Zekat İbadeti Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Zekat nedir? Zekat ibadeti ile ilgili olarak bilgiler. Zekat ibadetinin kişiye ve topluma kazandırdıkları / faydaları nelerdir?

Zekât, İslâmın temellerinden biridir. Farz olduğu Kur’an-ı Kerim ve Resul-i Zişan ve Âlişan Efendimizin Hadîs-i Şerîfleriyle sabittir. Icma’ı ümmet de bu yoldadır.

Zekât, hicretin ikinci yılında oruçtan önce farz olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de otuzu aşan yerde namazla birlikte zikredilmiştir.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de Tövbe sûresinin 103 üncü âyet-i celilesinde meâlen: «Onların mallarından bir sadaka al, onunla kendilerini tezkiye etmiş, temizlemiş olursun, onlara dua et, zira senin duan onlar için bir sükûnettir. Allah kemaliyle işiticidir, bilicidir.» buyurmuştur.

Namaz ve oruç nasıl bir bedenî ibadetse, zekât da mali bir ibadettir. Zekât, lügatte arıtmak ve temizlemek anlamındadır. Dinde ise zekât, zengin sayılan kadın ve erkek her müslüman Allah’ın rızasını yerine getirmek maksadıyla her yıl malının kırkta birini, diğer bir tâbirle yüzde ikibuçuğunu muhtaç olanlara vermektir. Zekâtın kimlere verileceği hususu Kur’an-ı Kerim’in tövbe sûresinin 60 inci âyet-i celilesinde meâlen : «Sadakalar yalnız fakirlere, miskinlere, sadakaları toplamağa memur olanlara, kalbleri te’lif edilmiş bulunanlara, azad kılınacak kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihada katılanlara ve yolculara mahsustur. Bu hükümler Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah âlimdir, hakimdir. » buyurulmuştur.

Zekât vermeye önce akrabadan başlanır. Yalnız babalara, dedelere, oğullara, torunlara zekat verilmesi câiz olmadığı gibi, karı koca da yek diğerine zekât veremezler.

Advertisement

Malların her birine mahsus bir miktar tesbit olunmuştur, işte buna şer’i dilde nisab adı verilir. Lügatte nisab her şeyin asi ve mercii mânâsına gelir. Istılahta ise malın zekât terettüd edecek miktarına denir.

Borcu olmayan ve âilesinin maişetini temin etmiş bulunan her müslüman yirmi miskal, yani (80,18 gr. altın) a veya 200 dirhem (561 gr. gümüş) e veyahut bu miktarlara denk parası varsa, yahut ticaret eşyasına mâlik bulunuyorsa zekât vermesi üzerine farzı ayındır.

Kırlarda otlayan hayvanlardan koyun ve keçi cinsinden olanların nisabı 40, sığır ve manda cinsinden olanların nisabı 30 ve devenin nisabı 5 tir. Her müslümanın bu sayıdan az hayvanı bulunduğu takdirde üzerine zekât düşmez.

Bundan başka her müslüman için bütün varlıklarını buna göre hesap ederek zekatını vermek borçtur.

Kadınların takındıkları elmas, zümrüt, inci ve bunlar gibi diğer mücevherlerden, evi, hamamı, dükkanı, tezgahı ve ev eşyası varsa ve bunların satıcısı değilse, kiraya vermiyorsa, kar almıyorsa o zaman bunlardan da üzerine zekât terettüb etmez.

İslâm dîni yoksulluğu ortadan kaldırmak gâyesiyle zekât farizasını kabul etmiş ve müslümanları bu farzın ifasıyla mükellef kılmıştır. Bu farzdan da maksad, zengin olanları sıkıntıya sokmak değil bilâkis, fakirlerin yaşayışını normal bir seviyeye çıkarabilmektir.

Advertisement

Bazen sıkıntılı geçen bir hayat sefaleti doğurduğu gibi, haysiyet kırıcı ve yersiz münakaşalara da yol açar. Geçim derdi bakımından karı-koca arasında huzursuzluk başlar, işte böyle vahim hallerin meydana gelmemesi arzusu ile nisaba malik olanların, muhtaçların yardımına koşması zarurîdir ve dînimizin emirleri icabındandır.

Zekât, dünyada borcunu ödemek ve âhirette de cezadan kurtulmaktır.

Allah Teâla dünya hayatını kullarına bir ziynet olarak ihsan buyurmuş ve onlara sayısız nimetler vermiştir. Her kulun yanında şüphesiz mal ve para kıymetlidir, sevgilidir, hatta mal sevgisi bazılarında hırs şeklinde olup, mal biriktirmek ve maddeye kul olmak gibi aşırı ve küçültücü derecelere dahi ulaşmaktadır.

Bu gibiler, bahîl (cimri) olan insanlardır. Bahîllik, cimrilik, maddeye kulluk kötü bir şeydir. Böyle mezmun ve rezil huylardan sakınmak lazımdır.

Zekât, hiç şüphesiz müslümanların, Cenâb-ı Hakk’a karşı muhabbet ve şükran borçlarını arttırır. Ahlâkını terbiye eder, iyi huylar kazandırır, cömert ve semâhat sahibi olmasını sağlar. Zira Peygamberimiz “Kimsesizlere sevgi ve yardım, cennetin kapısını açacak bir anahtardır” buyurmuşlardır. Bedenî ibâdetler bedenimizin nimetleri için bir şükran borcu olduğu gibi, mali ibadetler de hiç şüphesiz mal nimetleri için bir şükran borcudur. Bunun için herkes üzerine düşen borcunu Allah rızası için öderse elbette o kimse maddî ve manevî hayatını olgunlaştırmış ve Allah’ın bahtiyar kullan arasına girmiş olur.

Nisaba mâlik olan her müslüman tam mânâ-siyle mallarının zekâtlarını vermiş olsalar o memlekette ihtiyaçlı hiç bir kimsenin kalmayacağı şüphesizdir.

Zekâttan başka bir de Ramazan bayramından önce verilen sadakay-ı fıtır vardır. Sadaka, lügatte fakirlere verilen şey, bir nevi zekât demektir. Bu da mâlî bir ibadettir.

Bir müslümanın ve ailesinin yiyeceğinden bir ölçek fazlasına malik bulunuyorsa kendisinin ve nafakası üzerinde bulunanların hepsi adına ayrı ayrı sadaka-i fıtır vermesi gerekir. Sadaka-i Fıtır baş zekâtıdır, asıl farz olan zekât ise mal zekâtıdır.

Zekât, malda bereketi, canda emniyeti sağlar. Beşer tarihinde medeniyetin bekâsı için büyük hizmetler yapar, içtimaî fenalıkların önüne geçer. En hayırlı ve en iyi müslüman şüphesiz dünyası için âhiretini ve âhireti için de dünyasını unutmayan insandır. Her ikisini de şahsında toplayan ve birlikte yürütebilendir. Emeği ile geçinip, mensubu bulunduğu cemiyete yük olmayandır.

Zira Mehmed Âkif, Safahat’ında :

Sus ey divane durmaz kâinatın seyr-i mutadı
Ne yaptın «Leyse lil insân-i illâ mâ se’â» vardı.

Advertisement

mısraları ne kadar manalıdır.

Zekât, zenginler için dinî bir riyazettir. Kalbin temiz olmasını temin eder, dolayısıyla içtimaî nizamın kuvvetlenmesine vesiledir. Çünkü İslâm dini, insanlar için, insanlar arasında yardımlaşmayı ve tesanüdü mecbur tutar. Arz ve semavî âfetlere maruz kalanların, Allah yolunda ve hürriyet uğrunda çalışanların yardımına koşmasını zarurî kılar.

Zekât, fakirleri zenginlere bağlar. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.) bir Hadîs-i Şerifinde : «Zekât, İslâmın köprüsüdür.» buyurmuşlardır. Üzerine farz olan zekâtı ifa eden bir müslüman yardıma muhtaç olanlara hiçbir mukabele beklemeksizin para yardımında bulunur. Bu suretle mensubu bulunduğu cemiyete yardım etmiş olur. Zaten insanlık da bunu icabettirir.


Leave A Reply