Quito, Ekvador’un yükseltisiyle ve zengin tarihiyle öne çıkan başkenti ve kültürel bir hazinedir. Pichincha Yanardağı’nın eteklerinde yer alan bu şehir, İnka döneminden günümüze uzanan zengin bir tarih ve muhteşem mimari eserlerle doludur. Tarihi doku, kültürel miras ve doğal güzelliklerin bir araya geldiği Quito, her ziyaretçiye unutulmaz bir deneyim sunar.
Quito, Ekvador’un başkenti ve en büyük şehirlerinden biridir. Pichincha ilinin merkezi konumundadır ve deniz seviyesinden yaklaşık 2.840 metre yükseklikte, Pichincha Yanardağı’nın güneydoğu eteğinde yer alır. Kent, Ekvador’un kuzey merkezinde, çevresi dağlarla çevrili bir çukur alanda konumlanmıştır. Ekvator çizgisinin hemen güneyinde bulunmasına rağmen, yüksek rakımı nedeniyle iklimi oldukça ılımandır.
Quito, sadece ulusal başkent olarak değil, aynı zamanda ülkenin endüstri, kültür, turizm ve tarım sektörlerinde de önemli bir rol oynar. Şehir, tekstil, ilaç, çimento, ayakkabı, şeker ve kakao işleme gibi endüstriler için bir merkezdir. Ayrıca Kızılderili el sanatları da Quito’nun pazar merkezlerinden biridir.
Kent, Pan Amerikan Otoyolu üzerinde yer alır ve Guayaquil Limanı’na kara ve demiryolu bağlantılarıyla bağlanır. Ayrıca uluslararası bir havaalanına da sahiptir.
Quito’nun tarihi ve kültürel mirası da oldukça zengindir. Panecillo Dağı’nın eteğindeki eski bölümde yer alan Bağımsızlık Meydanı, Bağımsızlık Anıtı, Metropolitan Katedrali, belediye ve hükümet binaları, San Agustin Manastırı (bağımsızlık antlaşmasının imzalandığı yer) ve La Compania Kilisesi gibi önemli tarihi yapılar kenti ziyaret edenler için görülmeye değer yerlerdir.
Tarihi
Quito’nun tarihi, Kolomb öncesi döneme dayanır. Bu dönemde Quito, yerel bir Kızılderili Krallığı olan Quitu’nun merkeziydi. Ancak 1487 yılında İnka İmparatorluğu’nun egemenliği altına girdi.
1534 yılında, İspanyol fatihi Francisco Pizzaro’nun yüzbaşılarından Sebastián de Belalcázar tarafından ele geçirildi ve San Francisco de Quito adıyla İspanyol yerleşimine açıldı. İspanyol egemenliği altında, Quito önemli bir İspanyol kolonisi haline geldi. 1545’te piskoposluk, 1563’te ise kraliyet mahkemesi merkezi oldu, bu da şehrin siyasi ve dini önemini artırdı.
1660 yılında, Pinchincha Yanardağı’nın patlaması sonucunda şehir tamamen yıkıldı ve büyük zarar gördü. Ancak Quito, bu felaketten sonra yeniden inşa edildi ve gelişmeye devam etti.
1809 yılında, İspanyol yönetimine karşı başlayan devrim hareketi sonucunda Quito’da bir isyan patlak verdi. Bu isyan, Pinchincha Savaşı’na (24 Mayıs 1822) kadar devam etti ve General Antonio José de Sucre liderliğindeki Ekvadorlu isyancılar, İspanyol güçlerini yenilgiye uğratarak şehri ele geçirdi. Bu zafer, Ekvador’un bağımsızlığını güçlendirdi.
1830 yılında, Büyük Kolombiya Konfederasyonu’ndan ayrılarak Ekvador’un bağımsızlığını ilan etmesiyle Quito, Ekvador’un başkenti olarak seçildi. Bu dönemde şehir, Ekvador’un siyasi, ekonomik ve kültürel merkezi haline geldi.
Quito’nun tarihi boyunca, doğal afetler de şehri etkiledi. 1797, 1844, 1859, 1868 ve 1887 yıllarındaki depremler, şehre büyük zararlar verdi ve birçok yapıyı yıktı. Ancak her seferinde Quito, dayanıklılığı ve direnciyle yeniden inşa edildi ve bugünkü konumuna ulaştı.
