Alman Felsefe Tarihi

0
Advertisement

Alman felsefe tarihi hakkında bilgiler. Alman felsefesinin özellikleri ve Alman felsefe tarihine damga vuran felsefeciler hakkında bilgi

NietzscheAlman Felsefesi genel anlamda felsefe tarihi içinde mistik-idealist-romantik-analitik bir çizgi izlemiştir. Ancak Alman Felsefesi’nde temel olarak iki yönde gelişen bir derinleşme çabası izlenir. Bir yanda Alman düşüncesine özgü analiz eğiliminden gelen akılcılığın temsilcileri vardır (17. yüzyılda Leibniz, 18. ve 19. yüzyıllarda Kant ve Fichte, 20. yüzyılda Hus-serl ve Lask), öte yanda da Eckart (1260-1327) ile Jacob Boehme’nin (1575-1642) mistik düşüncesinden esinlenen romantikler ya da idealist Alman filozofları bulunur (17. ve 19. yüzyıllarda Schelling, Hegel, Schleiermacher ile 20. yüzyılda Heidegger).

Ortaçağda eskilere gidildikçe, Avrupa’ nın öteki ülkelerinde olduğu gibi Almanca konuşan halkın yaşadığı ülkelerde de tamnan ve okutulan tek felsefenin skolastik felsefe olduğu görülür. Ortaçağ sonlarına doğru bu ülkelerde Alman diliyle felsefe doğdu. Bu felsefe, gerçeğe düşünmeyle değil de sezgi ve inançla varılabileceğini savunmaktaydı. Meister Eckart’ın koyduğu bu düşünce (13. ve 14. yüzyıllar) Tauler ve Suso gibi ardıllarınca geliştirilmeye çalışıldı. 15. yüzyıl mistik felsefesinin etkilerine reformasyon döneminde de rastlanır. Luther’in giriştiği Reform hareketinde başarı kazanması ancak halkta uyandırdığı olumlu yankıyla açıklanabilir. Alman Felsefesi’ndeki ay m mistik eğilimler 16. ve 17. yüzyıllarda da Weigel ve Boehme ile kendini gösterir. Bu sıralarda hemen tüm öteki Avrupa ülkelerinde doğa büyük bir coşku ile incelenirken, Almanya’da doğayı gören ve onunla ilgilenen yok gibiydi. Doğaya Tamı ve din yorumlarıyla yaklaşılıyordu. Panteist bir evren anlayışına bile varamayan o dönemin Alman Felsefesi’nde sistem kuran ilk filozoflardan biri Leibniz oldu. Matematikten devlet yönetimine kadar pek çok konuyla ilgilenen Leibniz, Spinoza’nın monizmi ile Descartes’in düalizmine karşı çıktı ve kendi “Monadoloji” sini kurdu. Ona göre dünya sayısız monadların bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Leibniz’in idealist eğilimdeki rasyonalizmini öğrencisi olan Christian Wolff sürdürdü ve o da Kant’m hocası oldu. Felsefeye eleştiricilik anlayışını getiren Kant, yeniçağın en büyük filozoflarından biridir. Eski rasyonalist felsefe sistemleri, bilgilerimize uyup uymadığını araştırdı. Ona göre eşyanın nedenleri düşüncede aranmalıdır. Alman Felsefesi, Kant ve ardılları olan Fichte, Schelling ve Hegel ile tam olgunluğuna erişti. Bu filozofların sistemleriyle Alman ruhunda saklı “panteist idealizm” açıkça ortaya çıktı. Belli bir ölçüde Schopenhauer de bu gruba girebilir. Spekülatif felsefenin en görkemli örneklerini veren bu büyük metafizikçilere Alman idealizminin temsilcileri ya da romantik filozoflar denir. Evreni tümüyle kapsayan tinsel bir sisteme varmayı amaçlayan bu filozoflar, gerçekten de aşılmaz büyük sistemler kurmuşlardır. Alman Felsefesi’ nin başlangıcından beri hep işitilmiş olan dinsel ses, maddeci filozoflarda bile ortaya çıkar. Hegel’den sonra metafizik ruh, bilimlerin hızlı gelişmeleriyle güçlenen pozitif ruhun karşısında geriledi. Hegel’in öğrencilerinden sol Hegelciler, onun sistemini eleştirdiler ve daha çok tarih ve toplum konularıyla ilgilendiler. Bunlar arasında Marx ve Engels, Bilimsel Sosyalizm altmda Dialektik Materyalizm ile Tarihsel Materyalizm gibi sistemler kurdular ve daha soma gelenler üzerinde etkili oldular. 19. yüzyılın ikinci yarısmda materyalizm Moleschott, Vogt, Büchner ve Haeckel ile genişledi ve gelişti. Hegelciliğe bütün gücüyle saldırılardan biri de Schopenhauer’dir. “İrrasyonalist bir pesimizmi” geliştiren filozofu yer yer Hartmann ve Bahnsen izlediler. 19. yüzyılın son çeyreğinde ise Nietzsche yarı optimist, yarı immoralist eserleriyle derin bir yankı yarattı.

Günümüzde Almanya’da felsefe alanında çalışmalar pek yoğun ve özgün olmasa da sürdürülmektedir. Bugün artık dağılmış bulunan Frankfurt Okulu bu bağlamda sayılabilir. Yeni bir Marksist anlaşıyla sanat, toplum, felsefe vb alanlardaki sorunlara eğilim ve yorumlar getiren bu okulun filozofları arasında Adorno, W. Benjamin, Marcuse, Habermas, Horkheimer gibi adlar sayılabilir. Yine çağımızda Kantçı bilgi kuramını derinleştiren ve modern bilimin verileriyle uzlaştırmaya yönelen Yeni-Kantçı Marburg Okulu’nun şu ünlü adları anılabilir. H. Cohen, P. Natorp, E. Cassirer. Aynı dönemdeki akımlar arasında Bade Okulu’ndan çıkan “Değerler Kuramı” ile (Lotze, H. Rickert) Edmund Husserl’in “Fenomenoloji”si görülür. Ayrıca Lask’ın, Kantçı eleştiricilikle fenomenolojiden doğma “sezgicilik”i bir sentez halinde birleştirme çabası; N. Hartmann’ın realist bir ontoloji sayılan doğa felsefesi; A. Gehlen’in felsefi antropolojisi ile idealizme aşıladığı yeni soluk; M. Heidegger’in varlık felsefesi ile K. Jaspers’in varoluş felsefesi de Kant ile başlayan güçlü alamın çağımıza damgasını vuran farklı sürdürülüşleri olarak kabul edilebilir. Bugün Almanya’ da olduğu gibi hemen bütün dünyada felsefeyle ilgili bir tür arkeolojik çalışmalar yapılmakta, yani bilinen, ortaya konulan şeyler yeniden ele alınmakta ve değişik biçimlerde yorumlanmaktadır.


Leave A Reply