Buster Keaton Kimdir?

0
Advertisement

Buster Keaton kimdir? Buster Keaton hayatı, biyografisi, eserleri, filmleri ve sinema kariyeri hakkında bilgi.

Buster KeatonBuster Keaton;(4.10.1896 – 1.2.1966)

Keaton iki varyete sanatçısının oğlu olarak Piqua/Kansas’ta dünyaya geldi. Henüz üç yaşındayken, annesi ve babasıyla sahneye çıkmaya başladı. 1917 yılında akrobasiden sinemaya geçti. Döneminin en ünlü komedyenlerinden biri olan Roscoe “Fatty” Arbuckle, Keaton’u komedi filmleri için keşfetti. Keaton aynı yıl içinde The Butcher Boy (Kasap Çırağı, 1917) adlı kısa filmle oyunculuk kariyerine başladı. Sonraki yıllarda da Keaton her zaman Ar-buckle’ın, orijinal stilinin gelişmesinde çok önemli bir rol oynadığını belirtti.

1920-23: Yeni Komik Kahraman Keaton 1920 sıralarında kendi senaryolarını yazıp yönetmenliğe başladı. Keaton komik adam tiplemesini 19 kısa filmle geliştirdi. Kahramanları tüyler ürpertici olaylar karşısında bile, yüz ifadeleri değişmeksizin, her zaman soğukkanlılıklarını koruyor; savaşçı ruhlarından dolayı olmasa da, hedeflerini soğukkanlılıkla saptadıktan ya da çok temiz yürekli oldukları için de sonunda galip geliyorlardı. Bu dönemdeki kısa filmleri arasında Neighbours (Komşular, 1920), The Playhouse (Tiyatro, 1921) ve Day Dreams (Düşler, 1922) bulunmaktadır. Arkadaşı Arbuckle’ın bir cinayet olayına karışmasından sonra, Keaton 1921’de onun stüdyosunu devraldı. Bundan böyle bir sanatçı olarak sınırsız özgürlüğe sahipti ve filmlerini, herhangi bir yapımcı firmanın kuralları ya da söz hakkı olmaksızın gerçekleştirebildi.

1923: Uzun Metrajlı Filmlere Başlaması Keaton 18 ay gibi kısa bir zamanda, aralarında The Paleface de (Soluk Benizli, 1921) olmak üzere, ilk dört uzun metrajlı filmini gerçekleştirdi. Bu filmde Buster kelebek avlarken, kendisini öldürmek isteyen Kızılderililerin eline düşer. Ne var ki Buster, topraklarına el koymak isteyen bir petrol şirketine karşı onların haklarını koruyunca, Kızılderililerin reisi kendisine kızını verir. Keaton 1924 yılında çevirdiği Sherlock junior (Sheriock’un Oğlu) filmiyle trük tekniği alanındaki yeteneğini de kanıtladı. Bu filmin bir sekansında bir film göstericisi, gösterdiği filmlerde rüyasında rol alır. Keaton aynı yıl çevirdiği The Navigator (Denizci, 1924) filminde denize açılan beceriksiz milyoner çocuğu rolündeydi. Bu filmi seyircilerin büyük beğenisini kazandı.

1926: En Başarılı Yapıtı The General (General) sinema tarihinin tartışmasız doruk noktalarından biridir. Düşman birlikleri, kendi karısıyla birlikte lokomotifini de kaçırınca, makinist iç savaş kahramanına dönüşür. Bu filme Üstünlük kazandıran nitelikler arasında Keaton için tipik olan, realizmi yakalama çabası ve esprilerin ustaca arka arkaya dizilmiş olması sayılabilir. Buna karşın, film ilk gösterime girdiği gece izleyicilerde büyük bir ilgi uyandıramadı.

Advertisement

1928: Sonun Başlangıcı MGM Stüdyolarının müdürü Joseph P. Schenck, Kcaton’u 1928 yılında, kendi stüdyosunu kapatması ve MGM’ın stan olması için ikna etti. Film stüdyosunun katı kuralları Keaton’un sanat özgürlüğünü oldukça kısıtladı. Alışık olduğu çalışma yöntemine zıt olarak, sabit bir senaryoya uymak zorunda kalıyor ve doğaçlama yeteneğini kullanamıyordu. Bu yüzden, MGM için çevirdiği filmler arasında bir tek The Cameraman (Kameraman, 1928) nitelikleri açısından o zamana kadar yaptığı filmlere yaklaşabildi. Mesleki zorluklara özel hayatındaki aksilikler de eklendi. Karısı ondan boşandı ve Keaton kendini alkole verdi. MGM Keaton’un işine 1933’te son verince, oyuncu önemsiz stüdyolar için aynı derecede önemsiz filmler çevirmeye başladı.

40 lı Yıllar: Acıklı Çöküşü 1938’de yeniden MGM için çalışma şansına erişti. Değişik komediler için gag’lar yazdığı halde, çoğu zaman filmin başında ya da sonunda adı bile zikredilmiyordu. Komedi filmlerinde oynadığı ufak yardımcı rollerde de aynı durumla karşılaşıyordu. Billy Wilder’in Sunset Boulevard (Sunset Bulvarı, 1950) ve Charlie Chaplin’in Limelight (Sahne Işıkları, 1952) filmlerindeki kısa rolleri neredeyse otobiyografik diye nitelendirilebilir. Her iki filmde de bir zamanların sinema aslarının içler acısı çöküşü işleniyordu.

50’lerin sonuna doğru Hollywood, Keaton’un sinema için taşıdığı önemi hatırlayabildi. The Buster Keaton Story (Buster Keaton’ın Öyküsü) adlı biyografik filmle Sidney Sheldon 1957’de Keaton’a bir anıt dikmek istedi ama eser sanatçıyı yeterince onurlandırmaktan uzaktı. Film başarılı olunca, kârında pay sahibi olan Keaton’un maddi sıkıntıları sona erdi ve ufak çapta da olsa, sinemaya dönüşünü kutlayabildi. Senaryosunu Samuel Beckett’in yazdığı sessiz film Film (1965) gibi birkaç ayrıcalıklı yapıt dışında, rolleri oldukça önemsizdi. “Taş Surat” Keaton 1966 yılında, 70 yaşında Hollywood’da hayata gözlerini yumdu.


Leave A Reply