Dünya Çiftçiler Günü Ne Zaman? Neden Kutlanıyor? Önemi Nedir?

0
Advertisement

Dünya çiftçiler günü ne zaman? Dünya çiftçiler günü neden kutlanıyor? Her yıl 14 Mayıs günü çeşitli etkinliklere sahip olan Dünya Çiftçiler Günü hakkında bilgiler.

Dünya Çiftçiler Günü

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından tüm dünya ülkelerinde 14 Mayıs, Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanır.

Kentlerin dışında, kasabaların ve köylerin çevresinde buğday, arpa, mısır, tütün, pamuk, ayçiçeği tarlaları, meyve ve sebze bahçeleri, üzüm bağları, tavuk çiftlikleri koyun, sığır sürüleri gözümüze çarpar.

Tüm bunları kuran, düzenleyen, işleten, ürün elde eden kişilere çiftçi (rençber) denir. “Çiftçilik” günümüzde “tarım” adını almıştır.

Dünyamızda yaşayan altı milyar insanın beslenmesi giyinmesi için gerekli temel ürünleri çiftçi üretir. Ekmek, et, süt, sebze, meyve, pamuk, yün hep çiftçinin alın teri, el emeği ile elde edilegelmiştir. Onlar arılar gibidir. Kendi gereksinmelerini karşılarken kentlerde yaşayanların besinlerini de sağlarlar. Çeşitli ürünler elde ettikleri için kendilerine yeterli olabilirler. Gıda ve giyim sanayisine ham madde üretirler.

Advertisement

Çiftçilik Nasıl Ortaya Çıktı?

Tarihten önceki ilk insanlar toplayıcı idiler. O zamanlar doğada bol bulunan çeşitli meyveleri toplarlar; yenebilir hayvanları ilkel araçlarla avlarlardı. Meyvelerin, av hayvanlarının bol olduğu yerlere giderlerdi. Orada ürün tükenince başka yerlere giderler; göçmen kuşlar gibi göçebe olarak yaşamlarını sürdürürlerdi.

insanoğlu cilâlı taş devrine ulaşınca bazı araçlar da yaptı; hayvanları hızla yok etti. Nüfus çoğalınca doğadaki meyveler yetmez oldu. Hızla tükenen ürünleri kendileri üretmeye başladılar. Bitkileri ekip çoğaltmaya, hayvanları evcilleştirip onlardan yararlanmaya yöneldiler. Toprağı sürdüler, tahılları ektiler, suladılar, bol ürün elde ettiler.

Böylece çiftçilik doğdu. Çiftçiliğin doğmasıyla insanlar göçebeliği bıraktılar, yerleşik hayata geçtiler. Tarıma elverişli yörelerde evler, köyler kurdular, yurt edindiler, kendilerini yaşatan ürünleri, yetiştirdikleri köylerini, yurtlarını, dışarıdan gelenlere karşı korumak amacıyla el ele verip ordular kurdular. Böylece toplu yaşama geçildi, uygarlığın ilk adımları atıldı.

Buğday, arpa, mısır, çavdar, yulaf, pirinç, darı vb. tahıllar ilk kez; toprağı, suyu, güneşi elverişli olan Mezopotamya’da yetiştirilmeye başlandı. Oradan Nil nehri boylarına, Anadolu’muza, Hindistan’a, Çin’e, İtalya’ya, Amerika’ya yayıldı.

18 yy.’a dek tarım, ilkel araçlarla yapılırdı. 18. yy. başlarında bilim ve tekniğin gelişmesiyle yeni üretim yöntemleri, tarım araçları bulundu, geliştirildi, sağlıklı, bol ve çok çeşitli tarım ürünleri elde edilmeye başlandı. Tahıl türleri, hayvan ırkları geliştirildi. İnsan gücü yerine makineler kullanılır oldu. Toprağın verimini arttırıcı etkinliklerin başında gelen gübre kullanılmaya başlandı.

Tarım’da Sanayi Devrimi

Tarımda gerçek devrim 20. yy.’da İngiltere, İtalya, ABD’de gerçekleştirildi, inceleme, araştırma ve denemeler sonunda bitkilerin, hayvanların türlerini belirlediler. Her ürünün sevdiği iklimi, toprak koşullarını belirlediler. Tarım ürünlerine zarar veren haşereleri, bunları yok etmenin yollarını aradılar, buldular.

Advertisement

Toprağı işlemede yüzyıllardır kullanılan karabasan yerine, pulluklar; hayvan ve insan gücü yerine traktörler kullanılmaya başlandı. Çok çeşitli ekme, biçme, harman makineleri yapıldı. Türlü tarım aletleri çiftçinin çalışmalarını kolaylaştırdı.

Bilimin ve tekniğin çağdaş düzeye ulaşamadığı çoğu Asya, Afrika, Güney Amerika ülkelerinde teknik tarım, gelişmiş ülkelerdeki düzeyde değildir. Oralardaki »çoğu yoksul ülkelere hâlâ tarım makinelerinden, tarım ilâçlarından, verimi arttırıcı bilgilerden yoksundurlar. Sulama olanaklarından gereğince yararlanamamaktadırlar. Tarım doğal koşullara bağımlıdır. Kuraklık, su bakınları, tarım ürünlerine zarar veren haşerelerin çoğalması kıtlığa, açlığa; açlıktan çocukların, yetişkinlerin ölmelerine neden olmaktadır.

Anadolu’da Çiftçilik

Yurdumuzda çiftçilik eski çağlarda Hititler döneminde ekonominin temelini oluştururdu. Toplum yaşamının ticarete ve avcılığa değil, tarıma göre düzenlendiğini, Hititler’den kalan tabletlerden, elinde üzüm salkımı tutan Tanrı kabartma resimlerinden kolayca anlayabiliyoruz. Çorum dolaylarına yerleşmiş Hititlerin (Etiler) yasalarının tarım ülkesi koşullarına göre hazırlandığı anlaşılıyor. Sabanı öküz gücüyle Çektikleri inekten, keçiden süt; koyundan yün elde ettikleri; arpa, buğday unundan ekmek yaptıkları, bol üzüm, elma yetiştirdikleri tarihi belgelerden kolayca anlaşılıyor.

Hititlerden sonra çiftçilik, yurdumuzda hızla gelişti. Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde de tarımsal ürünler ekonominin temelini oluşturdu.

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş ve yükselme dönemlerinde tarım ürünlerinden Vergi alınmazken duraklama ve gerileme dönemlerinde gittikçe artan vergiler, aşar a|ınmaya başlandı. Çiftçiler zaman içinde üretimi yavaşlattı. Sonunda Osmanlı Devleti’nin ekonomik düzeni iyice bozuldu.

Batı uygarlığı ile kapsamlı olarak tanıştığımız Tanzimat döneminde tarım 9eliştirmek için önlemler alındı; tarım okulları, hayvan sağlık okulları açıldı.

Yurdumuzda tarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra hızla gelişti.

Köylümüzün elde ettiği ürünün onda birinin devletçe vergi olarak alınması demek olan “aşar” kaldırıldı. Eski yıllarda dedelerimiz: “Yanmış harmanın âşarı olmaz,” derlerdi. Çiftçiyi ezen, çiftçiliği gerileten aşarın halk arasından istenmeyen, önemli bir yeri olduğu bu sözde anlaşılıyor.

Cumhuriyet’imizin kurucusu Atatürk, köylüye ve tarıma çok önem verdi. “Türkiye’nin gerçek sahibi, efendisi, gerçekten üretici olan köylüdür.” Sözüyle tarıma verdiği önemi vurgulamıştır. Atatürk, pek çok kişinin olanaksız gördüğünü başarmış; verimsiz, çorak bozkırda “Ankara, Atatürk Orman Çiftliği”ni kurmuştur. O’nu çiftçilikte

traktör kullanırken gösteren fotoğrafta, yüzünde bir iş başarmanın, bir eser ortaya koymanın mutluluğunu kolayca görebiliyoruz.

Cumhuriyet devrinde Ankara’da Ziraat Fakültesi açıldı. Tarım okulları açıldı. Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri çiftçiye araç, gereç, sunî gübre vb. kredileri vermektedir. Çiftçilerin sorunlarını çözmek için Ziraat memurları, ziraat odaları görev başındadır. Çiftçinin ürününü değerine satın alan Toprak Mahsulleri, Ofisi, Tariş, Fisko Birlik kuruldu.

Çiftçilere üretimde örnek olması için Ceylan Pınar vb. devlet üretme çiftlikleri kuruldu. Topraksız köylüyü toprak sahibi kılma çalışmaları yapılmaktadır. Her yıl kurulan panayırlarda çiftçinin ürünü sergilenir, değerlendirilir.

Advertisement

Bugün ileri sanayi ülkelerinin düzeyinde olmasa da teknik tarımda önemli ilerlemeler kaydettik, iklim ve toprak koşullan çok uygun olan yurdumuzda çok çeşitli, bol tarım ürünleri elde ediliyor. Bunların bazılarını başka ülkelere satıp döviz elde ediyoruz. Dövizle yeni makineler, ilâçlar, araçlar alıyoruz, fabrikalar kuruyoruz.

Bununla birlikte son yıllarda sanayileşmenin hızlı ve sağlıksız gelişmesi tarıma zarar vermektedir. Verimli tarlalar, bahçeler, fabrika, konut, yazlık evlerle doldu. Bilgisi, işletme kredisi yetersiz, ürettiğini değerine satamayan çiftçilerimiz, köylülerimiz kasabalara, kentlere, yurt dışına göç etti. Kentlerde gecekondu mahalleleri oluştu. Köyler, tarlalar, bahçeler terk edildi. Kimi tarım ürünlerini yurt dışında almaya başladık. Miras yoluyla tarlaların, bahçelerin kardeşler arasında bölüşülüp küçük parçalara ayrılmasıyla, arazi köylüyü geçindiremez oldu.

Yüzde altmışı çiftçilikle geçinen ulusumuzu tarım konularında bilgilendirmeliyiz-Onların toprağına, köyüne bağlanması için kredi olanakları sağlamalıyız, ürünleri yurt içinde, yurt dışında gerektiği gibi değerlendirmeliyiz. Uzak yurt köşelerini vatan bellemiş olan çiftçilerimizi daima desteklemeliyiz.

Atatürk’ün tarım, köy ve köylü hakkındaki sözlerini gözden geçirelim.

“Her şeyden önce yurdumuzda topraksız köylü bırakılmamalıdır. Bundan daha önemlisi, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiç bir nedenle bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işitebilecekleri toprak genişliğinin, toprağın bulunduğu bölgelerin nüfus yoğunluğuna, toprak verim derecesine göre sınırlandırılmasıdır.”

“Ulusumuz çiftçidir. Ulusumuzun çiftçilikteki emeklerini; çağdaş ekonomik önlemlerle en yüksek düzeye çıkarmalıyız. Köylümüzün çalışmalarının sonucunun ve meyvesinin, kendi yararına en yüksek noktaya ulaştırmak, ekonomik politika-mızın temel taşıdır.”

“Ulusal ekonomimizin temeli tarımdır. Bu nedenle tarım alanında kalkınmaya çok önem veriyoruz. Köylere kadar yayılacak programlı ve uygulamalı tarım çalışmaları, bu amaca ulaşmamızı sağlayacaktır.”


Leave A Reply