Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı Nazım Tür ve Şekilleri

0
Advertisement

Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı Nazım Tür ve Şekilleri nelerdir? Nazım türleri ve şekillerinin özellikleri, nelerdir, örneklerle açıklaması

Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı Nazım Tür ve Şekilleri

BATI ETKİSİNDE TÜRK EDEBİYATI:

Batı edebiyatının, özellikle Fransız edebiyatının bizim edebiyatımıza etkisi, Tanzimat Edebiyatı akımıyla başlar. Fakat hemen şurasını söyleyelim ki, nazım türleri bakımından göze batacak derecede bir yenilik ve değişiklik olmamıştır.

Tanzimat Edebiyatı’mız, nazmın dış yapısı bakımından tamamıyla Divan Edebiyatı’nın benzeri olarak devam etmiştir. Tanzimat’ta da beyit düzeni bütün ağdasıyla hüküm sürmüş, kasideler, gazeller yazılmıştır. Yalnız nazmın iç örgüsünde önemli değişiklikler ve yenilikler olmuştur. Beyitler, genel olarak bağımsız birer söz (cümle) olmak durumundan çıkarılmış, belli bir konu çevresinde toplanmıştır. Kasideler, genellikten kurtarılmış, kişiselliğe doğru götürülmüştür. Konular Divan edebiyatı’nın soyut tutumundan sıyrılmış, nesnel bir karakter kazanmıştır.

Servet-i Fünurı Edebiyatı’yla bu adımlar biraz daha sıklaştırılmış, beyitlerin düzeni bozulmuş, evvelce ayrı ayrı yazılırlarken birbirlerinin arkasına sıralanmış; sözler (cümleler) mısraların başında, ortasında, sonunda kesilmiş ya da başlatılmıştır. Beyitlerin klasik kafiyeleniş düzeni bir kenara bırakılmış; şair, mısralarını istediği gibi kafiyelendirmiştir. Dörtlüklerin kafiyelenişlerinde murabba düzeni bırakılarak atlama kafiyeler yapılmıştır. Divan Edebiyatı’nın klasik müstezat şekli genişletilmiş, her çeşit kalıpla müstezatlar yapılmıştır. Yine aruz ölçüsü kullanılmıştır. Fakat müttarit ölçülerden çok çeşitli karma ölçülere önem verilmiştir.

Tanzimat’tan Milli Edebiyat akımına kadarki devre içinde, bütün çaba, Divan Edebiyatı’nın klasik nazım şekillerini bozmak, konularda bütünlük ve nesnel bir görüşe bağlı çeşitlilik meydana getirmek yönünde harcanmıştır, denilebilir.

Advertisement

Servet-i Fünun akımı, Batı’dan iki nazım türü getirmiştir. Bunlardan birisi sone, ikincisi de terza-rima’dır. Fakat her ikisi de fazla tutunamamıştır. Servet-i Fünun’un arkasından gelen Fecr-i Âti akımıyla birlikte sönüp gitmişlerdir. Fec-i Âti zamanında, bağımsız sanatçı olarak Ahmet Haşim, sone tarzında şiirler yazmışsa da bundan çabucak vazgeçmiştir. Şimdi, sone ile terza-rimanın şekillerini tanıyalım :

1. SONE :

Sone, ilk iki kıt’ası dörtlük, son iki kıt’ası da üçlük olan on dört mısralık Fransız nazım şeklidir. Bunun bir de İtalyan şekli vardır. Aşağıda Tevfik Fikret’in sonelerinden bir örnek verilmiş, yanında da kafiyeleniş biçimi gösterilmiştir :

HAYATA KARŞI BEŞER

Gür saçlarında hep şu baharın güneşleri, ………………a
Şefkatli gözlerinde bütün gök, bütün deniz. ………………b
Bir ebr-i gonce-hîze bürünmüş ve muhteriz, ………………b
Lâkin her iştiyaka gülen nazlı bir peri. ………………a

— Tâ Rabbımızla gökteki hengâmeden beri ………………a
Biz daima güneşte siyah bir göz, en temiz ………………b
Vicdanda gizli bir leke farketmek isteriz; ………………b
Asî biziz, biziz yine şâki-i müfteri.— ………………a

Ey hüsn-i mültefit, bize aldanma, biz denî ……… c
Bir aşk-ı bî-sebat ile iğfal eder seni ……… c
İğfal eder, mülevves eder, sonra neş’esiz. ………………d

Advertisement

Bir ân-i mahvın oldu mu, levm eyleriz… Sakın ………………e
İncinme kendi kendine, içlenme ey kadın, ………………e
Mel’ün eden de biz, seni tel’in eden de biz. ………………d

Tevfik Fikret

Yukarıdaki şemadan da anlaşıldığı gibi, sonede kafiyeleniş şöyledir : Her iki dörtlüğün birinci ve dördüncü mısraları birbirleriyle kafiyelidir. Yine bu iki dörtlüğün ikinci ve üçüncü mısraları kendi aralarında kafiyelidir. Üçlüklerdeyse durum böyle değildir. Birinci üçlüğün ilk iki mısrası birbirleriyle, son üçlüğün de ilk iki mısrası kendi aralarında kafiyelidir. Bu iki üçlüğün son mısraları da birbirleriyle kafiyelidir.

2. TERZA-RİMA :

Terza-rima üçlüklerle yazılır. Üçlük sayısı azaltılıp çoğaltılabilir. Yalnız en son kıta tek mısralıktır. Aşağıda bir örnek verilerek yanında da kafiye şeması gösterilmiştir :

KELEBEK

Mavi bir gölge uçtu pencereden, ……… a
Baktım : âvâre bir küçük kelebek; ……… b
Yaramaz geldi kim bilir nereden ……… a

Belli yorgundu; bir veremli çiçek ……… b
Gibi serpildi lâmbanın yanına; ……… c
Bir duman uçtu, gitti titriyerek… ……… b

Anladım kıydı yavrucuk canına. ……… c
Söyle ey mavi gölge, söyle eğer ……… d
Bir ölümden de çok fenaysa bana, ……… c

Şu karanlık, şu kimsesiz geceler. ……… d

Ali Canip Yöntem

Görülüyor ki bunun kafiyeleniş şekli soneye benzemiyor. Üçlüklerin birinci ve üçüncü mısraları birbirleriyle kafiyelidir. Fakat bir sonraki üçlüğün birinci ve üçüncü mısraları, kendinden bir önceki üçlüğün orta mısraı ile kafiyelidir. En sondaki tek mısra da kendinden önceki üçlüğün orta mısrası ile kafiyelidir. Terza-rima edebiyatımızda birkaç denemeden daha ileriye gidememiştir.

Advertisement


Leave A Reply