Toplumsal Sapmanın Kentlerde Daha Fazla Olmasının Nedenleri

0
Advertisement

Toplumsal sapma nedir? Toplumsal sapmanın özellikleri nelerdir? Toplumsal sapmanın kentlerde fazla olmasının nedenleri ile ilgili yazı.

Toplumsal Çözülme

Toplumsal Sapma

Bir topluma ya da toplumsal gruba ait normların ihlâl edilmesi sapma olarak adlandırılır. Sapma davranışı, genel olarak alışılmış olan davranışlara uymayan davranışlardır.

Toplum tarafından onaylamayan, başkalarına zarar verici nitelikte olan davranışlar olumsuz sapma olarak değerlendirilir. Örneğin; hırsızlık, rüşvet, cinayet gibi.

Toplumsal sapma, toplumsal değişime de işaret eden bir kavram olduğundan bütünüyle olumsuz yani suç ve sapkınlık olarak değerlendirilemez. Toplumun baskın normlarına sapma göstermek cesaretlilik ve kararlılık da ister. Bu tür tutumlar, daha sonra herkesin onaylayabileceği değişim süreçlerinin ortaya çıkması için esastır. Siyaset, bilim, sanat ve öteki alanlarda yeni düşünceler geliştirenler, çoğunlukla geleneksel yolları izleyen insanlar tarafından kuşkuyla karşılanmışlardır. Örneğin ilk öne sürdüklerinde pek çok kişinin bütün güçleriyle karşı çıktığı kişi özgürlüğü, fırsat eşitliği gibi politik alanda gelişen idealler, zaman içinde tüm direnişlere rağmen yine de toplumların büyük çoğunluğu tarafından kabul edilebilir duruma gelmiştir. Bu nedenle başlangıçta tepki gösterilen ya da kuşkuyla karşılanan davranışlar olumlu sapma olarak değerlendirilir.

Kent ve Toplumsal Sapma

Karmaşık ve yoğun nüfus yapısı, farklı kimliklerin varlığı, toplumsal denetimin zayıflığı, mali kaynakların zenginliği kentleri suç işleme zemini hâline getiren temel faktörlerdir.

Advertisement

Modern toplumlarda kentlerin güvenlik sorunu; kapkaç, gasp, cinsel taciz, cinayet gibi günlük yaşamda etkisi daha derinden hissedilen suçlardaki artış, toplumda tedirginliği artırmaktadır.

Kentleşmenin sağlıksız oluşu, kentleşme sürecinde iç göçün belirleyici rolü, büyük kentlerin orta ve küçük kentlere göre artan kentsel nüfustan daha fazla pay alması, küreselleşmenin kentler üzerinde neden olduğu olumlu ve olumsuz etkiler gibi kentsel dinamiklerin, suç üzerinde kaçınılmaz etkileri bulunmaktadır.

Kırsal yaşamda olmayan uzmanlaşma, işbölümü, kitlesel üretim ve tüketim, yoğun ulaşım ve iletişim gereksinimi kente özgü yeni davranış biçimlerini zorunlu kılar. Kentlileşmek, yalnızca bir kentte yaşamayı değil insanların davranışlarında, ilişkilerinde, değer yargılarında, yaşam biçimlerinde bir değişimi anlatır. Kentleşme; nüfus üzerinde toplumsal denetimin azalmasına, aile kavramının doğasında ve görevinde değişmeye, özellikle gençler üzerinde suç sayılabilecek davranışlarda artışa, toplumsal ve coğrafi hareketlilik sayesinde umutlar ve olanaklar arasında derin bir uçurumun ortaya çıkmasına neden olur.

Kentte kurulan ilişkilerin niteliği, kırsal kesimden farklı olarak formel, yüzeysel ve geçicidir. Bu ilişki biçimi, toplumda kişiyi yalnızlığa, kayıtsızlığa ve güvensizliğe iter. Bu koşullar altında, rekabet ve resmi denetim mekanizmaları, daha eski dönemlerde, toplumu bir arada tutmada kendisine bel bağlanan dayanışmanın yerini almaktadır.

Kent bireye daha fazla özgürlük verir. Bu özgürlüğün temeline ise toplumsal denetimin zayıflaması yatar. Birey, bir yandan, özgürlüğe kavuşabilme şansını elde ederken diğer yandan, kendini ifade edebilmeyi, moralini ve bütünleşmiş bir toplumda bir arada yaşamanın vereceği katılma duygusunu yitirir.

Köyden kente gelmiş olanlar için kent; köydeki dayanışmanın olmadığı, toplumsal ve ekonomik kaygıların derinleştiği, bu anlamda, savunma güdüsünün en üst düzeyde hissedildiği bir ortamdır. Köydeki davranışlar anlamını yitirirken, göçmenler kentle bütünleşmenin sıkıntısını yaşar.

Advertisement

Kentle bütünleşememenin temelinde ise barınma ve iş ihtiyaçlarının birer kentli gibi giderilmemesi yatmaktadır. Öte yandan kentsel alanlarda yaşanan çevre kirliliği, yoğun trafik, ulaşım zorlukları, geçim kaygısı, işsizlik, yüksek hizmet maliyetleri, ekonomik bunalımlar gibi sorunların varlığı, kişinin psikolojisinde olumsuz etkilere neden olmakta; bu durum, şiddet eğilimini ve suç oranını artırmaktadır.

Kentte tüketimin özendirilmesi ve reklamların çekiciliği kişinin ruhsal dengesi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Tüketim ve reklam, kişi üzerinde devamlı bir baskı oluşturmaktadır. Belli bir nesneye sahip olma, belli bir yaşam biçimini sürdürme, mutluluğun hatta belki de insan onurunun zorunlu koşulu haline gelir. Bu evrede tüketen ile tüketim dışı kalan arasında önemli bir uçurum oluşmakta, kentsel bölüşüm sorununa dayalı şiddet eğilimleri ağırlık kazanmaktadır.

Özellikle kentsel değişimlerin hızlı yaşandığı, nüfus artışının sağlıksız ve yoğun olduğu kentlerde insanlar daha gergin bir yapıya sahiptir. Bu konuda yapılan bir çalışmada, benzer kentler arasında nüfusun en hızlı arttığı yerleşim yerlerinde intihar, boşanma ve suç oranlarının daha yüksek olduğu görülmüştür.

(Mithat Arman Karasu, Türkiye’de Kentleşme Dinamiklerinin Suça Etkisi)


Leave A Reply