Fitoplanktonların Dünyadaki Oksijene Besin Zincirine ve İklime Etkileri

0

Fitoplankton nedir? Fitoplanktonların özellikleri nelerdir? Fitoplanktonların oksijen üretmesi, dünyadaki besin zincirine ve iklime etkileri.

Fitoplankton, deniz besin zincirinin dibinde duran mikroskopik deniz canlılarıdır, oksijen üretir, bir besin kaynağıdır ve yağışa karışabilirler.

Fitoplankton

Dünyaya bakarsak, aslında su ile kaplandığını görürüz. Okyanuslar ve denizler, verimli ve çeşitli ekosistemlere atfedilen gezegenin yüzde 72’sini kapsıyor ve sadece küçük bir kısmı araştırılabiliyor. Denizdeki tüm yaşamın temeli fitoplankton (Yunan fito = bitkisinden; plankton = küçük deniz canlıları) ve fotosentez yapabilen farklı tek hücreli organizmalar grubu olan mikro alglerdir. Fitoplankton, soluduğumuz oksijenin önemli bir kısmından sorumludur, ancak ana rolü denizde yaşamın varlığından kaynaklanmaktadır.

Fitoplankton bir “bitki” olarak tanımlanmamış olmasına rağmen, yine de fotosentez yapabilir. Bu olağanüstü süreçte, güneş enerjisini, dünyadaki çoğu gıda zincirinin temeli olan şeker oluşturmak için karbondioksit (CO2) ve su kullanır.

Deniz içindeki besin zincirleri çok kısa olabilir. Örneğin Krill, doğrudan küçük fitoplanktonla beslenir ve 30 metre uzunluğa ulaşabilen mavi balinalar tarafından yenir. Tek bir fitoplankton, mikroskop yardımı olmadan görülemez, ancak bazen çok büyük topluluklar oluşurlar, uzaydan bile görülebilen yüzlerce kilometrelik devasa bir alan yaratırlar.

Fitoplanktonlar

Uzaydan görünen Fitoplanktonlar

Fotosentezin ana ürünü, hücrenin yapımında kullanılan şekerdir, ancak aynı zamanda önemli bir yan ürüne sahiptir – atmosferik oksijen (O2). Havadaki birincil oksijen kaynağının karadaki bitkilerden olduğu düşünülmektedir, ancak kapsamlı bir inceleme, atmosferdeki oksijenin yarısının fitoplanktonlardan kaynaklanarak, denizden geldiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle fitoplankton, okyanuslarda ve karada yaşamın varlığına mümkün kılar: okyanuslardaki ana gıda üreticileri olarak, deniz gıda zincirinin sağlam temelidir ve oksijen üreticileri olarak denizde ve karada yaşama katkıda bulunurlar.

Fitoplankton iklimi de etkileyebilir

80’lerde araştırmacılar, bazı fitoplankton türleri tarafından salınan uçucu moleküllerin deniz üzerinde bulut oluşumunu etkilediğini varsaydılar. Örneğin, bazı fitoplankton türleri, görünüşte su virüslerinden koruyan kükürt bazlı malzemeler yayar. Bu materyaller avcılarını da cezbetmektedir, ancak bu mekanizmaya henüz bilimsel bir açıklama yapılmamıştır. Araştırmacılar, bu uçucu maddelerin su moleküllerinin yoğunlaşmasına yardımcı olan ve sonunda yağmur bulutlarına dönüşen çekirdekler olarak kullanılabileceğini iddia ediyorlar. Bu hipotez, kesin bir kanıtı olmayarak tartışmalıdır.

Son yıllarda fitoplanktonun Dünya’daki yaşamın muazzam önemini anlamak, insan faaliyetine bağlı iklim değişikliğinin fitoplankton popülasyonlarına zararlı olup olmadığını araştırmayı amaçlayan, birçok çalışmayı başlatmıştır. Bunun bir örneği suyun asitliğindeki artıştır. Petrol ve kömür gibi yanan yakıtlar, atmosfere yılda yaklaşık dokuz milyar tonluk büyük miktarlarda karbondioksit salar. Çoğu, suyun asiditesinde bir artışa neden olan okyanuslarda çözünür. Birçok fitoplanktonun, su asitliğindeki değişikliklere karşı oldukça hassas olan kireçtaşı iskeletleri vardır ve çalışmalar, asitlikte hafif bir değişikliğin bu tür fitoplankton türlerinde bir azalmaya yol açabileceğini göstermiştir.

Diğer çalışmalar, fitoplanktonun aslında büyük bir esnekliğe sahip olduğunu ve değişen çevresel koşullara kolayca adapte olduğunu göstermektedir. Bir örnek, İngiltere’de Exeter Üniversitesi’nden fitoplanktonun 45 gün içinde suya artan bir sıcaklıkta adapte olabildiğini gösteren Kasım 2015 çalışmasıdır.

Fitoplanktonun okyanuslardaki baskın etkisi ve okyanus dışındaki yaşamın ışığında ve birçok gıda zincirinin temeli olarak, iklim değişikliği üzerindeki insan etkisini inceleyen herhangi bir senaryoda onlara dikkat edilmelidir. Çalışmalar, bu değişikliklerin fitoplankton popülasyonları üzerinde gerçekten çok olumsuz sonuçlara yol açabileceğini gösteriyor ki bu da onlara bağlı olan tüm ekosistemleri etkileyecek. Öte yandan, daha az elverişli koşullarda bile esneklik ve hayatta kalma yetenekleri umut için yeterli alan bırakıyor gibi görünüyor.


Leave A Reply