Yumuşakçalar Grubu Hayvanların Özellikleri Nelerdir? Örnek Hayvanlar

0
Advertisement

Genellikle suda yaşayan ve yine genellikle kabuklu olan yumuşakçalar grubu hayvanların özellikleri ve yumuşakça hayvanlarına örnekler

Yumuşakçalar dahil olan hayvanların başlıca özelliği, genellikle, sularda yaşamaları, bir de vücutlarının yumuşak olmasıdır. Çoğunda, korunmak için, kabuk bulunur. Üç sınıfa ayrılır:

  1. Kafadanbacaklılar (ahtapot, mürekkep balığı);
  2. Karındanbacaklılar (sümüklüböcek) ;
  3. Yassısolungaçlılar (midye, istiridye).

KAFADAN BACAKLILAR. — Bu sınıfta mürekkep balığı, ahtapot gibi hayvanlar bulunur. Bu hayvanların başlarında sert bir gagayı andıran çeneler vardır. Ayaklar, parçalara ayrılarak, uzantı halini almıştır; üzerlerinde vantuzlar (çekmen) bulunur. Bütün kafadanbacaklılar sularda yaşar. Etçil hayvanlardır. Vücutları, pelte gibi, yarı saydamdır. Vücuda sertlik veren, sırttaki kabuk biçimi kemiktir. Birçok yerlerde etleri için avlanırlar.

KARINDANBACAKLILAR. — Bu sınıfta sümüklü böcek, salyangoz gibi hayvanlar vardır. Karınlarından çember biçimi, etli bir uzantı çıkararak hareket ederler. Başları, dilleri, dişleri vardır.

YASSI SOLUNGAÇLILAR. — Bu takımda midye, istiridye gibi hayvanlar bulunur. Midye kayalara, rıhtım direklerine, gemi diplerine yapışık olarak yaşayan bir deniz hayvanıdır. Vücudu yumurta biçimi, şişkin iki kabuk arasında saklıdır. Bu kabuğun dışı mavimtırak, içi sedef rengindedir. Midyeler, kısa zamanda üreyerek, birbiri üzerine yığılırlar. Böylece, çok geniş alanlara yayılırlar.

ahtapot

Kaynak: pixabay.com

TEHLİKELİ BİR HAYVAN: AHTAPOT

Yumuşakçaları yakından tanımak için bu üç takımdan birer hayvanı daha iyi incelemeden geçirelim. İlk önce, ahtapotu ele alalım. Denizlerde rastladığımız bu hayvanın ufakları zararsızdır ama, iri türleri insanı yakalayıp kollarıyla dolanır, zehrini akıtıp öldürür.

Advertisement

Ahtapotun boyu türüne göre değişir. Okyanuslarda yaşayanları arasında ağırlıkları 25 kiloya varan, yarım metre yüksekliğinde, kollarının arası 2 metreyi bulan ahtapotlar bulunduğu gibi 5 cm. kadar olanları da vardır. Ahtapotun vücudu boş bir çuvala benzer. Bunun üst kısmında ağzı, ağzının çevresinde de üzerleri emici vantuzlar ile kaplı sekiz tane uzun kolu vardır.

Ahtapot, pek derin olmayan kayaların kovuklarına gizlenerek avını bekler. Balıkları, ıstakozları, yengeçleri çok sever. Çok keskin gözleri vardır. Avını görünce, kollarından birini, ya da birkaçını birdenbire uzatır, avını yakalayıp ağzına götürür. Ağzında papağan gagasını andıran kuvvetli çeneleri vardır. Önce tükürük bezlerinden saldığı zehirli salgı ile avını öldürür, sonra da yer.

Ahtapotun salgısı zehirli olduğundan ısırması tehlikelidir. Akdeniz’de, Ege kıyılarında, Marmara’da bile ahtapot bulunur. Akdeniz ülkelerinden kimisinde ahtapot, eti yendiği için, dükkânlarda satılır.

MİDYE NASIL BESLENİR?
midye

Kaynak: pixabay.com

Midyeyi ise hepimiz yeriz. Zararsız, zehirsiz bir hayvancıktır. Midyenin dış kabuğu kireçli bir maddeden yapılmıştır. İki kabuk, kenarlarından, menteşe gibi parçalarla, birbirine bağlıdır. İçerideki iki kas da kabukları birbirine bağlar; kabukların aralanıp kapanmasını sağlar.

Midyenin kabuklarının içinde, ayrıca manto (örtenek) denen yumuşak bir zar da vardır. Manto, altta, üstte olmak üzere, ikişer tanedir. Dıştaki manto kabuklara yapışıktır; salgıladığı bir maddeyle kabuğu meydana getirir. İçteki manto ise, hayvanın vücuduna yapışıktır.

Bu iki mantonun arasında, midyenin solungaçları bulunur. Solungaçlar, yassı birer levha biçimindedir; üzerilerinde küçük tüycükler vardır. Bu tüycükler sürekli olarak kıpırdanır; kıpırdandıkça da, kabuğun üzerindeki delikten içeriye su dolar. Su, bütün vücudu dolaştıktan sonra, alttaki delikten dışarı çıkar. Bu suyun içindeki küçük deniz hayvancıkları midyenin besinidir.

Advertisement

Midyenin ağzı dudak uzantılarının arasındadır. Sindirim sistemi ise, bir mide ile kısacık bir barsak’tır. Hayvanın kalbi iki karıncıktan meydana gelmiştir. Sindirim borusu bu kalbin içinden geçer. Kan ise, solungaçların arasından geçerek, temizlenir. Midyenin etli, yumuşak ayağı bir baltayı andırır. Bu a-yağın salgıladığı bir madde ipliksi u-zantılar meydana getirir. Bu uzantılara bisüs denir. Midye, bu uzantılarla, kayalara, kazıklara tutunur.

BİR MİDYE DÖRTYÜZ BİN YUMURTA YUMURTLAR!

Midyeler yumurtayla ürerler. Dişi midye, yaz ayları içinde, 400.000’e yakın yumurta bırakır. Bunlardan çıkan yavruların büyüklüğü ancak yarım milimetre kadardır. Bunlar, analarının solungaçlarına yapışık olarak yaşarlar. Biraz büyüdükten sonra da, ya analarının kabuğuna, ya da birtakım balıkların solungaçlarına tutunurlar. Bu midye kurtçukları titreyen tüylerle hareket ederler; saydamdırlar. Kabukları da yoktur. Başkalaşım geçirerek, ancak beş yıl sonra, anaları gibi ergin birer midye olurlar.

MİDYE ZEHİRLİ OLABİLİR!

Midye, eti çok sevilen bir deniz hayvanıdır. Yenecek midyelerin lağım ağızlarından, demir, bakır bulunan yerlerden toplanmamış olmasına dikkat etmelidir. Bu gibi yerlerden toplanan midyeler zehirlidir.

SÜMÜKLÜBÖCEĞİN SÜMÜĞÜ NEDİR?

Sümüklüböceği de yiyenler varsa da biz yemeyiz; ondan tiksiniriz bile. Belki de adından dolayı iğreniriz. Ona bahçelerde, tarlalarda rastlarız. Bitkilere zarar verdiği için de sevmeyiz. Gene de, çok bildiğimiz bir hayvan olduğu için yakından bir inceleyelim:

Sümüklüböceğin iki türü vardır. Asıl sümüklüböcek kabuksuzdur. Kabuklusuna — üzerinde kavkı bulunana — salyangoz deriz.

SÜMÜKLÜBÖCEK.

Sırtında kabuğu olmadığı için salyangozdan kolayca ayırt edilir. Ilık ve soğuk bölgelerde, hemen her yerde bulunur, kırlarda otlar arasında yaşar. Vücudu çıplaktır, silindir biçimindedir. Akciğerleriyle solunum yapar.

Sümüklüböcekler bitki, ya da hayvanların kokuşmuş dışkılarını yiyerek beslenirler. Kimisi de sebzelerin yapraklarını yiyerek bahçelere büyük zararlar verirler. Sümüklüböceğin bizim sümüğe benzettiğimiz suyu yürümesini, sürünmesini sağlamak için salgıladığı bir maddedir.

salyangoz

Kaynak: pixabay.com

SALYANGOZ. —

Sırtında bir kabuk (kavkı) vardır. İç organları bu kavkının içindedir. Başı, bacakları ise, kavkının dışında kalır. Salyangoz ot yiyerek beslenir. Ağzının içinde, alt dudağına bağlı üzeri törpü gibi pürtüklü bir dili vardır, bununla otları ufalayarak yutar. Salyangozun alnında ikisi uzun, ikisi kısa dört duyarga bulunur. Uzun duyargaların ucunda gözler, kısa duyargaların ucunda da dokunma organları vardır. Salyangoz, bir tehlikeyle karşılaşınca, bunları bir eldiven parmağı gibi, içeriye çeker.

Salyangozun ayağı geniş, yayvan bir et parçasıdır. Bizim «sümük» dediğimiz o sümüksü, yapışkan madde hayvanın yürümesini, tutunmasını kolaylaştırır. Ayağın üzerini örten deri, kabuğun içine girdikten sonra, kendi üzerine bükülerek, bir örtü meydana getirir. Buna manto (örtenek) denir. Hayvanın kabuğu da bu örteneğin salgısından meydana gelmiştir. Kabuğun kıvrımları arasında bir boşluk vardır. Bu boşluk, akciğer işini görür. Suda yaşayan türlerinde ise, bunlar solungaç biçimini almıştır. Salyangozun yüreği de kabuğun içindedir. Kabuğun en büyük kesimini ise, karaciğer kaplar.

DAKİKADA İKİ METRE YÜRÜR

Salyangoz yumurtayla ürer. Dişi hücreler de, erkek hücreler de aynı hayvanda bulunur. Yalnız, yumurtalar ancak iki ayrı hücrenin birleşmesiyle döllenir. Hayvan toprakta 8-10 cm. kadar bir çukur açar; inci büyüklüğündeki yumurtalarım bunun içine bırakır. Yumurtadan çıkan salyangoz yavruları analarına benzerler. Başlangıçta kabukları yumuşaktır. Sonradan, salgılanan kireçle, sertleşirler.

Salyangoz kuraklıktan çok korkar. Sıcaklarda gizlenerek, güneşten korunmaya çalışır; yalnız geceleri ortaya çıkar. Kışın da, kabuğunun içine çekilip, kış uykusuna yatar. Salyangoz da, kaplumbağa gibi yavaşlığıyla ünlüdür. O kadar yavaş ilerler ki dakikada ancak 2 metre yol alır.

Advertisement
SOLUCAN DERİSİYLE SOLUNUR, DERİSİYLE GÖRÜR!

Hayvanlar dünyasının solucanlar şubesinde yer solucanı, tenya, askarit, sülük, trişin gibi hayvanlar bulunur. Solucanlar, iç iskeletleri, ayakları olmadığı için, dalgalı bir biçimde hareket ederler. Çoğu asalaktır. Vücut yapılarının özelliğine göre, l) Halkalı, 2) Yassı, 3) Yuvarlak Solucanlar olmak üzere üç sınıfa ayrılırlar,

Solucan Türleri ve Özellikleri

Kaynak: pixabay.com

YER SOLUCANI. —

Toprağın içinde yaşayan, ince uzun, yumuşak vücutlu bir hayvandır. Ortasından ikiye kesilirse, her iki parça da tek başına yaşayabilir. Solucanın vücudunda 100-200 halka vardır. Baştaki ve sondaki halkalar, huni biçiminde incelerek son bulurlar. Baş kesimde hayvanın ağzı, son kesimde de anus vardır. Ortaya yakın yerdeki birkaç halka, özellikle yumurtlama sırasında, şişer. Buraya kemer denir.

Hayvanın vücudunu saran deri, hem solunum, hem duyu organı işini görür. Derinin üzeri, çok ince, kireçli bir tabakayla kaplıdır. Derinin üstünde görme duyusu görevini yapan hücreler varsa da, hayvan bunlarla ancak gün ışığını seçebilir. Solucanın derisi sümüksü bir madde salgılar. Bu madde, hayvanın vücudunun sürekli olarak yumuşak, nemli kalmasını sağlar.

Solucan, ıslak toprak üstünde, vücudunu ileri, geri hareket ettirerek, çok yavaş yürür. Vücudundaki halkalar bir kasılır, bir açılır. Böylece, hayvan yer değiştirmiş olur.

SOLUCAN TOPRAK YER

Solucanın ağzında diş yoktur. Sindirim sistemi de bir borudan meydana gelmiştir, Bu boru, ağızdan başlar, yer yer şişkinleşerek, anusta son bulur. Solucan toprak yutarak beslenir, besinini yuttuğu toprağın içindeki bitki artıklarından alır. Nemli toprakların içinde eğri-büğrü yolar açarak, dolaşır. Zora gelmedikçe, topraktan dışarı çıkmaz.

İKİ METRELİK SOLUCANLAR VAR

Solucanların birçok çeşitleri vardır. Bahçelerimizdeki solucanlar, ortalama bir karış boyundadır. Sıcak ülkelerde, boyu 2 metreye yaklaşan çok büyük solucanlar da yaşar.

SOLUCAN NASIL ÜRER?

Solucan yumurtayla ürer. Erkek organ da, dişi organ da aynı hayvanın üzerinde bulunur. Yumurtanın döllenmesi iki hücrenin birleşmesiyle olur. Yumurtalar çıktıktan sonra, hayvanın kemer kesiminden besleyici bir sıvı salgılanır. Yumurtalar bu yapışkan kesime yapışırlar. Solucanların hepsi toprakta yaşamazlar. Sularda yaşayan türleri de vardır. Bunların vücut yapıları az, çok değişiklikler gösterir.

BAŞKA CANLILARIN İÇİNDE YAŞAYAN HAYVAN: TENYA

Solucanlar sınıfının bir başka üyesi de, tenya’dır. Buna şerit de denir. Tenya asalak bir hayvandır. İnsanların, hayvanların bağırsaklarında yaşar. Vücudu üç bölümden meydana gelmiştir: Baş, boyun, halkalar. Tenyanın başında çekmenler bulunur. Bunlar, hayvanın barsak çeperlerine tutunmasını sağlar. Boyun, başla halkalar birbirine bağlar. Halkalar boyundan doğar; biçimleri ya kare, ya da dikdörtgendir; sayıları da, tenyanın yaşına göre, birkaç taneden birkaç bine kadar değişir.

tenya

Kaynak: pixabay.com

Tenya iki cinslidir; yani, her halkada hem erkeklik, hem de dişilik organları bulunur, Halkalar boyundan kuyruğa doğru sıralanmıştır; boyna en yakın halkalar, en genç halkalardır. Halkalar, iyice geliştikten sonra, birer birer, ya da birkaçı bir arada, dışkıyla vücuttan dışarı çıkarlar. Bunlar dışarda parçalanınca, içlerindeki yumurtalar çevreye saçılır.

BİZİ İÇİMİZDEN KEMİREBİLECEK DÜŞMANLAR

Bu yumurtaları herhangi bir hayvan, ya da insan yutunca, yumurtalar barsak çeperlerinden kana, dokuların arasına geçerler; beğendikleri bir yerde bir kesecik meydana getirirler. Bu keseciğin içinde, ya bir, ya da birkaç tane baş taşıyan tenya kurtçuğu gelişmeye başlar. Ergin hale gelmiş şeritler insanın bağırsaklarına yerleşirler; buradaki besinlerle geçinirler. İnsan vücudunda yaşayabilen 30’u aşkın tenya şeridi vardır. En önemlileri sığır şeridi, domuz şeridi, köpek şeridi’dir.

İYİ PİŞMEMİŞ ETTEN SAKININ!

İyi pişmemiş, ya da çiğ sığır eti yiyenlerde, kurtçuklar barsakta gelişerek, tenyayı meydana getirirler. Sarsaklarında sığır tenyası bulunan insanlarda çeşitli bozukluklar olur: tştah bozukluğu, karın ağrısı, bulantı, kusma, peklik, ya da sürgün, apandisit, tat alma bozukluğu, kulak uğultusu, kansızlık gibi.

Advertisement
KÖPEKLERİ OKŞADIKTAN SONRA ELLERİNİZİ İYİCE YIKAYIN

KÖPEK ŞERİDİ. — Boyu 1,5-6 milimetredir. 3-4 halkası vardır. En ufak şeritlerden biridir. Köpek, çakal, kurt gibi hayvanların ince barsaklarında yaşar. Yumurtaları, köpeğin dışkısıyla dışarı atılır. însan bu yumurtaları yutarsa, kurtçuk mideden bağırsaklara, oradan da karaciğere, kalbe, akciğere, daha başka organlara gider. Yerleştiği yerde bir torba haline gelir; yavaş yavaş büyümeye başlar.

Tenyalar sığır, domuz gibi hayvanların etinden geçebileceği için, bu etleri iyice pişirmeden yememelidir. Köpekleri okşadıktan sonra da, elleri hemen yıkamalıdır.


Leave A Reply