Advertisement
Şaşırmak, şaşkınlık ile ilgili deyimler nelerdir? Bu deyimlerin açıklamaları ve anlamları. Şaşırmak hakkında deyimler ve açıklamaları.
Şaşırmak İle İlgili Deyimler
- ***aklını şaşırmak
yerinde olmayan bir iş yapmak, yersiz düşünmek: Bu kadar genç bir kızla evlenmek için Şakir amca aklını şaşırdı herhâlde. -P. Safa. - ***beşer şaşar
insan her zaman yanılabilir anlamında kullanılan bir söz. - ***bildiğinden şaşmamak (kalmamak)
hiçbir etkiye aldırış etmeyerek doğru bildiği davranışı sürdürmek. - ***(birini) şaşkına çevirmek
şaşırtmak: Bir mektupla kadınlarınız sizi şaşkına çeviriyorlar. -M. Ş. Esendal. - ***(birinin) tebdili şaşmak
ne yapacağını bilememek, telaşa kapılmak: Haydar’ın kılıcını görenin tebdili şaşar. -Y. Kemal. - ***doğru bildiği yoldan ayrılmamak (şaşmamak)
her ne olursa olsun inandığı ilkelere bağlı kalmak: Bunları asla yapmayacağımı biliyorsun, su testisi su yolunda kırılır; ben doğru bildiğim yoldan ayrılmayacağım. -H. Topuz. - ***endazeyi şaşırmak
ne yapacağına karar verememek, eli ayağı dolaşmak: Biri bu konuda damarına basınca endazeyi şaşırıyor, kendine hükmedemiyordu. -N. Araz. - ***feleğini şaşırmak
argo ummadığı bir durumda kalmak, şaşkınlık içine düşmek: Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır. -S. Birsel. - ***hangi peygambere kulluk edeceğini şaşırmak
kimin sözünü yerine getireceğini bilemeyerek şaşkınlık içinde kalmak.
***lafını şaşırmak
ne diyeceğini bilememek, şaşırarak başka şeyler söylemek.
- ***neye uğradığını bilememek (anlamamak, şaşırmak)
ansızın üzücü, sıkıcı, neşeli, güzel veya hoş bir durumla karşılaşmak: Martı gibi, şiirli duygu dolu bir oyunla karşılaşınca neye uğradığını şaşırır. -N. Cumalı. - ***pusulayı şaşırmak
1) güç bir duruma düşerek ne yapacağını bilememek: Aramızda bir profesör, bir de doçent vardı, hepimiz çoktan pusulayı şaşırmıştık. -B. R. Eyuboğlu. 2) doğru tutum ve davranıştan ayrılmak. - ***şaşırıp kalmak
çok şaşırmak, büyük bir şaşkınlığa düşmek: Beni ilk defa dersler dışında konuşup gülerken görüyor, şaşırıp kalıyorlardı. -A. Kutlu. - ***yolu (yolunu) şaşırmak
yanlış yola sapmak: Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım. -Halikarnas Balıkçısı. - ***ağzı açık (bir karış açık) kalmak
çok şaşırmak, şaşakalmak: Başımı kaldırıp yukarı bakınca şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor. -A. Ümit. - ***ağzı açık kalmak
şaşırmak: Dillere destan İstanbul nezaketini o evde gördüm, ağzım açık kaldı. -A. Kutlu. - ***aklı başından gitmek
çok sevinçten veya çok korkudan ne yapacağını şaşırmak: El âlemin çocuklarının tek evladını paraladıklarını düşündükçe aklı başından gidiyordu. -E. Şafak.
***aklı durmak
düşünemez bir duruma gelmek, şaşırmak.
- ***aklı gitmek
1) şaşırmak, korkmak; 2) çok beğenmek, bayılmak: Leman’ın aklı gitti bu anda sinemaya. -N. Hikmet. - ***aklı karışmak
ne yapacağını bilememek, şaşırmak, bocalamak. - ***başı dönmek
1) insana, eşyanın dönmesi, ayağının altından yerin çekilmesi vb. bir duygu gelmek: Cümle kapısının önüne geldiği zaman başının dönmeye başladığını hissetti. -P. Safa. 2) sıkıntı yaratan bir durum karşısında bunalmak; 3) görkemli bir şey karşısında şaşırmak; 4) para veya makam sebebiyle şaşırıp şımarmak. - ***bir hoş olmak
1) şaşırmak; 2) hüzünlenmek. - ***(birinin) sinirleri altüst olmak
sinirleri bozulmak, sinirlenip ne yapacağını şaşırmak. - ***eli ayağı (ayağına) dolaşmak
şaşırmak, telaşlanmak:Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır. -A. İlhan. Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı.-E. Şafak. - ***eşekten düşmüş karpuza (düşmüşe) dönmek
argo 1) çok şaşırmak, donup kalmak; 2) kötü bir duruma düşmek: Bunlar ezberlerindeki mânileri söylerler, dağarcıklarında mâni kalmayınca da eşekten düşmüş karpuza dönerler. -S. Birsel.
***feleği şaşmak
argo feleğini şaşırmak.
- ***garibine gitmek
yadırgamak, şaşırmak: Frankfurt caddelerinde en çok garibime giden insan, dilencisi olmuştur. -A. Haşim. - ***gözlerine inanamamak
hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaşırmak. - ***hayrete (hayretlere) düşmek
şaşakalmak, şaşırmak: Vaktiyle Göksel bile bu soğukkanlılığım karşısında hayrete düşmüştü. -N. Hikmet. - ***hayrette (hayretler içinde) kalmak
şaşakalmak, şaşırmak: İşin evveliyatını bilmeyen ırgatlar bu tariften bir şey anlayamamış, hayrette kalmışlardı. -H. Taner. - ***hayretten donakalmak
çok şaşırmak, inanamamak. - ***iki arada kalmak
birbirine karşıt iki kişi arasında ne yapacağını bilemeyerek şaşırmak. - ***kanı donmak (çekilmek)
donakalmak, çok şaşırmak. - ***küçük dilini yutmak
şaşırmak, donakalmak: Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı. -Y. K. Karaosmanoğlu. - ***ne olduğunu bilememek
şaşırmak, aklı başından gitmek. - ***sudan çıkmış balığa dönmek
herhangi bir sebeple ne yapacağını bilememek, çok şaşırmak: Yaşama adım attılar mı sudan çıkmış balığa dönerler. Ya yetenekleri değerlendirilmezse bu yeni çevrede? Ya saygı görmezlerse? -T. Uyar. - ***zihni bulanmak (karışmak)
1) düşünürken olaylar arasındaki bağlantıyı yitirmek; 2) ne yapacağını şaşırmak: Duvar saatine bakmayı akıl ettiğinde ise zihni adamakıllı bulandı. -İ. O. Anar.