Yolların Kesişim Noktası Afyonkarahisar Tarihi Hakkında Bilgiler

0
Advertisement

Yolların kesişim noktası olan Afyonkarahisar şehrinin tarihi ile ilgili kısa ve genel bilgilerin yer aldığı 2 farklı kaynaktan bilgiler.

Şehrin çevresinde M.Ö. 1200 yılına ait Eti ve Frikya eserleri bulunmuştur. Bu tarihte ve daha önce bölgenin yerleşme sahası olduğu anlaşılmaktadır. Fakat, şehrin kimin tarafından, hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak, bilinen, çevrenin büyük Eti birliğine dahil bulunduğudur. Tapınaklarda ve mezar yapılarında, aslan ve Sfenks kabartmaları dikkati çekmektedir. Yüz yıl önce Anadoluyu gezen Fransız bilgini Charles Texier’nin “Küçük Asya” isimli eserinde yazdığına göre Afyon, eski Frikya’nın büyük şehirlerinden Sineda’nın yerine geçmiştir. Şehrin çok eski adı Akreones’tir. Selçuklar zamanında Karahisar adı verilmiş, bir süre böyle anılmıştır. Daha sonra Afyon denilmiştir. Sebebi de afyon bitkisinin XVI. yüzyılda ilk olarak bu bölgede ekilmesidir. “Hisar” ile onun yapıldığı taşların rengi olan “kara” yı birleştiren Selçukluların “Karahisar“‘ına “afyon” da eklenince “Afyonkarahisar” adı ortaya çıkmıştır.

Afyonkarahisar

Tarih kayıtlarından anlaşıldığına göre, Afyon’dan birçok milletler gelip geçmiş, bu bölgeye zaman zaman Etiler, Frikyalılar, Lidyalılar, İranlılar ve Romalılar hakim olmuşlardır. Bir ara, Arap ordularının saldırısına uğramıştır. Türkler tarafından zaptı, Anadolu Selçukluları devrindedir. Sultan Alaettin Afyon’u imar etmiş, devletin hazinesini de kalesinde saklamıştır. Moğol ordularının Selçuk devletini yıktığı sırada, Selçuk beylerinden Sahip Ataoğulları şehrin hakimiydi. Moğol kumandanı Timurtaş Paşa Afyon’u kuşattı, fakat Ataoğullarının beyliği devam etti.

Şehir, Yıldırım Bayezit zamanında Osmanlıların eline geçti. Yıldırım’ın Ankara Muharebesinde yenilmesi üzerine de Timur’un hakimiyeti altına girdi. Timur, Afyon’u yakıp yıkmadı. Bir müddet sonra Afyon, Timur’un Anadolu’yu eski sahiplerine bırakıp çekilmesi üzerine, Germiyanoğullarına geçti. Germiyanoğullarından erkek evlat bırakmadan ölen Yakup Beyin ölümü üzerine, vasiyeti gereğince, Afyon Osmanlı ülkesine verildi (1428).

Osmanlı devrinde Anadolu beylerbeyine bağlı bir sancak olarak idare edilen şehirde birçok eserler meydana getirildi. Selçuk eseri olan Ulu Cami’nin onarılmasından ayrı olarak Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan İmaret Camisi ile Sinan Paşa Camisi bunların başlıcalarındandır. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlıların işgaline uğrayan, bu arada yakılıp yıkılan Afyon 30 Ağustos 1922 de kurtarıldı. Bugünkü şehir, kurtuluştan sonra, adeta yenibaştan kurulmuştur. Ayrıca Afyonkarahisar bir çok yolun kesişlim noktası olarak günümüzde halen önemini korumakta ve şehir hızla büyümektedir.

Advertisement
Afyon Kalesi

Afyon Kalesi

Kaynak – 2

Anadolu’nun Türkleşmesiyle beraber gerek Selçuklular gerekse Anadolu Selçukluları döneminde artan bir şekilde ağırlığını hissettirmiş, konumu nedeniyle bir ara Anadolu Selçuklu Devleti’nin hazinelerinin emanetçiliğini yapmıştır. Afyonkarahisar, ovasının ortasından gökyüzüne yükselen kalesiyle özdeşleşmiş Karahisarı Sahip adıyla bu dönemde anılır olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Anadolu’ya hakim olmasıyla birlikte Afyonkarahisar, Osmanlı Ordularının Doğu Seferlerine giderken uğrayıp konakladıkları bir merkez olup seferlere tanıklık etmiştir. Afyonkarahisar, Sanayi Devrimiyle birlikte buharlı trenlerin Osmanlı coğrafyasında ilk sirenlerinin duyulduğu yerleşim merkezlerinden birisi olmuş İzmir’den Afyonkarahisar’a uzanan demiryolunun son durağı olup Ege bölgesinin lezzetli ürünlerinin İzmir’e ulaştırılmasında aracılık etmiştir. İstanbul’dan Bağdat’a uzanan bir başka demiryolunun da geçiş güzergahında yer almış iki demiryolu ağını bünyesinde birleştirmesi nedeniyle stratejik önemi daha da artmıştır.

Son derece önemli ve kadim bir kent olan Afyonkarahisar, Birinci Dünya Savaşı’nın acı günlerini daha çok cephelere giden askerlerin trenlerdeki tavırlarıyla hissetmiş onların dertlerine çare olmaya çalışmıştır.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte stratejik önemi bu kez şehrin aleyhine olmuş İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar tarafından kontrol altına alınmıştır. Afyonkarahisar, İngilizlerin istasyonu işgal etmelerini, cephane depolarına el koymalarını, Lise binasını boşalttırmalarının acılarını iliklerinde hissetmiştir. Bu acı günlerde Afyonkarahisar, Fransız işgal kuvvetlerinin yerli Rum ve Ermenilerle bir olup intikam alma girişimlerinin de şahidi olmuştur.

Afyonkarahisar, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini derinden hissetmiş tepkisini ilçe ve köyleriyle bir bütün olarak mitinglerle göstermiştir.

Millî Mücadele’ye olan inancını gür sesiyle haykırmıştır. Afyonkarahisar bu dönemde biraz da isimsiz kahramanların tarih sahnesine çıkmasına ev sahipliği yapmıştır. 23. Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey’in İngilizlerle olan mücadelesini, Bayatlı Arif Bey’in Kuva-yı Milliye’yi oluşturma gayretlerini, İsmail Şükrü Hoca’nın Çelikalay’la gösterdiği direnişi, Koçzâde Mehmet Şükrü Bey’in İkaz Gazetesi’yle verdiği mücadeleyi, Müftü Hüseyin Bayık’ın gönüllere akıttığı morali hayranlıkla izleyip desteklemiştir. Afyonkarahisar, işgalin tüm karanlığıyla çöktüğü o günlerde yolunu bulmaya çalışan sıradan insanları fark etmiş, Emirdağ-Soğukkuyu’dan Palaoğlu Kara Ahmet, Kolonşan’dan Eğri Kafa, Kel Recep’in, Bolvadin’den Mehmet Tabak’ın, Hacı Ata’nın, Tokuşlar’dan Haydar Ağa’nın, Düzağaçlı Hafız Erzincanlı Ahmet’in v. b. isimsiz kahramanların destanlaşmasını izlemiştir.

Afyonkarahisar’ın Tarihi Geçmişi; Yunan işgalini iki defa yaşamış esaretin acısını benliğinde hissetmiş “ellik gavurlarını”, işbirlikçi mutasarrıfları tanımış, Anastas Bey’in, Mahmut Mahir Bey’in yaptıklarını, işgal kuvvetleriyle ortaklıklarına şahit olmuştur. Her gecenin sabahı olduğu gibi Afyonkarahisar da çilesini Büyük Taarruzla doldurmuştur. Afyonkarahisar, Mustafa Kemâl’in “zaferin kilidi” olarak nitelendirdiği Büyük Taarruz’un Kocatepe’den İzmir’e uzanan İstiklâl Yolunun başlangıcını teşkil etmiş, Yunan Ordusunun büyük kısmının yok edildiği Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yolunu açmıştır.

Advertisement


Leave A Reply