Beslenme Tarihi

0
Advertisement

Besinin ve beslenmenin tarihi, tarihçesi nedir? Tarih boyunca insanlığın beslenme şekilleri, eski çağlar, orta çağlar ve endüstri döneminde beslenme

Beslenme Tarihi

Milyonlarca yıl süren evrim sırasında besin için avlanma iki ayaklı üstün hayvanın (insan) gelişmesini belirgin biçimde etkilemiştir. Besin için öteki hayvanlara karşı verdiği savaşımda taş atmak ve avlanan hayvanı taşımak için ellerini ve araç kullanmayı öğrenmiştir. Ateşi kullanmayı öğrenen insan, yiyeceklerini pişirmeye, kızartmaya başlamış ve bu yolla hazırlanan yiyecekler diş ve kafatası oluşumunda değişikliklere neden olmuştur. Bu evrim sürecinin süresi için yapılan varsayımlar 3040 milyon yıl arasında değişir. Bu dönemde maymunsu insanın, çevresi üzerinde etkisi öteki hayvanlardan fazla değildi. Ancak yaklaşık 10.000 yıl önce gerçekleşen neolitik dönem sırasında insan, toprağı ekmeyi ve hayvanları evcilleştirmeyi başardı. Böylelikle dünyanın görünümünü değiştiren bir süreç başladı. Bu süreç de insanın doğal çevreye egemen olmasıyla sonuçlandı.

Eski çağlar

Yeni teknolojilerin yayılması bereketli, yarımay adı verilen İsrail-Ürdün-Basra Körfezi arasında kalan bölgenin nüfusunun artması sonucu ortaya çıkan göçlerle özendirilmiştir. Nüfusun artması hiç kuşkusuz tarımın beşiği olan yaklaşık 3000 km’lik bu bölgedeki sağlıklı ve değişken beslenme döngüsüyle yakından ilişkilidir. Tarımın gelişmesiyle besin fazlası,eşit olmayan varlık dağılımı, savaşlar ve nüfus patlamaları başgösterdi. Yaklaşık İÖ 7000 yılından başlayarak besin üretimi tarihin akışını belirlemeye başladı. Bir başka deyişle bu dönemden başlayarak insanlar besin üretmek için yerleşik düzene geçtiler ve sınır kavramı oluşmaya başladı. Belki de bu öge ulusal bilinç yolunda atılan ilk adımdır. Göçebeliği sürdürenlerin sınır anlayışı daha değişik olup düzlükler, dağ sıraları ve ırmaklardan oluşan doğal topografyaya dayanıyordu. Örneğin verimli Nil Deltası’nda yeterli besinin bulunması balık ve kümes hayvanlarını tuzlama ve kurutma gibi koruma yöntemlerinin geliştirilmesini sağladı.

beslenme tarihi

Neolitik dönem sırasında şarap ve biranın (bal ve sudan yapılmış bir çeşit bira) yapılmasına yarayan mayalama bilgisi, mayalanmış ekmeğin de yapılmasını sağladı. Eski Yunanlılar üzüm şarabının çok yaygın bir içki olmasına yardımcı oldular ve zeytini yeterli otlaklar olmadığından hayvansal yağın az olması nedeniyle özellikle yağı için ektiler. Romalılar var olan beslenme döngüsünü sürdürdüler ve çeşitli meyve, ve özellikle zengin mutfaklardan eksilmeyen baharat ticaretini başlattılar. Doğu Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra bu ticaret uygulaması sona erdi ve yerel ürünler kullanılmaya başlandı. Nüfusun ve daha özel gereksinmelerin arttığı bu dönemde tarihin akışını büyük ölçüde etkileyebilecek olan sistematik uzun yol ticareti bırakıldı. Örneğin Yunanlılar bütünüyle dışarıdan alınan besine bağımlıydı. Aynı durum, uzun bir dönem boyunca ekonomik ve uluslararası politikada buğday gereksinmesinin önemli bir öge olarak kaldığı Roma İmparatorluğu için de geçerliydi.

Advertisement

baharat

Orta çağlar

Kendi besinini üretmeyen çok sayıda insan için, Ortaçağ Avrupası’nda kentleşme ve ticaretin gelişmesiyle besin sağlama sorunu da başgösterdi. Alpler’in kuzeyindeki bölgede tarımın gelişmesinin bir sonucu hızlı nüfus artışıydı; daha Fazla ve daha iyi besin daha fazla insan demekti. Bu açıdan bakıldığında Haçlı Seferleri daha kolay anlaşılabilir. Bu seferlerin nedeni belki de yalnız ganimet elde etmek değil aynı zamanda nüfus atlaması, daha zengin bir beslenme biçimi ve besin darlığı gibi sorunları ortadan kaldıracak çözümler sağlama gereğiydi. Haçlılar uzun yolculuklardan sonra ülkelerine döndüklerinde yeni yiyeceklerle tanışmış ve yeni pişirme yöntemleri, özellikle baharat kullanımını öğrenmişlerdi. Bunlar, gelişmekte olan kentlerde kış ayları yenen kurutulmuş ve tuzlanmış yiyeceklere tat verebilmek için gerekliydi.

15. yy sonlarına doğru, Yakındoğudaki Haçlılara maddi destek sağlama karşılığında elde ettiği ayrıcalıklar sonucunda Venedik’in baharat pazarını elinde tutarak güçlenmesi, öteki ulusları bu tekeli kırmak için harekete geçirdi. Portekizlilerin Hindistan’a denizden gitmeleri ve İspanyolların Amerika’yı keşfetmesine neden olan dürtünün altında bu amaç yatıyordu. Yeni Dünya baharat açısından sanıldığı kadar zengin değildi, ancak başka yeni yiyecekler , ortaya çıktı. Örneğin mısır Avrupa’ya getirildi ve Akdeniz’in kuzey kıyılarındaki ülkelerde başlıca besin kaynağı oldu. Ananas, papaya ve tatlı patates de Asya’ya ulaştı. İspanyol denizcileri bitki tohumlarını, buğdayı, fasulyeyi ve şekeri Karaip Adaları’na getirdi. 20-30 yıl sonra Büyük Britanyalı sömürgeciler Kuzey Amerika’ya ineği tanıttı ve Asya’dan Amerika’ya pirinç, muz ve turunçgiller getirildi. Ancak bu yolculuklara ilişkin verilen çok sayıda konferans, uluslararası alışverişin sonucunda, çeşitli ulusal mutfakların kaynaşmasının tersine ulusal ayrıcalık bilincinin arttığını açığa çıkardı.

Tatlı Patates

Endüstri dönemi

19. yy sonunda çok sayıda ulus Büyük Britanya örneğini izledi ve hızlı endüstrileşmenin yararları ve zararlarını fazlasıyla yaşadı. Besin sağlamada kendi kendine yeterli olmanın olanaksızlığı kanıtlandı ve bu hemen her ülkenin ortak sorunuydu. 1880-1900 yılları arasında Almanya bu sorunu 80 milyon hektarlık alanı tarıma açarak çözme yoluna gitti. Ancak Avrupadaki tarımın, 1800 yılında 188 milyon olan ve 1900 yılında 400 milyona çıkan nüfusu beslemesine olanak yoktu. Bu büyüme öteki anakaralarda besin üretiminin çok büyük boyutlara ulaşmasını sağladı. Yeni ulaşım araçları, örneğin buharlı gemi Kuzey Amerika’dan tahıl, Çin’den çay getirilmesine; soğutma, dondurma ve konserve teknikleri Avustralya ve Amerika’dan ucuz et dışalımına olanak verdi. Yeni bilimsel gelişmeler besinin korunmasını sağladı ve laboratuvar araştırmaları çeşitli besinlerin tehlikeli maddeler taşıdığını gösterdi. Isıtma yoluyla mikroplardan arındırma Fransız Louis Pasteur‘ün geliştirdiği bir yöntemdir. 20. yy’da vitaminlerin bulunmasıyla değişik besinler ve sağlık arasındaki ilişkinin anlamlı bir tanımı yapılabildi. Bu gelişmeler, besinlerin sağlık kurallarına uygunluğu ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarına ilişkin yayınlar alanında yeni hükümet düzenlemeleri getirdi.

1. Dünya Savaşı sırasında tıp alanında yapılan incelemeler bu kuralların gereğini yeniden ortaya koydu: Avrupa’da kentlerde yaşayanların çoğu yetersiz ya da dengesiz besleniyordu. 19. yy’da büyüyen burjuvazi bir günde 6 kap et tüketirken, fabrika işçileri ekmek ya da patates ve ender olarak da az miktarda et yiyordu. Ancak kentlerde yaşayanların çoğu 20. yy’da yeni koruma teknikleri sonucunda bol miktarda meyve ve sebze sağlanmadan önce çok az meyve ve sebze tüketebiliyordu. Kaliteli mala ve değişmeyen fiyatlara olan istem paketli, ticari damgalı malların ve buna bağlı olarak reklamcılığın gelişmesine yol açtı. Bütün besin ürünlerinin standartlaşması çoğu zaman çeşit ve kalitenin azalmasına neden oldu. Bunun sonucunda Batılı ülkelerde baharat ve “doğal besinlere” duyulan ilgi arttı.

Advertisement


Leave A Reply