Alexander von Humboldt Kimdir? Hayatı, Seyahatleri ve Çalışmaları

0
Advertisement

Alexander von Humboldt kimdir ve ne yapmıştır? Alexander von Humboldt hayatı, bilimsel çalışmaları, keşifleri ve gezileri ile ilgili bilgi.

Alexander von Humboldt Kimdir? Hayatı, Seyahatleri ve Çalışmaları

Alexander von Humboldt Hayatı

Alexander von Humboldt; (d. 14 Eylül 1769, Berlin – ö. 6 Mayıs 1859, Berlin), fiziksel coğrafya ve biyocoğrafyanın klasik döneminin (bugün bu bilim dalları yer bilimleri ile ekolojinin kapsamı içindedir) önde gelen bilim adamlarından Alman doğabilimci ve kâşiftir. Kosmos (Evren) adlı yapıtıyla bilimin geniş halk kitleleri arasında yaygınlaşmasına önemli katkıda bulunmuştur. Güney Amerika’nın batı kıyısı açıklarındaki Humboldt Akıntısı (bugün Peru Akıntısı) adını ondan almıştır.

Gençliği.

Humboldt, II. Friedrich’in (Büyük) ordusunda görev yapan bir subayın oğluydu. Annesi, XIV. Louis’nin 1685’te Huguenot’ların (Fransız Protestanları) dinsel özgürlüklerini kaldırması üzerine Fransa’yı terk eden bir aileden geliyordu. Alexander ve kardeşi Wilhelm’i, babalarının 1779’da ölmesinden sonra, katı bir Kalvenci ve sert bir kadın olan anneleri yetiştirdi. Yüksek kamu görevlerine gelmelerini istediği için onlara klasik kültür, yabancı dil ve matematiğin yanı sıra siyasal tarih ve ekonomi dersleri de aldırdı. Sık sık hastalanan bir çocuk olan Alexander, başlangıçta tembel bir öğrenciydi. Oldukça huzursuz olduğu bu dönemde orduya katılmayı düşünüyor, dersleri de ancak ailesinin baskısıyla izliyordu. 1787’de Frankfurt an der Oder Üniversitesi’nde bir yıl iktisat okudu, ertesi yıl Berlin’e geçerek bir süre mühendislik öğrenimi gördü. Bu sırada botaniğe karşı büyük bir ilgi duymaya başladı. Çevreden bitki örnekleri topladı ve bunları sınıflandırmayı öğrendi. Ama Brandenburg bölgesinin bitki örtüsü tutkulu bir botanikçiyi doyurucu çeşitlilikte değildi; Humboldt Avrupa dışındaki ülkelere geziler yapmayı düşlemeye başladı.

Eğitimi

1789-90 yıllarında Göttingen Üniversitesi’nde mineraloji ve jeoloji dersleri aldıktan sonra bu alanlarda daha kapsamlı bir öğrenim görmeye karar verdi ve bu amaçla Freiberg’deki Madencilik Okulu’na yazıldı. 1766’da kurulmuş olan bu okul, kendi alanındaki ilk kurumdu ve henüz çok yeni olmasına karşın uluslararası bir ün kazanmıştı. Humboldt burada, şaşılacak derecedeki güçlü belleğinin ve bilgiye karşı duyduğu sonsuz açlığın desteğiyle inanılmaz bir çalışma temposuna girdi. Yaşamı boyunca sürdüreceği bilimsel gezilere de bu dönemde başladı; 1790’da Hollanda, İngiltere ve Fransa’yı dolaştı.

İki yıllık yoğun bir öğrenimden sonra 1792’de diploma almadan Freiberg’den ayrıldı. Bir ay sonra, Prusya Madencilik Dairesi’nce Ansbach-Bayreuth bölgesinde, Fichtel Dağlarındaki maden ocaklarında görevlendirildi. Burada bir güvenlik lambası geliştirdi ve kendi parasal kaynaklarıyla genç madenciler için bir teknik okul kurdu. Ama gene de, madenciliği kendisi için bir meslek olarak düşünmüyordu.

Advertisement
Alexander von Humboldt

Kaynak : wikipedia.org

Güney Amerika gezisi.

Humboldt, yaşamındaki gerçek amacın bilimsel keşifler olduğuna karar vermişti. Bu nedenle jeodezik, meteorolojik ve jeomagnetik ölçümler konusunda kapsamlı bilgi edinmek için 1797’de görevinden ayrıldı. İspanya hükümetine başvurarak Orta ve Güney Amerika’daki İspanyol kolonilerini gezmek için izin aldı. Fransız botanikçi Aimé Bonpland ile birlikte 1799-1804 arasında Orta ve Güney Amerika’nın çeşitli bölgelerini dolaştı.

İki bilim adamı Orinoco ve Casiquiare ırmaklarının yataklarını izleyerek, Casiquiare ile geniş Amazon ve Orinoco ırmak sistemleri arasında bağlantı bulunduğunu ortaya çıkardılar.

Kısa bir süre Küba’da kaldıktan sonra, And Dağlarında kapsamlı bir araştırma yapmak üzere Güney Amerika’ya dönen iki bilim adamı, Bogota’dan Peru’daki Trujillo’ ya kadar bu dağların sarp ve kayalık tepelerini yürüyerek geçtiler (izledikleri rotadan bugün Pan-Amerikan Karayolu geçmektedir). Birçok doruğa tırmandılar, bu arada Ekvador’da Quito çevresindeki yanardağları incelediler. Humboldt 6.265 m yüksekliğindeki Chimborazo Doruğunun 5.876. m’sine ulaşmayı başardı. Bu arada şiddetli dağ tutmasına (yükselti hastalığı) yakalandılar. Ama Humboldt, hastalığından da bir buluş çıkararak dağ tutmasının, aşırı yüksekliklerdeki düşük basınçlı havada oksijen miktarının az olmasından kaynaklandığını saptadı. Ayrıca, Güney Amerika’nın batı kıyısı açıklarındaki okyanus akıntısını (Peru Akıntısı) inceledi. Sonunda iki bilim adamı yorgun ve bitkin düşmüş olarak Quito’ya ulaştılar.

1803 ilkbaharında Humboldt ve Bonpland, Guayaquil’den Meksika’daki Acapulco’ya doğru denize açıldılar. Gezilerinin son bölümünü Acapulco’da, İspanyol kolonileri arasında en gelişkin ve uygarlaşmış olan topluluğu yakından inceleyerek geçirdiler. Daha sonra ABD’ye geçtiler. Humboldt orada Başkan Jefferson tarafından kabul edildi. Kısa bir süre sonra iki bilim adamı Fransa’ ya döndü.

Humboldt ve Bonpland, son derece zengin bir bilgi yüküyle geri dönmüşlerdi. Bunlar arasında, önceden tanınmayan yeni bitkilerden geniş bir koleksiyonun yanı sıra, boylam ve enlem belirlemeleri, dünyanın jeo-magnetik alanının bileşenlerine ilişkin ölçümler, günlük sıcaklık ve barometre basıncı gözlemleri ve Meksika’nın sosyal ve ekonomik koşullarıyla ilgili istatistik veriler de vardı. Humboldt, Amerika’da ulaştığı bütün ticaret merkezlerinden, önde gelen bir filolog olan kardeşi Wilhelm’e ve çeşitli Fransız bilim adamlarına koleksiyonlarının kopyalarını ve yolculukla ilgili raporlarını göndermişti. Ama o sırada İngiliz gemilerinin Avrupa’ya abluka uygulaması nedeniyle, gönderdiklerinin çoğu yerine ulaşamadı.

Paris’teki çalışmaları.

Humboldt, Güney Amerika gezisinde topladığı verileri 1804-27 arasında yayımladı. Berlin’e yaptığı kısa ziyaretler dışında, yaşamının bu önemli dönemini Paris’te geçirdi. Otuz ciltlik yapıtını hazırlarken dönemin önde gelen Fransız bilim adamlarıyla bulgularını tartıştı. Ayrıca, haritaları ve çizimleri için oymabaskı ustaları ve dev yapıtının basımı için yayımcılar buldu. Ortalama gündüz ve gece sıcaklıkları ölçümlerine ve başka meteoroloji gözlem ve ölçüm kayıtlarına dayanarak bölgelerin izoterm (eşsıcaklık eğrisi) ve izobar (eşbasınç eğrisi) hava haritalarını çıkardı. Bu alandaki çalışmalarıyla karşılaştırmalı iklimbilimin temellerini attı.

Advertisement

Bir bölgenin coğrafyası ile bitki örtüsü ve hayvan varlığı arasındaki ilişkiler üzerine yaptığı çalışmalar daha da önemlidir. Humboldt, And yanardağlarına ilişkin araştırmalarından yola çıkarak, püskürme kuvvetlerinin ve başkalaşım (metamorfizm) süreçlerinin yerkabuğunun oluşumu üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaştı. Bu bulgusuyla, Yer yüzeyinin başlangıçta tümüyle sıvı haldeyken, tortullaşma sonucunda bugünkü yapısını kazandığını savunan Neptüncülerin görüşlerini geçersiz kıldı. Political Essay on the Kingdom of New Spain (Nueva España [Meksika] Krallığı Üzerine Siyasal Deneme) adlı yapıtında ise, Meksika’nın coğrafyasını ve jeolojisini, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarını anlattı ve kapsamlı bir nüfus istatistiği verdi. Aynı yapıtta köleliğin nasıl insanlık dışı bir kurum olduğunu haykırması ise bir sonuç vermedi. Ama Meksika gümüş madenlerini tanıtması, İngilizlerin bu madenlere büyük sermaye yatırmasına yol açtı.

Humboldt Paris’te, ünlü fizikçi ve astronom François Arago gibi tanınmış birçok bilim adamıyla yakın dostluklar kurdu, her çevreden saygı ve hayranlık uyandırdı. Gezileri ve kitaplarının yayımlanması için yaptığı harcamalar nedeniyle serveti gittikçe azaldığından, maddi güçlük içine düşmüştü. Gene de yetenekli genç bilim adamlarını mali yönden destekledi ve onları bilim dünyasına tanıtmak için elinden gelen yardımı yaptı. Alman kimyacı Justus von Liebig ve İsviçre doğumlu zoolog Louis Agassiz gibi bilim adamları öğrenimlerini ve bilimsel çalışmalarım sürdürebilmelerini Humboldt’a borçludur.

Son yılları.

Humboldt’un Paris’teki mutlu yılları 1827’de sona erdi. Serveti tümüyle eridiğinden kralın kendisini sabırsızlıkla beklediği Berlin’e döndü. Ölümünden birkaç yıl öncesine değin veliaht prense öğretmenlik, Özel Danışma Kurulu üyeliği ve saray başmabeyinciliği yaptı. Bu görevlerinden yararlanarak, genç prense ve kraliyet ailesine zamanının bilimsel düşüncelerini ve yöntemlerini tanıttı. Bilimin yaygınlaştırılması amacıyla Berlin Üniversitesi’ndeki bütün profesörler ve öğrenciler için fiziksel coğrafya kursları düzenledi. Bu kursların bir bölümünü, bin kişiyi aşkın bir izleyici önünde, halk konferansı biçiminde tekrarladı. 1828 sonbaharında, Berlin’de ilk uluslararası konferanslardan birini düzenledi. Bu tür toplantılarda liberal düşünceli kişilerin bir araya gelmesi ve demokratik isteklerin ortaya atılması, Napoléon Savaşları’ndan sonra kurulan hükümetleri tedirgin ediyordu. Ama Humboldt toplantının düzenlenebilmesi için Prusya resmi çevrelerini ikna etmeyi başardı.

1829’da Rusya ve Sibirya’yı dolaşma olanağı elde etti. Rus maliye bakanı Knot Yegor Kankrin’in girişimiyle, Urallardaki altın ve platin madenlerini inceleyerek Rus hükümetine madencilik teknikleri ve organizasyonu konusunda danışmanlık yapmak üzere davet edildi. Yazın dört ay kadar süren gezisi sırasında Urallar’a, oradan Altay Dağlarına geçti ve Çin sınırına kadar uzandı. Gezi boyunca ısıl ve magnetik ölçümler yaptı, bulduğu sonuçları Avrupa ve Amerika gezilerinde derlediği verilerle karşılaştırdı, bölgenin coğrafyasını inceledi, jeoloji, biyoloji ve mineraloji verileri topladı. Rusya’da ilk gözlem ve ölçüm istasyonları da onun önerisiyle kuruldu. Yaşamının son 30 yılını Berlin’de geçirdi. Her yıl bir kez Paris’e giderek Fransız bilim adamlarıyla ilişkisini ve dostu Arago ile tartışmalarını sürdürdü.

Humboldt Rusya Yolculuğu

Humboldt, Rusya yolculuğuna çıkmadan önce, Güney Amerika’dayken çok ilgisini çekmiş olan magnetik fırtınalar (Yer’in jeo-magnetik alanındaki ani dalgalanmalar) üzerine araştırmalara girişmişti. Asistanlarının yardımıyla, Berlin’deki sakin bir bahçe köşkünde bir magnetometrenin hareketini gözledi. Ne var ki bu fırtınaların kaynağının Yer’de mi, yoksa uzayda mı olduğunu bulmak için, bütün dünyaya yayılmış bir magnetik gözlemevleri ağının kurulması gerekiyordu. O sıralarda Alman matematikçi Carl Friedrich Gauss Almanya, İngiltere ve İsveç’teki birçok gözlemevinde eşzamanlı magnetik alan ölçümleri düzenlemeye girişmişti.

1836’da hâlâ bu konuya ilgi duymakta olan Humboldt, Londra’daki Royal Society’ ye İngiltere’nin denizaşırı sömürgelerinde istasyonlar kurmasını önerdi. Sonuçta İngiliz hükümeti Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’da sürekli çalışacak gözlemevleri için gerekli ödeneği vermeyi kabul etti ve bir Antarktika gezi ekibi kurdu. Sonraları İngiliz jeofizikçi Sir Edward Sabine, ilk uluslararası bilimsel işbirliği girişimlerinden biri olan bu ortak çalışma sonucunda elde edilen verilerin yardımıyla, Yer atmosferinde görülen magnetik fırtınalar ile Güneş lekesi etkinlikleri arasında bağlantı kurmayı başaracak ve fırtınaların Yer’in dışından kaynaklandığını kanıtlayacaktı.

Humboldt, yaşamının son 25 yılını, bugüne değin yayımlanmış en iddialı bilimsel yapıtlardan biri olan Kosmos’u yazmaya adadı. Hoş ve edebi bir üslupla kaleme aldığı kitabında, o dönemde evrenin yapısına ilişkin bilinen bütün verileri anlaşılır bir dille anlatmaya girişti ve bilim adamlarının kendi buluşlarından aldıkları heyecanı ve zevki okura da iletmeye çalıştı. Yapıtı birkaç yıl içinde Avrupa’nın hemen hemen bütün dillerine çevrildi.

Humboldt, 90 yaşında, canlılığından ve kusursuz belleğinden hiçbir şey yitirmemiş olarak, Kosmos’un beşinci cildi üzerinde çalışırken öldü.


Leave A Reply