Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Destan Devri Türk Edebiyatı)

0
Advertisement

Destan Devri Türk Edebiyatında Coşku ve heyecanı dile getiren metinler nelerdir? Coşku ve heyecanı dile getiren metinlerin özellikleri, konu anlatımı.

Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Destan Devri Türk Edebiyatı)

Destan Devri Türk Edebiyatında coşku ve heyecanı dile getiren edebî ürünler de meydana getirilmiştir. Sözlü edebiyat ürünü olan bu ürünlerin aradan geçen onca yıla rağmen günümüze kadar ulaşması Kaşgarlı Mahmut‘un XI. yüzyılda kaleme aldığı “Divânü Lûgâti’t-Türk adlı eseri sayesinde mümkün olmuştur. “Sagu” ve “koşuk” olarak adlandırılan bu metinleri incelemeden önce bu şiirlerin hangi ortamlarda, ne şekilde ve kimler tarafından söylendiğini inceleyelim.

şamanizm

Eski Türklerde toplumun birçok açıdan önderi olan şamanlar (Şamanlar, çeşitli Türk boylarında “oyun, ozan, baksı, kam” gibi adlarla da anılmışlardır.) “din adamlığı, hakimlik, hekimlik, büyücülük, bilgelik” gibi görevlerinin yanında toplumun sanatçısı olma görevini de üstlenmişlerdi. Çeşitli ayin ve şölenler düzenleyerek şiir söyleyen Şamanlar, bu özellikleri yönüyle Türk toplumunun ilk sanatçıları olarak sayılmayı da hak etmişlerdir.

Bütün kültürlerde eski şiirlerle müzik iç içedir. Bu anlamda şiirler, bir ezgiyle çoğunlukla da bir enstrüman (çalgı)la söylenmiştir. Türklerin milli çalgısı “kopuz“dur. Arap, İran, ibrani şiirlerinde kullanılan “barbat, rûd, çeng, rebâb, mizmar” gibi çalgılar daha sonra klasik Türk müziğinde de kullanılmıştır. Eski Yunanlıların, şiirlerini “lir” eşliğinde söyledikleri bilinmektedir.

Bütün eski edebiyatlarda olduğu gibi eski Türk şiirinde de şiir, müzik, dans ve ayinler iç içedir. Bu şiirlerin söylendiği törenleri şu şekilde açıklayabiliriz:

Advertisement

Sığır Töreni

Daha önce de belirttiğimiz gibi eski Türk inanışlarında “ongun“lar (totemler) önemli bir yere sahipti. Bu ongunlardan biri de “öküz”dü. Yılın belli dönemlerinde Türkler, bu kutsal sayılan öküzleri avlamak için sürek avlarına çıkar, bunu da dinî bir tören havasında yaparlardı. Totemleri yaralamak suretiyle öldürmenin uğursuzluk getireceğine inanılmasından ötürü bunlar canlı canlı yakalanırdı. Şairler, bu törenlerde avlanmanın kutlu geçmesi ve bereketli olması için kopuz eşliğinde dinsel şiirler söyler, bu şiirlerle ava katılanları coşturmayı amaçlar; avdan sonra da bu törenlerde yararlık gösterenlerle ilgili kahramanlık şiirleri okurdu. Bu törenler daha sonraları dinsel içeriklerini kaybetmiş ve bir çeşit av eğlencesi niteliğini kazanmıştır.

Şölenler

Eski Türklerde her Türk kabilesinin özel bir totemi olur, kabileler totemlerinin etini yemez, yalnız yılda bir defa büyük bir dinî tören yaparak totemi “kurban” eder, kurban edilen totemin yerine de yeni avlanmış bir başka totem koyarlardı, işte totemlerin kurban edildikleri bu günlerde yapılan dinsel ziyafetlere “şölen” denirdi. Şölenlerde şairler sazlarla şiirler söylerdi. “Toy” adıyla da anılan bu ziyafetlerde sonraki zamanlarda dinsel içerikli olmayan aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirler de söylenmiştir.

Yuğ Törenleri

Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset, bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner, çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi. Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.

Gömülen kahramanın mezarı çevresine “balbal” denilen taşlar dikilirdi. Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlanmıştır.


Leave A Reply