Çin Tarihi Hakkında Bilgi (18. Yüzyıl Sonrası Çin Tarihi)

0
Advertisement

Çin’in modern zamanlara ait çağdaş tarihi ile ilgili bilgiler. 18. yüzyılın sonlarından Çin halk Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar geçen sürede olanlar.

18. yüzyıl sonlarında Batı ile olan ticaret, yalnız Güney Çin’deki Kanton Limanı’ nda yoğunlaşmış ve sınırlandırılmıştı. Bu sınırlı ticaret de, hemen hemen İngilizlerin elindeydi. İngilizler ticareti daha da geliştirmek amacındaydılar. İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin (British East İndia Company) geliştirdiği yasa dışı afyon ticareti, Çinlilerin tüm engellemelerine karşın giderek gelişti ve iki ülkenin arasını açtı. Çin, afyon dışalımını yasakladı ve bu konuda Lin Tsi Hsiu’yu görevlendirerek, bir Hint afyon stokunu yok etti.

Bu çekişmeler (1840-1842), savaşa yol açtı. Konfüçyusculuk ile İncil karışımı yeni bir din yaymaya çalışan Hung Hsiu Çûen’in başlattığı hareket, Güney Çin’ de hızla yayıldı ve 1851’de Hung, isyancı bir hükümet oluşturarak kendisini Büyük Barış İmparatorluğu’nun kurucusu (Tay-p’ing) olarak duyurdu. 1853 Martında, Tay-p’ing orduları, Nankin’i alarak bu kenti yönetim merkezi yaptı.

Çin Kıtlığı

Dinsel ilkelere sıkı sıkıya bağlı ve disiplinli bir askeri toplum oluşturan Tayp’ing, köleliği ve afyonu yasakladı. 1864’te, Tsing Gufan komutasında Nankin’i alarak Tay-p’ing İmparatorluğu’nu yıktı. Böylece, Nankin ve Suçu gibi kentler büyük yıkıma uğrarken, Mançu Hanedanı bir kez daha durumunu kurtarmayı başardı. İmparator Tung-ci (1861-1875) ve Guanghsüy’ün (1875-1908) yönetimleri sırasında ülke, gerçekte İmparatoriçe Tsi-hsi ile imparatorluk ailesinden Prens Gung ve Mandarinler grubundan Tsung-Gu-fâ, Li Hung Çang ve Çang-cı-dung’un elindeydi.

Bu kişiler, hanedanın otoritesinin yeniden sağlamak amacıyla yabancıların isteklerine karşı direndiler; kuzeyde köylüler, batıda ise, (Çin Türkistanı) Müslümanlarca başlatılan ayaklanmaları bastırdılar. Böylece Çin, bir süre için yeniden gelenekleri içine kapanan bir ülke durumuna geldi (1862-1874).

Advertisement

Reform ve Devrim.

Çin’de 1895’den sonra köklü bir reform isteminde olan aydın sınıf, Kantonlu bilgin Guang-Youvey (1825-1927) önderliğinde eyleme geçti. Guang, İmparator Guang Hsüy’ü ulusun Avrupalılaştırması gereğine inandırdı. Ancak, İmparatoriçe Tsi-hsi, Mançu askeri desteğiyle yönetimi yeniden eline geçirdi ve imparatoru hapsetti. Bu tarihten 1908’e kadar, İmparatoriçe Tsi-hsi, Çin’in tek egemeni oldu. Bu reform hareketinden bir yıl sonra, “Boxer” adı verilen derneğin üyeleri, Şantung’da Hıristiyan misyonerlere saldırarak yabancılara karşı bir şiddet kampanyası başlattılar. Tsi-hsi’ nin olayı umursamaması üzerine Batılı devletler ortak bir askeri harekât düzenlediler.

Çin, 1901’de koşulları oldukça ağır olan “Boxer” Protokolu’nu imzalamak zorunda kaldı. Tsi-hsi’nin, 1902’de Pekin’e dönmesiyle birlikte birçok reformun gerçekleştirildiği yeni bir döneme geçildi. İmparatoriçenin de katıldığı bu yenileşme hareketleri temelde eğitim, ordu ve yönetime yönelikti. Bu arada Yûen Şikay (1859-1916) ve öteki ilerici generaller, Çin Ordusu’nu Batılı bir model üzerine oturtmaya çalıştılar. Halk arasında, Mançu Hanedanı’na duyulan düşmanlık, aydın kesimde giderek gelişen cumhuriyetçi düşünce, sonuçta ulusal bir harekete yol açtı. Sun Yat Sen’in, 1895’te Kanton’da başlattığı cumhuriyetçi devrim hareketi giderek güçlenmeye başladı.

1905’te, Sun Yat Sen yandaşlarıyla, devrimci öğrenciler grubu, Tokyo’da, Sun’un ilkeleri altında birleşerek ortak bir hareket başlattılar. Ayaklanmaların doruğa ulaştığı 1911′ de Yang Çu Vadisi’nde büyük karışıklıklar çıktı. Sarayın ayaklanmaları bastırmak üzere görevlendirdiği General Yûen Şi-kay, gizlice cumhuriyetçilerle anlaştı ve imparatora tahtı bırakmasını öğütledi. 12 Şubat 1912′ de, küçük bir çocuk olan İmparator Henry Puyi’nin tahtı bıraktığını duyurması, yalnız Mançu Hanedanı’nın değil, aynı zamanda ülkede binlerce yıldır sürmekte olan imparatorluk döneminin de sonu oldu. 10 Mart 1912′ de, Nankin’de toplanan Ulusal Meclis, Sun Yat Sen’in çabalarıyla General Yûen Şi-Kay’ı cumhurbaşkanı seçti.

Cumhuriyet.

Yûen Şi-Kay’ın ölüm tarihi olan 1916’ya kadar ülkede yüzeysel de olsa bir birlik sağlandı. Yûen, 1913’te Büyük Britanya, Rusya, Fransa ve Japonya’dan sağladığı destekle parlamentodaki karşıtlarını sindirmeyi başardı. 1913 Temmuzunda, Sun Yat Sen yandaşlarınca başlatılan beklenmedik bir ikinci devrim hareketi, parlamentonun feshedilmesine yol açtı.

Bunun üzerine Yûen, monarşiyi yeniden kurmak ve kendisini imparator ilan etmek girişiminde bulundu. Ancak, Aralık 1915’te, askeri liderlerce Yunnan’da başlatılan ayaklanma,Yûen’ in bu planlarından vazgeçmesine neden oldu. Yûen’in, 6 Haziran 1916’da ölümü üzerine başa geçen ikinci Başkan Li Yüen-hung, feshedilen parlamentoyu yeniden topladı. Gerçekte Pekin Hükümeti, ordularıyla Kuzey Çin’i tamamen denetimi altında tutan General Tuan Ch’i-Jui’nin elindeydi.

1916-1928 arasında geçen dönem, bazı generallerin politik gücü askeri güçleriyle orantılı olarak elde ettikleri ve kullandıkları bir dönem oldu.

Güney Çin’de devrildikten sonra, 1917’de Kanton’da generallerinin yardımıyla toparlanan Sun Yat Sen, partisini (Guomintang) 1919′ da yeniden örgütlemeye başladı. Yine aynı tarihlerde komünistler de yavaş yavaş güçlenmeye başladılar. Sun Yat Sen kendisini tutan Sovyetler’e ve komünistlere yaklaştı.

Advertisement

1920 Eylülünde aydın ve emekçilerden oluşan bir grup, Şanghay’da, Çin Komünist Partisi’ni kurdu. Komünist Partisi Guomintang ile bir “birleşik cephe” kurmaya karar verdi. 1925’te, Sun Yat Sen’in ölümü üzerine Guomintang ikiye bölündü. Çekişmeden güçlenerek çıkan ülkenin yeni güçlü adamı Çan Kay Şek, komünistlerle olan işbirliğine kanlı bir biçimde son verdi. Bundan sonra, Kanton’da bir komünist ayaklanması bastırıldı. Çan Kay Şek, Nankin’i alarak 1927’de antikomünist Milliyetçi Çin Hükümeti’ni bu kentte kurdu.

Bir süre yeraltı etkinlikleriyle yetinen komünistler, önderleri Mao Çe Tung, Çu En Lay ve Çu Di’nin askeri güçleriyle yeniden örgütlenmeyi başardılar. Daha sonra Kiangsi’nin kırsal kesimlerinde başlattıkları toprak reformu girişimiyle köylüleri de aralarına katarak (Çiftçilerin Bolşevizmi) komünist birimler kurdular, ancak 1934’te Miliyetçilerin saldırısı karşısında çekilmek zorunda kaldılar.

1936’da, Japon tehlikesine karşın Guomintang’ın sol kanadının çabalarıyla, GMD ve ÇKP arasında ikinci kez birleşik cephe oluşturuldu. Bunu izleyen dönemde, iki ülke, 8 yıl süren bir savaşa girişti (1937-1945). 1937’de savaşı başlatarak Pekin’i alan ve Şanghay’a çıkartma yapan Japonya, ABD’ ye karşı giriştiği Büyük Okyanus Savaşı nedeniyle, 1941’de Çin’den çekilmek zorunda kaldı.

1945’te Japonların teslim olmalarından sonra, ülkede yeniden bir iç savaş başladı. 1949 Ağustosunda komünistlerin zaferi ve kuzeydoğuda bir halk hükümetinin kurulmasıyla sonuçlanan bu çekişmenin ardından Milliyetçiler, Tayvan’a sığındılar ve burada bir devlet kurdular.


Leave A Reply