Advertisement
İçinde ve anlamında tutmak kelimesi geçen deyimler nelerdir, bu deyimlerin anlamları. Tutmak hakkında deyimler ve açıklamaları.
Tutmak İle İlgili Deyimler
- “ağzını sıkı (pek) tutmak”
sır vermemek - “ağzını tutmak”
1) boşboğazlık etmemek; 2) kötü söz söylememek; 3) bir konuda arzu edilmeyen düşüncelerin açığa çıkmasını susarak önlemek. - “ağzıyla kuş tutsa..”
ne yapsa, ne kadar çaba ve ustalık gösterse anlamında kullanılan bir söz - “akılda tutmak”
unutmamak. - “aksiliği tutmak”
güçlük çıkarmak, inadında direnmek. - ” alkış tutmak”
1) topluca el çırparak yüksek sesle yaşa, var ol vb. sözler söyleyerek birini alkışlamak; 2) taraftar olmak, belli bir görüşten yana olmak - “ağzı dili tutulmak”
1) konuşamamak; 2) beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak - “ateşe tutmak”
1) az ısıtmak; 2) üzerine ateşli silahla mermi atmak. - ” atıp (atmak) tutmak”
1) bir kimse veya bir şey için kötü konuşmak 2) abartmalı konuşmak - ” avukat tutmak”
adli işlemleri gereğince yerine getirmek için bir avukata vekâletname verip onu yetkili kılmak - “ayak tutmak”
1) mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek 2) öncülük etmek; 3) söz açmak; 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak.
“ayrı tutmak”
farklı davranmak.
- “azı çoğa saymak (tutmak)”
verilen küçük bir armağanı çok beğenmek. - “bacakları tutmaz olmak”
yürüyemeyecek duruma gelmek. - “bahse girmek (tutuşmak)”
görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak - “bar tutmak”
bar oynamak için hazırlanmak ve oyuna başlamak. - “bas tutmak”
ince sesli çalgılara tek perdeden eşlik etmek. - “baş üstünde tutmak”
çok iyi ağırlamak.. - “başak bağlamak (tutmak)”
arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerde başak oluşmak. - ” başı tutmak”
gürültüden veya üzüntüden başı ağrımak - “başını dik tutmak”
onurunu korumak. - “bedduası tutmak”
ilenci yerine gelmek. - “bir dediği bir dediğini tutmamak”
söyledikleri birbirine uymamak, tutarsız konuşmak. - ” (bir işi) sürüncemede bırakmak (tutmak)”
bir işi sonuçlanıncaya kadar boş yere geciktirmek, uzatmak - “(bir işin veya bir şeyin) ucundan tutmak”
1) bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak 2) mec. bir işi yeterince ilgilenmeden, önemsemeden yapmak - “(bir şey) kir tutmak”
kirini hemen belli edecek bir renkte olmak, çok kirlenmek. - ” (bir şey olmaya) yüz tutmak”
1) bir şey, olmak üzere bulunmak 2) giderek biçim ve renk değiştirmek - ” (bir şeye) yüz tutmak”
yönelmek - “gizli tutmak”
başkalarına duyurmamak, saklamak. - “dümenini elinde tutmak”
yönetmek, istediği yöne doğru götürmek - “yerini tutmak”
1) bulunmayan bir nesnenin yerini almak, onu aratmamak 2) görevinden ayrılan birinin yaptığı işi yapabilmek. - “yolunu tutmak”
benimsemek, gereğini yerine getirmek
“bir tutmak”
eşit saymak, eşit görmek.
- “baş tutmak”
elebaşı olmak - “bir yol tutturmak”
bir davranış, bir tutum biçimi belirlemek - ” birbirini tutmaz”
birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız. - ” mum tutturmak”
aşırı disiplin altına almak. - “avucunun içinde tutmak”
ona istediğini yaptıracak güçte olmak. - “cin tutmak”
bir inanışa göre cinlerin etkisiyle delirmek. - “deniz tutmak”
deniz taşıtlarında sallantıdan etkilenmek - ” el üstünde tutmak”
bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek - “hor tutmak”
birine karşı küçümseyici, incitici davranışlarda bulunmak.
“hoş tutmak”
birine iyi ve sevecenlikle davranmak.
- “mecbur tutmak”
zorlamak, yükümlü saymak, mecbur etmek - “gözü tutmak”
güvenmek, beğenmek - “kurşun tutmak”
kurşuna hedef olmak, kurşun değecek gibi olmak - “kurşun yağmuruna tutmak”
çok sayıda ve sürekli kurşun atmak. - “ahı tutmak”
birinin ilenmeleri gerçekleşmek. - “sözünü tutmak”
öğüdüne uymak. - “boya tutmak”
bir şey iyi boyanır olmak. - “burusu tutmak”
sancılanmak. - “buz tutmak”
sıvının üstünde buz oluşmak, buzla kaplanmak. - “caddeyi tutmak”
1) herhangi bir sebeple bir yoldan geçişi engellemek, kapamak; 2) argo korkulu bir durumda başını alıp gitmek, uzaklaşmak. - “cihanı tutmak”
her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak. - “çanak tutmak”
davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak. - “çenesini tutmak”
ağzını tutmak.. - ” çeşni tutmak”
ekmekçilikte una karıştırılacak suyun oranını belirtmek - ” çarpıntısı tutmak”
heyecan, korku veya üzüntüden çarpıntı nöbeti gelmek. - “defter tutmak”
işlem veya hesapları düzenli olarak bir deftere geçirmek - “çın tutmak”
doğru olduğunu söylemek, doğrulamak. - “çocukluğu tutmak”
çocuksu davranışlarda bulunmak. - “damarı tutmak”
kötü huyu, aksiliği depreşmek, inatlaşmak - “deliliği tutmak”
delice davranmak. - “dem tutmak”
bir çalgıya başka bir çalgı veya sesle eşlik etmek - “devre dışı tutmak ”
konudan uzaklaştırmak, ilgilenmemesini sağlamak - ” dibini tutmak”
pişen yemekler tencerenin dibine yapışmak. - “dikiş tutturamamak”
bir işte veya bir yerde herhangi bir sebeple uzun süre kalmamak. - ” dilini tutamamak”
sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmak. - “dili tutulmak”
sevinç, korku, şaşkınlık vb. sebeplerle birdenbire söz söyleyemez olmak
” don tutmak”
buz tutmak, donmak..
- “dost tutmak”
erkek veya kadın evlilik dışı ilişki kurmak. - “duası tutmak”
1) duası gerçekleşmek 2) etkili olmak. - “dulda tutmak”
örtünmek, koruyacak biçimde sarınmak - ” dümen tutmak”
teknenin gideceği yolu gözleyerek dümeni yönetmek - ” dünyayı tutmak”
çok yayılmak, her yere dağılmak - ” el etek tutmak”
tarikata girmek, derviş olmak. - ” el tutmak”
bir iş uzun süre uğraştırmak, vakit kaybettirmek. - “elde tutmak”
sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak. - ” eli ayağı tutmak”
beden gücü yerinde olmak - “eli ekmek tutmak”
geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek - “eli kalem tutmak”
1) yazı yazmayı bilmek; 2) düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak - ” eli silah tutmak”
silah kullanabilmek. - ” elinden tutmak”
1) yardım etmek; 2) kayırmak. - “eline tutuşturmak”
karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek - “elle tutulur”
1) çok açık ve belli; 2) somut. - “elini çabuk tutmak”
gerekli önlemi zamanında almak - “eteğini tutmak”
yardım istemek - “eş tutmak”
talimde veya oyunda ikişer olmak için arkadaş seçmek - “et tutmak”
et bağlamak - “ev tutmak”
ev kiralamak
“ferah tutmak”
iç rahatlığını, huzurunu korumak
- ” fişini tutmak”
ir kimsenin davranışlarını fiş üzerinde belirlemek - ” gâvur inadı tutmak”
iyiden iyiye inatlaşmaya başlamak. - ” gazel tutturmak”
yüksek sesle şarkı veya türkü söyleme - ” gehgeh tutmak”
nöbetli bir hastalığa yakalanmak. - ” gelinliği tutmak”
gelinlik etmek. - ” gemiyi tutmak”
gemiyi belirli bir yerde bir süre bekletmek, çalışmadan durmak - ” gıcık tutmak”
bir süre boğaz gıcıklamasına yakalanmak - ” gönlünü serin tutmak”
sakin, soğukkanlı olmak, hemen heyecanlanmamak. - ” göz önünde tutmak (bulundurmak)”
herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak, dikkate almak - ” gözaltında tutmak”
1) güvenlik kuvvetleri birini belli bir süre, belli bir yerde tutmak; 2) gözetlemek.. - ” gözden ırak tutmak”
görmek istememek. - “uyku tutmamak”
uyuyamamak - ” günlük tutmak”
her gün yaşananları, olayları ve anıları bir deftere yazmak - ” hamur tutmak”
hamur hazırlamak. - ” hatırında tutmak”
unutmamak. - ” hesap tutmak”
alışverişle ilgili sayıları bir yere yazmak. - “hıçkırık tutmak”
sürekli olarak hıçkırmak. - “heyheyleri tutmak”
çok sinirlenmek.. - “ıspazmoza tutulmak”
aşırı derecede titremeye başlamak