Dördüncü Kuvvet Olarak Bilinen “Basın” Nedir? Basın Tarihi ve Türk Basınının Gelişimi

0
Advertisement

Basın nedir? Dördüncü kuvvet olarak anılan basın teriminin açıklaması ve Türkiye’de basın tarihine kısa ve özetsel bir bakışın olduğu sayfamız.

Basın

BASIN (matbuat) haber toplama, yorumlama ve yayma müessesesidir. İnsan, etrafında olup bitenleri duyup öğrenmek, fırsat düşünce bunları başkalarına duyurmak ihtiyacındadır. Bu ihtiyaç insanın yaradılışında vardır. Basının kaynağı da bu ihtiyaçtır.

Basın, hemen bütün dillerde «basma» anlamına gelen kelimelerle ifade edilir: «la presse» (Fransızca); «the press» (İngilizce); «die Presse» (Almanca); «la Stampa» (İtalyanca). Çünkü, modern basın, ancak basım sanatının (matbaanın) icadı (1444) sayesinde mümkün olabilmiştir.

Haberleri, fikirleri, olayları ve bunların yorumlarını ihtiva eden, belli fasılalarla yayınlanarak satışa sunulan gazete ve dergiler, basın müessesesinin mahsulleridir. Belli fasılalarla yayınlanmaları dolayısı ile gazete ve dergilere «süreli yayın», eski terimle «mevkute» denilir.

Devlet idaresinde halkın sesi duyulmaya başladığından beri basının önemi gitgide artmış, toplumda «dördüncü kuvvet» adını almıştır. Buna karşılık basın da, halk oylarının devlet idaresinde daha müessir olmasını sağlamıştır. Bu bakımdan demokrasinin doğmasında ve gelişmesinde basının hizmeti çok büyüktür.

Advertisement

Basın

Tarihte Basın

Haber toplama, yorumlama ve yayma faaliyetlerine, Babil‘de, Eski Yunanistan’da ve Roma’da, Çin’de, Mısır’da raslanmaktadır. Bu faaliyetler Yeniçağ’da hayli canlanmış, önceleri yazma ve sonraları basma «haber mektupları» Avrupa’da rağbet kazanmıştır.

XVIII. yüzyılda, Avrupa’da ilk gerçek gazeteler görülmüştür (1622-1631 ). Bundan sonra basın bütün dünyaya süratle yayılmış, her bakımdan gelişerek, medeni insanın vazgeçilmez ihtiyaçları arasına girmiştir.

Türk Basını

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki azınlıklar, kendi dillerinde gazete ve dergi yayınlamaya daha XVII. yüzyılda başlamışlardı. Memleketimizdeki Yahudiler (1493), Ermeniler (1567) ve Rumlar (1627) kendi dillerinde baskı yapan matbaaları çok erken kurmuşlar ve bu üstünlükten faydalanarak, XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren, kültür ve mizah basınına sahip olmuşlardır.

Türk Basınına kavuşmak için 1831 yılını beklemek gerekmiştir. Bu gecikmeyi iki sebebe bağlamak mümkündür: a) İmparatorlukta siyasî iktidar şahsî saltanata dayanmaktaydı. Halbuki basın, hürriyet ve hukuk havası içinde doğup gelişebilir, b) Basını mümkün kılan matbaadır. Türkçe baskı yapan matbaa ise, ancak 1727’de devlet eliyle kurulabilmiştir.

Basınımızın geçirdiği merhaleleri şöyle özetleyebiliriz:

Padişahlarda ve devlet başındaki sorumlu kişilerde, İmparatorluğu yıkılıştan kurtarmak için topluca Batı’ya yönelmek, Batı’ya mahsus idare, siyaset ve hukuk müesseselerini benimsemek zarureti duyulduktan sonra, ilk gazetemiz olan «Takvim-i Vekayi» gene devlet eliyle yayınlanabilmiştir (1831). Bunu, «Ceride-i Havadis» (1840), «Tercü-man-ı Ahval» (1860), «Tasvir-i Efkâr» ( 1862) takip etmiştir. «Mecmua-i Fünun» (1862) ilk dergimizdir. Birinci Meşrutiyet’e kadar, oldukça iptidaî, fakat siyasî mücadeleyi cesaretle başaran ve çoğu İstanbul’da toplanan bir basına sahip olduk. Bu devrede, hükümet «Tercüman-ı Ahval» gazetesini 15 gün müddetle kapatmıştır. Bu, basın tarihimizde ilk kapatma muamelesidir. Halbuki, hükümet, kapatma yetkisini, resmen 1867 yılında Kararname-i Ali ile almıştır.

Advertisement

1876 Anayasasında Türk Basınına «kanun dairesinde» serbestlik tanınmıştı. Fakat 8-10 aylık Meşrutiyet’ten sonra başlıyan 33 yıllık İstibdat devrinde, ağır baskı ve şiddetli sansür altında siyasî gazetecilik hemen hiç gelişmemiş, ancak sanat dergileri ufak ilerlemeler kaydetmişlerdi. Buna karşılık, yurt dışında İstibdadı yıkmaya uğraşan vatanseverlere ait mücadele basınına, basit bir teknik, fakat kanları tutuşturan canlılık hâkim olmuştur. İlk resmî sansür, bu devrede, 1876’da bir tamimle konulmuştur.

İkinci Meşrutiyet ile Cumhuriyet arasında basınımız, sansürden ve baskıdan hemen hiç kurtulmamış, çok kısa süren hürriyet fasılalarında canlı ve mücadeleci bir basın faaliyeti görülmüştür.

Yeni harflerin kabulüne kadar teknik bakımdan büyük gelişme ; göstermemiş olan basınımız, Harf Devrimi sayesinde, Batılı bir çehre kazanmış, bu arada nüfusun ve okur-yazarların artışı dolayısı ile, gazete ve dergi sayıları ile baskı miktarları devamlı surette yükselmiştir.


Leave A Reply