Osmanlı Maliye Teşkilatı Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Osmanlı Maliye teşkilatı hakkında bilgiler. Alınan vergiler nelerdir ve özellikleri nedir? Osmanlı Devletinin maliye politikaları hakkında bilgiler.

MALİYE TEŞKİLÂTI

Fatih döneminde biri Rumeli’de (başdefterdar) diğeri Anadolu’da olmak üzere iki defterdar görevlendirildi.

Defterdara bağlı dairelerde gelir ve gider kayıtları tutulur, bütçe hazırlanır ve harcamalar denetlenirdi. Ayrıca liman ve iskelelerin gümrük işlemleri; altın, gümüş ve bakır madenlerinin işletilmesi ile tuz, sabun, tütün gibi devlet tekellerinin işletilmesi de defterdarlığa aitti.

Osmanlılar, fethettikleri yerlerde düzenli bir maliye teşkilatı kurmuşlardır.

Vergilerle ilgili işlemlere tahrir, bu işlerinde görevli kişilere tahrir emini denirdi.

Advertisement

Devlet gelirlerinin toplandığı hazine,

a. Hazine-i Amire (devlet hazinesi)

b. Hazine-i Has (padişaha ait hazine)

diye iki kısma ayrılıyordu.

VERGİLER

Osmanlı vergilerini,

Advertisement

• şeriat yasalarında belirtilenlerle,

• hükümdarın kendi yasama hakkını kullanarak koyduğu

vergiler oluşturuyordu.

1. Şer’i Vergiler (Tekâlif-i Şerîyye)

a. Aşar (Öşür) Vergisi : Aşar, anlamı “onda bir” olan “öşr” sözcüğünün çoğuludur. Toprak ürünlerinin onda birinin alınmasını emreden şer’i vergiydi. Müslümanlardan alınırdı.

b. Cizye (Baş Vergisi) : Müslüman olmayan tebaadan alman vergiydi. Din adamları, kadınlar ve çocuklar cizye yükümlüsü değildi. Islahat Fermanı’yla bu vergi kaldırıldı.

c. Haraç : Müslüman olmayanların toprak ürünlerinden alman vergiydi. Bu vergi, Müslümanlardan alman öşür ve çift vergisinin karşılığıydı.

d. Maden Vergisi : Özel mülkiyette olan madenlerden üretimin beşte biri, maden vergisi olarak alınırdı.

Gümrük vergileri, ganimetlerin beşte biri ile ormanlardan elde edilen gelirler de şeri vergiler kapsamındaydı.

2. Örfî Vergiler (Tekâlif i Örfiyye)

Zanaatkâr, tüccar ve imalatçılardan, ruhsat ve düzenleme sürecinin bir karşılığı olarak alman vergiydi. Damga, tartı, ölçü, pazar, panayır işlemlerinden alınırdı.

Advertisement

1. Olağanüstü durumlarda alman avarız vergisi,

2. Bağlı beylik ve devletlerden alman vergiler

3. Yapılan işler için alman harçlar (rüsum) bu gruba girerdi.

Padişah, bu gelir kaynaklarından bazılarını kişilere mülk olarak ya da askeri ve idari görevler karşılığı verebilirdi.

İltizam sistemi gereğince devlet, vergi toplama hakkını kişilere satabilirdi. Mültezim denilen bu kişiler her yıl hazineye belli bir vergi öderler, buna karşılık vergisini toplama hakkını satm aldıkları bölge ya da yörelerin vergilerini kendi hesaplarına toplarlardı.

Mültezimler iltizam konusu geliri, devlet güçlerine dayanarak toplarlar, ödediklerinin fazlası, kendilerinin kazancı olurdu.

Devletin Giderleri

a. Ordu ve donanmadakilerin aylıkları ile devlet memurlarına verilen maaşlar

b. Cülüs bahşişleri

c. Bayındırlık hizmetleri

d. Tersane, ordu, donanma giderleri vb.

Advertisement

PARA

ilk Osmanlı parası Osman Bey zamanında basüdı. Bu dönemde basılan para akçe adı verilen gümüş sikkelerdi, ilk altın para Fatih devrinde basıldı.

Kaime denilen ilk kağıt para, Abdülme-cit zamanında basılmıştır (1840). Paralar şimdiki gibi darphane denilen yerlerde basılırdı.

Değer kaybına uğraması sonucu, zaman zaman değeri düşük madenlerden basılmış paralar piyasaya sürülmüştür.

Devlet bütçesi XVII. Yüzyıldan sonra açık vermeye başlamıştır.

Bütçenin Açık Verme Nedenleri

a. Sık sık padişah değişimi sonucu verilen cülüs bahşişleri

b. Toprak düzeninin bozulması ile üretimin ve üretim gelirlerinin azalması

c. Savaşların yenilgi ile sonuçlanması sonucu büyük maddî kayıplar olması, bağlı beylik ve hükümetlerden vergi alınamaması, ganimet gelirinin azalması

Tarhuncu Ahmet Paşa ve Köprülüler malî ıslahatlar yapmış; ancak başarılı olamamışlardır.

II. Viyana Kuşatması’ndan sonra bütçe açığı daha da artmıştır.

Advertisement

• XVIII. Yüzyılda, Amcazade Hüseyin Paşa’nın gelir-gideri denkleştirme çabası

• III. Ahmet’in yurt dışına gümüş ve altın çıkarma yasağına rağmen maliye düzelmedi.

XIX. Yüzyılda maliye tamamen bozuldu.

Kırım Savaşı sırasında Abdülmecit, ilk kez Avrupa’dan borç para almıştır.

II. Abdülhamit zamanında alacaklılar, Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) idaresini kurarak devletin sağlam gelir kaynaklarına el koymuşlardır.

Dış borçlar Lozan Antlaşması’yla belli bir ödeme düzenine bağlanmış ve Türkiye bu borçları 1950’li yıllara kadar ödemek zorunda kalmıştır.


Leave A Reply