Agnès Varda Kimdir?

0
Advertisement

Agnès Varda kimdir, ne yapmıştır, neden ünlüdür? Agnès Varda hayatı, biyografisi, eserleri, filmleri, sinema kariyeri hakkında bilgi.

Agnès Varda
(30.5.1928)

Fransız yönetmen Varda ilk filmi olan La Pointe Courte (Paralel Yaşamlar, 1954) ile, film yapımcısının sübjektif stiliyle belgesel ve hayali içerikleri kendinde birleştiren Fransız “Nouvelle Vague”ın (Yeni Dalga) patlak vermesinden beş yıl önce, bu akımın yöntemlerini kullanmış oldu. Varda, uluslararası başarılara imza atan ilk kadın yönetmenlerden biridir.

Brüksel’de doğan Varda, Paris’te edebiyat, sanat tarihi ve fotoğrafçılık okudu. Eğitimi bitince Jean Vilar’ın tiyatrosu Théâtre National Populaire’de fotoğrafçı olarak çalıştı. 1954’te sinema tekniğiyle ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadan, biriktirdiği paraları kullanarak ilk uzun metrajlı filmini çekti.

1954: La Pointe Courte (Paralel Yaşamlar) Değişik iki konuyu dönüşümlü bölümlerde anlatan Amerikalı yazar William Faulkner’ın roman biçiminden etkilenen Varda, ilk filminde bir balıkçı köyünün belgesel anlatımını, bu köyde tatil yaparken yeniden birbirlerine yakınlaşan iki insanın portresiyle birleştirdi. Fransız sinema dergisi “Cahiers du Cinéma”nın yazarlarıyla hiçbir teması bulunmadığı halde, Varda burada onların şart koştukları belirgin biçimde sübjektif film stilini gerçekleştirmiş oldu. Sonraları “Nouvelle Vague”ın temsilcileri arasında yer alan Alain Resnais, Varda’nın ilk filminin montaj işlerini üstlendi. Varda’nın metodu, kendisinin de henüz geliştirdiği metoda tıpatıp benzediğinden, Resnais önce bu proje üzerinde çalışmayı şiddetle reddetmişti.

1957: Kısa Filmlerden Uzun Metrajlı Filme Varda bunu izleyen yıllarda başka uzun metrajlı film projesi gerçekleştirmek için fırsat bulamadı. Onun yerine, içerdikleri fikir zenginliğiyle sivrilen birkaç kısa metrajlı film çekti. Bunların arasında iki memleket belgeseli ile hamile bir kadının bakış açısından Paris’te bir sokağı anlatan L’Opera-Mouffe (1958) adlı film bulunmaktadır. 1961’de gerçekleştirdiği ikinci uzun metrajlı filminde de buna benzer bir konu işlenmektedir. Cleo de 5 â 7 (5’ten 7’ye Cleo) adlı filminde hayatı tıbbi bir testten alınacak sonuca bağlı olan bir kadının yaşamından iki saati anlatır. Varda burada yeniden belgesel sahnelerle hayali sahneleri birleştirerek çalıştı.

Advertisement

1964: Basında Öfke Varda bir sonraki filmiyle eleştirmenleri ikiye ayırdı. Le Bonheur (1964) adlı filminde yönetmen, iki kadını birden seven bir marangozun öyküsünü anlatır. Bu üçlü aşk ilişkisinden haberdar olan kadınlar buna rıza gösterirler. İyi niyetli eleştirmenler, kahramanlarının görünen ‘Sorunlarıyla hiç ilgilenmeyen bu romantik/duygusal filmin başarılı bir taşlama niteliği taşıdığını kabullenirken, olumsuz düşünenler bu filmi, durumu neşeli bir hava içerisinde hafifletilmiş bularak reddettiler.

1968/69: ABD’deki Çalışmaları Varda, Loin du VietNam (1967) adlı ortak projeye katıldıktan sonra, birkaç belgesel film gerçekleştirdiği ABD’ ye gitti. Bu filmlerden Lion’s Love (1969) Amerika’daki Hippi akımının son dönemini mizahi bir anlayışla sunmaktadır. Varda, Andy-Warhol-Star’ı Viva’nın, “Hair” müzikalinin yapımcıları Gerome Ragni ve Hames Rado ile ortak yaşamlarını Kaliforniya’daki evlerinde gözlemledi. Yönetmen, stilistik açıdan çekimlerin belgesel niteliğiyle oynadı: Bazı belgesel sahnelerin “rol” olduğu açıktı. Hayali sahneler belgesel tarzda çekilmişti.

1970: Daha Sakin Yıllar Fransa’ya döndükten sonra Varda, önceleri yalnız televizyon için çalıştı. Gerçi çevirdiği filmlerin hepsi yayınlanmadı; kimileri de bir ses getirmedi. Varda, ancak 1976 yılında L’une chante, l’autre pas (Biri Şarkı Söylüyor, Diğeri Söylemiyor) adlı filmiyle sinema için yeniden bir yapıt gerçekleştirebildi. Yaşam yolları özgürlüğe ve kişisel mutluluğa ulaşan iki kadının öyküsünü anlatan bu yapıt, o yıllardaki kadın hareketleri çerçevesinde gelişen Kadın Filmleri’nin en başta gelen örnekleri arasında sayılmaktadır. Müziğe de yer verdiği bu filminden sonra Varda’nın sesi birkaç yıl çıkmadı.

1985: Geri Dönüşü Varda, ancak on yıl sonra çevirdiği Sans toit ni loi (Yersiz Yurtsuz, 1985) ile bir geri dönüş yapabildi ve aynı zamanda ticari açıdan en büyük başarısına imza attı. Bu filminde, burjuva ahlakıyla geleneklerden çok uzakta, aşırı yalnızlıkla bağımsızlık arasında bir hayat sürmüş olan ve sonunda donarak ölen evsiz barksız bir kadının (Sandrine Bonnaire) hayatını anlatır. Uluslararası ünü iyice pekişen Varda, bunu izleyen yıllarda düzenli olarak yeni filmlerle ortaya çıktı. Yapıtlarının en içten olanı Jacquot de Nantes (Nantes’li Jacquot, 1991) filminin çekim çalışmaları sırasında ölen eşi Jacques Demy’nin çocukluğunu ve bu çocukluğun eşinin film çalışmaları üzerindeki etkilerini çok ayrıntılı bir biçimde ortaya serdi. Varda, 1993’de Les demoiselles ont eu 25 ans, 1995’te de The universe of Jacques Demy ve Les cent et une nuit adlı filmleri çekti.


Leave A Reply