Alman Müzik Sanatı Hakkında Bilgi

0

Alman müzik sanatı ile ilgili bilgiler. Dönemlerine göre özellikleri, eserler ve sanatçılar hakkında bilgi

Alman Müziği’nin ilk örneğini oluşturan 8. yüzyıldaki tek sesli gregoriyen kilise şarkısı, Alman bölgesinde halk müziğinin özelliklerini taşır. Din ve dünyayla ilgili halk şarkıları, dans ve çalgı parçalarıyla dolu halk müziğinin zengin toprağmda, 12. yüzyılda tek sesli, çalgıyla eşlik edilen “Minnesâger” (aşk şairi) şarkıları ortaya çıktı. Bu dönemde belirgin şair ve müzikçiler olarak, Reinmar der Altere von Hagenau (öl. 1210), Walther von der Vogelweide (öl. 1230) ve Oswald von Wolkenstein (öl. 1445) sayılabilir. Eski halk şarkılarının ve ilk çok sesli şarkıların en önemli derlemesi, Locham Şarkı Kitabındır (1455). 15. yüzyılın başından bu yana gelişmekte olan org müziğinin önemli bir belgesi, 1740’ta yazılan Buxheim Org Kitabı’dır. Hollandalılardan alınmış olan çok seslilik, en zengin duruma getirildi. Alman şarkısı için sesle anlatım kompozisyonları yaratıldı. 1500’deki müzik ustaları, I. Maximilian’ın sarayında, Fink, P. Hofhaimer (aynı zamanda önemli bir org sanatçısı), H. Isaak, L. Senfl’dir. Bundan somaki dönemde, M. Luther ve J. Walther tarafından ortaya çıkarılan Koral (kilise ilahisi) önem kazandı. Koral, Protestan kilise müziğinin de temelini oluşturdu. Agricola Resinarius, Senfl ve Stolzer, koral motetlerinin ilk ustaları sayılabilirler.

Protestanlığın egemen olduğu Kuzey’ de, çok sesliliğin varlığı korundu. Buna karşın Güney’de, Venedik Rönesans ekolünün çok korolu ve görkemli gelişmesi, Almanlara özgü bir nitelik katılarak sağlanıyordu: J. Handi, Katolik kilise müziğinin Alman ustasıdır. H. L. Hassler, ilk Alman madrigallerini oluşturdu. Yanı sıra yalm sayılabilecek çok sesli şarkılar yaptı. Çalgılı süitin gelişmesi ise (Peuerl Schein) özel bir başarıdır. M. Prâtorius (öl. 1621), barok üslupta çok korolu motetler yazdı. Daha soma rakamlı basoyla yeni İtalyan konser üslubunu kabul etti ve öncelikle Protestan kilise şarkısını kompozisyon sanatıyla ilerletti. Heinrich Schütz (1585 -1672), zamanını aşmış önemli bir ustaydı. Onun Protestan kilise müziğinde, rakamlı basolu, uygun çalgılı, tek kişilik şarkılı dinsel konçertolarında, oratoryo ve kanttatlarında, İtalyan barok biçimi, Alman beste biçimiyle karışarak, kendine özgü bir sanat oluştu. Heinrich Schütz döneminde ve somasında, J. H. Schein, S. Scheidt, A. Hammerschmidt, M. Weckmann, F. Tunder ve D. Duxtehude adlı sanatçılar da etkindiler. Protestan koral üzerinde oluşturulmuş ve hâlâ eski çoksesliliğe bağlı kalmış olan Kuzey Almanya org müziği, büyüklük ve derinliğe eğilim gösterdi: Scheidt, Froberger, Pachelbel, Böhm, Reinken, Buxtehude, İtalya ve Fransa’dan etkilenen öteki çalgılarla yapılan Strungk ve Biber (keman), Kerll (piyano) Rosenmüller (orkestra süiti), Reusner (lavta süiti) giderek önem kazanmaya başladı. H. Albert ve A. Krieger çalgı eşliğinde yapılan tekli şarkının en önemli ustaları sayılabilir. Bilinen ilk Alman operasını H. Schütz besteledi. Operanın baş temsilcisi Hamburg’ta R. Keiser idi, fakat Alman operası giderek İtalyan operalarının etkisi altına girmesinin sonucunda 18. yüzyılda Alman Müziği, dünya çapında yaygınlık kazandı. Johann Sebastian Bach (1685-1750) ile 17. yüzyılın müzikal açıdan gelişim ise doruk noktasına ulaştı; Bach, katı kurallı Alman çok sesliliğine bir son verdi ve pek de az rastlanmayan canlı, ahekli ses bileşimleriyle geleceğe ilişkin müzik çizgilerini belirledi. Bach’ın kilise müziğinde, org eserlerinde, kantat ve passionlarında, Protestan dindarlığı, en derin biçimde varlığını korudu. Piyano ve org için yazdığı fügleri, bu özelliği yansıtan en geçerli eserleridir. Aynı dönemde etkili olan sanatçı Hândel, açıklığı, görkem ve gerilimle bağdaştıran halk oratoryosunun yaratıcısıdır. Dönemin öteki sanatçıları Telemann, Mattheson, Hasse, Graun, Fasch, Kuhnau ve Stölzel’dir. Bu sanatçılar aynı zamanda, Bach’ın oğulları gibi, bir oranda rokoko akımına, başka bir deyişle, katılık ve şiddeti, yumuşak sadeliğe ve ince duyarlılığa dönüştüren bir geçiş üslubuna yöneldiler. Füg, geri planda kaldı. Sonat biçimi geliştirildi; özellikle Mannheim Okulu’nda olmak üzere ilk temel senfoniler ortaya çıktı. Berlin Lied Okulu’nun sanatçıları Reichardt, Zelter ve Schulz, Herder, Goethe ve Schiller’in lied’lerini, yalın, popüler biçimde seslendirdiler. Standfuss, Hiller, Dittersdorf ve genç Mozart bu yeni şarkı sanatıyla bağıntılı olan Alman şarkılı komedilerinin yenilenmesinde etkin rol oynadılar. Gluck, önce İtalyan, daha soma da Fransız operasına bağlı kaldı. Fakat anlatımın gerçekliğini amaçlayan yenilikler, Alman özelliği taşıdılar. Gelişimin en yüksek noktasmı Viyanalı üç klasikçi, Haydn (1732-1809), Mozart (1756-1791), Beethoven (1770-1827) oluşturdular. Basit eşsesli ve polimantal müzik, senfoni, sonat ve yaylı sazlar dörtlüsünde, zamanını aşan klasik bir biçim kazandı. Haydn, Hândel’in çizgisinden yola çıkarak doğa öğeleri katılarak canlandırılmış ulusal halk oratoryosunu yarattı. Yaratıcılık yeteneği son derece gelişmiş olan Mozart, hem İtalyan stili (Figarö) hem de Alman stili (Sihirli Flüt) operalarıyla, müzikli tiyatroyu, en parlak çağma ulaştırdı. Beethoven, 9 Senfonisi1 nde savaşımcı bireyselliği, Missa Solermnis adlı eserinde ise, koyu dindarlığı anlattı. Romantik üslubun en büyük temsilcisi, F. Schubert’ tir (1797-1828). Schubert’in

ustası olduğu yeni Alman lied’i, Schumann, Brahms ve Wolf tarafından geliştirildi. İlk romantik üsluplu halk operası, Weber’in (1786-1826) Freischütz adlı operasıdır. Schubert ve Schumann (1810-1856), piyano müziğinde ruhsal durumu şiirsel bir ahenkle aktarıp, karakter parçaları geliştirdiler ve senfonileri klasik yapıya bağlı kaldı. Mendelsohn-Bartholdy’nin (1809-1847) müziği, biçimde klasik, ifadede romantikti. R. Wagner, müzikal-dra-matik ve lirik dram biçiminde yeni bir opera türü geliştirdi. Liszt senfonik şiirlerinde, Richard Strauss’a kadar etkisini sürdürmüş olan programlı müziğini geliştirdi. Fakat aynı dönemlerde, iki ayrı türde çalışmalar yapan Anton Bruckner (1824-1896), Johannes Brahms (1883-1897) yeni bir Alman müziği oluşturdular. Gustav Mahler’in (1860-1911) senfonik eserleri Bruckner’in etkisindedir. Sayısız önemli eserleriyle kesin karakteristlik bir konum almış olan Richard Strauss’un (1864-1949) dünyaya açık sanatı, Pfitzner’in (1869-1949) dinsel müziğe karşıttır. Reger (1873-1916) org eserlerinde Bach’ı örnek aldı ve öğrencileri J. Haas, H. Grabner ve Hindemith’ (1895-1963) etkiledi. Hindemith daha sonraları, ilk olarak Viyanalı A. Schönberg’in yazdığı atonallik, bitmekte olan çağm giderek çoğalan kromatik harmoniğiyle birlikte gelir. Schönberg’in en tanınmış öğrencileri Alban Berg’dir (1885-1945). Hindemith, Mathis der Maler (Ressam Mathis) adlı operasıyla yeniden geleneğe yöneldi. Cari Orffun (1895-1982) Carmina Burana adlı sahne eseri dünyaca tanındı. W. Egk ve G. von Einem opera bestecileri olarak ün kazandılar. E. Krenek, H, Jelenik (1901-1969) ve H. E. Apostel (1901-1972), Schönberg Viyana Okulu’nun geleneğini sürdürdüler. Ünlü senfonici K. A. Hartmann da (1905-1963), bu sanatçılara yakın bir eğilim gösterdi, P. Dessau, H. Eisler (1898-1962), Weill (1900-1950) ve W, Zillig (1905-1963), 12 sesli eserlerin yanı sıra, popüler film ve tiyatro müziği de yazdılar. H. Heiss (1897-1966), Haver’in öğretisini izledi. Şarkı bestecisi H, Reutter, K. Holler ve H. Genzmer, Paul Hindemith’in neoklasik akımına katıldılar. Bu akım, 1950’de etkinliğini yitirdi. W. Fortner ve öğrencisi H. W. Henze ve Blacher (1903-1975), kromatik gamın 12 sesini düzenledi. Schönberg’in sıra düşüncesini, Stravinsky’nin ritmin usul bilgisiyle bağlayan ve böylece yeni akımların belirmesine yol açan genç besteciler, yeni akımların geleneksel birliğini aşamadılar. Buna karşın, bale ve opera bestecisi olarak uluslararası bir üne kavuşmuş olan H. W. Henze ve G. Klebe (doğ. 1925) tüm yeniliklere karşın, geleneksel tekniklere bağlı kaldılar. 1950 ‘den sonra gelişen ve bugüne kadar hiçbir biçimde dikkate alınmamış A. von Webern’in eserlerine bağlanan elektronik ve seriyel müziğin bestecileri, tematik ve icra gibi tüm geleneklerden ve son dönemlerde de kapalı biçimden vazgeçtiler (Stockhausen: Piyano eseri XI, 1956). 1958’den soma deneysel müzik geçerli olmaya başladı. Genç müziğin uluslararası merkezleri “Kranichsteiner Ferienkurse”dir (1946’dan bu yana her yıl ve “Studio für elektronische Musik” Elektronik Müzik Stüdyosu Köln, 1951). Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ndeki gelişim, bu olaylardan etkilenmedi. 1948 Prag Bildirisi’ne uyarak, oratoryo, kantat ve kitle şarkısı gibi, öncelikle korunmuş örneklere yönelmiş olan ulusal bir müzik geliştirildi. Besteciler, O. Gerster (1897-1969), E. H. Meyer, H. G. Görner, Eisler ve Dessau’dur (Brecht’in besteleriyle tanındı). Eisler Demokratik Almanya Cumhuriyeti Ulusal Marşını yazdı. Eisler ve Dessau’nun, icra edilmemiş 12 sesli eserlerini, son dönemlerde J. P. Thilmann’ın eserleri izledi.


Leave A Reply