Fraser Adası, Avusturalya’nın Kum ve Yeşillikten Oluşan Müthiş Adası

0
Advertisement

Fraser Adası: Avustralya’nın doğu sahilleri açıklarındaki bir ada, zengin ve gür ormanla kaplı; ama buna karşılık zemininde kumdan başka hiçbir şey yok.

Fraser Adası

İyi dikilmiş sıkı bir çizmeyi andıran şekliyle Fraser Adası, Queensland açıklarında kumdan oluşan bir ada. Kıyılarında altın sarısı kumullar ve kumsallar ve 124 km uzunluğundaki bu adanın kimi yerlerinde de kumdan oluşmuş ve çevre koşullarınca sivrilik ve sarmallar haline oyulmuş kahverengi, san ve kırmızı uçurumlar var.

Fraser Adası

Buna rağmen bu kumsal ve uçurumların ardında şaşırtıcı derecede çeşitli bir bitki örtüsü yükseliyor. Bazı yerlerde 240 m yüksekliğinde yığınlar oluşturan kum, gür ve kimi yerlerde bereketli ormanı koruyor. Rutubeti seven palmiye ve Cajeput ağaçları zeminin neredeyse suya değdiği yerlerde yetişir. Başka yerlerde, servi çamları uzun karahedefler ve 19. yüzyıl seyir defterlerinde kayıtlarına sık rastlanan halka ve kauri çamları bulunur.

Fraser Adası milyonlarca yıl önce, anakaranın güneyindeki dağların rüzgar ve yağmur etkisiyle aşınmaya başladığı dönemde şekillenmeye başladı. Bu aşınmanın incecik kalıntıları okyanusa doğru savruldu, akıntılarla kuzeye doğru taşındı ve okyanus zemininde yavaş yavaş birikti. Daha sonra Buz Devri’nde deniz seviyesi düşünce birikmiş kum kuru bir adaya dönüştü ve üzerinde dev boyutlarda kumullar oluştu. Deniz seviyesinin yükseldiği zamanlarda ise okyanus akıntıları daha fazla kum getirdi. Buz Devri’nden sonra kuşların ve rüzgarın taşıdığı tohum ve sporlardan bu bakire kumla üzerinde bitkiler yeşermeye başladı.

Bu bitkiler öldüğünde, daha büyük bitkilerin kök salabileceği bir humus tabaka oluşturdu ve kumullar da daha güçlendi.

Advertisement

Şimdiyse yılda ortalama 1500 mm’yi bulan yüksek yağış miktarı bu döngüyü teşvik ederken kumulları da bozuyor. Dünyanın sadece birkaç yerinde yetişen ok gibi dik satinay ağaçları da burada bulunuyor. Bu ağacın gövdeleri 1920’li yıllarda Süveyş Kanalında kullanılmıştı. İsmini, kabuklarına çukurlar açan böceklerin bıraktığı izlerden alan ‘çalakalem’ sakız ağaçlan adanın fundalık bölgelerine hakimdir.

Fraser Adası

Bayan Fraser

Fraser Adasını’nın ismi ise bütün dünyanın dikkatini buraya çeken bir kadından geliyor. 1834 yılında gemileri batan bir grup kazazede Avrupalı gemilerindeki filikalardan biriyle güç bela kıyıya ulaşmayı başardı. Kurtulanlar arasında geminin kaptanı ile eşi Elize Fraser da bulunuyordu; ancak yardımın ulaştığı ikinci ayın sonunda içlerinde kaptanın da bulunduğu bir kaç kişi ölmüştü.

Bayan Fraser ise kocasının adanın Aborjinleri, Butçulla halkı tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Londra Hyde Park’taki bir çadırın içinde üç beş kuruş veren herkese ada ve Aborjinler hakkında giderek dehşet veren hikayeler anlatıyordu. Kendisinin nasıl mızraklanıp işkenceye uğradığını, gemi ikinci kaptanının nasıl düşük ateşte canlı canlı kızartıldığını tüm detaylarıyla nakletti. Bayan Fraser’ın anlattığı bu hikayeler, Patrick White’ın ‘A Fringe of Leaves’ isimli romanı da içlerinde olmak üzere birkaç kitap ve bir filme konu oldu.

Fraser Adası

Fraser’ın Kesilen Ormanları

Çok zaman geçmeden Fraser adası muhteşem bir kereste kaynağı olarak da ün yaptı ve kısa zamanda testere ve bıçkı makineleriyle oduncuların akınına uğradı. Aborijinler, Avrupadan gelen hastalıklar, afyon, alkol ve ormanların kesilmesiyle yiyecek kaynaklan zarar görünce, kötü beslenmeden zarar görmeye başladı. 1904 yılında Butçulla halkının adada kalan son üyeleri de anakaraya taşındı.

Advertisement

Fraser’ın orman ve fundalıkları arasında kırktan fazla göl yer alıyor. Tamamen kumdan oluşmasına karşı ada, dev bir kum şato da sayılmaz kuşkusuz. Adanın altındaki kum, humus ve minerallerle birleşerek, bol bol yağan yağmuru tutacak su geçirmez havzalar oluşturur.

Şurada burada zemin yüzeyi su seviyesinin altına düşerek Wabby Gölü gibi kristal berraklığında göller oluşturur. Bu gölün üç tarafı üzeri ormanla kaplı kumullarla, dördüncü kenarı ise rüzgarın yığdığı ve suya kadar giden kocaman bir kum duvarıyla çevrilidir. Yağmur sularının çöküntülerdeki kum, humus ve mineral karışımı fincan tabaklarında biriktiği kumul tepelerinde ise Fraser adasının ‘kondu’ göllerinin çoğu bulunur. Bütün bu göllerde beslenme olanakları azdır ve sadece birkaç tür balık yaşar. Adanın göl ve akarsuları hayvanlar için de su sağlar; bunlar arasında, bir zamanlar adada bulunan oduncu ve süvarilerin kullandığı atlardan türemiş yaban atlan ‘brumby’ler yer alır. Adanın bundan oldukça farklı bir başka sakini ise, yalnızca 15 gr ağırlığındaki minik çiçek yarasalarıdır. Birbirlerine yol açan bu kadar farklı doğal ortamıyla Fraser Adası aynı zamanda kuş gözlemcileri için de tam bir cennettir. Kuş türleri ise su kartallarından yalı çapkını ve lorikitlere (bir tür küçük, renkli Avustralya papağanı) kadar uzanan zengin bir çeşitlilik gösterir.

Fraser Adası gerek doğa ve gerekse insan müdahalelerinden olumsuz etkilenen kırılgan bir doğal çevre. Büyük kum kümeleri, yer yer ağaç, fundalık ve çiçekleri yutarak adanın bir ucundan diğerine sürükleniyor. Yağmur göllerine ziyaretçilerin karıştırdığı küçük miktarlardaki sabun ve deterjan bile, suyu kirleterek alglerin çoğalmasına yol açabiliyor ve bu da balık, kuş ve sürüngenler için büyük bir tehdit. Çevrecilere göre ağaçların ticari amaçlı kesimi, nadir bitkiler ve yaban hayatı tehlikeye atıyor ve adayı bir arada tutan ormanları geri dönüşü mümkün olmayacak bir şekilde değiştiriyor.


Leave A Reply