1. İbrahim (Deli İbrahim) Kimdir? 1. İbrahim Dönemi Önemli Olayları

12
Advertisement

Sultan 1. İbrahim (Deli İbrahim) Kimdir? 1. İbrahim hayatı, biyografisi, 1. İbrahim dönemi önemli olayları hakkında bilgi.

İBRAHİM I. (1615-1648)

Osmanoğulları’ndan 18. padişahı ve 10. İslâm halifesidir. Sultan Ahmet’ le Kösem Mahpeyker Sultan‘ın ,küçük oğludur, 5 kasım 1615’te İstanbul’da Tersane Saray-ı Hümayunu’nda Sultan doğdu. Ana – baba öz kardeşi IV. Sultan Murat‘ın 17 şubat 1638 tarihinden beri veliahdı’ oldu. 8 şubat 1640′ ta IV. Murat‘ın beklenmeyen ölümü üzerine, daha 24 yaşındayken, dünyanın en büyük devletinin başına geçti.

Sultan İbrahim şehzadeliğinde, yıllarca cellat bekleme kabusu içinde yaşadığından sinirleri bozuktu; daimi bir baş ve vücut ağrısından şikayet ederdi. Kendisini tahta davet edenleri: «Bana taht-u saltanat gerekmez; karındaşım sağ olsun; benden ne istersiz?» diye karşıladı; hileyle idam edileceğini sanarak dairesini kilitledi. Annesinin zoru ile, dairesinden çıkarıldı; imparatorlukta titretmedik yürek bırakmayan ağabeysinin öldüğüne ancak cenazesini gördükten sonra inandı.

Osmanlı Sultanı I. İbrahim (Deli İbrahim) Hayatı ve Dönemi Hakkında Bilgi

Osmanlı Sultanı I. İbrahim (Deli İbrahim)

İbrahim Deli Değildi

Sultan İbrahim’in «deli» olduğunun aslı yoktur; sonradan uydurulmuştur. Aleyhindeki şeylerin büyük kısmı da amansız düşmanı Şeyhülislâm Karaçelebizade Abdülâziz Efendi tarafından uydurulmuştur, bu tarihçinin «Ravzatu’l – Ebrâr» adındaki eseri, sonradan Sultan İbrahim hakkında yazılan bütün kitaplara kaynak olmuştur. Bütün toyluğuna, öteki Osmanlı şehzadeleri içinde istisna teşkil edecek derecede az okumuş olmasına rağmen,. Sultan İbrahim, ilk yıllarda devlet işleriyle samimiyetle uğraştı.

Yalnız, sonradan değersiz vezirler hükümdarı baştan çıkardılar. İbrahim de az zamanda kendini muvazenesiz emirler vermenin zevkine kaptırdı. Padişahın bu durumu etrafını saranlar tarafından gittikçe körüklendi. Hükümdara imparatorluğun gerçek durumu bile söylenmiyordu. Öte yandan, annesi Kösem Valide Sultan da devlet işlerinde kötü bir rol oynamakta devam etmiş, Sultan İbrahim, ağabeysi IV. Murat gibi annesini de sarayında hapsetmek zorunda kalmıştı. Ancak buna dayanamayan Valide-Sultan, oğlunu öldürtmeyi göze alarak, iktidara yükselmenin çaresini bulmuştu.

Girit Seferi

8,5 yıl süren böyle bir saltanat buhranı sırasında en önemli dış mesele Girit Savaşı’ dır. Girit, Venedik Cumhuriyeti’nin elinde kalmış açık denizdeki son parça idi. 1644 temmuzunda, Mısır’a giden bir Türk yolcu gemisini, Girit açıklarında, Malta Şövalyeleri’nin 6 savaş gemisi zaptetti. Gemide Mekke kadısı ile eski darüssaade ağası (saray nazırı), çok kıymetli mallar, atlar, köleler, mücevherler bulunuyordu. Darüssaade Ağası, korsanlarla vuruşarak şehit oldu. Türkler’den alınan ganimetleri korsanlar Girit’e çıkarıp Hanya şehrinde sattılar. Satılan mallardan Türk atlarını gören bir rahip: «Ada’ya Türk atının ayağının basması hayır alâmeti değildir» demiş, Rodos ile Kıbrıs’ın da böyle bir uğursuzluktan dolayı Türkler’in eline geçtiğini söylemiştir.

Advertisement

Bu olay İstanbul’da çok kötü karşılandı. Venedik’in İstanbul elçisi çağırıldı; Türk mallarının nasıl Girit’te satılıp vergi alındığı soruldu; Yedikule’ye gönderilip hapsedildi, Venedik’le siyasi münasebetler kesildi. Kışın tersanede donanma hazırlıkları yapıldı; Sultan İbrahim her gün tersaneye gidip işlere baktı.

30 nisan 1645’te Donanmay-ı Hümayun, kaptan-ı derya Yusuf Paşa’nın başkomutanlığında İstanbul’dan yola çıktı. Bütün dünya seferin Malta’ya olduğunu sanıyordu. İstanbul’daki bütün elçiler hükümetlerine bu şekilde bilgi vermişlerdi. Seferin Malta’ya olmadığını Türk devlet adamları arasında bile ancak birkaç kişi biliyordu. 106 savaş, 300 nakliye gemisinden kurulmuş Girit fethiyle ödevli donanmada bile bîr tek kişi, Kaptan-ı Derya, seferin Girit’e olduğundan haberdardı. Donanma yola çıktıktan 1 ay 21 gün sonra Yusuf Paşa, amiralleri gemisine çağırarak padişah’ın mühürlü hatt-ı hümayununu açıp okudu, seferin nereye olduğu anlaşıldı.

Sultan İbrahim

Sultan İbrahim

Girit Fethinin Önemi

24 haziranda Türk askeri, Girit’e çıktı. Ertesi gün Hanya şehri kuşatıldı. 12 temmuzda Cezayir Beylerbeyi’nin gönderdiği 20 parçalık bir Türk filosu da geldi. 19 ağustosta Hanya kalesi düştü. Katolik Venedik’in zulmünden, pek ağır vergilerden bunalan Ortodoks Rumlar, Türkler’i büyük sevinçle karşıladılar. Girit’in fethi esasen çok gecikmişti; böylece, bütün Rum kavminin Türk idaresi altında birleştirilmesi de tamamlanmış olacaktı.

21 ekimde donanma Girit’ten ayrıldı. Hanya’da çok kuvvetli bir garnizon bırakıldı. 2 şubat 1646’dan başlıyarak 2. vezir Gazi Deli Hüseyin Paşa Girit başkomutanlığına getirildi (Hüseyin Paşa). 15 kasım 1646’da Resmo kalesi de düştü, 7 temmuz 1647’de adanın Türkler’in eline geçmemiş tek önemli mevkii olarak Kandiye kaldı. Son derecede berkitilmiş olan bu kalenin çeyrek yüzyıl sürecek olan kuşatmasına başlandı.

Almanya Boyun Eğiyor

Öte yandan, Almanya ile sınır vuruşmaları devam ediyor, bu vuruşmalar eninde sonunda yeni bir savaşa yol açacak gibi görünüyordu. Şeydi Paşa, Tata, Papa, Wessprim, Uyvar, Komorn ve Yanıkkale (Raab) gibi Slovakya kalelerini, Viyana’nın burnunun dibindeki yerleri vuruyordu. 1641 yazında akıncılar Aşağı Stirya’yı taradılar; Ratisbon’a (Bavyera’ya) kadar Tuna vadisini aştılar; Aşağı Bavyera ile Yukarı Tuna’yı geçtiler. Ratisbon yakınındaki bazı kasabalar, yani Almanya’nın tam göbeği, memleketlerinin yanıp yıkılmaması için, Türk egemenliğini kabul ettiklerini bildirdiler.

Bu durum, Alman imparatorluğu’nun ne derece güçsüz olduğunu gösterir. Bu korkunç seferin sebebini soran Alman elçisi Schmid’e Sadrâzam Kara Mustafa Paşa’nın verdiği, güya özür dileme makamındaki, şu cevap ünlüdür; «Olan olmuş!».

Advertisement

Kanije Beylerbeyi Sokulluzade Hasan Paşa da Raab vâdisinin Türk toprağı olduğunu ilan etti; bu vadideki Almanya’ya ait olması gereken kasabalara büyüklüklerine göre vergi takdir etti, gönderilmezse kendisi gelip alacağını bildirdi. 1642 yazında Kaptan-ı Derya Küçük Piyale Paşa, İtalya’nın Calabria kıyılarını (İtalyan çizmesinin burnunu) yakıp yıktı. 1645’te 120 kişilik bir Türk elçilik heyeti Viyana’ya gitti; İmparatorla görüşüp 8 ağustos 1645 Türk-Alman dostluk antlaşması (Viyana Antlaşması) nı imzaladı. Avrupa kahveyi ilk defa bu Türk elcilik heyetinden görüp öğrendi.

Rusya’ya Karşı

Rusya ile siyasi münasebetler de Türk tehdidi altında devam ediyor, Ruslar’ın mümkün oldtığu kadar Ukrayna ve Lehistan’a inmemesine çalışılıyordu. Sultan İbrahim, yeni Çar Aleksey’e gönderdiği name-i hümayunda şöyle diyordu :

— «Kırım Hanı’na kadimden Moskof Çarları taraflarından gönderilen vergileri, mûtâd üzre, vakt-u zamaniyle irsal eyliyesiz».

Rusya’nın genişlemesine engel olabilmek için, İstanbul’dan her zaman Kırım Hanı’na Rusya’yı sıkıştırmak emirleri gönderiliyordu. Hatta Rus tahtına hak iddia eden biri İstanbul’a çağrılıp kendisiyle Kazan ve Astırhan’ı Osmanlı’ya vermek üzere anlaşıldı. Gürcistan’da sadrazam Salih Paşazade Erzurum Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın komutasında gönderilen ordu ile Türk egemenliği berkitildi.

İbrahim’in Tahttan İndirilmesi

6 ağustos 1648 akşamı vezir-i âzam Damat Ahmet Paşa, Topkapısı’ndaki sarayında bir ziyafet verdi. Davetliler arasında Yeniçeri Ocağının zorbalıkları ile tanınmış generalleri bulunuyordu. Vezir-i âzamin maksadı, ziyafetten sonra sarhoş olacak olan bu zorbaları temizlemekti.

Bunu haber alan ağalar, o gece ziyafetin ortasında sıvışıverdiler. Yeniçeri Ocağı’nı o gece içinde ayağa kaldırdılar. İsyan tamamen Vezir-i âzam’a karşıydı ama, araya bazı ihtirasların girmesi, eğer Sultan İbrahim yerinde kalırsa bu hareketi zorbaların yanında bırakmıyacağı korkusu, padişahın tahttan indirilmesine yol açtı. Esasen Sultan İbrahim’ in tahttan indirilmesini istiyen bir fırka vardı. Bu fırka, padişahın nüfuzunu kırmak için devlet aleyhinde Anadolu’da isyan bile çıkartmış, fakat isyan bastırılmıştı.

Niçin Öldürüldü

Padişahın tahttan indirilmesinden sonra, Yeniçeriler’den nefret eden İstanbul halkı ayaklandı.

— «Padişahımız uğruna kırılıp gene İbrahim Han’ı padişah ederiz!» diyerek, büyük gösterilerde bulundu. Bunun üzerine, padişah yeniden tahta çıktığı takdirde başlarından korkan ihtilâlciler, aralarında Kösem Valide Sultan ve müstakbel şeyhülislâm Abdülâziz Efendi ele bulunduğu halde, Sultan İbrahim’ in öldürülmesine karar verdiler. Nihayet yeniçerilerin ileri gelenleri kazan kaldırarak Padişahın damadı olan sadrazam Hezarpare Ahmet Paşa’yı parçalayarak öldürdüler.

Sultan İbrahim’i de tahttan indirip yerine yedi yaşındaki oğlu IV. Mehmet‘i geçirdiler. Taş bir odaya kapatılan İbrahim’in bağırıp çağırmasından yeni bir ihtilâle yol açmasın diye, on gün sonra, 18 ağustos 1648’de, 33 yaşındaki padişahı devrin meşhur cellâdı Kara Ali’ye boğdurtarak öldürttüler. Devletin idaresi zorbaların eline geçti. Osmanlı tarihinde «Ağalar Saltanatı» denen uğursuz, karanlık devir başladı.

Sultan İbrahim, Osmanoğulları’nın en silik bir iki simasından biridir. Çok güç şartların, çürümüş bîr merkezi idarenin hükümdarıydı. IV. Murat‘ın tamamen düzen verdiği imparatorluk mekanizması onun zamanında gene bozuldu, Köprülüler’in büyük ıslahatına kadar öyle kaldı.

Sultan İbrahim, Ayasofya avlusundaki türbesinde gömülüdür. Kendisinden sonra 3 oğlu, birbiri ardı sıra padişah oldu: IV. Mehmet (saltanatı 1648-1687), II. Süleyman (s. 1687-1691 ),II. Ahmet (s. 1691-1695). Küçük oğlu Şehzade Selim, 1669 ekiminde 26 yaşında öldü. İbrahim’in 6 kızı, çeşitli vezirlerle evlendirildi.

Advertisement


12 yorum

  1. Murat Kılıç on

    Ona yapılan psikolojik baskı sana yapılsa kimbşlşr nasıl zor deli olurdun. Ayrıca yazıyı okumuş ama anlamazmışsın belliki. Padişah deli değil düşmanları tarafından deli ilan edilmiş. Okuda cehaletin azalsın.

  2. İbrahim padişah bir deha idi. Az okumasına rağmen gayet önemli işler yapmıştır. Devleti zayıflatan yeniçeri ağalarıdır. 4.Murat gibi önlemler alınsaydı bunlar da olmayabilirdi. Ruhu şad olsun.

    • Yeniceri ocağıyla ne alakası var ki bütün suc kösem sultanın sonucta evlat katili Yeniceriler osmanlının kalbidir. Tarihi iyi okuyun lütfen.

  3. Padişahlık filmlerde izlediğimiz gibi değil kelle koltuktaymış padişah olcama tuvaletci olurum daha iyi beni öldürüp kimse elini kirletmez bari

  4. Dursun fakih on

    Osmanlı devleti islam devleti değildi zorba ve hak yiyen bir devleti. Bunu devşirme sistemine ve hatem sistemine bakarak anlayabilirsiniz.

  5. 1. İBRAHİM ABİSİNİN ONU ÖLDÜRECEGİNİ DÜŞÜNDÜGÜNDEN DOLAYI KENDİNİ ODASINA KİLİTLEMİŞTİR.O ODADA CELLATLARIN KENDİSİNİ ÖLDÜRECEGİNİ DÜŞÜNEREK ŞİZOFRENE BAGLAMIŞTIR.VE KENDİSİNE BİR HAYALİ ARKADAŞ EDİNMİŞTİR.

    DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN M.TURHAN TAN IN CİNCİ HOCA ADLI KİTABINI OKUYABİLİRSİNİZ

Leave A Reply