İçinde Tat – Tatmak – Tatlı kelimeleri geçen deyimler ve açıklamaları. Tat – Tatmak – Tatlı İle İlgili deyimler ve anlamları.

Arka resim kaynak: pixabay.com
Tat – Tatmak – Tatlı İle İlgili Deyimler
***ağza tat, boğaza feryat
miktarı çok az olan yiyecek anlamında kullanılan bir söz.
***(bir işi) tatlıya bağlamak
kavgalı bir işi gönül hoşluğuyla bitirmek: Hayır kardeşim, istemez diye tatlıya bağladım. -O. V. Kanık.
***bir tat, bin feryat
mutluluktan çok, sıkıntısı olan: O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken… -H. Z. Uşaklıgil.
***işi tatlıya bağlamak
sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek: Ben kahvemde çocukça siyasi iddialardan korkarken, bir de felsefe çıktı. Rica ederim bugün işi tatlıya bağlayalım. -Ö. Seyfettin.
***tadı damağında kalmak
1) yenen bir şeyin tadını unutamamak; 2) hoşa giden, zevk alınan bir şeyi unutamamak: Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş. -R. H. Karay.
***tadı gelmek
tat kazanmak.
***tadı kaçmak (gitmek)
1) tatsız bir duruma gelmek: Ali giderse bizim evin tadı iyice kaçar. -O. Kemal. 2) mec. bir şey hoşa gidecek yönlerini yitirmek.
***tadı tuzu kalmamak (bozulmak)
eski zevki kalmamak, yavanlaşmak: Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış. -Y. K. Karaosmanoğlu.
***tadı tuzu yok
zevksiz, yavan.
***tadına bakmak
ağzına alıp tadını denemek, test etmek: Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor. -O. C. Kaygılı.
***tadına doyum olmamak
1) bir şeyin tadı çok beğenilmek; 2) mec. herhangi bir şey çok beğenilmek: Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu. -B. R. Eyuboğlu.
***tadına varmak
bir şeydeki ince güzelliği kavramak: Bir kere tadına varanlar, yine ondan ver diye başıma balta kesiliyorlar. -H. R. Gürpınar.
***tadında bırakmak
aşırılığa kaçmamak: Yeter artık! Her şeyi tadında bırakmalı. -A. İlhan.
***tadından yenmemek
çok tatlı, çok hoşa gider olmak.
***tadını almak
bir şeyin güzelliğini bilir olmak, zevkine varmak.
***tadını bulmak
tadı yerine gelmek.
***tadını çıkarmak
bir şeyin güzelliğinden veya sağladığı imkânlardan yeterince yararlanmak: Kırlarda karısı ile birlikte çıkacakları uzun at gezintilerinin, ocak ateşlerinin tadını çıkarırdı. -N. Cumalı.
***tadını kaçırmak
aşırılığa kaçmak, hoşa gitmeyen bir durum yaratmak: Şaka ettiğini ama şakanın tadını kaçırdığını söylüyordu. -A. Kutlu.
***tadını tuzunu bulmak
kıvamına gelmek, beklenen ölçülere ulaşmak.
***tat almak
bir şeyden hoşlanmak, zevk almak: Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de. -Y. Z. Ortaç.
***tat kazanmak
belli bir tada kavuşmak, olgunlaşmak, tatlanmak.
***tat vermek
1) acı, tatlı, ekşi vb. bir tat kazandırmak; 2) mec. hoşa giden bir duruma sebep olmak; 3) mec. bıktırmak.
***tatlı canından etmek
öldürmek: Canımı dişime takmayayım bir kere, adama hiç acımam tatlı canından ederim. -K. Korcan.
***tatlı canından olmak
ölmek.
***tatlı canını sıkmak
gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek.
***tatlı yerinde bırakmak (kesmek)
bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.
***tatsızlık çıkarmak
hoşa gitmeyen, can sıkıcı, gergin bir duruma sebep olmak: Çoktandır aramızda tatsızlık çıkardığım yoktu. -N. Cumalı.