Karl Ernst von Baer Kimdir?

0
Advertisement

Karl Ernst von Baer kimdir? Estonyalı embriyoloji uzmanı olan bilim insanı Karl Ernst von Baer hayaı ve çalışmaları hakkında bilgiler.

Karl Ernst von Baer Kimdir?

Karl Ernst von BaerKarl Ernst von Baer (d. 29 Şubat 1792, Piep, Estonya – ö. 28 Kasım 1876, Dorpat, Estonya, Rus Çarlığı), Prusya asıllı Estonyalı embriyoloji bilgini. Memelilerin yumurtasını ve omurga taslağı olan sırtipini (notokord) bulmuş, karşılaştırmalı anatomiden bağımsız yeni bir bilim dalı olarak karşılaştırmalı embriyolojiyi kurmuştur. Coğrafya, etnoloji ve fiziksel antropoloji alanlarında da öncü çalışmaları vardır.

Prusya asıllı soylu bir ailenin 10 çocuğundan biri olan Baer, çocukluğunu amcası ile halasının yanında geçirerek, yedi yaşındayken ailesinin yanına döndü. Özel öğretmenlerle eğitildikten ve üç yıl kadar, soylu aile çocuklarının okuduğu bir okula devam ettikten sonra, 1810’da Dorpat’ta (Tartu) tıp öğrenimine başladı ve 1814’te diplomasını aldı.

Gördüğü tıp öğrenimini yeterli bulmayan Baer, 1814’ten 1817’ye değin Almanya ve Avusturya’da eğitimini sürdürdü. Würzburg Üniversitesi’nin karşılaştırmalı anatomi profesörlerinden Ignaz Döllinger’in kendisini embriyoloji araştırmalarına yönelterek önünde yeni ufuklar açtığı 1815-16 ders yılı, Baer’in eğitiminde bir dönüm noktası oldu.

1817’de Prusya’daki Königsberg (bugün Rusya’da Kaliningrad) Üniversitesi’nde ders vermeye başlayan Baer, 1834’e değin bu görevini sürdürdü. 1820’de Königsbergli Auguste von Medem ile evlendi ve altı çocuğu oldu. Würzburg’taki hocası Döllinger, Baer’e, civcivlerin gelişmesine ilişkin bir çalışma yapmasını önermişti, ama Baer’ in parasal olanakları çok sayıda yumurta satın almaya ve kuluçka makinelerine bakacak birini tutmaya elverişli değildi. Yakın arkadaşı Christian Pander onun yerine bu çalışmayı üstlendi ve 1817’de, embriyon taslağının ektoderm, mozoderm ve endoderm gibi birincil hücre katmanlannı tanımlayarak civcivlerin ilk gelişme evrelerini açıkladı.

1819-34 arasında zamanının büyük bölümünü embriyoloji çalışmalarına ayıran Baer, Pander’in tanımladığı embriyon taslağın-daki hücre katmanlaşması kavramını tüm omurgalıları kapsayacak biçimde genişleterek, karşılaştırmalı embriyolojinin temellerini attı. 1827’de, De ovi mammalium et hominis genesi (Memeli Yumurtası ve İnsanının Oluşumu Üzerine) adlı yapıtında memeli yumurtasını ilk kez tanımlayarak, insanla birlikte tüm memelilerin yumurtadan geliştiğini kanıtlamış oldu. Bir türün embriyonlarının öbür türlerin erişkinlerini andıran aşamalardan geçtiği yolundaki yaygın görüşe karşı çıkarak, bir türün embriyonlarının başka türlerin erişkinlerine değil, ancak embriyonlarına benzeyebileceğini ve emoriyon ne kadar erken aşamadaysa bu benzerliğin o kadar büyük olacağını savundu. Bu düşünceden yola çıkarak, o günden bu yana embriyolojinin temel taşlarından biri olan ve gelişmenin basitten karmaşığa, türdeşten çoktürele doğru uzanan bir süreç olduğunu öne süren sıralıoluş (epigenesis) kuramını geliştirdi.

Advertisement

Baer’in iki ciltlik Über Entwickelungsgeschichte der Thiere, Beobachtung urtd Reflexion (1. cilt, 1828; 2. cilt, 1837; Hayvanların Gelişme Tarihi Üzerine Gözlem ve Düşünceler) adlı yapıtı, embriyolojinin başyapıtlarından biridir. Baer bu yapıtında, omurgalıların gelişimi üzerine o güne değin edinilmiş bütün bilgileri derledi ve bu bilgilerden yola çıkarak çok geniş kapsamlı sonuçlara vardı. Embriyondaki sinir hücresi tümseklerinin tüm sinir sisteminin öncüller, olduğunu öne sürdü, omurgalı embriyonla nnda gövde boyunca uzanan ve sonradaı omurgayı oluşturan sırtipini buldu, beynin beş ana boşluğunu tanımladı ve embriyon dışı zarların işlevlerini inceledi. Bu alandaki öncü çalışmalarıyla, embriyolojinin, hiç değilse tanımlamalı yönleriyle, ayrı bir araştırma konusu olarak benimsenmesini sağladı. Ayrıca, gelişmenin nedensel çözümlemesine eğilen çağdaş embriyoloji yaklaşımının doğuşuna ortam hazırlayan tanımlamalı ve karşılaştırmalı çalışmaların ana çizgilerini belirledi.

1834’te Prusya’dan ayrılarak Rusya’ya dönen Baer, Petersburg’a yerleşti ve 1826′ dan beri yazışma üyesi olduğu Bilimler Akademisi’nin tam üyeliğine kabul edildi. Önce akademinin dış ilişkiler bölümünde kütüphanecilikle görevlendirildi, sonraki yıllarda da çeşitli yönetim görevlerine getirildi. 1862’de akademideki görevinden emekliye ayrılmasına karşın 1867’ye değin onur üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü. Rusya’ya döndükten sonra embriyoloji çalışmalarına son veren Baer, özellikle Rusya’ nın kuzey bölgelerinde zorlu araştırma gezilerine girişerek, o dönemde henüz yerleşime açılmamış olan Novaya Zemlya bölgesinden örnekler toplayan ilk doğabilimci oldu. Rus-ya’daki uzun gezileri sırasında, bu ülke balıkçılığının bilimsel ve ticari yönleriyle yakından ilgilendi. Coğrafya alanında da önemli buluşları olan Baer, Rusya’daki akarsu yataklarında kıyıların biçimlenmesinde rol oynayan doğa güçleri, üstüne ilginç görüşler öne sürdü.

Baer’in bu gezileri, öteden beri etnografyaya duyduğu ilginin de giderek yoğunlaşmasında etkili oldu. Petersburg’daki Bilimler Akademisi’nde çok zengin bir kafatası koleksiyonu oluşturan Baer, kafatası ölçümlerine duyduğu derin ilginin sonucu olarak, 1861’de Almanya’da kafatası bilimcilerinin katıldığı bir kongre düzenledi. Bu kongre, Alman Antropoloji Derneği’nin kurulması ve Archiv für Anthropologie dergisinin yayına başlamasıyla sonuçlandı. Baer ayrıca Rusya Coğrafya Derneği ile Rusya Entomoloji Derneği’nin de kurulmasına öncülük ederek, bu kurumların ilk başkanı oldu. Baer, embriyolojiyle ilgilendiği ilk dönemlerde, hayvanlar arasında akrabalık türünden yakın ilişkilerin olabileceğini düşünüyordu. Yıllar sonra, Darvvin’in Origin of Species (Türlerin Kökeni, 1976) adlı yapıtının yayımlandığı 1859’da, insan kafataslan-na ilişkin bir çalışmasını yayımlayarak, bugün birbirinden farklı olan ırkların tek bir biçimden türemiş olabileceğini öne sürdü. İki bilim adamı bu konudaki görüşlerini birbirlerinden tamamıyla habersiz olarak geliştirmişlerdi. Ne var ki Baer, dönüşüm kuramını (Darvvin öncesi dönemde, evrimi tanımlamak için dönüşüm terimi kullanılıyordu) bütünüyle benimsemiyordu. Antilop ve keçi gibi benzer hayvanlar arasında bir akrabalık olabileceğine inanıyor ama, Dar-win’in Türlerin Kökeni’nâz savunduğu gibi, tüm canlıların bir ya da birkaç ortak atadan evrim yoluyla türemiş olabileceği düşüncesine şiddetle karşı çıkıyordu. Baer, gerek felsefe yapıtlarında, gerek hepsinde felsefi bir yaklaşım bulunan embriyoloji yapıtlarında, doğayı, çağdaş evrim kuramının bakış açısıyla olmasa da, bir bütün olarak ele almıştır. Canlıların ve evrenin gelişimini aynı bakış açısıyla değerlendiren Baer’in kapsamlı evren görüşü, düşüncesinin ilk bakışta birbirinden uzaklaştığı izlenimi verebilecek yönlerini birleştiren önemli bir odak noktasıdır.


Leave A Reply