Eğitim Sistemimizin Tarihi Gelişimi Nasıl Olmuştur? Genel Bilgiler

0
Advertisement

Türk eğitim sisteminin tarihsel gelişimi ile ilgili olarak genel bilgilerin ve uygulamalar hakkında bilgiler veren yazımız.

Türk milleti, her devirde okumanın kıymetini anlamış, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra da okuma-yazmaya daha çok önem vermiştir. Çünkü İslâmiyet okumaya ve ilme büyük önem veren bir dindir. Allah’ın peygamberimize ilk emri “Oku!” dur. Peygamberimizin de okumakla, bilim öğrenmekle ilgili birçok hadisi vardır.

Türkler IX. yüzyılda İslâmiyet’i kabul ettikten sonra, Kur’an-ı Kerim’in yazıldığı Arap alfabesini de benimsemişler ve Arap yazısını geliştirmişlerdir. Türk sanatçıları yüzyıllar boyunca birer tablo anlam ve değerinde sayısız sanat şaheserleri meydana getirmişlerdir. Kütüphanelerimizi dolduran binlerce el yazması, camilerimizi, türbelerimizi süsleyen taş ve çini panolar, Türk-İslâm uygarlığının en büyük zenginlikleridir.

Akran Eğitimi

Ne var ki, XIX. yüzyılın başına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda hükümetin genel bir eğitim siyaseti yoktur. Medreselerde Arap dilinin gramer ve cümle bilgisi, mantık, hitabet, fıkıh ve ilâhiyat gösterilmekte idi. Tarih, coğrafya ve müspet ilimler tamamen ihmal edilmişti. İlimde tek sağlam yol olan gözlem, inceleme ve tenkide hiç önem verilmemişti.

Eğitim - Rehabilitasyon

Advertisement

XIX. yüzyılın başlarında böyle bir eğitimle toplum ihtiyaçlarının karşılanamayacağı anlaşılmıştı. Devlet, kendi ihtiyaçları için medrese dışında bir eğitim sistemi kurmaya karar verdi. Bu devirde Avrupa usulü okullar açılmaya başlandı. Böylece çağdaş karakterli devlet eğitimi doğmuş oldu. Tanzimat ve meşrutiyet dönemlerinde bu hareket daha çok gelişti. Fakat, Arap ve Fars dillerine üstün yer verilerek doğu kültürünün tesiri devam ettirildi. Bunların yanında batı milletlerinin -daha çok bu milletlerin papaz kurumlarının- dil, din ve kültür tesirleri yapmak amacıyla açmış oldukları yabancı okullar da vardı.

Bu çeşit eğitim kurumlarının varlığı, türlü amaçlara ulaşmak için çalışmaları, yurttaşlar arasında dil, bilgi, duygu ve hayat görüşü bakımından farklı nesiller yetiştirmekte, dolayısıyla millî kültürün kurulmasına engel olmakta idi. Bu durum istiklâl Savaşının ilk yıllarına kadar sürdü.

Tanzimat ve meşrutiyet dönemlerinde açılan yeni okulların, diğer yeniliklerde olduğu gibi, gericilerin baltalamasıyla diğer milletlerden bir hayli geri kaldık.

1824 yılında II. Mahmut zamanında ilköğretim, devlet hizmetleri arasına girmiştir. 1857 yılında Maarif-i Umumiye Nezareti kurulmuş, nazırlığa Sani Abdurrahman Paşa getirilmişti. Daha sonra ilk “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” 1869 yılında nazır olan Esat Mehmet paşa tarafından yayınlanmıştır. 1914 Nizamnamesi’yle de bu teşkilâta hıfzıssıha, istatistik, levazım ve kalemi mahsus bölümleri ilâve edilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, devletin istiklâlini, milletin medenî seviyesini ve memleketin refahını millî eğitime bağlı gördüğünden onca iş arasında millî hükümetin ilk eğitim kongresini 15 Temmuz 1921’de açarak millî eğitim meselesine el koydu “Millî bir terbiye programından bahsederken, yabancı fikirlerden, doğudan, batıdan bütün tesirlerden uzak millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültür kastediyorum. Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin yüksek karekteridir, diyerek milli eğitimin ilkelerini ortaya koyarak bunları açıklamaya ve çözmeye çalıştı. Değişik tarihlerde yaptığı konuşmalarla okulun ve öğretmenin insan ve toplum hayatındaki yerini ve önemini çok açık bir şekilde belirtmiştir.

15 Temmuz – 15 Ağustos 1923’te “Heyet-i İlmiye,, toplanarak ortaöğretim üzerinde çalışmalar yapmış ve öğretmen okullarını 5 seneye çıkarmıştır.

Advertisement

Cumhuriyetin ilânından sonra Türk Milli Eğitim Sistemi’nde önemli gelişmeler olmuştur. 2287 sayılı ve onun devamı olan kanunlarla birçok yenilikler yapıldı. 222 sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu” bazı boşlukları doldurarak, ilköğretime yenilikler getirdi. Cehaleti ortadan kaldıracak hedefler tespit edildi. Bu hedeflere ulaşacak bir ortam hazırladı.

1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu,, ile Türk Milli Eğitim Sistemi’ni düzenleyen temel esaslar ortaya kondu. Bu konudaki çalışmalar daha da hızlandırıldı.

Bütün bu çalışmalara rağmen, vatandaşlarımızın tümünü okur-yazar yapma amacımız henüz gerçekleştirilememiştir. Okuryazar olmak, temel vatandaşlık haklarından biri olduğu kadar, toplum olarak çağdaşlaşmanın da bir gereğidir.

ilköğretim davası, insan olma, çağdaş millet olma davasıdır. Bu amacı gerçekleştirmek, devletimizin, özel kuruluşların ve halkımızın el ele vererek başarabileceği en kutsal bir ödevdir. Bugün, yarın hatta ömrümüz boyunca halk olarak, millet ve devlet olarak bu konuda çok çalışmak zorundayız.

İlköğretim haftasında kardeşliğin, milli birlik ve beraberliğin sesini duyarak hızla ilerlemeliyiz.


Leave A Reply