Tat, Tatmak, Tatlı İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, Tat Geçen

0
Advertisement

İçinde Tat – Tatmak – Tatlı kelimeleri geçen deyimler ve açıklamaları. Tat – Tatmak – Tatlı İle İlgili deyimler ve anlamları.

tatmak deyim

Arka resim kaynak: pixabay.com

Tat – Tatmak – Tatlı İle İlgili Deyimler

  • ***ağza tat, boğaza feryat
    miktarı çok az olan yiyecek anlamında kullanılan bir söz.
  • ***(bir işi) tatlıya bağlamak
    kavgalı bir işi gönül hoşluğuyla bitirmek: Hayır kardeşim, istemez diye tatlıya bağladım. -O. V. Kanık.
  • ***bir tat, bin feryat
    mutluluktan çok, sıkıntısı olan: O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken… -H. Z. Uşaklıgil.
  • ***işi tatlıya bağlamak
    sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek: Ben kahvemde çocukça siyasi iddialardan korkarken, bir de felsefe çıktı. Rica ederim bugün işi tatlıya bağlayalım. -Ö. Seyfettin.
  • ***tadı damağında kalmak
    1) yenen bir şeyin tadını unutamamak; 2) hoşa giden, zevk alınan bir şeyi unutamamak: Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş. -R. H. Karay.
  • ***tadı gelmek
    tat kazanmak.
  • ***tadı kaçmak (gitmek)
    1) tatsız bir duruma gelmek: Ali giderse bizim evin tadı iyice kaçar. -O. Kemal. 2) mec. bir şey hoşa gidecek yönlerini yitirmek.
  • ***tadı tuzu kalmamak (bozulmak)
    eski zevki kalmamak, yavanlaşmak: Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • ***tadı tuzu yok
    zevksiz, yavan.
  • ***tadına bakmak
    ağzına alıp tadını denemek, test etmek: Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor. -O. C. Kaygılı.
  • ***tadına doyum olmamak
    1) bir şeyin tadı çok beğenilmek; 2) mec. herhangi bir şey çok beğenilmek: Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu. -B. R. Eyuboğlu.
  • ***tadına varmak
    bir şeydeki ince güzelliği kavramak: Bir kere tadına varanlar, yine ondan ver diye başıma balta kesiliyorlar. -H. R. Gürpınar.
  • ***tadında bırakmak
    aşırılığa kaçmamak: Yeter artık! Her şeyi tadında bırakmalı. -A. İlhan.
  • ***tadından yenmemek
    çok tatlı, çok hoşa gider olmak.
  • ***tadını almak
    bir şeyin güzelliğini bilir olmak, zevkine varmak.
***tadını bulmak
tadı yerine gelmek.
  • ***tadını çıkarmak
    bir şeyin güzelliğinden veya sağladığı imkânlardan yeterince yararlanmak: Kırlarda karısı ile birlikte çıkacakları uzun at gezintilerinin, ocak ateşlerinin tadını çıkarırdı. -N. Cumalı.
  • ***tadını kaçırmak
    aşırılığa kaçmak, hoşa gitmeyen bir durum yaratmak: Şaka ettiğini ama şakanın tadını kaçırdığını söylüyordu. -A. Kutlu.
  • ***tadını tuzunu bulmak
    kıvamına gelmek, beklenen ölçülere ulaşmak.
  • ***tat almak
    bir şeyden hoşlanmak, zevk almak: Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de. -Y. Z. Ortaç.
  • ***tat kazanmak
    belli bir tada kavuşmak, olgunlaşmak, tatlanmak.
  • ***tat vermek
    1) acı, tatlı, ekşi vb. bir tat kazandırmak; 2) mec. hoşa giden bir duruma sebep olmak; 3) mec. bıktırmak.
  • ***tatlı canından etmek
    öldürmek: Canımı dişime takmayayım bir kere, adama hiç acımam tatlı canından ederim. -K. Korcan.
  • ***tatlı canından olmak
    ölmek.
  • ***tatlı canını sıkmak
    gereksiz şeylere üzülmek ve bunları dert edinmek.
  • ***tatlı yerinde bırakmak (kesmek)
    bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.
  • ***tatsızlık çıkarmak
    hoşa gitmeyen, can sıkıcı, gergin bir duruma sebep olmak: Çoktandır aramızda tatsızlık çıkardığım yoktu. -N. Cumalı.


Leave A Reply