Ağır İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, İçinde Ağır Geçen Deyimler

0
Advertisement

İçinde ağır kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları. Ağır hakkında deyimler ve anlamları. ağır kelimesinin içinde geçmiş olduğu tüm deyimler.

Ağır İle İlgili Deyimler ve Anlamları

  • yükte hafif pahada ağır :
    taşınması kolay olan değerli (eşya):… işgal altındaki memleketlere o günlerde sık sık ve kolaylıkla seyahat etmiş, yükte hafif pahada ağır eşya sokup çıkarmışlardır. -H. E. Adıvar.
  • uykusu ağır olmak :
    uykudan zor uyanmak.
  • toprağına ağır gelmesin :
    bir ölünün aleyhinde konuşulduğunda kullanılan bir söz.
  • ağırdan almak :
    1) bir işi gereken süre içinde bitirmemek, geciktirmek: Görüyorsunuz ki bu soyadı konusunda benim ağırdan alışım, bir tembellik değil. -M. Ş. Esendal.
    2) bir işi gönülsüz, isteksiz yapmak: Ama üstüme düşüldü mü bende bir gönül tokluğu, bir nazlanma, bir ağırdan alış. -H. Taner.
  • ağırına gitmek :
    onuruna dokunmak veya gücüne gitmek: Kimse, dört çocuklu bir aileye ev vermek istememiş. Bu, büsbütün ağırına gitmiş. -A. Ağaoğlu.
  • ağırlığı olmak :
    etkisi büyük olmak: Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz. -A. Kulin.
  • ağırlığınca altın etmek (değmek) :
    çok değerli olmak.
  • ağırlığını (ortaya) koymak :
    kimliğini ve kişiliğini kabul ettirmek.
  • ağırlık basmak (çökmek) :
    1) gevşeklik ve uyku gelmek;
    2) ağır bir hava kaplamak;
    3) sessizlik oluşmak: Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı. -M. Ş. Esendal.
  • ağırlık olmak :
    1) sıkıntı vermek: Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz. -Ö. Seyfettin.
    2) birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek.
  • (bir şey, bir şeyi) ağır basmak :
    1) taşıdığı özellikler üstün gelmek: Yerli halıları gördüm; koyu sıcak kırmızılarla diri maviler ağır basıyordu. -B. R. Eyuboğlu.
    2) bir işte gücü ve etkisi üstün gelmek: Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu. -T. Buğra.
  • dili ağırlaşmak :
    hastalık sebebiyle güçlükle söz söyleyebilmek, güçlükle konuşmak: Hastaya bazı şeyler soruyor. Fakat anlaşılır cevaplar alamıyordu. Birkaç saatin içinde kaynımın dili ağırlaştı. -H. R. Gürpınar.
  • gururuna ağır gelmek :
    kişiliğine zor gelmek, büyüklüğünün zedelendiğini düşünmek.
  • kulağı ağır işitmek :
    kulağı iyi işitmemek.
  • kendini ağır (ağırdan) satmak :
    1) nazlanmak, gönülsüz davranmak: Kız kendisini ağır satmakta devam ediyor. -R. H. Karay.
    2) huylarını yavaş yavaş ortaya koymak: Müdüre göre idareci biraz çatkın olacak yani oldukça ağırdan satacak kendini. -K. Korcan.
  • ağır basmak :
    ağırlık olarak fazla gelmek.
  • ağır çekmek :
    tartıda ağır gelmek.
  • ağır durmak :
    ciddi, ağırbaşlı, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek: Devlet adamlarının ileri gelenleri böyle sözlere karışmaz, ağır dururlar. -M. Ş. Esendal.
  • ağır gelmek :
    1) gücüne gitmek, onuruna dokunmak: Bu vazife bana çok ağır geliyor. -N. F. Kısakürek. 2) yapılması güç gelmek.
  • ağır kaçmak :
    1) gücendirici olmak, uygun düşmemek: Bu şaka biraz ağır kaçtı. 2) beklenenden fazla olmak: Hakem tarafından verilen kırmızı kart ağır kaçtı.
  • ağır kayba uğramak :
    maddi ve manevi büyük zarar görmek.
  • ağır ol! :
    1) ciddi, ağırbaşlı, soğukkanlı, sabırlı ol!” anlamında kullanılan bir söz; 2) acele etme, yavaş ol!” anlamında kullanılan bir söz.
  • ağır söylemek :
    acı, dokunaklı sözler söylemek.
  • ağır yara almak :
    1) kavgada veya savaşta önemli ölçüde zarar görmek; 2) bir olayda beklenmeyen sıkıntılı ve olumsuz bir duruma düşmek.


Leave A Reply