Hayvanlar Alemi Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Yüzbinlercesinin bir damla su içine sığabileceği canlılardan, ağırlığı yüz tonu geçen balinalara kadar çeşitli yaratığı içine alan hayvanlar alemi ile ilgili genel bilgiler.

Hayvanlar AlemiHAYVANLAR, insanlarla bitkilerin dışında kalan canlı yaratıklardır. Dünyanın her yerinde yaşarlar, hem sıcak, hem soğuk yerlerde bulunurlar. Okyanusların derinliklerinde, yüksek dağların tepelerinde hayvanlara rastlanır. Gözle görülemeyecek kadar küçük hayvanlar vardır. Öyle ki, bunlardan binlercesi bir küçük kap dolusu suyun içinde yüzebilir. Öte yandan, bazı balinaların ağırlığı yüz tonu geçer. Hayvanlar âlemini meydana getiren çeşitli hayvan cinslerinin sayısı 3 milyonu aşmaktadır.

Bitkiyle Hayvanın Farkı

İlk bakışta bitkilerle hayvanların farkını kestirmek kolay gibi görünür. Genel olarak, «yerinden kıpırdıyanlar, hareket edenler hayvan, olduğu yerde büyüyüp gene aynı yerde ölenler de bitkidir» diye kabul edilir. Bu, her zaman doğru değildir. Süngerler, daha başka deniz hayvanları, denizin dibine tutunur, bulundukları yerden hrç ayrılmazlar. Görünüş bakımından da bitkiye benziyen hayvanları vardır. Denizlâlesi, hayvan olduğu halde, tıpkı lâleye benzer.

Hayvanlarla bitkiler, küçüldükçe, birbirinden ayrılması zorlaşır; çünkü, en küçük canlılar tek hücrelidir. Bu bakımdan uzmanlar bile bir kısım tek hücrelilerin hayvan mı, bitki mi olduğunu ayırmakta güçlük çekerler.

Bitkilerle hayvanlar arasındaki en büyük fark besinlerini alış şeklinde kendini gösterir. Hayvanlar ya bitkileri, ya da başka hayvanları yiyerek beslenirler; bitkiler ise, havadan, topraktan aldıkları maddelerle, besinlerini kendileri yaparlar.

Advertisement

Hayvanların Vücut Yapısı

Hayvanların vücudu hayatta kalmalarını sağlıyacak birçok faaliyetlere imkân verecek biçimde yapılmıştır. Bir kısım hayvanlar et, bir kısmı da ot yiyerek beslenir. Bunların vücut yapıları da kendilerine gerekli besini •sağlamaya elverişli biçimdedir. Et yiyenlerin keskin, sivri dişleri vardır, pençeleri kuvvetli, tırnakları keskindir, böylece avlarını yakalayıp parçalıyabilirler. Ot yiyenlerin dişleri, yerden, dallardan, otları, yaprakları koparmaya elverişlidir, sindirim sistemleri de buna göredir.

Bazı hayvanlar da çeşitli besinlerle beslenebilirler. Tilkiler hem fare, herfı elma yiyebilir. Hepsinin sindirim sistemi yedikleri besinleri sindirmeye elverişlidir. Tek hücreli hayvanlar besinlerini bütün vücutları vasıta-siyle sindirirler.

Hareket Organları. — Hayvanlar yiyecek aramak, düşmanlarından kaçmak için hareket etmek zorundadır. Bazı hayvanların vücudu suda, bazıları havada, bazıları da. karada hareket edecek şekilde yapılmıştır.

Sularda yaşıyan hayvanların* yüzmelerini, su altında solunumlarını sağlıyacak özel organları vardır. Balığın sırt ve karın yüzgeçleri suda dik durmasını, kuyruğu da Merî doğru hareket etmesini sağlar, boyun kenarındaki yüzgeçleri de fren işi görür.

Kara hayvanlarının vücut yapısı da cinslerine hareket edişlerine göre değişir. Solucanlar, yılanlar karınlarının üstünde sürünerek yürürler; omurgalı hayvanlardan çoğu ise dört ayaklıdır.

Advertisement

Kuşların, bir kısım böceklerin vücudu uçmalarını sağlıyacak özelliktedir. Kuşların kanatlarındaki tüyler kanatların geniş bir yüzey kaplamasını sağlar, geniş, kuvvetli göğüs kasları da kanatlarını hızla çırpmalarına imkân verir, Kaplumbağa gibi hayvanların kısa, kalın ayaklan vardır. Vücutları ağır olan bu hayvanlar çok yavaş hareket edebilirler.

At ve geyik gibi hızlı koşan hayvanların bacakları ince, uzundur. Bunların bacaklarının alt kesimierinin uzun, üst kesimlerinin kısa olması göze çarpar.

Sıçrıyarak yürüyen hayvanların arka ayakları ön ayaklarından daha uzun, daha kuvvetli olurT Tavşan da/kanguru da böyledir. Kurbağaların, çekirgelerin de arka ayakları kuvvetlidir. •

Duyu Organları. — Birçok hayvanların insan gibi beş duyusu vardır. Bazı hayvanların bazı duyuları insanlarınkine göre çok kuvvetli, bazıları da yok denecek kadar zayıftır.

Tek hücreli hayvanların özel bir görme organı yoktur. Bunlar ışığa karşı duyarlıdırlar. Bazı tek hücrelilerde hele ışığa karşı çok duyar bazı benekler bulunur. Bazı solucanlar bizim anladığımız mânada göremezler;- onların görmesi yalnız aydınlığı karanlıktan ayırmaktan ibarettir.

Böceklerin gözü bileşiktir. Bazılarının gözü 30.000 parçadan meydana gelir. Bu parçalardan herbiri hayvanın birbirinden az farklı yönleri görmelerini sağlar. Öyleyken, gene de, böceklerin gözü insan gözü kadar kuvvetli değildir. Bunlar eşyayı berrak olarak göremezler; buna karşılık, hareket eden şeyleri derhal fark ederler.

Balıkların, kuşların, daha başka kara hayvanlarının gözleri fotoğraf makinesine benzer. Balıklar suyun içinde fazla uzakları göremezler. Kuşlar bizim gördüğümüzden daha çok renk görür. Baykuşların da insanların göremediği ışınları görebildiği sanılıyor, çünkü avlarını karanlıkta yakalarlar. Karanlıkta avlanan başka hayvanların gözbebeği çok büyüyebilir. Böylece çok az ışıkta bile görmeleri mümkün olur.

Hayvanların işitme organı da çeşitlidir. Bazı balıklar ses duyar. Yalnız, onların hayatında* bunun pek önemli bir yeri yoktur. Böceklerin işitme organları ya bacaklarında, ya da vücutlarının yanlarındadır. Böylece, hem yşrden, hem havadan gelen sesleri duyabilirler. Yerdeki en küçük bir titreşimin böceklerin hayatında büyük yeri vardır; böylece, düşmanlarının yaklaştığını sezebilirler.

İnsanlar havadan gelen seslerin ancak bir kısmını duyar. Köpekler ise insanların du^a-mıyacağı seslefi duyabilirler. Yarasalar da uçarken ses çıkarırlar. Bu ses tıpkı radar ışınları gibi yansır, yarasa da bu sayede engellere çarpmaktan kurtulur. İnsan kulağı bu sesi duyamaz.

Bütün hayvanlarda dokunum duygusu vardır. Omurgalı hayvanlarda bu duyu bütün deri üstüne yayılmış durumdadır. Böceklerin vücudunu kaplıyan kıllar dokunmaya karşı duyardır. Gene böceklerin başındaki duyargalar da dokunma organı işini görür. Kedinin bıyıkları özel bir dokunma organıdır. Her bıyık telinin dibinde duyar sinir hücreleri vardır. Kedi bu sayede bıyıklarının ucuna en küçük bir dokunmayı farkedebilir.

Tadım ve koklama duyuları birbiriyle yakından ilgilidir. Bazı hayvanların koklama duygusu çok kuvvetlidir. Bir köpek bir defa karşılaştığı bir kimseyi bu sayede tanıyabilir. Bir izi takip eden av hayvanları da, birçok izler arasından, kendi kovaladıkları izin hangisi olduğunu koklama duyuları sayesinde fark edebilirler.

Advertisement

Böceklerin koklama organı duyargaların-dadır. Bu duyu birçok böceklerde çok kuvvetlidir. Erkek kelebekler dişilerinin kokusunu kilometrelerce uzaktan sezebilirler. Köpek balıklarının koku duyumu da çok kuvvetlidir. Bunlar denizaltında çok uzaklardan kan kokusunu alabilirler.

Solunum. — Bütün hayvanlar yaşamak için oksijen alıp karbondioksit gazı çıkarmak zorundadır. Suda yaşıyan bazı canlılar oksijeni doğrudan doğruya vücutlariyle alırlar. Böcekler havayı vücutlarının yanındaki küçük deliklerdendir. Balıklar da solungaçları ile solurlar.

Kara hayvanlarından çoğunun «akciğer» dediğimiz özel solunum organları vardır. Böylece, havanın oksijenini alır, karbondioksiti de dışarı verirler. Akciğerlerin aldığı oksijen kanla bütün vücuda yayılır.

Hayvanlar Nerelerde Yaşar

Okyanusun 4 – 5 km. derinliklerinde yaşıyan balıklar olduğu gibi, deniz yüzeyinden 8 km. yükseklikte, Everest’in yamaçlarında yaşıyan kargalara da raslanmıştır. Kuzey kutbu yakınlarında buzların arasında yaşıyan bazı hayvanlar olduğu gibi, kaynar kaplıca sularında yaşıyanlar da vardır.

Hayvanlar dünyanın çeşitli yerlerinde yaşarlarsa da belli bir bölgede yaşıyan hayvanların başka iklimlerde yaşamaları güç, hattâ imkânsızdır. Ancak, benzer iklimlerde yaşıyabilirler.

Hayvanlardan çoğunun yuvası yoktur. Bütün hayatlarını orada burada dolaşmakla geçirirler. Balıklar durmadan denizlerde yüzer durur. Yaban köpekleri, onlarla akraba o+an daha başka hayvanlar geceyi nerede olurlarsa orada geçirirler.

Bir kısım hayvanlar yalnız yavrulıyacakları zaman yuva yaparlar. Bazı balıklar yumurtalarını bırakmak için özel yuvalar yapar. Kuşların yuva yapma mevsimi ilkbahardır (Bk. Kuşlar).
Omurgalı hayvanların önemli bir kısmı sabit yuvalarda yaşar. Bunlardan bazısı yerin’ altında, bazısı ağaç kovuklarında yuva yapar. Ayılar yuva olarak mağaraları kullanırlar. Şempanze maymunları da yuvalarını ağaçlarda yaparlar.

Bazı hayvanlar yuvalarını Jpüyük bir titizlikle yaparlar. Bunların başında kunduzlar, karıncalar gelir. Birçok hayvanlar, yuvaları yoksa da, daima belirli bir bölgede yaşarlar. Bu bölgenin büyüklüğü hayvanın cinsine göre değişir. Meselâ bir puma (dağ aslanı) çapı 8 km. olan bir daire içinde yaşar, bu alanın her yanını, av peşinde, beş, on günde bir dolaşır. Buna karşılık, tavşanların yaşadıkları bölgeler çok dardır. Kuşların da aynı şekilde dolaştıkları belirli bölgeler vardır.

Göçmen Hayvanlar

Birçok hayvanlar bazı mevsimlerde bir yerden başka yere göçerler. Göçmen hayvanlardan hareketi en iyi bilinenler kuşlardır. Çok defa leyleklerin ilkbaharda geldiğini, sonbaharın başlarında ela gittiğini görürüz (Bk. Kuşlar).

Advertisement

Başka hayvanların da bîr kısmı mevsim değişikliklerine göre göç ederler. Kış yaklaşınca, yaylaylarda yaşıyan geyikler ovaya iner, kurt gibi hayvanlar da onların peşinden gelir. Eskiden Kuzey Amerika’da yaşıyan bizon sürüleri ilkbaharda kuzeye, sonbaharda da güneye göçerlerdi. Balinalar belirli yollardan geçerek göç eder. Böceklerin bile göç ettiği biliniyor.

Hayvanların göç sebeplerinin başında hava şartları gelir. Bazı hayvanlar da yavrularını dünyaya getirmek için göçerler. Som balıkları yumurtalarını, denizden uzak, tatlı sulara bırakırlar. Bu yumurtalardan çıkan balıklar .denize doğru yüzer, hayatlarını okyanuslarda geçirirler. Sonra yumurtlamak için onlar da ırmak ağızlarından tatlı sulara gelirler. Avrupa’daki, Amerikadaki yılan balıkları, yumurtlıyacakiarı zaman,’Atlas Ok-yanusu’nun sıcak sularına doğru yüzerler, orada yumurtladıktan sonra ölürler. Yumurtadan çıkan yavru yılan balıkları, ana – babalarının geldiği ırmağı bulup oraya göç ederler.

Hayvan göçlerinin en güzel örneğini İsveç’in, Norveç’in “dağlık kesimlerinde yaşayan bir çeşit kır faresinde görüyoruz. Bu hayvanlar 5-20 yılda bir, büyük sürüler halinde, vadilere inerek denize doğru göç etmeye başlarlar. Yol boyunca raslaclıkları bitkileri yiyerek beslenirler, denize varınca da hiç düşünmeden suya atlar, boğulup giderler. Bu olay, bu çeşit kır farelerinin büyük bir hızla artmasından ileri geliyor. Belirli zamanlarda bunların sayısı o kadar artıyor ki, sonunda, yaşadıkları çevrede yiyecek bulmuyor, bir kısmı göçetmek zorunda kalıyorlar. Göç eden hayvanlar, kara bitinceye kadar, kendilerini besliyorlar, denize varınca da suya atlayıp yok oluyorlar.

Hayvanlar ve Yavruları

Hayvanlar çok çeşitli şekillerde dünyaya gelir. Tek hücreli bir hayvan sadece ikiye bölünmekle ürer. Meydana gelen iki yeni hücre de gene ikiye bölünerek çoğalırlar. Bu bakımdan, birbirlerinin anası, babası, yavrusu sayılmazlar. Tek hücreli hayvanlar ne yaşlanırlar, ne ölürler. Hayatları ancak ya bir kazaya uğrayınca, ya da başka hayvanlara yem olunca sona erer.

«Hidra» denen küçük hayvanların üremeleri sağa, sola dallar salan bir ağacın durumuna benzer. Hidra bir gövdeye tutturulmuş birçok kollardan meydana gelir. Yavru hidra, önce, anasının, babasının gövdesinde bir tomurcuk olarak belirir. Kendi başına yaşıya-cak kadar büyüdükten sonra bağlı olduğu gövdeden ayrılır.

Mercan resiflerini meydana getiren küçük hayvanlar da ana-babanın kol salması ile ortaya çıkar. Ancak, bunlar, olgunlaşınca, bağlı oldukları yerden ayrılmaz, kendileri de dal budak salarak ürerler. Böylece, analar, babalar, çocuklar büyük bir topluluk meydana.» getirirler.

Hayvanların birçoğunda da, bazı hücreler sırf üreme işiyle göcevlendirilmiştir. Bu hücreler «yumurta» denen dişi hücrelere, «sperma» (atmık) denen erkek hücrelere ayrılmıştır. Dişi hücreleri, genel olarak, erkek hücreden daha iri, daha hareketsizdir; erkeklik hücreleri ise daha küçük, daha hareketlidir. Genel olarak, erkek hücrenin sayısı dişi hücreden binlerce kat daha çoktur. Sperma, yumurtayla birleşince yeni canlının temeli atılmış olur.

Balıklar bu hücreleri sadece suya bırakmakla yetinirler. Dişi som balığı yumurtlayınca, erkek balık spermalarını bu yumurtaların üstüne bulut gibi saçar. Omurgalı, sıcak kanlı hayvanlarda spermayı, doğrudan doğruya erkek hayvan dişiye iletir, yavrular da analarının karnında gelişir.

Birçok hayvanlar yavruları meydana geldiği zaman onlara bakmak lüzumunu duymaz. Bunların yavruları doğar doğmaz sağa, sola koşuşarak yiyeceklerini aramaya başlarlar. Başka birçok hayvanların yavruları ise, bir müddet korunmaya, bakıma muhtaçtır.

Hayvanların bir defada meydana getirdikleri’ yavru sayısı da cinsten cinse değişir. Genel olarak yavrularına bakmak zorunda olanlar daha az yavru dünyaya getirirler. Örneğin böcekler, balıklar pek çok yumurta yapar; ancak, bunların az bir kısmı olgunlaşır. Memeliler az yavru yaparlar. Bunların arasında en çok yavrulayan, tarla faresidir. Bunların düşmanı çok olduğundan nesillerini sürdürebilmek için fazla yavrulamak zorundadırlar. Buna karşılık ayılar yılda bir iki yavru ancak yaparlar, çünkü ayıların sayıları çoğalınca, yiyecek bulmaları güçleşir.

Advertisement

Arılar, karıncalar, yavruları kendi başlarına buyruk oluncaya kadar onlara bakar. Bazı erkek balıklar yumurtadan yeni çıkmış yavrularını ağızlarında taşıyarak, onları korurlar.

Bazı memeliler doğar doğmaz kendilerine bakabilirler. Taylar, buzağılar doğduktan birkaç saat sonra analarının yanında koşmaya başlarlar. Balina yavruları doğar doğmaz yüzebilirler. Buna karşılık başka bir kısım memeliler de yavrularına bakmak, büyütmek zorundadır. Meselâ kedi, köpek yavruları gözleri kapalı doğar. Anaları onları besler, büyütür. Yavru maymunların da olgunlaşıp kendine bakabilmesi için birkaç yaşına gelmeleri gerekir.


Leave A Reply