceğini duyurdu. Beni Sadr’ın cumhurbaşkanı seçilmesine destek oldu. Ocak 1981′ de, ABD Elçiliği’ndekileri serbest bıraktırdı. Mollalarla Beni Sadr arasındaki gerilim artınca, Beni Sadr’ı komutanlıktan aldığım duyurdu. Ölümüne kadar İslâm Devrimi’nin, öteki İslâm ülkelerinde de egemen olması için her türlü desteği verdi. Suudi ve Saddam Hüseyin yönetimlerine karşı, Suriye ve Libya ile olumlu ilişkiler kurdu. İslâmiyeti küçük düşürdüğü gerekçesiyle, “Şeytan Ayetleri” kitabının yazarı Salman Rüşdi’nin öldürülmesi yolunda fetva verdi (1988).


Leave A Reply