Hz. Muhammed’in Güzel Ahlakı, Kişilik Özellikleri ve Örnekler

0
Advertisement

Hz. Muhammed’in güzel ahlakı, ahlaki özellikleri nelerdir? Hz. Muhammed’in güzel ahlakına örnekler, kişilik özellikleri hakkında bilgi.

Hz. Muhammed’in Güzel Ahlakı

HZ. MUHAMMED (S A V.) GÜZEL AHLÂK ÖRNEĞİ OLARAK GÖNDERİLMİŞTİR

İslâm dini ahlâka çok büyük önem verir. İnsanlar arası ilişkilerin güzel ve anlamlı hale gelmesi ancak güzel ahlâkla mümkündür. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de pek çok ahlâk ilkesi yer almaktadır. Kur’an-ı Kerim’i üsve-i hasene (en güzel örnek) olarak hayatına yansıtan Peygamberimiz (sav.)’in yaşamında da ahlâk ilkelerinin en güzel örneklerini görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim’de bu durum, “Ant olsun ki Resulullah sizin için… güzel bir örnektir.”(l) sözüyle ifade edilmiştir. Eşi de Onun için “Ben biliyorum ki sen, sözün doğrusunu söylersin, emanete ihanet etmezsin, akrabalarına yakın ilgi gösterirsin, fakirlere yardım elini uzatırsın, kimsesizlere evin kapısını açıp onları misafir edersin, uğradıkları felaketlerde ve zararlarda halka yardım edersin.”(2) demiştir. Sevgili Peygamberimizi (sav.)’in güzel ahlâkını hem Kuran hem Ona en yakın kişi olan eşi hem de Ona en yakın olacak şekilde yaşayan sahabileri övmüştür. Günümüz dünyasında, Onun (sav.) sahip olduğu güzel ahlâkla ilgili davranışları örnek almada insanlığın ne büyük ihtiyacı var…

Hz. MUHAMMED’İN (S.A V.) ÖRNEK AHLÂKI

Hz. Muhammed (sav.) Güvenilir Bir İnsandı

Peygamberimiz (sav.)’in en önemli sıfatlarından birisi olan “Muhammedül – Emin” (Güvenilir Muhammed) ismi Ona peygamber olmadan önce müşrik Mekkeliler tarafından verilmişti. Onlar anlaşamadıkları konularda Ona başvururlar ve Onun aldığı kararlara uyarlardı. Aynı zamanda en değerli eşyalarını Mekkeliler, Ona emanet olarak bırakırlardı. Örneğin; Mekke’den Medine’ye zorunlu olarak hicret ederken hayatı tehlikede olmasına rağmen kendisindeki emanetleri sahiplerine vermesi için Hz. Ali’yi görevlendirmişti.

Hz. Muhammed (sav.) Merhametliydi

Peygamberimiz (sav.)’in merhameti Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmişti: “Ant olsun ki size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız Ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”

Peygamberimiz (sav.)’in merhameti sadece insanları değil tüm canlıları içine alırdı. O, hayvanların eğlence olsun diye avlanmasını istemez, kuş yuvalarının bozulmasına, yumurtalarının alınmasına izin vermezdi. Mekke’nin fethi esnasında ordunun geçeceği yol üzerine yavrularını besleyen bir köpeğin rahatsız edilmemesi için ordunun geçeceği yolu değiştirmişti. Hayvanlara fazla yük yükleyenleri ciddi bir şekilde uyarırdı.

Peygamberimiz (sav.); yoksulların, kimsesizlerin, öksüzlerin koruyucusuydu. Öksüz ve yetim olarak büyümüş olan Peygamberimiz (sav.)’in çocuk sevgisi çok fazla olup özellikle öksüz ve yetim çocuklara karşı merhameti en üst düzeyde idi. O bir gün çok sevdiği torunlarını kucağına almış oynuyordu. O sırada bir kişi gelip peygamber efendimize kendisinin hiçbir çocuğunu kucağına alıp sevmediğini söyledi. Peygamber efendimizde o kişiye: “Allah sana merhamet vermediyse ben ne yapabilirim.” karşılığını vermişti.

Advertisement

Hz. Muhammed (sav.) İnsanlara Değer Verirdi

Peygamberimiz (sav.), insanlar arasında ayırım yapmaz, herkese değer verirdi. Yolda giderken kendisine seslenen birisine yüzünü o kişiye doğru çevirmeden konuşmazdı. Herkesi dinler, kimin ne tür bir yardıma ihtiyacı varsa onu gidermeye çalışırdı. Yanında çalışan kişilere yediğinden yedirir, giydiğinden giydirirdi.

Peygamberimiz (sav.), insanı varlıklar içinde en değerli varlık olarak görürdü. Müslüman olmayan kişilerle olan ilişkilerinde bile bu düşüncesine göre hareket ederdi. Kutsal kitabımızda “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” ifadesi yer alır. Başka bir ayette ise “And olsun biz insanı şan ve şeref sahibi kıldık.”buyrulur. İnsanın yaratılış açısından böyle bir değere sahip olması nedeniyle Peygamberimiz (sav.); kadın, erkek, inanan, inanmayan ayrımı yapmadan herkese eşit davranmıştır.

Hz. Muhammed (sav.) Cesaretliydi

Hz. Muhammed (sav.) zorluklardan yılmayan, cesur bir kişiliği vardı. Yaşamı boyunca tarihinin en karanlık dönemini yaşayan kendi toplumunun ve diğer milletlerin içinde bulundukları bu karanlıktan kurtarmak için bıkmadan ve karamsarlığa düşmeden mücadele etmiştir. O bu mücadeleyi başlarken tek başınaydı ve en yakın akrabaları bile Ona düşmanlıkta akla gelmeyen en büyük kötülükleri yapıyorlardı. O Mekke’den Medine’ye bu büyük zulümlerden ötürü hicret ederken bile cesaretini kaybetmemişti. Saklandıkları Sevr mağarasının girişine kadar gelen düşmanlarının kendilerini yakalayacaklarından endişelenen Hz. Ebu Bekir (r.anh)’ı O; “… Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir…” diyerek sakinleştirmişti. O yaptığı savaşların en zor anlarında askerlerine cesaret vererek onlara İslam’ın en büyük zaferlerini yaşatmıştır.

Hz. Muhammed (sav.) Hakkı Gözetirdi

Hz. Muhammed’in (sav.) Kur’an-ı Kerim’de belirtilen görevlerinde biri de adaleti gerçekleştirmekti. O zamanki insanların ve medeniyetlerin adalet kavramları çok zayıflamıştı. Toplumlarda var olan sınıfların arasında adaletin yerini zorlama, baskı, eşitsizlik ve zulüm almıştı. Hak haklının değil güçlülerin sahip olduğu bir ayrıcalıktı. Yüce kitabımızda bu konuda şöyle buyrulmaktaydı:”… Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hükmet. Allah adil olanları sever.” Bu konuda Hz. Muhammed (sav.) ise insanlara şöyle sesleniyordu: “Sizden önceki milletler yasaları güçsüz ve yoksullara uygularlar, zengin ve güçlü birisi suç işlediği zaman onu cezalandırmazlardı. Allah’a yemin ederim ki suç işleyen kızım Fatma bile olsa ben onu cezalandırmaktan çekinmem.”

Hz. Muhammed (sav.), sadece kendisi hakkı gözetmekle kalmamış, çevresindekilerden de aynı hassasiyeti istemişti. Hz. Ali’ye bu konuda şöyle demiştir: “Sana iki kişi bir konuda hüküm (karar) vermen için geldiğinde, hiçbir zaman diğerini dinlemeden, birini dinleyerek karar verme. Ancak ikisini dinlediğinde doğruyu bulman mümkün olabilir.” bu nedenle Medine’deki Yahudiler aralarındaki anlaşmazlıklarda Hz. Muhammed(sav.)’e başvururlardı. Günümüz insanlığının da yukarıda bahsedilen değerlerin uygulanmasına ne kadar çok ihtiyaçları var değil mi?

Hz. Muhammed (sav.) Sabırlıydı

Hz. Muhammed(sav.), sıkıntılar ve sorunlar karşısında sakin ve soğukkanlı bir şekilde kararlılıkla direnip onların üstesinden gelirdi. O, peygamberlik görevini yerine getirirken akıl almaz saldırılara, hakaretlere ve işkencelere maruz kalmasına rağmen hiçbir kimseye beddua etmemiş ve hep o kişilerin iyilerden olması için dua etmiştir. İslâm’ı tebliğ etmek ve duyurmak için gittiği Taif şehri halkı, Onu taşlayarak yaralamışlardı. O bu durumda bile sabretmiş onların iyilikleri için dua etmişti.

Advertisement

Kuran’da “… (Rasulüm) sen de sabret…” buyruğu yer almaktadır. Hz. Muhammed’in (sav.) hayatı boyunca bu ilâhi emre daima uymuştur. Beş çocuğunu, eşini ve kendisini hep desteklemiş olan amcasını kendisi hayatta iken kaybetmişti. O bütün bu üzücü durumlara hep sabırla katlanmıştır.

Hz. Muhammed (sav.) Verdiği Sözde Dururdu

Hz. Muhammed(sav.), yapamayacağı şeyler için söz vermez, verdiği sözü de her zaman yerine getirirdi. Kuranda yer alan “… Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü, verilen söz sorumluluğu gerektirir.” ayeti Onun temel ilkesiydi. Düşmanları ile yaptığı sözleşmelerdeki şartlar aleyhinde olsa bile onlara uymaya özen gösterirdi. Örneğin; Hudeybiye Antlaşmasında yer alan bir maddeye göre Mekke’den kaçıp Medine’ye sığınacak kişiler Mekke’ye tekrar iade edilecekti. Bu antlaşmadan sonra Mekke’den kaçıp Medine’ye sığınan kişiler antlaşmadaki bu şarttan ötürü geri iade edilmişti. Daha sonra antlaşmadaki bu maddeden Mekkeliler kendi aleyhlerine gelişen olaylardan ötürü vazgeçecekler ve maddenin geçerliliği karşılıklı olarak feshedilecekti.

Hz. Muhammed (sav.) Hoşgörülüydü

Hz. Muhammed(sav.), son derece hoşgörülü ve bağışlayıcıydı. O etrafındaki kişilere daima şunları öğütlerdi: “Müslüman başkaları ile hoş geçinen ve kendisi ile hoş geçinilen kimsedir. Seçimsiz kimsede hayır yoktur.”

İnsanlar arasında ırk ve inanç ayırımı yapmayan Hz. Muhammed(sav.) eleştirilerini, uygun ve kırıcı olmayan bir ifadeyle yapar ve bunu yaparken gönül incitmemeye özen gösterirdi. O kendisiyle amansız bir şekilde savaşan esirleri fidye karşılığı affeden, fidye vermeye gücü olmayanları ise, okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakan bir merhamet sahibiydi. Kur’an’da Peygamberimizin hoşgörülü bir insan olduğunu vurgulayan çeşitli ayetler vardır. Örneğin; bunlardan birinde, “O vakit sen Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba ve katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde, onları affet, bağışlanmaları için dua et…”buyrulur.

Hz. Muhammed (sav.) Zamanını En Verimli Bir Şekilde Değerlendirirdi

Kutsal kitabımız Kur’an’da, “Bir işi bitirdiğin zaman hemen diğerine koyul.” buyrulur. Bu ayetten şunu anlıyoruz ki kişi zamanını en verimli bir şekilde kesintisiz olarak değerlendirmek zorundadır.

Hz. Muhammed(sav.), zamanını çok iyi değerlendirirdi. Çalışır, herkese zaman ayırır, kendi işlerini kendisi görürdü. Tembellik yapıp zamanını ve yeteneklerini israf edenleri daima uyarmıştır. “Hiç kimse, kendi emeği ile kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir.” Diyerek insanları çalışmaya teşvik etmişti.

Zaman, sahip olduğumuz en değerli hazinelerden biridir. Zamanını sistemli olarak iyi kullanabilen, onu iyi değerlendirebilen kişiler hayatın her alanında başarılı olurlar. Her konuda olduğu gibi zamanı iyi ve verimli değerlendirebilme konusunda da Peygamberimizi kendimize örnek alarak hayatımızı verimli hâle getirmeliyiz.

Hz. Muhammed (sav.) Danışarak İş Yapardı

Hz. Muhammed(sav.), etrafındaki insanların konumuna, cinsiyetine ve yaşına bakmadan görüşlerine har zaman değer verir ve çeşitli konularda onlarla istişare(danışma, fikir paylaşma) yapardı. O, Kur’an’ın, “İş hakkında onlara danış. Karar verdiğin zaman da Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah kendisine dayanıp güvenenleri sever.” buyruğunu ilke edinmişti. O, Uhut savaşı öncesi arkadaşları ile istişare etmiş, kendi düşüncesi Medine’de kalıp savunma savaşı yapmak olmasına rağmen, alınan karara uymuş ve savaşı şehrin dışında yapma fikrine uymuştu. “Bin bilsen de bir bilene danış!” Atasözünde de olduğu gibi danışarak ve farklı fikirlerden istifade ederek iş yapmayı kendimize ilke edinelim.


Leave A Reply