Efes Antik Kenti Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Efes antik kenti nerededir? Efes antik kentinin tarihçesi, Efes’te bulunan başlıca eserler, tarihi yapıtlar ve özellikleri hakkında bilgi.

EFES

EFES Batı Anadolu’da eski bir İyon şehridir. O çağlarda «Ephesus» adını taşıyan bu şehrin yıkıntıları İzmir’in Selçuk ilçesinin 3 km. batısındadır. Şehir Panayır (Prion) Dağı’nın yamaçlarında kurulmuştu. Yunanlı yazarlara göre bu şehrin ilk sakinleri «Amazonlar» dır. Eski bir inanış buraya M. Ö. 1000 yıllarında İyonlar’ın geldiğini söyler.

Efes daha sonraki yüzyıllar boyunca Kimmerliler’in, Lidya Kralı Kroesus’un eline geçti. M. Ö. VI. yüzyılda İranlılar’a, V. yüzyılda da Atina hâkimiyetine giren Efes’i I.V. yüzyılın başlarında yeniden İranlılar aldılar, sonra Makedonya Kralı Büyük İskender’in hâkimiyeti altına girdi. İskender burada demokratik bir idare kurmuştu. Onun ölümünden sonra Yunanlılar’a, daha sonra Romalılar’a geçen Efes XIV. yüzyılda, Timur zamanında, haritadan silindi.

Binlerce yıllık tarihi boyunca birçok el değiştiren Efes’te çeşitli tarihî eserler vardır. Bunların başında Dünyanın Yedi Harikasından biri sayılan Diana Tapınağı gelir.

Efes yıkıntılarında bugün izleri görülen mimarlık anıtları şunlardır :

Büyük Tiyatro. — II. yüzyılın başında tamamlanmış, üç kat sahneli 24.000 kişilik bir yapıdır.

Advertisement

Agora. — 111×111 m. boyutlarında büyük bir alandır. «Pazar yeri» demek olan «Agora» nın çevresinde birçok dükkânlar vardı. Şehirde bir Yunan, bir de Roma agorası bulunuyordu. Roma agorasında birçok heykeller vardı.

Kelsus Kütüpanesi. — II. yüzyılda yapılmıştır. Cephesi 16 metreydi. Giriş yerinde Lâtince yazıtlar vardır.

Efes’te bugüne kadar birçok arkeolojik kazılar yapılmıştır. 1920’de Selçuk’ta kurulan Efes Arkeoloji Müzesi’nde bu kazılarda ele geçen eserler bulunmaktadır.

Efes’teki Başlıca Eserler

EFES, eski çağlarda Batı medeniyetinin en önemli merkezlerinden biriydi. Bugün de yurdumuzun tarihi eserler bakımından bütün gözleri üzerine çeken önemli bir yeridir. Her yıl binlerce turist, Efes’i görmek için dünyanın dört köşesinden buraya akın eder. Arkeologların kazı yapmak için akıllarına ilk gelen yer, Efes’tir. Efes’ten bahsederken «Tarihi eserler hazinesi» demek hiç de yanlış olmaz.

Eski çağların tarihi eserlerini aramak, onlar hakkında bilgi edinmek fikri XIX. yüzyılın sonlarında doğmuştur. Eski eserleri aramak denilince akla ilk gelen yer de Efes oldu. Londra’daki British Museum, arkeolog J. Wood’u bu işle görevlendirdi. 1869-74 yıllarında Efes’te çalışan Wood, Artemis tapınağını buldu. Ayrıca Lidya Kralı Krezus’un bu tapınağa hediye gönderdiği kabartmalı sütunlar da ele geçen tarihi eserler arasındaydı.

XX, yüzyılın başlarında İngiliz bilginlerinden Prof. Hogarth tapınağı iyice inceledi, yüzyıllar boyunca geçirdiği değişiklikleri tespit ederek bilim dünyasına tanıttı. Bilgin, tapınağın temelinde araştırmalar yaparken bir de define bulmuştu. Definede altın ve fildişi heykellerle M. Ö. VI. yüzyılda basıldığı anlaşılan altın paralar vardı. Bu define, maddi değeri bir yana, arkeoloji bakımından da çok büyük önem taşıyordu. Define, bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir.

Advertisement

Efes’te ilk kazılar 1895’te başlamıştı. Çalışmalar Birinci Dünya Savaşı başlayıncaya kadar devam etti. Savaştan sonra bilginler dikkatlerini yeniden Efes üzerinde topladılar. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü adına kazılar yapmaya başlandı. Bu çalışmalar sırasında çıkarılan eserler arasında Vedius Gimnasyum’u, Meryem Kilisesi, Liman Hamamları, Arkadiana Caddesi, tiyatro,’gençler gimnasyumu, mermer cadde, Serapis Tapınağı, Panayır Dağı’nın güneyindeki Odeon, kızlar gimnasyumu başta gelir. Buralarda bulunan heykel, biblo gibi küçük eserler de Viyana, İstanbul, İzmir, Efes müzelerindedir

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1955-58 yıllarında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Efes’teki çalışmalarına daha da hız verdi. Kuretler Caddesi boyunca kazılar, devam edilirken, toprak ve moloz birikintilerinin altından, akıllara durgunluk verecek derecede önemli eserler ele geçirildi. Bilhassa eski caddenin iyice meydana çıkması Efes’in turistik değerini birdenbire artırmıştı. Ortada mermer bloklarla döşenmiş yol, yanlarda devrin büyüklerine ait heykeller, sütunlar ve mozaikli kaldırımlar, dükkânlar gün ışığına ve insanlara kavuşmuştu. Caddenin en önemli özelliği, her yüz adımda bir, manzaranın değişik olmasıydı. Bundan dolayı caddeye çeşmeler, anıtlar, zafer takları yapılmıştı. Caddede göze çarpan en önemli eserler arasında Hadrian Tapınağı, Trayan Çeşmesi, Zafer Kapısı, Çağlıyan Çeşme başta gelir. Bunlar, öteki binaların yanında zenginlikleri, ihtişamları ve güzellikleriyle derhal dikkati kendi üzerlerine çekerler.

Son kazılarda, Panayır Dağı’nın güney eteğinde, Odeon’un yanında bir Şehir Konağı’na rastlanmış, yüze çıkarılmıştır. Burası Ocak Tanrıçası Hestia ve Efes’in ulu tanrıçası Artemis’in bulunduğu kutsal yerdi. Ebedi ateş burada yanar, şehir bütün mutluluğu buradan beklerdi.

Bugün İzmir ve Efes müzelerinde bulunan Artemis heykelleri buradan çıkarılmıştır.

Artemis’in memleketinde kendisinin bir tek heykelinin bulunmayışı meraklıları düşündürüyordu. 1956′ da, sözü geçen kutsal yerde üç heykel bulundu. İzmir Müzesi’nde olanı beyaz mermerden yapılmıştır, zamanında altın kaplamalıymış. Efes Müzesi’ndekilerden biri, insan boyundan büyüktür. Bu heykel, dünya müzelerinde bulunan Artemis heykellerinin en sağlamı, en eskisidir. Zamanında Prytaneion’un avlusunda yüksekçe bir kaide üzerinde, başında şehir tacıyla birlikte beş metre kadar yükseliyor, bütün ululuğuyla Efesliler’e görünüyordu.

Efes’teki araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Fakat son iki yıl içinde bu çalışmalardan önemli bir sonuç elde edilememiştir, öte yandan, onarma çalışmaları da devam ediyor. Bugüne kadar Meryem Kilisesi, Kuretler Caddesi, St. Jean Kilisesi tamamen onarılmıştır.

EFES’TE BULUNAN TARİHİ ESERLERDEN BAŞLICALARI

EFES TİYATROSU: Önce Hellenistik, sonra da Romalılar devrinde yeniden yapılmıştır. Aslında 24.000 kişilikti. Sahne binası kısmen bozulmamıştır. Oturma yerleri ise Bizanslılar devrinde başka binalarda kullanılmak üzere kaldırılmıştı.

TİYATRO KAPISI: Antik tiyatrolara, sahne binasının sağ ve solunda, tiyatroya desteklik eden duvarlarda açılan kapılardan girilirdi. Seyirci, bu kapılardan sonra, kapalı koridor ve galerilerden geçer, kimseyi rahatsız etmeden yerini alırdı.

EFES HADRİAN TAPINAĞI: Roma İmparatoru Hadrian Anadolu gezisine çıktığı vakit Efes’e de uğramıştı. yaptılar. Tapınağın alınlığında kilit taşında şehir tanrıçası Tukhe, geride de filizler arasında bir kadın kabartması vardır. Tapınak M. S. IV. yüzyılda onarılmış, Efes’in tarihiyle ilgili süslerle daha da güzelleştirilmişti. 1956 kazısında ortaya çıkarılan bu tapınak kısmen onarılmıştır.

ARTEMİS HEYKELİ: Efesliler’in inançlarına göre, Tanrıça Artemis Epuhesia bolluk ve bereket verir, doğurtucudur, şehrin koruyucusu, bütün tabiat ve hayvanların hâkimidir. Bundan dolayı, heykelin başında şehir tacı, göğsünde bereket timsalleri, eteklerinde kutsal hayvanlar kabartmaları vardır. Heykel bugünkü haliyle eksiktir. Aslında ellerinde asalar, yanında iki geyik vardı.

Advertisement

St. JEAN KİLİSESİ ve AYDINOĞULLARI KALESİ: Hz. İsa’nın havarilerinden St. Jean, söylentiye göre, Efes’te ölmüş, kendi adiyle anılan Ayasuluk Tepesi’ne gömülmüştür. Hıristiyanlığın ilk çağlarında onun adına bir kilise yapılmış, sonradan bu kilise büyütülmüştür. Kilisenin gerisindeki kale ise önce Bizans, sonra da Aydınoğulları devrinde baştan başa yeniden yapılmıştır.

EFES HARABELERİ: M. S. II. yüzyılda, Efes en parlak çağını yaşamıştır. Şehir dört buçuk kilometre karelik bir alana yayılmıştı. Nüfusu 300.000’i aşıyordu. Aynı zamanda Anadolu’nun en büyük limanı, Asya Eyaleti’nin merkeziydi. Kaistros nehrinin denizi doldurması üzerine bataklık, sivrisinek ve sıtma yüzünden Efesliler şehri bırakıp çekildiler. Böylece, Efes harabeye döndü. Yıkıntıların gerisinde görülen ova eskiden denizdi. Şimdi ise deniz artık hiç görülmüyor.


Leave A Reply