Tutmak İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, İçinde Tutmak Geçen

0
Advertisement

İçinde ve anlamında tutmak kelimesi geçen deyimler nelerdir, bu deyimlerin anlamları. Tutmak hakkında deyimler ve açıklamaları.

Tutmak ile ilgili deyimler

Arka resim kaynak: pixabay.com

Tutmak İle İlgili Deyimler

  • “ağzını sıkı (pek) tutmak”
    sır vermemek
  • “ağzını tutmak”
    1) boşboğazlık etmemek; 2) kötü söz söylememek; 3) bir konuda arzu edilmeyen düşüncelerin açığa çıkmasını susarak önlemek.
  • “ağzıyla kuş tutsa..”
    ne yapsa, ne kadar çaba ve ustalık gösterse anlamında kullanılan bir söz
  • “akılda tutmak”
    unutmamak.
  • “aksiliği tutmak”
    güçlük çıkarmak, inadında direnmek.
  • ” alkış tutmak”
    1) topluca el çırparak yüksek sesle yaşa, var ol vb. sözler söyleyerek birini alkışlamak; 2) taraftar olmak, belli bir görüşten yana olmak
  • “ağzı dili tutulmak”
    1) konuşamamak; 2) beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak
  • “ateşe tutmak”
    1) az ısıtmak; 2) üzerine ateşli silahla mermi atmak.
  • ” atıp (atmak) tutmak”
    1) bir kimse veya bir şey için kötü konuşmak 2) abartmalı konuşmak
  • ” avukat tutmak”
    adli işlemleri gereğince yerine getirmek için bir avukata vekâletname verip onu yetkili kılmak
  • “ayak tutmak”
    1) mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek 2) öncülük etmek; 3) söz açmak; 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak.
“ayrı tutmak”
farklı davranmak.
  • “azı çoğa saymak (tutmak)”
    verilen küçük bir armağanı çok beğenmek.
  • “bacakları tutmaz olmak”
    yürüyemeyecek duruma gelmek.
  • “bahse girmek (tutuşmak)”
    görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak
  • “bar tutmak”
    bar oynamak için hazırlanmak ve oyuna başlamak.
  • “bas tutmak”
    ince sesli çalgılara tek perdeden eşlik etmek.
  • “baş üstünde tutmak”
    çok iyi ağırlamak..
  • “başak bağlamak (tutmak)”
    arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerde başak oluşmak.
  • ” başı tutmak”
    gürültüden veya üzüntüden başı ağrımak
  • “başını dik tutmak”
    onurunu korumak.
  • “bedduası tutmak”
    ilenci yerine gelmek.
  • “bir dediği bir dediğini tutmamak”
    söyledikleri birbirine uymamak, tutarsız konuşmak.
  • ” (bir işi) sürüncemede bırakmak (tutmak)”
    bir işi sonuçlanıncaya kadar boş yere geciktirmek, uzatmak
  • “(bir işin veya bir şeyin) ucundan tutmak”
    1) bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak 2) mec. bir işi yeterince ilgilenmeden, önemsemeden yapmak
  • “(bir şey) kir tutmak”
    kirini hemen belli edecek bir renkte olmak, çok kirlenmek.
  • ” (bir şey olmaya) yüz tutmak”
    1) bir şey, olmak üzere bulunmak 2) giderek biçim ve renk değiştirmek
  • ” (bir şeye) yüz tutmak”
    yönelmek
  • “gizli tutmak”
    başkalarına duyurmamak, saklamak.
  • “dümenini elinde tutmak”
    yönetmek, istediği yöne doğru götürmek
  • “yerini tutmak”
    1) bulunmayan bir nesnenin yerini almak, onu aratmamak 2) görevinden ayrılan birinin yaptığı işi yapabilmek.
  • “yolunu tutmak”
    benimsemek, gereğini yerine getirmek
“bir tutmak”
eşit saymak, eşit görmek.
  • “baş tutmak”
    elebaşı olmak
  • “bir yol tutturmak”
    bir davranış, bir tutum biçimi belirlemek
  • ” birbirini tutmaz”
    birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız.
  • ” mum tutturmak”
    aşırı disiplin altına almak.
  • “avucunun içinde tutmak”
    ona istediğini yaptıracak güçte olmak.
  • “cin tutmak”
    bir inanışa göre cinlerin etkisiyle delirmek.
  • “deniz tutmak”
    deniz taşıtlarında sallantıdan etkilenmek
  • ” el üstünde tutmak”
    bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek
  • “hor tutmak”
    birine karşı küçümseyici, incitici davranışlarda bulunmak.
“hoş tutmak”
birine iyi ve sevecenlikle davranmak.
  • “mecbur tutmak”
    zorlamak, yükümlü saymak, mecbur etmek
  • “gözü tutmak”
    güvenmek, beğenmek
  • “kurşun tutmak”
    kurşuna hedef olmak, kurşun değecek gibi olmak
  • “kurşun yağmuruna tutmak”
    çok sayıda ve sürekli kurşun atmak.
  • “ahı tutmak”
    birinin ilenmeleri gerçekleşmek.
  • “sözünü tutmak”
    öğüdüne uymak.
  • “boya tutmak”
    bir şey iyi boyanır olmak.
  • “burusu tutmak”
    sancılanmak.
  • “buz tutmak”
    sıvının üstünde buz oluşmak, buzla kaplanmak.
  • “caddeyi tutmak”
    1) herhangi bir sebeple bir yoldan geçişi engellemek, kapamak; 2) argo korkulu bir durumda başını alıp gitmek, uzaklaşmak.
  • “cihanı tutmak”
    her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak.
  • “çanak tutmak”
    davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak.
  • “çenesini tutmak”
    ağzını tutmak..
  • ” çeşni tutmak”
    ekmekçilikte una karıştırılacak suyun oranını belirtmek
  • ” çarpıntısı tutmak”
    heyecan, korku veya üzüntüden çarpıntı nöbeti gelmek.
  • “defter tutmak”
    işlem veya hesapları düzenli olarak bir deftere geçirmek
  • “çın tutmak”
    doğru olduğunu söylemek, doğrulamak.
  • “çocukluğu tutmak”
    çocuksu davranışlarda bulunmak.
  • “damarı tutmak”
    kötü huyu, aksiliği depreşmek, inatlaşmak
  • “deliliği tutmak”
    delice davranmak.
  • “dem tutmak”
    bir çalgıya başka bir çalgı veya sesle eşlik etmek
  • “devre dışı tutmak ”
    konudan uzaklaştırmak, ilgilenmemesini sağlamak
  • ” dibini tutmak”
    pişen yemekler tencerenin dibine yapışmak.
  • “dikiş tutturamamak”
    bir işte veya bir yerde herhangi bir sebeple uzun süre kalmamak.
  • ” dilini tutamamak”
    sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmak.
  • “dili tutulmak”
    sevinç, korku, şaşkınlık vb. sebeplerle birdenbire söz söyleyemez olmak
” don tutmak”
buz tutmak, donmak..
  • “dost tutmak”
    erkek veya kadın evlilik dışı ilişki kurmak.
  • “duası tutmak”
    1) duası gerçekleşmek 2) etkili olmak.
  • “dulda tutmak”
    örtünmek, koruyacak biçimde sarınmak
  • ” dümen tutmak”
    teknenin gideceği yolu gözleyerek dümeni yönetmek
  • ” dünyayı tutmak”
    çok yayılmak, her yere dağılmak
  • ” el etek tutmak”
    tarikata girmek, derviş olmak.
  • ” el tutmak”
    bir iş uzun süre uğraştırmak, vakit kaybettirmek.
  • “elde tutmak”
    sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak.
  • ” eli ayağı tutmak”
    beden gücü yerinde olmak
  • “eli ekmek tutmak”
    geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek
  • “eli kalem tutmak”
    1) yazı yazmayı bilmek; 2) düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak
  • ” eli silah tutmak”
    silah kullanabilmek.
  • ” elinden tutmak”
    1) yardım etmek; 2) kayırmak.
  • “eline tutuşturmak”
    karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek
  • “elle tutulur”
    1) çok açık ve belli; 2) somut.
  • “elini çabuk tutmak”
    gerekli önlemi zamanında almak
  • “eteğini tutmak”
    yardım istemek
  • “eş tutmak”
    talimde veya oyunda ikişer olmak için arkadaş seçmek
  • “et tutmak”
    et bağlamak
  • “ev tutmak”
    ev kiralamak
“ferah tutmak”
iç rahatlığını, huzurunu korumak
  • ” fişini tutmak”
    ir kimsenin davranışlarını fiş üzerinde belirlemek
  • ” gâvur inadı tutmak”
    iyiden iyiye inatlaşmaya başlamak.
  • ” gazel tutturmak”
    yüksek sesle şarkı veya türkü söyleme
  • ” gehgeh tutmak”
    nöbetli bir hastalığa yakalanmak.
  • ” gelinliği tutmak”
    gelinlik etmek.
  • ” gemiyi tutmak”
    gemiyi belirli bir yerde bir süre bekletmek, çalışmadan durmak
  • ” gıcık tutmak”
    bir süre boğaz gıcıklamasına yakalanmak
  • ” gönlünü serin tutmak”
    sakin, soğukkanlı olmak, hemen heyecanlanmamak.
  • ” göz önünde tutmak (bulundurmak)”
    herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak, dikkate almak
  • ” gözaltında tutmak”
    1) güvenlik kuvvetleri birini belli bir süre, belli bir yerde tutmak; 2) gözetlemek..
  • ” gözden ırak tutmak”
    görmek istememek.
  • “uyku tutmamak”
    uyuyamamak
  • ” günlük tutmak”
    her gün yaşananları, olayları ve anıları bir deftere yazmak
  • ” hamur tutmak”
    hamur hazırlamak.
  • ” hatırında tutmak”
    unutmamak.
  • ” hesap tutmak”
    alışverişle ilgili sayıları bir yere yazmak.
  • “hıçkırık tutmak”
    sürekli olarak hıçkırmak.
  • “heyheyleri tutmak”
    çok sinirlenmek..
  • “ıspazmoza tutulmak”
    aşırı derecede titremeye başlamak


Leave A Reply