Doğu Almanya Tarihi, Ne Zaman Nasıl Kuruldu? Nasıl Yok Oldu? Birleşme Nasıl Oldu?

0
Advertisement

Soğuk Savaş döneminde varlığı sürdürebilmiş Doğu Almanya ya da resmi adı ile Almanya Demokratik Cumhuriyeti tarihi ve dönemi hakkında bilgi.

Doğu Almanya Bayrağı

Kaynak: pixabay.com

Almanya Demokratik Cumhuriyeti, 1949-1990 arasında varlığını sürdürmüş tarihsel devlet.

8 Mayıs 1945’te Almanya’nın koşulsuz olarak Müttefiklere teslim olması sonucu, devletler hukukuna göre, ülkenin devlet konumu sözde sürerken tüm Reich düzeni sone erdi. 5 Haziran 1945’te dört müttefik devlet; Amerika Birleşik Devletleri, Büyük Britanya, Fransa ve Sovyetler Birliği, Almanya’ nın yönetimini aralarında paylaştılar. Brandenburg, Mecklenburg, Vorpomern, Saksonya, Saksonya Anhalt ve Thüringen yerleşim bölgelerinin yönetimi Sovyetler Birliği’ne bırakıldı. Sovyet Ordusu; denetimi altındaki bölgede antifaşitleri, komünistleri, sosyal demokratları, sendikacıları, Hıristiyan direnişçileri vb Hitler karşıtlarını olağan günlük yaşama dönmeye ve demokratik kuruluşu yeniden başlatmaya çağırdı. Sovyet Askeri Yönetimi’nin (SMAD), faşizme karşı parti ve kitle örgütlenmelerini özgür bırakan 10 Haziran 1945 tarihli kararıyla Almanya Komünist Partisi (KPD) çalışmalarım başlattı. KPD, 11 Haziran 1945’te, halkın tüm hak ve özgülüklerinin sağlandığı bir parlamenter demokratik cumuhriyet için çağrıda bulundu. Ülkenin yeniden kalkınmasından yana olan güçlerin işçi sınıfının öncülüğünde birleşmesini istedi. Aynı içerikli bir çağrıyı, 15 Haziran 1945’te Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) yaptı. Bu nedenle iki parti güç birliği kararı aldı (19 Haziran 1945). Yeni kurulan Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU), Almanya Liberal Demokrat Partisi (LDPD) faşizm ve militarizm karşısında kesin tavır alınmasına yönelik amaçlarını belirtince KDP, SPD, CDU ve LDPD, Faşizme Karşı Demokratik Partiler Bloku’nu oluşturdular. Bu bloku, Hür Alman Senrikalar Konfederasyonu (FDGB) ile faşizme karşı olan gençlik komiteleri de (1946’dan sonra Hür Alman Gençliği-FDJ) destekledi.

17 Temmuz – 2 Ağustos 1945’te SSCB, ABD ve Büyük Britanya hükümet ya da devlet başkanları Potsdam’da bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda Almanya’nın askersizleştirilmesi, Nazizmin ortadan kaldırılması, Almanya’nın demokratik yapıya kavuşturulması karalaştırıldı. Silah endüstrisi ve tekeller kaldırılacak, barış ekonomisi yaratılacak, bir bütün Alman demokratik devletinin kurulmasına yardım edilecekti.

Almanya ile Polonya arasındaki sınırı Oder-Neisse Irmağı’nın oluşturması kararlaştırıldı. Almanya, faşist saldırıların zararlarını ödemekle yükümlü kılmıyordu. Sovyet Askeri Yönetim Bölgesi’nde, 1945 sonlarında toprak reformu yapıldı. 100 hektardan fazla toprağı olanların, Nazilerin ve savaş suçlularının toprakları parasız devletleştirildi. Bu arada KPD ile SPD 21-22 Nisan 1946’da toplanan bir kongrede birleşerek Almanya Sosyalist Birlik Partisi’ni (SED) oluşturdular. ABD, Büyük Britanya ve Fransa’nın kendi denetimlerinde kalan bölgelerde bağımsız bir Alman devleti için planlar yapmaya başlamaları üzerine, SED ve öteki partilerin oluşturduğu blok, 1947’de Birlik ve Adil Barış İçin Alman Halk Kongresi Hareketi’ni oluşturdu. 1948′ de kurulan Alman Ulusal Demokrat Partisi (NDPD) ve Almanya Demokratik Köylü Partisi (DBP) de faşizme karşı Demokratik Partiler Bloku’na katılınca bir bütün oluşturdular.

Mart 1948’de Sovyet Askeri Yönetim Bölgesi’nde İkinci Alman Halk Kongresi yapıldı ve Halk Kurulu adı altında bir anayasa taslağı hazırlandı. Bu arada Batı işgal bölgelerinin askeri valileri, 20-21 Ağustos 1948’de ayrı bir para reformu yapıldığını duyurdular. Böylece Batı ile Sovyet işgal bölgesi arasında bir para sınırı oluştu. Bu uygulama pratikte bir devlet sınırı durumuna geldi. Aynı zamanda Berlin de ikiye ayrılmış oldu. Bunun üzerine, Alman Halk Kongresi eyalet ve belediye meclis seçimlerini iptal etti. Yönetim, bir yürütme hükümeti oluşturdu (Aralık 1948). Üçüncü Halk Kongresi seçimlerinde SED (Almanya Sosyalist Birlik Partisi) çoğunluğu kazandı. Halk Kongresi, 7 Mayıs 1949’da bir anayasa tasarısını onayladı. Yeni anayasa, 7 Ekim 1949’da yürürlüğe girdi, aynı gün Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi. Halk Kongresi Hareketi’nin yönetici organı olan 400 kişilik Alman Halk Konseyi, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DAG) geçici Halk Meclisi (Volkskammer) olarak görevlendirildi. Halk Meclisi 5 yıl için genel, eşit ve gizli tek dereceli seçimle seçilen 500 üyeden oluşur. Tüm siyasal partilerin ve en büyük kitle örgütlerinin (FDGB, FDJ, DFD ve DDR Kültür Derneği) Halk Meclisi’nde birer parlamento grubu vardır. Seçime yalnız Ulusal Caphe’nin listesi girer. Bu listeyi SED saptar. Liste ve Halk Meclisi üyelerini Ulusal Cephe SED, Hür Alman Gençliği, DAC Kültür Derneği ve DBD-CDU, LDPD, NDPD oluşturur. Halk Meclisi en yüksek devlet iktidar organıdır, yasama görevini yerine getirir.

Advertisement

10 Kasım 1949’da devlet organları oluşturuldu. İşçi önderi ve SED’li Wilhelm Picck devlet başkanlığına, Otto Grotewohl da başbakanlığa seçildiler. Hükümetin öteki temsilcileri ise SED ve blok partilerin temsilcilerinden oluşturuldu. Almanya’daki Sovyet Askeri Yönetimi, görevlerini DAC organlarına devretti; yerini de Sovyet Denetleme Komisyonu’na (SKK) bıraktı. Yeni cumhuriyeti, SSCB, Bulgaristan, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Çin, Kore, Arnavutluk, Vietnam, Moğolistan Halk Cumhuriyeti hemen tamdılar. 1949-1950’de Halk Kongresi hareketinden bir ulusal Cephe ortaya çıktı. Bu arada SSCB 6 Mayıs 1950’de DAC’nin 10 milyar dolarlık tazminatın % 64’lük bölümün yarıya indirildiğini ve bunun da 15 yılda ödeneceğini bildirdi. Ancak, ekonomi Sovyet planlarına göre düzenlenecekti.

1950 Seçimleri’ni, Ulusal Cephe büyük farkla kazandı. Eylül 1950’de Sovyet desteğiyle öteki sosyalist ülkelerle Ekonomik Yardımlaşma Konseyi çerçevesinde işbirliğine gidildi. 1952′ de eski eyaletlerin yerine 14 yönetim birimi oluşturuldu. İki Almanya’nın birleştirilmesi için harcanan çabalar, 1950’de New York Konferansı’nda Federal Almanya Cumhuriyeti’nin, tüm Almanya’yı tek başına temsil etme kararı alınınca bir ölçüde zayıfladı. 1952′ de küçük çiftlikleri de kapsayan kolektifleştirme kararı ve ekonomideki öteki zorluklar sonucu Haziran 1953’te Doğu Berlin ve öteki büyük Doğu Alman kentlerinde ayaklanmalar başgösterdi. Sovyet askeri yönetiminin yardımıyla direniş bastırıldıktan sonra Almanya’ ya bazı yönetim ayrıcalıkları tanındı. Borçların geri kalan bölümü silindi, Sovyet denetimindeki fabrikaların bir bölümü Almanlara devredildi, üretim kotaları düşürüldü, ücretler artırıldı. 1954’te, Doğu Bloku Konferansı’nda Moskova birleşme çabalarının umutsuz olduğunu ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin tümüyle egemen bir devlet olduğunu açıkladı. Bu arada 1955’te, Federal Almanya NATO’ya kabul edildi. Aynı yıl Demokratik Almanya’nın da üyesi olduğu Varşova Paktı kuruldu ve Almanya’nın bölünmesi kesinleşti. Böylece iki ülke, birbirine karşıt iki dünya sisteminin öğeleri olarak uzlaşmaz temeller üzerinde gelişmeye başladılar. Ancak, gerek Sovyetler gerekse Batı dünyası, iki Almanya’nın birleşmesi için çabalarını eksik etmediler. Sovyetler, Demokratik Almanya’nın Konfederasyon Planı’ na uygun düşen “iki devlet” kuramını geliştirdi. Buna göre Demokratik Almanya’nın elde ettiği sosyalist konum olduğu gibi kalacak biçimde, iki Almanya yalnız anlaşmayla birleşebilirlerdi. Birleşen Almanya’nın yansızlığı, Oder-Neisse Hattı’nın Batılılarca onayı gibi istekleri içeren Sovyet barış sözleşmesi (1959) önerisi kabul edilmedi, buna karşılık Batı ülkeleri ise, Cenevre Dışişleri Bakanları Konferansı’nda aşamalı bir barış planı sundular. Buna göre, birinci planda Berlin’de bütünlük sağlayacak özgür seçimler yapılmalıydı.

Bundan sonra 25 Federal Alman, 10 DAC temsilcisinden oluşacak bir seçim komisyonu genel seçimler için hazırlık yapacak ve son aşamada ortak hükümet kurulacaktı. Eylül 1960’ta, Devlet Başkanı Pieck ölünce Halk Meclisi, cumhurbaşkanlığı görevini kaldırdı, yerine 24 üye ve bir başkandan kurulu Devlet Konseyi’ni oluşturdu. Bu Konsey’in başkanı, yasa gücünde kararname yayımlar ve düzeni elinde tutar. Konseyin ilk başkanı SED’nin Genel Sekreteri Walter Ulbrich idi. Hükümet organı, bakanlar kuruludur, kurulun başkam başbakan sıfatım taşır. Federal Almanya’nın NATO’ya alınması, Demokratik Almanya ve Batı Berlin arasındaki açık sınır, ekonominin Federal Almanya’ya bağımlı oluşu, 1960’ta toprakta kolektifleşmenin hızlanması sonucu 200 bin kişinin Batı Berlin’e geçmesi, daha sonra her gün 1.000’e yakın aydın ve meslek sahibi insanın Batı’ya geçişi, barışı*bozacak gerginliklere yol açtı. Bıf nedenle, Sovyetler ve Varşova Paktı’nın öteki üyeleriyle ortaklaşa kararlaştırılan, 13 Ağustos 1961’de alınan önlemlerle Batı Berlin ile Demokratik Almanya arasındaki sınır kapatıldı. Böylece, yalnız Doğu Bloku ülkeleriyle dış ilişkiler kurulurken içte ekonomiyi güçlendirmeye yönelindi. Sosyalizmin temelleri atıldıktan sonra düzenin planlı gelişimi için SED, Ocak 1963’te 6. Kongresi’n de, sosyalizmin çok yönlü kurulmasına karar vererek ekonomide bilimsel ve teknik ilerleme için planlama ve yönetim yeniliklerini onayladı. Endüstriyi güçlendirmek için 1960’lardan başlayarak kombinalar oluşturuldu.

Tarım kooperatifleri arası işbirliğiyle tarımsal üretimde yoğunlaşmaya ve uzlaşmaya önem verilmesi kararlaştırıldı. Ekonomik Yardımlaşma Konseyi ve Sovyetler ile ilişkilerin geliştirilmesine karar verildi. 1964’te Sovyetler ile bir dostluk antlaşması imzalanması, dış politikada atılan ilk önemli adım oldu. Bunu Çekoslovakya, Bulgaristan ve Macaristan ile 1967’de; Moğolistan ile 1968′ de; Romanya ile 1971’de imzalanan dostluk antlaşmaları izledi. 6 Nisan 1968’de bir halkoylamasıyla kabul edilen sosyalist bir anayasa yürürlüğe girdi. Böylece eski anayasada yer alan Almanya’nın birleştirilmesi amacından vazgeçildi.

1970’lerde soğuk savaş yerini giderek uluslararası yumuşamaya bıraktı. 3 Haziran 1972’de Sovyetler, Demokratik Almanya, Polonya, Çekoslovakya, Federal Almanya ile bir dizi anlaşma yaptılar. Dört devlete, Berlin Antlaşması’na göre, Avrupa’da sınırların uluslararası hukuki dokunulmazlığı hakkı tanınacaktı. 9 Kasım 1972’de iki Almanya, birbirlerini egemen devletler olarak tanıyan bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşma ilişkileri yumuşattı; Demokratik Almanya, Eylül 1973’te Birleşmiş Milletler’e üye oldu. Bunun ardından 70 ülke, Demokratik Almanya’yı tanıdı. Daha sonra tüm dünya ülkeleriyle ilişki kuruldu tüm dünya ülkelerince tanındı. 1975’te Sovyetlerle yeni bir karşılıklı dostluk, işbirliği ve karşılıklı yardım antlaşması imzalandı. Bu antlaşma iki ülke arasında tüm önemli sorunları kapsamakta, Demokratik Almanya’nm güvenlik içinde, sosyalizm ve komünizm yolunda gelişmesini amaçlamaktaydı. Aynı yönde antlaşmalar Bulgaristan, Çekoslovakya, Moğolistan, Polonya, Macaristan, Romanya ve Vietnam ile de imzalandı.

SED’nin 9. Kongresi’nde (1976) onaylanan yeni programda; toplumsal ilerleme ve sosyalizm savaşımında toplum düzenleri değişik devletlerle barış içinde yan yana yaşamak için birlik oluşturma ilkesi benimsendi. Sosyalizm ve komünizmin kuruluşu için silahsızlanma ve uluslararası güvenliğin temel koşul olduğu vurgulandı. Bu amaçla Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Konferansı’nın oluşumu için çaba harcanması, her türlü nükleer silahın üretim ve depolanmasına son verilmesi, var olanların da azaltılması için çaba harcanacağı açıklandı. Federal Almanya ile iyi komşuluk ilişkilerini sürdürme ve geliştirme politikasına ağırlık verildi. Ekim 1976’da Demokratik Almanya Cumhuriyeti Halk Meclisi, 1971’de SED Merkez Komitesi Genel Sekreteri olan Erick Honecker’i Devlet Konseyi Başkanlığı’na, Willi Stoph’u Bakanlar Konseyi Başkanlığı’ na (Başbakan), Hors Sindermann’ı da Demokratik Almanya Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanlığı’na seçti.

Advertisement

Kuruluşundan beri özgürlükleri ve sömürgeciliğin (yeni sömürgeciliğin) yok edilmesi için savaşan halklara verilen destek, Vietnam ve Angola bağımsızlık savaşlarında da sürdürüldü. 1980 sonrasında Federal Almanya ile ilişkiler büyük hız kazandı. Demokratik Almanya Gençlik Federasyonu ile Federal Almanya Gençlik Federe Merkezi, 1982’de 16 kez bir araya geldiler. 1982’de, Devlet Başkanı Erich Honecker Federal Almanya’yı ziyaret planı, Bonn’da iktidara gelen Muhafazakârların karşı çıkması sonucu gerçekleşemedi. Yönetim, 1984’te Batı Berlin ile aradaki sınırı açarak 23 bin kişinin Batı’ya geçmesine izin verdi. Ekim 1984’te, ülkenin 35. kuruluş yıldönümü askeri ve sivil törenlerle kutlandı. Sovyetleri kutlamalarda temsil eden Dişişleri Bakanı Andrey Gromiko, iki ülke arasında 15 yıl süreli yeni bir ticaret ve ekonomik işbirilği antlaşması imzalandığını açıkladı. 1983’te, ABD ile SSCB arasında Cenevre’de yapılan nükleer silahsızlanma görüşmelerinin ardından, Honecker’in Moskova’ya şaşmaz bağlılık politikası, ilk kez ciddi bir sarsıntı geçirdi. Bunun nedeni, Honecker’in iki Almanya arasındaki ilişkileri geliştirme çabalarına karşın; Moskova’nın, ABD’ye, iki Almanya arasına füze yerleştirilmesini önermesiydi. Bu politikadan rahatsızlık duyan Moskova, bu tepkisini, resmi yayın organı Pravda Gazetesi’nde yayımlanan bir dizi yazıyla dile getirdi ve Federal Almanya’nın 1 milyar marklık yardımının altmda, Demokratik Almanya’nın rejimini çökertmek yattığını öne sürdü.

Bu gelişmelerden birkaç hafta sonra, Honecker’in Bonn’a yapacağı ziyaretin ertelenmesi, politik gözlemciler tarafından Moskova’nın tepkisine yoruldu. Ancak, Sovyetler Birliği Devlet Başkanı ve Komünist Parti Genel Sekreteri Yuri Andropov’ un ölümü, Demokratik Almanya’nın bağımsız politika izleme şansını artırdı. Buna karşın, Andropov’un yerine seçilen Konstantin Çernenko, Erich Honecker’e sert bir mesaj göndererek Moskova’nın liderliğinin tartışma konusu yapılamayacağını belirtti. 1984′ ün, Demokratik Almanya açısından çarpıcı bir olayı da, ABD ile ilk kez bakan düzeyinde resmi görüşmelerde bulunulmasıydı (Paris ve Londra’da).

Bununla birlikte, Sovyetlerin Üçüncü Dünya Ülkeleri’ne yaptığı yarımın en büyük destekçisi olmayı sürdürdü. Doğu Bloku içinde teknolojisi en gelişmiş ülke olduğundan Asya ve Afrika’daki dost ülkelere geniş çaplı teknik ve ekonomik yardımda bulundu. Mayıs 1985’te, İkinci Dünya Savaşı’ nın sona erişinin 40. yılı dolayısıyla, Sosyalist Birlik Partisi yayımladığı mesajda ülkeyi Nazilerden kurtararak özgürlüğünü sağlayan Sovyetlere şükran duyulduğu, işbirliğinin daha da güçlendirileceği açıklandı. Moskova’ ya güvence vermek amacıyla resmi bildiride; uluslararası kapitalizmin ve Üçüncü Reich’ın Almanya’nın kaçınılmaz sonunu hazırladığı, Alman tarihinin ilk sosyalist devleti Demokratik Almanya’nın bu sorumluluğa ortak edilemeyeceği vurgulandı. Bu nedenle, Batı blokuyla ekonomik ve politik ilişkiler, 1985’te temkinli biçimde gelişti.

Erich Honecker İtalya’yı ziyaret eden ilk Demokratik Almanya devlet başkanı (Haziran 1985); Fransa’daki sosyalist hükümetin lideri Lauden Fabius, Doğu Berlin’i resmen ziyaret eden ilk Batılı başbakan oldular. Ancak, Fabius, bunun Doğu Berlin’in başkent sayılması anlamına gelmediğini açıkladı (Temmuz 1985). Büyük Britanya, İtalya dışişleri bakanları da Doğu Berlin’e gelenler arasındaydı. Sözü geçen ülkelerle karşılıklı ekonomik ve kültürel antlaşmalar imzalandı. Ancak geçmiş yıllarda olduğu gibi Sovyetlere ve Üçüncü Dünya’da destek vermeye devam etti. Afrika ve Ortadoğu’daki Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde 2.500 Demokratik Almanyalı askeri danışman bulunduğu açıklandı. Doğu Avrupa ülkeleri içinde en sağlıklı ekonomi ve büyüme Demokratik Almanya’da gerçekleşti. Ticaret dengesi, 1982’den bu yana dışsatım lehinde geüşmesini sürdürdü. 3 milyar dolara yakın dış borç ödeme olanağı doğdu. Geçmişte uygulanan katı devletçilik anlayışı bırakılarak bir dizi reform sessizce gerçekleştirildi. Bunun sonucunda, üretimde ve ekonomik büyümede artış sağlandı.

Bürokrasinin etkinliği azaltılırken fabrika ve çiftlik yöneticilerinin yetkileri artırıldı. Özendirme amacıyla, bireysel çalışanların verimine göre maaşları ve primleri artırıldı. 100 Batı Avrupa ve Japon bankası tarafından oluşturulan konsorsiyum, ülkeye 600 milyon dolarlık yeni kredi açılmasını onayladı. Ekonomide ortaya çıkan iyimser tablo, her şeye karşın, yaşam düzeyinde önemli bir yükselişe yol açmadı. Tüketim mallarında sunu, gereksinimi karşılamaktan uzak kaldı. Ülkenin bir başka sorunu da, çevre kirliliğinin (özellikle hava ve su) tehlikeli boyutlara ulaşmasıydı. Beş büyük endüstri bölgesinde (Berlin, Halle, Leipzig, Dresden. Karl-Marx Stadt) önlem alınmaması durumunda, toplu ölümler yaşanacağı, UNESCO Örgütü’nün yayımladığı bir raporda açıklandı. Olayı, 1982’den bu yana gizleyen hükümet, bir “çevre müsteşarlığı” kurulmasını kararlaştırdı.

1986’nın içteki en önemli olayı, nisanda yapılan Sosyalist birlik Partisi’nin 11. Kongresi idi. Bulgaristan ve Çekoslovakya komünist partileri kongrelerine fazla üst düzeyde olmayan birkaç gözlemci gönderen Sovyetler, kendi açılarından büyük önem taşıması nedeniyle kongreye, Genel Sekreter Mihail Gorbaçov katıldı. Yeniden genel sekreterliğe seçilen Erich Honecker, yaptığı konuşmada; 1986-1990 Planı’nda, Doğu Avrupa’nın en modern ekonomisini yine kendileri tarafından yaratılacağını ve tümüyle bilgisayar sistemine geçileceğini açıkladı. Bir başka önemli gelişme de, 20 yıldan bu yana ilk kez bir Doğu Bloku ülkesi liderinin Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaretiydi (Ekim 1986). Honecker, altı günlük resmi gezisinde, iki ülke arasındaki ticaret ilişkelerinin dengeli biçimde geliştirilmesini hedefliyordu. Yayımlanan resmi bildiride, ticaret hacminin 3 milyar dolara çıkarılmasının kararlaştırıldığı açıklandı. Parti kongresinde, ekonomide sorunların var olduğu gerçeği kabul edildi ve bu sorunların çözümü durumunda, sosyalist sistemle dünyanın en gelişmiş 10 endüstri ülkesi arasına girilebileceği öne sürüldü. Sorunların başında, fabrikaların yaşlılığı ve verimsizliği gelmekteydi. Yeni fabrikalar için yatırım, araştırma, donanım gibi alanlarda 1975-1986 arasında % 8’lik gerileme oldu. Telefon sistemi, kara ve demiryolları ağında gelişme, Batı düzeyinin altında kaldı. Tarım ve endüstri sektörlerinde kişi başına üretim, Federal Almanya’ya oranla % 50 daha düşük gerçekleşti.

Mikroelektronik, bilgisayar ve robot endüstrileri gelişmiş olmadığından bu dallarda Batı Avrupa ve Japonya’ya bağımlılık sürmekte; açığın dışsatım yoluyla kapatılmasına çalışılmaktaydı. Son yıllarda, Sovyetlerden sağlanan ham petroldeki düşüş nedeniyle, ortadoğu ülkelerinden döviz karşılığı ham petrol alınması; “Çernobil” kazasına karşın, nükleer enerji yatırımlarına ağırlık verilmesini hızlandırdı. Elektrik üretiminin % 10’unu karşılayan nükleer enerjinin payının 2000 yılında % 30’a çıkarılması planlanmaktaydı. Çevre kirlenmesine karşı önlem amacıyla kurulan “Çevre Müsteşarlığı” somut çözümler getirebilmiş değildi. Enerjinin büyük ölümü linyitten elde edildiği için hava kirliliğinin önüne geçilememekte; maden işletmeleri ve yeraltı suları kirlenmeden büyük zarar görmekteydi. İstatistikler, Halle ve Leipzig gibi endüstri yörelerinde oturanların yaş ortalamalarının, ülke ortalamasından 6 yaş düşük olduğunu ortaya çıkardı.

1987’de Demokratik Almanya ile Sovyet yönetimleri arasındaki ilişkilerde soğuk bir dönem yaşandı. Bunda, Sovyet lideri M. Gorbaçov’un başlattığı “glasnost” (açıklık), “perestroyka” (yeniden yapılanma) politikalarına, Demokratik Almanya yöneticilerinin karşı çıkması önemli rol oynadı. Sovyetler de dahil olmak üzere, Doğu Bloku’ nda yaşam düzeyi en yüksek ülke olmasına karşın, rejim konusunda tutucu bir yol izleyen yönetim; M. Gorbaçov’ un, Stalin’i suçlayan, N. Kuruşçev’in giriştiği reformları öven konuşmasına (Aralık 1987), Demokratik Almanya kamuoyuna coşkusuz ve kısa geçiştirerek karşılık verdi. Bu arada, yine S talin döneminin nihilist ve insanlık dışı uygulamalarını eleştiren “Pişmanlık” adlı Sovyet filmi, resmi yayın organı “Neues Deutschland”da sert bir biçimde kınandı. Gorbaçov’un, 75 yaşındaki Erich Honecker’in ardılı olarak parti içindeki reformcu kanadın anahtar kişisi Hans Modrow’u göstermesi, tutucuların tepkilerini daha da artırdı. Öyle ki, Doğu Berlin’de bulunan Sovyet Kültür ve Bilim Enstitüsü’nde, Gorbaçov’un yeni politikaları konusunda bilgi verme amacıyla düzenlenen konferans, yetkililerce ertelendi. Bu katı tutuma karşın, bazı umut verici gelişmeler de gözlendi. Örneğin, ölüm cezasını kaldıran ilk Doğu Bloku ülkesi Demokratik Almanya oldu; kuruluşunun 38. yıldönümü nedeniyle, binlerce politik ve adi suçlu için genel af ilan edildi. Yaşam boyu hapis cezaları 15 yıla çevrildi. Ancak bu kararlar, politik çevrelerde; Erich Honecker’in, Federal Almanya gezisi (Eylül 1987) öncesinde, insan haklarına saygı gösterildiği imajı yaratmak istemesi biçiminde yorumlandı. Erich Honecker’in daha önce iki kez (1984-1985) ertelenen Federal Almanya gezisi sonunda Eylül 1987’de gerçekleşti. Honecker, yaklaşık 40 yıl soma, Federal Almanya topraklarına ayak basan ilk Demokratik Almanyalı lider sıfatını kazanırken; Federal Almanya da, Demokratik Almanya’nın egemenliğini ve yasal devlet oluşunu onaylamış oluyordu.

Görüşmelerde, bilim, teknoloji, çevre kirliliği, nükleer reaktör güvenliği konularında işbirliği; Federal Almanya’ nın kredi oranını artırması; Demokratik Almanya’daki otoban ve demiryollarının geliştirilmesi konularında yeni antlaşmalar imzalandı. Ancak, iki ülkenin birleşmesi ve “Berlin Duvarı” gibi temel sorunlarda bir ilerleme kaydedilemedi. Federal Almanya Devlet Başkanı Richard von Weizsâcker’in “Almanya Alınanlarındır” görüşüne karşılık; Erich Honecker, ateşle su gibi kapitalizm ile sosyalizmin uyuşamayacağını, iki ülkenin birleşmesinin söz konusu olmayacağım vurguladı. 1980’den bu yana Batı ülkeleriyle ticaret dengesinde gerçekleşen artı değer, 1987’de eksiye dönüştü. Üretim düşüklüğü, ürünlerin Batıdaki eşdeğerlerinden düşük oluşu, dokuma endüstrisinde modaya uyulamaması, ekonomiyi olumsuz etkileyen başlıca öğelerdi. Yanı sıra, ülke parasının Federal Almanya markı karşısında değer yitirmesi; sermaye yatırımları ve büyüme oranının düşüklüğü; dış borçların 6.5 milyardan 8 milyar dolara çıkması, 1986-1990 Planı’nda öngörülen hedeflerin ilk (ulusal gelirde yıllık büyüme % 4.5, endüstride % 8.3) iki yılda geride kalmasına yol açtı. Honecker, Ocak 1988’de üç günlüğüne Fransa’ya resmi bir gezide bulundu. Fransa Devlet Başkanı Mitterrand ile görüşen Honecker, gezisinde önce, bir iyi niyet gösterisi olarak Fransa’da yaşayan Protestanların (Hügonolar) tarihi hakkında 17. ve 20. yüzyılları içeren değerli belge ve mikrofilmlerden oluşan bir arşivi Fransa’ya geri verdi. Şubatta Çekoslovakya ve Macaristan’a turistik gezi yapacak olanlar için yeni döviz koşulları yürürlüğe girdi. Bu arada, Rosa Luxemburg ve Kari Liebknecht’in 69. ölüm yıldönümleri nedeniyle Doğu Berlin’de 200 binden fazla kişinin katıldığı ve Honecker’in yönettiği bir güç gösterisi yapıldı. Ancak, gösteriye katılmak isteyen bağımsız Barış, Çevre ve İnsan Hakları Grupları’nın 100’den fazla üyesi tutuklandı. Kısa bir süre sonra, rejim karşıtı Vera Wollenberger de gözaltına alındı, 6 ay tutuklu yargılandı. İnsan hakları savunucuları için, ülkenin çeşitli kentlerinde dayanışma gösterileri yapıldı (Şubat 1988). Yine rejim karşıtlarından müzisyen Krawczyck, eşi Freya Klier ve çocuklarının Federal Almanya Cumhuriyeti’ ne göç etmelerine izin verildi (Mart 1988).

Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nde ki Protestan Kiliseler Birliği’nin Başkanı Werner Leich, E. Honecker ile ikili bir görüşme yaptı. Dresden’in, İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmasının 43. yılı nedeniyle yapılan gösterinin gecesinde, Batıya geçişlerin serbestleştirilmesi için yüzlerce kişi gösteri yaptı; göstericilerin bazıları tutuklandı (Mayıs 1988). Leich, Demokratik Almanya Protestan Kilisesi adına Honecker’den dinsel toplantılara tüm yurttaşların serbestçe, engellenmeden katılmaları için izin verilmesini istedi (Nisan 1988). 110 devletten 1.000’in üzerinde çağrılının katıldığı “Nükleer Silahlardan Arınmış Sınırlar İçin Uluslararası Toplantı”, 20-22 Haziran 1988′ de Doğu Berlin’de yapıldı. Demokratik Almanya Havayolları Interflug’un 3 Airbus uçağı ısmarlaması ilgi uyandırdı. Çünkü, Doğu Bloku’nda, Batı ürünü uçak almaya karar veren ilk ülke Demokratik Almanya oluyordu (Temmuz 1988). Batıyla ilişkileri geliştiren önemli bir adım da, AET ile diplomatik ilişki kurulması oldu (Ağustos 1988).

Ocak 1989’da, Erich Honecker, ülkesinin 1991’e kadar tek yanlı olarak silahlı kuvvetlerde ve savunma giderlerinde indirime gidileceğini açıkladı. Bu kararda, ABD-SSCB silahsızlanma görüşmelerinde sağlanan olumlu gelişmelerin etkili olduğu söylendi. Macaristan’da 1989 başında başlayan, mayıs ayında ivme kazanan liberalleşme hareketleri, Demokratik Almanya’yı da etkiledi. Ağustos 1989’da, Macaristan’ a turisrölarak gelen Demokratik Almanyalılardan 3.000’i Macaristan üzerinden Avusturya’ya sığındı. Avusturya’nın yanı sıra, Federal Almanya’nın Prag ve Budapeşte büyükelçiliklerine de çok sayıda Demokratik Almanya yurttaşının sığınması, iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirdi. Federal Almanya, Demokratik Almanya’yı reformlara direnmekle suçlarken; Demokratik Almanya da olayların Batılı ülkeler tarafından kışkırtıldığını öne sürdü. Federal Almanya, sığınmaların çığ gibi büyümesi üzerine, geçici olarak Doğu Berlin, Prag ve Budapeşte büyükelçiliklerini kapattı. Bavyera Eyaleti’nde göçmenler için geçici çadırkent kurulmaya başlandı: Başbakan Helmut Kohl, halka yardım çağrısında bulundu (Eylül 1989). Bu arada, Macar hükümeti, ülke sınırlarının Demokratik Almanya yurttaşlarına açık tutulacağını söyledi. Göç ekim aymda da sürerken yıl boyunca sayının 75 bine ulaştığı açıklandı. Başkent Doğu Berlin’de ilk kez yönetim karşıtı gösteriler yapıldı.

Advertisement

7 Ekim 1989’da, Demokratik Almanya’nın 40. kuruluş yıldönümü kutlamaları, karşı gösterilerle başladı. Törenlere Sovyet lideri Mihail Gorbaçov da katıldı. E. Honecker, parlamentoda yaptığı konuşmada; Marksist-Leninist ilkelerden ödün verilmeyeceğini, Sovyetlerdeki gelişmelerin kendilerini bağlamadığım söyledi. Ancak bu açıklamaların ardından kısa bir süre sonra E. Honecker istifa etmek zorunda kaldı (18 Ekim 1989). Devlet Başkanlığı ve parti genel sekreterliği görevine Egon Krenz (Honecker’in yardımcısı ve ardılı) seçildi. Krenz, reformlardan yana olduğunu bildirdi. Gösterilerin sürmesi üzerine, yönetim yumuşama eğilimi içine girdi ve 40. kuruluş yıldönümü sırasında çıkan olaylarda tutuklananlar serbest bırakıldı. Parti kuramcısı Kurt Hager, yönetime daha fazla katılım, açıklık politikası ve basında liberalleşmeye gidilmesi çağrısında bulundu. Moskova’ya giden E. Krenz, M. Gorbaçov ile görüşerek perestroyka ve glasnost konularında bilgi aldığını, partisinin de uygulamaları başlatmak amacında olduğunu vurguladı (1 Kasım 1989). Doğu Berlin’de düzenlenen ve 1 milyon kişinin katıldığı, ülke tarihinin en büyük protesto gösterisinde, Krenz eleştirildi ve glasnost uygulamasının ivedilikle başlatılması istendi (5 Kasım 1989).

Gelişmeler karşısında hükümet istifa etti (8 Kasım 1989); Federal Almanya Başbakanı Helmuth Kohl, iki ülkenin resmen birleşmesini istediklerini, bunun için sürecin olgunlaştığını açıkladı. 28 yıldır Doğu-Batı ayrılığının simgesi olan Berlin (Utanç) Duvarı, Demokratik Almanya Hükümeti’nin aldığı kararla açıldı (10 Kasım 1989). Karar, büyük bir coşkuyla karşılandı. Duvarın kapılarının açılmasından hemen sonra, hafta sonlarında binlerce Doğu Berlinli Batı Berlin’e akın etmeye başladı. Federal Almanya Hükümeti, Doğu Berlinlilere harcamaları için 100’er mark dağıttı. Bu arada duvarın yıkımına başlandı. Demokratik Almanya Hükümeti, demokratik seçimden yana olduklarım, demokratik bir koalisyon hükümeti kurulmasını istediklerini belirtti.

Yeni hükümete ilk kez Sosyalist Birlik (Komünist) Partisi dışından 1/3 oranında üye almdı (18 Kasım 1989). Göreve geldiğinden bu yana ağır eleştirilere hedef olan (reform karşıtlığı, özel yaşamı, yolsuzluk, vb) Egon Krenz, Kasım sonunda parti genel sekreterliğinden, 7 Aralıkta da devlet başkanlığı görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı; Gizli Polis Örgütü STASİ dağıtıldı, yine Kasım sonlarında, Erich Honecker ve istifa eden üst düzey yetkilileri yolsuzluk savıyla mahkemeye verildiler. Partinin resmi yayın organı “Neues Deutschland”, Merkez Komitesi Politbüro, Parti Sekreteryası’nın kaldırılabileceğini; bunun Stalinci öğelerin kökten temizlenebilmesi için zorunlu olduğunu duyurdu. Krenz’in yerine vekâleten başkan yardımcısı Manfred Gerlach atandı. Parlamento, anayasadaki “Ülke, Marksist-Leninist Parti tarafından yönetilir” maddesini yürürlükten kaldırdı. 16-18 Aralıkta yapılan Sosyalist Birlik Partisi Olağanüstü Kongresi bitiminde yayınlanan bildiride demokratik sosyalizmin amaçlandığı; partinin adının Alman Sosyalist Birlik, Demokratik Sosyalizm Partisi olarak değiştirildi; genel sekreterliğe Gregor Gysi’nin seçildiği açıklandı. Ülkeyi ziyaret eden Federal Almanya Başbakanı H. Kohl, Dresden’de Başbakan H. Modrow ile görüştü. Gösterilerde, “Birleşmiş Almanya” sloganı atıldı (20 Aralık 1989). Berlin Duvarı’ nın yıkılmasını, bölünmüşlüğün son simgesi olan Brandenburg Kapısı’nın açılışı izledi (22 Aralık 1989). Açılış törenine iki ülkenin başbakanları da katıldı.

Gözaltında bulunan E. Honecker serbest bırakılmakla (5 Ocak 1990) birlikte, bu kez, Yüksek Mahkeme başsavcısı tarafından vatana ihanet ve yolsuzlukla suçlandı (16 Ocak 1990). 17 ve 21 Ocak 1990 tarihlerinde Doğu Berlin’de düzenlenen iki büyük gösteride, gizli polis örgütü STASİ’nin genel merkezi basılarak talan edildi; Parti’nin dağıtılması; iki Almanya’nın birleşmesi için referandum düzenlenmesi istendi.

Bu arada, AET Başkan Yardımcısı Dr. Martin Bangemann, sürpriz bir açıklama yaparak Demokratik Almanya’nın başvuruda bulunması durumunda, 1992’de örgüte tam üye olabileceğini, örgüt tüzüğünün bunu olanak tanıdığını açıkladı.

Kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine, Egon Krenz parti üyeliğinden de dışlandı (22 Ocak 1990). İki Almanya’nın ekonomi kurulları ilk kez Doğu Berlin’ de bir araya geldiler. Federal Almanya tarafı, pazar ekonomisine geçilmesini, yabancı sermayeye kolaylık sağlanmasını, konvertibiliteye geçilmesini istedi.Devlet başkanlığına vekâlet eden ve Liberal Demokratik Parti’nin de genel başkanlığını yürüten Manfred Gerlach istifa etti. Gerlach, mayısta yapılacak seçimlere de katılmayacağını açıkladı (25 Ocak 1990).

Trabant 601

Doğu Almanya ile özdeşleşmiş Trabant 601 (Kaynak: pixabay.com)

Federal Almanya Ekonomi Bakanı H. Hausseman ile Demokratik Almanya Başbakanı Hans Modrow arasında imzalanan kredi antlaşmasına göre, Demokratik Almanya’ya düşük faizli 6 milyon mark kredi verilmesi kararlaştırıldı.

Ocak 1990’ın son gelişmeleri, koalisyon ortağı Hıristiyan Demokrat Birlik’in hükümetten çekilmesi; en güçlü muhalefet grubu olan “Yeni Forum Partisi“nden ayrılanların “Alman Forum Partisi“ni kurmalarıydı. Şubat ayı da çarpıcı gelişmelere sahne oldu. Başbakan Hans Modrow, iki ülkenin birleşmesiyle ilgili üç aşamalı bir plan önerdi:

1-Sözleşmeye dayanan birlik,
2-Alman Konfederasyonu,
3-Konfederasyonun işlerlik kazanması.

Başkentin Berlin olması, askeri paktlardan çıkılması da planın öteki parçaları. Federal Almanya ise, planı olumlu bulmakla birlikte NATO’dan çıkılmasının ülke güvenliğini tehlikeye düşüreceğini; istenmemesi durumunda NATO güçlerinin bugünkü Demokratik Almanya topraklarına yerleştirilmeyeceğini bildirdi. Birleşme konusuna Sovyet lideri M. Gorbaçov olumlu yaklaşırken Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Sevardnadze ise, Avrupa, ABD ve Kanada’nın katılacağı bir referandumla sonucun saptanmasını önerdi. Birleşmeye karşı çıkan Sosyalist Birlik Partisi Genel Sekreteri Gregor Gysi, aniden Moskova’ya gitti. Ancak gözlemciler, Gorbaçov’un Gysi’ye yeşil ışık yakmayacağı görüşünde birleştiler (3 Şubat 1990). 4 Şubatta İsviçre’nin Davos Kenti’nde yeniden bir araya gelen iki Almanya lideri, konunun bu aşamadan soma birleşip birleşmeme değil, hangi koşullarda birleşileceği olduğunu açıkladılar. Şubatın ikinci haftasında, Bonn’a 15 milyar mark yardım istemiyle giden Başkan H. Modrow, H. Kohl’un konuya soğuk yaklaşımıyla karşılaştı. Federal Hükümetin Demokratik Almanya ekonomisi iflasın eşiğinde olduğundan bu riske girmek istememesi, Demokratik Almanya komuoyunda düş kırıklığı ve tepkiye yol açtı.

Başbakan Modrow ise, ülkesinde maddi-manevi birlik değerlerinin kökleşmiş olduğunu, bundan utanç değil övünç duyduklarını söyledi ve Federal Almanya’nın bu tutumunu fiyat kıran tüccarlara benzetti.

Advertisement

Hakkında “ülkeye ihanet, rüşvet” gibi suçlardan soruşturma açılmış bulunan devrik lider E. Honecker, basına yaptığı açıklamada geçen yılki seçimlere hile karıştırdığını; Demokratik Almanya devletinin ve halkının sürüklendiği bunalımın politik sorumluluğunun kendisine ait olduğunu söyledi (17 Şubat 1990). Demokratik Almanya Hükümeti, Berlin Duvarı’nın, eski parlamento binası (Reichstag) ile Brandenburg Kapısı arasındaki bölümünün tümüyle yıkılmasını kararlaştırdı (21 Şubat 1990).

Tüm bu gelişmelerin ardından 3 Ekim 1990’da iki Almanya birleşti ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti tarihe karıştı.


Leave A Reply