Bataklıkların Özellikleri Nelerdir? Dünyadaki Önemli Bataklıklar Hangileridir?

0
Advertisement

Bataklık nedir? Bataklıkların özellikleri nelerdir? Dünyadaki önemli bataklıklar ve bataklıklarda yetişen bitkiler hakkında bilgi.

Bataklık Panaroma Görünüm

Kaynak: pixabay.com

Bataklıklar, suyla ya da suya doymuş topraklarla kaplı alanlardır. Bataklık, suların düz ve akacak yeri olmayan bir bölge de birikmesiyle oluşur. Su düzeyi değişkendir, bataklıklar bazen kururken, bazen tümüyle su altında kalır. Büyük ırmak yatakları boyunca görülenler genellikle tatlı su taşır. Tropikal ırmakların aşağı çığırlarındaki bu bataklıklar, ırmak sularınca taşınan besin maddeleri nedeniyle çevrede zengin bir bitki örtüsünün oluşmasına yol açar. Büyük oranda buharlaşmanın görüldüğü bölgelerde ve gelgit hareketleri sonucu oluşan bataklıklar (Hollanda’nın Wadden kıyılarında) tuzludur. Irmakların ağızlarında artan tuz oranı bataklıkların hafif tuzlu olmasına yol açar.Kırsal kesimlerde toprağın su geçirmeyen alt tabakalarına yağmur sularının tutulması da bataklıkların oluşmasında bir başka öğedir.

Bataklıkların Özellikleri:

Avrupa ve Güney Amerika bataklıklarında suyun ısısı günde 15°C kadar farklılık gösterir. Su genellikle durudur, bitkilerin çürümesiyle toprakta oluşan 20 kadar asit, suyun kahverengi bir renk almasına neden olur. Bataklık yüzeyinin 1 m altına ışık giremez. Sudaki oksijen, büyük ölçüde bitki ve hayvanlarca tüketildiğinden, geceleri fotosentez olayı gerçekleşmediği için oksijen oranı sık sık değişir.

Avrupa Bataklıkları:

Avrupa’daki başlıca bataklıklar, Güneybatı İspanya’da (Marismas), Güney Fransa’da (Coto Donana) ve Romanya’dadır (Tuna Del-tası’nda). Coto Donana Bataklığı, Atlas Okyanusu kıyısında, rüzgârın oluşturduğu kum şeridinin arkasında olup çok sayıda hayvan türünü barındırır. Camargue Bataklıklarında flamingolar, gümüş ve erguvan balıkçıllar, çok sayıda kılıç gagalı kuş türü yaşar. Su-samurları, çeşitli sürüngenler de bataklık hayvanları arasındadır.

Kuzey Amerika Bataklıkları:

Kuzey Amerika’daki bataklıklar arasında Flo-rida’daki Everglades bataklıkları en bilinenidir. Testere dişine benzer keskin yaprakları olan halfaotu, yöredeki bataklıkların özgün bitki örtüsünü oluşturur. Bataklıklar üzerinde yer yer palmiye, sarmaşık, orkide, çeşitli tropikal bitki türlerinin bulunduğu küçük adacıklar vardır. Zambak, sümbül, bataklık selvileri, kıyıdaki mangrov çalıları, bölgenin öteki bitkileridir. Kurbağalar, yılanlar, timsahlar, su kaplumbağaları, bataklığın doğal hayvanlarıdır. Öte yandan balıkçıllar, su hindileri, karabataklar, bataklık atmacaları ve deniz ayıları da, Kuzey Amerika’nın besin kaynakları açısından zengin bataklıklarında yaşamlarını sürdürürler.

Bataklık

Kaynak: pixabay.com

Tropikal Bölge Bataklıkları:

Afrika ve Güney Amerika’da bataklıklar genellikle ırmak boylarında bulunur. Nil Irmağı’nın kıyılarında papirüs bataklıkları yaygındır. Mavi nilüfer, danotu, tavşanotu bitkilerinden oluşan yüzen çalı kümeleri, bunların çevresinde yer alan su tereleri, su sümbülleri, su zambakları Amazon Irmağı’nın çevresindeki bataklıklarda sık rastlanan görüntülerdir. Su altındaki bitki kökleri arasında çok sayıda balık yaşar. Balıkçıllar, leylekler, pelikanlar bunlarla beslenir. Su kunduzları ve su antilopları buralarda barınır. Afrika’daki bataklıklarda görülen su aygırları, Nil Irmağı’nın aşağı kesimlerinde soyları tüketilinceye kadar avlanmıştır. Özellikle kurak yörelerde, insan ve hayvanlar için barınak oluşturan, pek çok canlı türünün üremesine ve gelişmesine olanak sağlayan bataklıkların, yerleşim alanları kazanabilmek amacıyla kurutulması, su yaşamına uyum sağlamış hayvan türlerini olumsuz yönde etkilediğinden birçok tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle günümüzde bataklıkların bulunduğu bölgeler ulusal park konumuna getirilerek koruma altına alınmaktadır.

Advertisement
Bataklık Bitkileri:

Bataklık sularındaki organizmalar, topraktaki mineralleri alarak onları organik bileşik haline getirirler, bunun sonucunda su zambağı, selvi ağacı gibi bitkiler ortaya çıkar. Ancak, su derinse, suyun dibi ölen organik maddelerle dolar ve toprakaltı kök solunumunu engelleyen bataklık toprağındaki düşük oksijen oranına uygun bitkiler yetişir. Bunların sap ve yapraklarının büyük bir bölümü suyun üzerindedir. Tropikal bölgelerde görülen mangrov ağaçlıkları ise havaya uzanan kökleriyle solunum yapar. Bataklıklarda çokça görülen bitkiler arasında kamış, saz, bambu, ayakotu ve kuru bölgelerdeki bataklık ormanları sayılabilir.

Sazlık

Kaynak: pixabay.com


Kaynak – 2

Bataklık; akaçlaması yetersiz, ağaç ya da saz, kamış gibi otlarla kaplı, zengin mineral içerikli yaş topraklar ekosistemidir. Bataklıklar genel olarak üç grup altında toplanır: Ağaçlı bataklıklar, otlu bataklıklar ve turbalıklar. Ağaçlı ve otlu bataklıkların suları tatlı su ya da tuzlu olabildiği gibi, ender olarak bu iki su türünün birlikte bulunduğu bataklıklara da rastlanır.

Ağaçlı bataklıklar çoğunlukla engebeli olmayan arazilerde oluşur. Irmaklarla bağlantılı olarak bulunur. Akaçlaması son derece yetersiz olan bu bölgeler, akarsular tarafından sürekli ıslak yapılarını korurlar. Bataklıkların zengin mineral içerikleri ise, organizmaların çürümesini hızlandırır ve organik maddelerin birikimini engeller.

Bataklık

Kaynak: pixabay.com

Tatlı su bataklıklarının dağılımını saptamakta, topografya ve su kaynağı özelliklerinden yararlanılır. Bölgenin akaçlanmasını belirleyen etkenler ise toprağın ve anakayanın yapısıdır. Bununla birlikte, kumdan geçirimsiz kayaya kadar her türlü zeminde bölgesel yaş topraklar oluşabilir. Akarsu düzeyine çok yakın yükseklikteki taşkın düzlükleri, terk edilmiş eski akarsu yatakları ve kopmuş mendereslerde yılın büyük bölümünde görülen ağır akışlı ya da durgun sular, bu bataklıkların temel su kaynağını oluştururlar.

Eğimin düşük olması ve bitki örtüsünün engelleyici etkisi nedenleriyle yaş topraklar içinden suyun akışı, çok yavaştır. Ölü bitkiler suyla sürüklenmeyip dibe çöker. Suyun çok ağır biçimde yenilenmesi ve burgaçlanmanın bulunmaması nedeniyle bölgeye taşman oksijen miktarı da düşüktür. Kıt oksijen kaynakları, ölü bitkilerin çürümesi sırasında hızla tüketildiğinden, çamurun içinde ve dipteki sularda oksijen ya hiç yoktur ya da çok az oranlarda bulunur. Bu koşullarda organik maddelerin çürümesi tamamlanamaz ve daha dirençli humuslu ve tanenli maddeler dipte katmanlaşır. Sonuçta sandan, iyi demlenmiş çayı andıran koyu bir kahverengiye kadar değişen bataklık rengi ortaya çıkar.

Bataklıklarda, bol su alan ama hiçbir zaman suya boğulmayan topraklara oranla daha az bitki türü yetişir. Yeryüzünde en sık rastlanan bataklık bitkileri sukamışları (Typha) ile kamışlardır (Phragmites). Tropik bölgelerde ise papirüs yaygındır. Bataklıkservisi ise bu ortama en iyi uyum sağlayan ağaçlardandır. Ayrıca okaliptüs, söğüt, kızılağaç ve akçaağaçlara da sık rastlanır. Özellikle okaliptüsler bataklıkların kurutulmasında etkilidir. Tropik bataklıklarda birçok ağacın yanı sıra palmiyelere de rastlanır.

Advertisement

Bataklıkta yetişen ağaçların kökleri genellikle derinlere inmez ve topraktaki oksijen yetersizliği nedeniyle yüzeye yakın kalır. Geniş bir alan boyunca yanlara doğru yayılan kökler, ağacı rüzgâr ve su akışının neden olduğu yanal basınçlara karşı destekler. Bataklık ağaçlarının çoğunda bu işleve katılan hava kökleri de görülür. Bununla birlikte, geçici olarak oluşan bataklıklarda su altında kalan birçok ağaç türü, oksijen yetersizliğine karşı aşırı bir direnç gösterir. Nemli ortam ağaçlarından kızılağaç ve söğüt, su altında kalmış alanlarda bir ay kadar yaşayabilir, hatta kimi zaman gelişimini sürdürür. Buna karşılık sığlaağacı böyle bir ortamda ancak iki hafta kadar yaşayabilir; durgun suda kalan kavaklar ise iki gün içinde ölmeye başlar ve bu süreç bir haftada tamamlanır.

Otlu bataklıklar (marşlar)

Otlu bataklıklar (marşlar) çoğunlukla geniş deltaların yer aldığı ırmak ağızlarında oluşur. Su toplama havzasındaki yüzey topraklarını aşındırarak çeşitli maddeleri taşıyan ırmakların eğimi, denize doğru sıfıra yaklaştığı için bu bölgelerde akıntı çok yavaştır. Burada yetişen saçak köklü otlar da taşıntıyı tutar ve su akıntısını engeller; böylece hem deltanın, hem de bataklığın genişlemesini sağlar. Irmağın getirdiği taşıntılar buralarda birikerek deltayı doldurur ve arazi yetersiz akaçlama nedeniyle su altında kalır. Taşıntı maddelerinin yüzey topraklarından oluşması, otlu bataklık topraklarının verimliliğini yükseltir. Suya doygun ve zengin olan bu toprakların düşük oranda olmakla birlikte sürekli olarak suyla beslenmesi, bataklık otları için son derece elverişli bir ortam yaratır.

Otlu bataklıklarda bulunan başlıca bitki türleri otlar, otsu ayakotları, kamışlar ve sazlar ile ticari öneme sahip yabanipirinçtir. Bunların yanı sıra dünya tahıl üretiminin önemli bir bölümünü oluşturan pirinç en önemli bataklık bitkisidir. Avrupa’nın iyi bilinen otlu bataklıklarından, Romanya’daki Tuna, İspanya’daki Guadalquivir, Rhöne deltasındaki Camargue bataklıkları ünlü kuş sığınaklarıdır.

Gerek ağaçlı, gerek otlu bataklıklara tuzlu sulu türlerine de rastlanır. ABD’nin doğu kıyılarında, Kuzey Avrupa’da, Kuzey Kutup bölgelerinde, Avustralya ve Yeni Zelanda’da çok bulunan tuzlu bataklıklar, deniz suyunun, gelgit etkisindeki düz alanlara dolması ve boşalmasıyla oluşurlar.

Tuzlu bataklık otları sürekli suyla dolu olan düzlüklerde yetişmez. Ayrıca, güçlü gelgit akıntılarının bulunduğu arazilerde yetişmeleri engellendiğinden, kararsız bir yapı gösterirler. Tropik ve astropik bölgelerde düzenli olarak su baskınına uğrayan korunaklı alanlarda, deniz kıyısındaki kumlarda yetişen bir orman türü olan mangrovlarla kaplı bataklıklar görülür. Yüzeysel akışa geçen yağmur suyu ya da ırmakların getirdiği taşıntılar geniş mangrov bataklıkları oluşturur.

Mangrov ağaçları

Mangrov ağaçlarının üzerinde, denizle doğrudan ilişkisi olmayan pek çok hayvan türü barınır. Bitki türleri suyun yarattığı güçlükler yüzünden sınırlı sayıda kalırken, hayvan türleri su kaynağının niteliğinden çok bitkilere bağlı olarak gelişir. Su içinde yaşayan hayvanlar ise, oksijen oranı düşük tuzlu bataklıklara değişik yollarla uyum sağlamışlardır. Örneğin, sığ bataklıklarda rastlanan bazı sinek türleri, su yüzüne uzanan teleskop benzeri bir kuyruk solunum borusu sayesinde hava alırlar.

Bazı meyve sineklerinin (Ephydridae) larvalarıyla, bazı ipliksolucanları (Nematoda) bitkilerdeki hava boşluklarından yararlanarak oksijen sağlarlar. Birçok küçük bataklık hayvanı oksijen yokluğuna çok dayanıklıdır; örneğin ipliksolucanları oksijensiz ortamda süresiz olarak yaşayabilirler. Bu tür hayvanların böylesine bir yetenekleri olmasaydı, yaşama alanları çamur üzerindeki 2,5 cm’lik ince bir katmanla sınırlı kalırdı. Toprağın üzerinde ya da içinde yaşayan küçük tuzlu bataklık hayvanlarının ataları çoğunlukla deniz hayvanlarıdır. Bu nedenle başlıca sorunları tuzdan çok, yağmurlarla gelen tatlı suya direnmektir.

Örneğin solucanlar, tatlı sular bataklık yüzeyinden akıp gidene kadar çamura saklanırlar; kemaniyengeçler ise, tatlı suda kaldıklarında, birkaç gün süreyle geçişme yoğunluklarını denetleyebilme yeteneğini geliştirmişlerdir. Tuzlu bataklıklardaki başlıca kara hayvanları böceklerdir. Kısa süreler için tuzlu suya direnebilen böcekler, uçarak ya da bitkilere tırmanarak tuzlu sudan korunurlar.

En verimli doğal sistemlerden biri olan, suyu tuzlu otlu bataklıklarda verimlilik kimi zaman yılda metrekarede 3.000 gr’nin üstüne çıkar. Gelgit akıntıları boyunca Spartinı alterniflora’nın yetiştiği bölgeler en verimi alanlardır. Buralarda yıllık verimlilik yaklaşık her 4.000 m2’de 30 tona çıkar.

Brezilya’da Amazon, Vietnam’da Mekong, ABD’de Mississippi ırmaklarının oluşturduğu bataklıklar en büyük delta bataklıklarıdır. Şattü’l-Arap (Dicle-Fırat) deltasında tarihsel önem taşıyan bataklıklar vardır. Bu bölgelere yerleşen topluluklar, eşsiz kültürler geliştirmişlerdir. Güney Amerika’daki Parana ve Paraguay ırmaklarının çığırları boyunca bataklıklara rastlanır.

Bataklıklarda ilk önemli kömür birikimleri Üst Karbonifer Dönemde (y. 280 milyon yıl önce) oluşmuştur. Dünyanın en değerli kömürleri bu birikintilerden elde edilir. Karbonifer Dönemde oluşan bu kömür yataklarına bugün Britanya Adaları, Fransa, Almanya, eski SSCB, Çin ve Kuzey Amerika’da rastlanmaktadır. Afrika, Güney Amerika ve Okyanusya’da ise bu döneme ait bilinen çok az kömür yatağı vardır.

Advertisement


Leave A Reply