Antik Roma Efsaneleri Nelerdir? Roma Efsanelerinin Konuları Özetleri

0
Advertisement

Antik Roma’daki, Roma tarihinin ilk dönemlerinde yaygınlaşan önemli efsaneler nelerdir? Roma efsanelerinin konuları ve özetleri.

ROMA EFSANELERİ

Günümüz tarihçileri gerçeklere odaklanmaktadırlar, ama Livius gibi Romalı tarihçiler, efsaneleri de yazıyorlardı. Bunlar, Romalıların kendilerini anlamalarına yardımcı oluyordu. Ayrıca Vergilius gibi Romalı şairler bu antik dönem hikâyelerinden esinlenmiş ve bunlar hakkında şiirler yazmışlardır. Bu iki sayfadan, Roma tarihinin ilk dönemlerinde yaygınlaşan bazı efsanelerle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

tarpeia

HAİN TARPEIA

Romulus Roma kralıyken, Romalılar yakınlarda yaşayan Sabin kadınlarından bazılarını kaçırmışlardı (bakınız, s. 266). Sabinler intikam almak konusunda kararlıydılar ama bu kolay bir iş değildi, zira Roma çok iyi korunuyordu. En zor ulaşılabilecek yer ise dik ve kayalık olan Capitolinus Tepes’indeki kaleydi.

Rivayete göre, kale komutanının Tarpeia adında bir kızı vardı ve bu kız, genç bir Sabin delikanlısına âşıktı. Tarpeia kale kapısını açıp onları içeri almak konusunda Sabinlerle anlaştı. Ama kendilerine yardım etmiş olmasına karşın Sabinler, Tarpeia’nın bu ihanetinden tiksindiler ve kaleden içeri girer girmez, onu kalkanlarıyla ezerek öldürdüler. Romalılar bu olaydan sonra, ihanet edenleri Capitolinus’un zirvesindeki yüksek kayalıklardan atarak cezalandırdılar. Bu kayalar da Hain Tarpeia’nın adından hareketle Tarpeia Kayalıkları olarak anıldı.

NUMA VE NYMPHE

Roma’nın ikinci kralı Numa bilgeliğiyle ünlüydü. Ama aslında bazı tanrılardan yardım alıyordu. Kral, Tanrıça Diana’ya hizmet eden nymphelerden (su perileri) biri olan Egeria’ya âşık olmuştu. İki âşık, Roma yakınlarındaki Albanus Dağı’nm ağaçlık yamaçlarında buluşuyorlar ve Numa bir sorunu olduğunda Egeria’ya danışarak, tanrıların düşüncelerini öğreniyordu. Numa öldüğünde Egeria’nın kalbi paramparça oldu. Bir nymphe olduğundan ölümsüzdü, dolayısıyla asla ölümde birleşemezlerdi. O kadar çok ağladı ki gözyaşları nehir olup, Albanus Dağı’ndan çağlayarak Alban Gölü’ne aktı.

Advertisement

SIBYLLA (KEHANET) KİTAPLARI

Antik Çağ’da İtalya’da, Sibylla (Kâ|ıin) olarak bilinen rahibeler vardı. O zamanlar tanrıların Kâhinler aracılığıyla konuşarak, insanların sorunlarını çözdüğüne ve kehanetlerde bulunduklarına inanılıyordu. Bu rahibeler arasında en ünlüsü Cumaelı Sibylla idi.

Efsaneye göre, Roma’nın son kralı Tarquinius Superbus, Cumae Kâhinini ziyarete gider ve kâhin ona, Roma’nın geleceğiyle ilgili kehanetleri içeren 12 kitabı satmayı teklif eder. Tarquinius, bedelinin çok yüksek olacağını düşünerek reddeder. Bunun üzerine kâhin kitaplardan üçünü onun gözleri önünde yakar ve kalan dokuz tanesi için aynı fiyatı teklif eder. Bu durum iki kez daha tekrarlanır.

Nihayet Tarquinius’da öylesine bir merak uyanır ki kalan üç kitabı ilk fiyattan alır. Bunlar, sonraki nesillerin, Roma’nın başı her derde girdiğinde başvurdukları ünlü Sibylla (Kehanet) Kitaplarıdır.

Caius Mucius

SOLAK MUCIUS

Tarquinius Superbus Roma’dan sürüldüğünde, Etrüsk şehri Clusium’un kralı Porsena, tekrar tahta çıkması için yardım etmeyi kabul etti. Etrüskler Roma üzerine ilerlediler. Ancak, Romalı kahraman Horatio tarafından engellendiler. Roma’ya saldıramayan Etrüskler, şehri kuşatma altına aldılar.

Caius Mucius adındaki genç Roma soylusu, şehri kurtarmak konusunda kararlıydı. Tiber Nehri’ni yüzerek kral Porsena’yı öldürme niyetiyle Etrüsklerin ordugâhına girdi. Ancak yanlışlıkla kralın yanında oturan naiplerinden birini öldürdü. Kralın korumalarınca zaptedildiğinde Mucius hızlı düşünmek zorundaydı. Yalnız olmadığını ve kralın korkmasını gerektiren nedenler olduğunu ima etti.

Advertisement

Çok öfkelenen Porsena ne demek istediğini açıkça söylemezse, Mucius’u canlı canlı yakmakla tehdit etti. Mucius korkmadığını göstermek için sağ elini ateşe soktu. Porsena, Mucius’un cesaretinden öylesine etkilendi ki yaşamını bağışlamaya karar verdi ve Roma ile barış antlaşması yaptı. Mucius o günden sonra Mucius Scaevola, diğer bir deyişle “Solak Mucius” olarak anıldı.

CORIOLANUS’UN HİKÂYESİ

Roma, Cumhuriyet’in ilk günlerinde, Volsci adında bir İtalyan kabileyle savaş halindeydi. Roma ordusu bir keresinde Volsci şehri Corioli’ye saldırarak şehri kuşattı.

Romalılar Corioli’yi ele geçirmeye çalışırken, başka bir Volsci ordusu tarafından, arkadan saldınya uğradılar. Tam bu sırada Corioli’nin kapıları açılarak Volsci askerlerinden oluşan bir grup, Romalılara akın etti. Durum oldukça kötü görünüyordu.

Gnaeus Marcius adlı genç bir asker o sırada nöbetteydi. Marcius savaşarak, Corioli’nin açık sur kapısına doğru ilerledi ve içeri girmeyi başarıp şehri ateşe verdi. Ateşleri görerek şehrin çoktan ele geçirildiğini düşünen Volsci ordusunun saldırıları duraksadı. Romalılar savaşı kazanıp Corioli’nin kontrolünü ele geçirdiler. Gnaeus Marcius kahraman oldu ve o günden sonra “Coriolanus” olarak anıldı.

VERGİLIUS’UN AENEİS DESTANI

Şair Vergilius tarafından yazılan uzun destansı şiir Aeneis, Roma edebiyatının en ünlü eserlerinden biridir. Troialı efsanevi kahraman Aeneis’in (Yun. Aineias) hikâyesini, yani Troia’dan kaçışını ve yeni bir yurt bulmak için çıktığı yolculuğu anlatır. Aeneis’in yazgısı, dünyayı barış ve refah içinde yönetecek yeni bir ulus -Romalılar- yaratmaktı.

Dido ve Aeneas

DIDO VE AENEİS

Aeneis ve Troialı arkadaşları Troia’dan kaçtıktan sonra, Kuzey Afrika sahillerindeki Kartaca şehri yakınlarında bir deniz kazası geçirdiler. Burada Kartaca Kraliçesi Dido tarafından karşılandılar. Aeneis Troia’nın düşüşünü ve yeni bir yurt arayışını anlattığında, Dido ona umutsuzca âşık oldu. Tanrı Jüpiter Aeneis’i yolculuğuna devam etmesini emredene kadar, aylar süren mutlu bir beraberlik yaşadılar.

Dido bununla büyük bir çöküntü yaşadı. Aeneis gider gitmez, ondan hediye almış olduğu kılıcın getirilmesini emretti. Kılıcı kendine sapladı. Aeneis’i lanetleyerek ölürken onun soyundan gelenler ile Kartacalılar arasında, sonsuza dek sürecek bir kinle ilgili kehanette bulundu. Aeneis gemisinden, Dido’nun yakıldığı ateşin alevlerini görebiliyordu.

AENEIS YER ALTI DÜNYASI’NDA

Aeneis nihayet İtalya kıyılarına ulaştı ve Cumaelı Sibylla’yı (kâhin) görmeye gitti. Ona, Yer Altı Dünyası’na nasıl gidebileceğini sordu, böylece gelecek hakkında, ölmüş babasına danışabilecekti. Kahin ona, Yer Altı Dünyası’nın Kraliçesi Proserpine’ye hediye olarak vermek üzere altın bir dal bulmasını söyledi. Aeneis, annesi Tanrıça Venüs’ün yardımıyla dalı buldu ve hızla Sibylla’nın yanına döndü.

Sibylla, Aeneis’i Yer Altı Dünyası’na götürdü. Burada, ölü ruhlarını Styks Nehri’nin karşı kıyısına geçirmekle görevli kayıkçı Kharon’la karşılaştılar. Altın dalı gören Kharon, Sibylla ve Aeneis’i nehrin karşı kıyısına geçirmeyi kabul etti. Diğer kıyıda, üç boynu yılanlarla dolu üç başlı köpek Kerberos tarafından karşılandılar. Kâhin Sbylla, köpeğe ilaçlı bir çörek attı ve köpek de aç gözlülükle onu yedi. Kerberos hızla uykuya daldı ve Sibylla ile Aeneis yollarına devam ettiler.

Sonunda, iyi ruhların sonsuza dek yaşadıkları, saadet dolu bir yer olan Elysia’ya geldiler. Burada Aeneis ölmüş babasıyla karşılaştı. Babası ona, Roma tarihini yaratacak büyük liderlerle birlikte tüm geleceği gösterdi. Gördüklerinden heyecanlanan Aeneis, Kâhin Sibylla’yı takip ederek yaşayanların dünyasına geri döndü.

Advertisement

AENEİS İTALYA’DA

Aeneis tekrar arkadaşlarına katıldı ve İtalya sahillerine doğru yelken açtılar. Aeneis, Tiber Nehri ağzında karaya adım attıklarında, buranın yeni yurtları olacağını anladı.

Başlarda yerel halk -Latinler-tarafından iyi karşılandılar ama kısa süre sonra, uzun soluklu ve acılarla dolu bir savaş patlak verdi. Aeneis sonunda, Latin ordularının komutanını bir düelloda öldürdü ve savaş sona erdi.

Troialılar ve Latinler tek bir halk haline geldiler ve Aeneis, Latinlerin kralının kızıyla evlendi. Sonraları Roma şehrini kuracak olan Romulus, onların soyundan gelecekti


Leave A Reply