Rüzgar İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, Rüzgar Hakkında Deyim

0
Advertisement

İçinde Rüzgar, yel kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin açıklamaları ve anlamları. Rüzgar hakkında deyimler ve anlamları.

Rüzgar Deyimler

Rüzgar İle İlgili Deyimler ve Anlamları

  • *** rüzgâr almak
    yel esen bir yerde bulunmak: Bu ev çok rüzgâr alıyor. – Balkonumuzun çok rüzgar alıyor olmasından dolayı tüm yaz bir gün bile balkon keyfi yapamadık.
  • *** rüzgâr ekip fırtına biçmek
    yaptığı bir kötülüğün çok daha kötüsü ile karşılaşmak.
  • *** rüzgâr gelecek delikleri tıkamak
    istenmeyen bir durum veya gelişmeye karşı her türlü önlemi almak.
  • *** rüzgâr gibi
    çabucak: “rüzgâr gibi geçip giden gençliğimin tanıkları / Şu yıpranmış fotoğraflar, soluk renkli, siyah beyaz” -M. Çınarlı.
  • *** rüzgâr tutmamak
    rüzgâra açık ve kapalı bulunmak: “rüzgâr tutmayan yerlerinde dadılar, çocuklar ve ihtiyarlar güneşlenirler.” -B. Felek. – Çocuğu rüzgar tutmayan yere yatır ki üşümesin.
*** rüzgârdan nem kapmak
en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak. – Ergenlik döneminde kızımla nasıl iletişim kuracağımı bilemiyordum çünkü rüzgardan nem kapıyordu.
  • *** başında kavak yeli esmek
    1) genç sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşinde koşmak: “Kocası yaşlı diye genç bir kadının başında kavak yelleri estiğine hükmetmek lazım gelmez.” -R. H. Karay. 2) gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek.
  • *** burnunun yeli harman savurmak
    1) büyüklenmek, kibirlenmek; 2) çok öfkelenmek.
  • *** burnunun yeli kırılmak
    öfkesi yok olmak: “Vazgeçin, dedi Nuh, kızlara yazık… Niye yazık olsun? Burnunun yeli kırılır, cart curt edemez millete!” -O. Kemal.
  • *** yel gibi
    çok hızlı bir biçimde, çabucak, hızla. – Bu yaz tatili yel gibi geldi ve gitti.
  • *** yel vermek
    rüzgârı veya havayı herhangi bir şeyin üzerine yöneltmek.
  • *** yel yeperek yelken kürek
    aceleyle, telaşla: “Kızım çıldırdın mı? Böyle yel yeperek yelken kürek, sağını solunu görmeden nereye gidiyorsun?” -H. R. Gürpınar.
  • *** yele vermek
    savurmak, boşuna harcamak. – Kazandığı paranın yarısından çoğunu yele verir o yüzden birikmişi olduğunu hiç sanmıyorum.
  • *** yerinde yeller esmek
    artık bulunmamak, yok olmak: “Ne var ki kapıyı tekrar açtığında, çöp poşetinin yerinde yeller estiğini gördü.” -E. Şafak. – Eve geldiğimizde altınlarımızın yerinde yeller esiyordu.


Leave A Reply