Edimsel Koşullanma İlkeleri Nelerdir? Açıklamaları ve Örnekler

0
Advertisement

Edimsel koşullanma ile ilgili ilkeler nelerdir? Edimsel koşullanma ilkeleri, genelleme ve ayırt etme, zıtlık, alışkanlık vb. açıklaması.

Edimsel Koşullanma

Edimsel Koşullanma İlkeleri

1. Genelleme ve Ayırt Etme

Klasik koşullamada geçerli olan genelleme ve ayırt etme süreçleri edimsel koşullama için de geçerlidir. Edimsel koşullamada uyarıcılar genellenebileceği gibi davranışların genellemesi de söz konusudur. Bu bağlamda uyarıcı genellemesi ve davranış genellemesi olmak üzere iki genellemeden söz edilebilir.

Uyarıcı Genellemesi:

Organizmanın koşullu uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi koşullu uyarıcı ile benzerlik gösteren diğer uyarıcılara da göstermesidir. Buna uyarıcı genellemesi denir. Örneğin; bir çocuğun sakallı dedesine “dede” demesi pekiştirildiğinde önceleri başka sakallı insanlara da “dede” der. Karganın mavi bir düğmeyi gagalaması pekiştirildiğinde seyrek de olsa başka renkteki düğmeleri de gagalayabilir. Örneğin matematik hocasından nefret eden öğrencinin, geometri ve fizik hocasına da aynı tepkileri vermesi.

En bilinen örnek ise Pavlov‘un köpeğinin zile tepki verirken belli bir süre sonra zil yerine kullanılan çan sesine de aynı tepkiyi vermesidir. Uyarıcı genellemesi ile ilgili durum şu şekilde formüle edilebilir.

Advertisement

Davranış Genellemesi: Bir davranışın pekiştirilmesi sadece o davranışın sıklığını artırmakla kalmaz aynı zamanda benzer davranışların gösterilme eğilimini de artırır. Buna davranımın genellemesi denir. Örneğin; Sayıları birden bine kadar hatasız sayan bir ilköğretim ikinci sınıf öğrencisi matematik öğretmeninden övgü alır. Daha sonra aynı öğrenci farklı bir günde matematik öğretmenine alfabedeki harfleri sırasıyla hatasız söyleyebileceğini göstermeye çalışması buna örnektir. Davranış genellemesiyle ilgili durum şu şekilde formüle edilebilir.

Ayırt Etme:

Organizmanın uyarıcılar arasındaki farkı kavraması ve her uyarıcıya farklı şekilde davranmasıdır. Örneğin; okula yeni başlayan Kezban, öğretmeninden sıraya girmediği için azar işitmiştir. Bunun neticesinde Kezban korkmuş ve öğretmenlerin olduğu her ortamda çekingen ve korkarak davranmıştır. Kezban’ın bu davranışı genellemedir. Daha sonraları Kezban’ın, diğer öğretmenlerle yaşantılarına dayalı olarak her öğretmenin kendisine aynı şekilde davranmadığını öğrenmiş ve diğer öğretmenlerle olan ilişkilerinde daha rahat davranmaya başlamıştır. Kezban’ın bu davranışı ayırt etmedir.

Edimsel koşullamada ayırt etme; bir davranış, pekiştirilen bir uyarıcı karşısında ortaya çıkarken, pekiştirilmeyen uyarıcılar karşısında ortaya çıkmamasıdır. Buna ayırt etme öğrenmesi de denir. Ayırt etmeyi öğrenme; bireyin pekiştirilen tepkiyi doğuran uyarıcıyı, pekiştirilmeyen tepkiyi doğuran uyarıcıdan ayırmayı öğrenmesidir. Başka bir deyişle, yalnızca belirli bir uyarıcıya belirli bir davranışı yapmayı öğrenmesidir. Sözgelimi insanın selam vermesi, beklemesi, yürümesi bir takım uyarıcıların kontrolü altındadır. Bu uyarıcılara ayırt edici uyarıcı denir. Örneğin selam verdiğimiz bir kişi bizim için ayırt edici uyarıcıdır. Eğer selamımızı almazsa bizde ona selam vermeyiz. Bu nedenle edimsel koşullamada edimsel davranışlar genel olarak “ayırt edici uyarıcı——edim——pekiştirici uyarıcı” ilişkisi içinde ortaya çıkar. Ayırt edici uyarıcılar davranışın yapılma zamanını ve zeminini belirler. Organizmanın farklı tepki vermesini sağlayan uyarıcıdır.

Uyarıcı Kontrolü
(Ayırt Edici Uyarıcı ve Tepki)

Skinner, uyarıcıyı ayırt etme konusunda da kapsamlı araştırmalar yapmıştır. Ona göre, “uyarıcılar, tepkileri doğurur, edimleri doğurmaz” ancak, uyarıcılar edimlerin ortaya çıkışını belirleyebilir. Uyarıcı, bu etkisini ayırt etme süreci yoluyla kazanabilir. Eğer bir edim, ortamda bir uyarıcı varken pekiştirilir, bir başka uyarıcı varken pekiştirilmez ise, gelecek sefer ilk uyarıcının bulunduğu ortamda edimi yapar, diğerinde ise yapmaz.

Ayırt edici uyaranın sunulması ya da ortamdan çekilmesine göre, organizma belirli bir tepkide bulunduğundan, Skinner bunu “uyarıcı kontrolü” olarak görmektedir. Uyarıcı kontrolü, davranışın gerçekleşebilme ihtimalinin çevrede bulunan bir uyarıcının kontrolü altında gerçekleşmesi durumuna denir. Örneğin, deney kutusundaki fare sadece ışık yandığında bir kola basıyor ve ardından pekiştireç alıyorsa, kola basma davranışı bir uyarıcı tarafından (ışık) kontrol ediliyor demektir. Bu doğrultuda pekiştirme ile organizma ne yapması gerektiğini öğrenirken, uyarıcı kontrolü ile davranışı ne zaman yapacağını öğrenmiş olur.

Advertisement

Örneğin, öğrenciler her bir öğretmene farklı bir şekilde davranmaktadırlar. Çünkü, her bir öğretmen, çocuklar için farklı ayırt edici özelliklere sahiptirler. Ayırtedici uyarıcı, Organizmanın göstereceği davranışın pekiştirileceğine dair kendisinde oluşan kuvvetli ipucuna ayırt edici uyarıcı denir.

Başka bir ifade ile ayırt edici uyarıcı organizmada davranışı ortaya çıkarma gücüne sahip uyarıcıdır. Örneğin, bir çocuk kimsenin olmadığı bir ortamda babasından para ister, ancak babası parayı vermez. Çocuk bu defa kalabalık bir ortamda para istediğinde babasının kendisine para verdiğini görünce, çocuk kalabalık ortamlarda babasından para istemesi gerektiğini öğrenmiş olur. Dolayısıyla kalabalık ortam çocuk İçin ayırt edici uyarıcı olur. Bu bağlamda ayırt edici uyarıcı davranışın ortaya çıkma ihtimalini artırır. Davranıştan sonra bireyin pekiştirilmesi (babanın para vermesi) ise davranış ile ayırt edici uyarıcı arasındaki bağı güçlendirir.

Ayırt edici uyarıcı, ayırt edici edimi (discriminative operant) meydana getirir. Ayırt edici edim, sadece belli bir durumda yani belli bir ayırt edici uyarıcıya yapılan edimsel tepkidir. Ayırt edici edimin meydana gelişi aşağıda şematize edilmiştir.

  • Ayırt edici uyarıcı → edimsel tepki → pekiştirici uyarıcı

Sonuç olarak, ayırt edici uyarıcı, ayırt edici edimi doğurur. Bu edim, pekiştirmeyle izlenirse öğrenilir. Organizmanın davranışlarını kontrol eden uyarıcıya “ayırt edici uyarıcı”, bu uyarıcıya verilen tepkiye de “ayırt edici tepki” denir.

2. Davranışta Kontrast (Zıtlık-Karşıtlık)

Birbirinden farklı ayırt edici uyarıcı ortamlarında, davranışın pekiştirilen ortamda artması, pekiştirilmeyen ortamda ise azalması veya kaybedilmesine denir. Örneğin, evde oldukça saldırgan olan, okulda ise cezalandırıldığı için aynı davranışı yapamayan bir öğrencinin durumu buna örnektir.

Başka bir deyişle, farklı ayırt edici uyarıcıların bulunduğu ortamlarda ki pekiştirme değişimi nedeniyle organizmadaki performans değişikliğine davranışta kontrast denir. Davranışta kontrast etkisi, edimsel koşullanma durumlarında ortaya çıkan bir durumdur. Evde oldukça saldırgan olan okulda ise cezalandırıldığı için aynı davranışları yapamayan bir çocuğun evde bu davranışları yapma sıklık ve süresinin artması davranışta kontrast kavramıyla açıklanabilir.

Örneğin yapılan bir deneyde bir grup güvercin, değişken aralıklı pekiştirme tarifesiyle kırmızı ve yeşil renkteki düğmeleri gagalayarak yiyecek elde etmektedirler. Her iki renkteki düğmeyi de gagalamayı İyice öğrendikten sonra verilen pekiştireçlerin arası derece derece uzatılır. Yani güvercinler yeşil ışığı gagaladıktan sonra, tekrarlar boyunca, giderek daha az yiyecek elde etmektedirler. Bu pekiştirme durumları devam ederken güvercinlerin kırmızı ışığı giderek daha fazla gagaladıkları gözlenmiştir. Deneyin başlangıcında yeşil ve kırmızı düğmeleri aynı oranda gagaladıkları gözlenmişken, yeşilde pekiştirme aralıkları ve uzamasından sonra kırmızı düğmeyi, pekiştirme miktarı değişmemesine rağmen daha çok gagalamaları davranışta kontrast kavramı ile açıklanmaktadır.

Güvercinler kırmızı düğmeyi ne kadar gagalasalar da pekiştirme miktarı değişmemesine karşı, yeşil düğmeye yaptıkları tepkilerin doğurduğu kontrast etkisiyle, kırmızı düğmeyi daha çok ve uzun süreyle gagalamışlardır. Buna pozitif kontrast da denir. Her iki koşullu uyarıcıda tekrar aynı oranlarda pekiştirilince, tepkiler de hemen hemen aynı oranda çıkmaya başlamıştır. Eğer gösterilen tepkilerde bir artış varsa buna pozitif kontrast etkisi, eğer gösterilen tepkilerde bir düşüş varsa buna da negatif kontrast etkisi denir.

3. Sönme (Edimin Sönmesi)

İstenmeyen bir davranışın, davranışı pekiştiren uyarıcıların (pekiştireçlerin) ortamdan kaldırılması suretiyle sıklığının azalması ve nihayet ortadan kalkmasıdır.

Bir davranışın sönme sürecine bırakılması davranışın görmezden gelinmesi, bir başka ifade ile pekiştirilmemesi demektir. Davranışı pekiştiren koşulları ortadan kaldırdığımızda davranış devam etmez. Örneğin; Anaokuluna devam eden beş yaşındaki Kezban, evde isteklerini ağlayarak yaptırmayı öğrenmiştir. Anaokulunda da benzer şekilde davranan Kezban’ın öğretmeni Kezban’ın bu davranışını görmezden gelmeye başlamış ve Kezban’ın bu davranışının yavaş yavaş azaldığını, bir süre sonra ortadan kalktığını gözlemiştir.(sabır gerekir.)

Sönme uygulamasının başlamasından sonra hedef davranışın yoğunluğunda veya sıklığında geçici olarak artma meydana gelir. Bu duruma “Sönme patlaması” adı verilir. Sönme patlamasının olması söndürülmeye çalışılan davranışın sönmeye başladığının bir işaretidir.

Advertisement

Sınıfta sürekli konuşarak öğretmeninin dikkatini çekmeyi başaran bir öğrencinin aynı yolu kullanarak bu amaca ulaşması engellendiğinde, ilk başlarda, konuşma davranışında bir artma olur. Bu durum sönme patlamasına örnek verilebilir.

Sönme patlaması:

Sönme eğilimine giren, bir davranışın başlangıcında artışın gözlenmesine denir. Örneğin, bir annenin çocuğunun emzirmekten vazgeçmesiyle bebeğin ilk başlarda aşırı derecede ağlaması. Bu durum sönme patlamasıdır ve ağlama davranışının sönmeye başladığının işaretidir.

4. Kendiliğinden Geri Gelme

Sönen davranışın tekrar ortaya çıkmasına denir, (hem klasik koşullamada hem de edimsel koşullamada karşımıza çıkan bir kavramdır.) Örneğin; bir bilgisayar kursuna gittiğimizde öğrendiğimiz programların bazılarını kullanmaz ya da öğrendiklerimizi tekrar etmezsek unuturuz. Buna karşın tekrar o programın başına oturduğumuzda daha önce öğrendiğimiz komutları tekrar kullanmaya başlarsak kendiliğinden geri gelme süreci gerçekleşmiş olur.

5. Alışkanlık Kazanma (Edinme-Oluşması)

Aynı davranışın tekrar tekrar yapılmasıdır. Alışkanlıklar daha çok edimsel koşullanma sonucu oluşur.

NOT! Alışma ve alışkanlık arasındaki fark:

Alışma aynı pekiştirecin tekrar tekrar verilmesi sonucu söz konusu pekiştirecin gücünün yitirmesidir. Alışma sonucu davranışın sıklığından azalma olur. Alışkanlıkta ise davranışın tekrar tekrar yapılması (davranış bir süre sonra otomatikleşir) yani, davranışın sıklığında artma meydana gelmesidir.

6. Batıl Davranış

Çevresel bir olayın davranışla ilişkisi ya bağımlılık ya da izlerlik şekilde olabilir. Eğer bir çevresel olay durumun mahiyeti gereği mutlaka bir davranışı izliyorsa, bu olay ile davranış arasındaki ilişki bağımlılık ilişkisidir. Örneğin; elektrik düğmesini çevirdiğimizde oda karanlık olur. Burada odanın karanlık olması ile elektrik düğmesini çevirme davranışı arasındaki ilişki bağımlılık İlişkisidir. Eğer çevresel olay davranışı izliyorsa fakat ille de izlemesi gerekmiyorsa bu durumda davranış ile çevresel olay arasındaki ilişki izlerlik ilişkisidir. Çevrilen düğme ile köpeğin havlaması arasında gerekli (zorunlu) bir bağ yoktur.

Batıl davranışlar, davranış ile çevresel olay arasındaki izlerlik ilişkisinin bir sonucudur ve davranışın tesadüfen pekiştirilmesi sonucu ortaya çıkar. Organizma bir davranış yaptığı sırada, o davranışla ilgisinin olmamasına rağmen bir pekiştireç alırsa almış olduğu bu peklştireci davranışla ilişkilendirir ve o davranışı yapma eğilimi gösterir. Üniversite giriş sınavlarını üçüncü kez girdiğinde kazanan bir öğrencinin, üniversitedeki eğitimi boyunca tüm ara sınav ve final sınavlarında, üniversite giriş sınavında kullandığı kalem, silgi ve kalemtıraşı kullanması.

Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda da batıl davranış geliştirebiliriz.

Örneğin; üniversite öğrencisi Kezban, devamsızlık sınırını aşmıştır ve dersin hocası ile görüşmeye gider. Görüşmeye gidenken yolda kavga eden iki kedi görmüştür. Görüşmesi olumsuz geçmiştir ve dersten devamsızlıktan kalmıştır. Bunun sonucunda Kezban kedi görme ile ortaya çıkan olumsuz durum arasında bir bağ olmamasına karşın ilişki kurmuş ve kedilere ilişkin bir batıl davranış geliştirerek, her kedi gördüğünde olumsuz bir durum olacağı beklentisine girmiştir.

DİKKAT
Önce düşünce (Batıl düşünce) sonra davranış gelir. (Batıl davranış). Düşünce davranışa yol açar. Ayrıca tüm batıl inanç ve davranışlar edimsel koşullama ile ortaya çıkmaz. Sosyal öğrenme ile de olur. -Papağan çıkan evde ölü çıkar gibi-geleneksel.

7. Kaçma ve Kaçınma Koşullaması

Kaçma davranışı, durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaşmadır. Kaçınma davranışı İse, durum ortaya çıkmadan durumdan uzaklaşmayı ifade eder. Kaçınma davranışının ortaya çıkması için korku ve kaçma koşullamasının ortaya çıkması gerekir. Diğer bir ifadeyle kaçma davranışı tepkisel koşullanma ile kaçınma davranışı ise edimsel koşullanma ile kazanılır. Örneğin bir çocuk elini yanan bir sobaya elini değdirmişse acı ile birlikte elini çekecektir. Buraya kadar tepkisel koşullanma geçerlidir, çünkü elini çekme refleksif bir davranıştır ve tamamen istem dışıdır, ikinci aşamada ise çocuk artık yanan sobaya yaklaşmayacak, yani kaçınma davranışı gösterecektir. Burada ise edimsel koşullanma vardır, çünkü çocuk elini yakmamak için uzak durmaktadır. Başka bir örnek verecek olursak, evinde şiddete maruz kalan bir çocuğu ele alalım. Çocuk evde babasından dayak yediği için korku ve kaçma davranışı gösterecektir. Okulda ise öğretmeni elini onu sevmek için başına götürmek istediğinde çocuk kafasını çekecek, yani kaçınma davranışı gösterecektir.

8. Premack İlkesi (Büyükanne Kuralı)

Bir davranışın sıklığını artırmak için her zaman birincil ve ikincil pekiştireçlerin kullanılması gerekmeyebilir. Bazen bir davranış bir diğer davranışın sıklığını artırmak için pekiştireç olarak kullanılabilir.

Advertisement

Premack veya büyükanne kuralı olarak bilinen ilke, organizmanın istemeyerek ve daha az sıklıkta gösterdiği davranışların sıklığının artırılması için, organizmanın çok severek, isteyerek ve daha sık gösterdiği davranışların pekiştireç olarak kullanılmasıdır. Kısaca, Premack kuralı davranışın davranışla pekiştirilmesidir. Örneğin çocuklar genellikle pırasayı çikolataya oranla daha az sever ve yerler. Burada daha az gösterilen pırasa yeme davranışının sıklığının artırılması için daha sık ve severek yapılan çikolata yeme davranışı bir pekiştireç olarak kullanılabilir. Öte yandan bilgisayarda oyun oynamayı çok seven bir çocuğun bu davranışının, düzenli olarak ödevlerini yapma davranışını kazanması için pekiştireç olarak kullanılması, kardeşiyle oynamayı çok seven bir çocuğun, odasını düzenledikten sonra kardeşiyle oynamasına izin verilmesi, pırasayı sevmeyen bir çocuğun bu davranışını artırmak için, çok sevdiği bisiklete binme davranışının pekiştireç olarak kullanılması Premack kuralının uygulamalarıdır.

Bu yöntem öteden beri aileler tarafından sıkça kullanıldığı için büyükanne kuralı olarak da bilinir. Davranışçı psikolog David Premack tarafından geliştirilmiştir. Bu ilkeye “Büyükanne Kuralı” da denilmektedir.

9. Koşullu Anlaşma

Bireyin bazı şeyleri elde etmesi için, belli şekilde davranmasını gerektiren düzenlemeler yapmayı kapsar. (Bireyin belli bir davranışı göstermesi için yapılan sözleşmedir.) Örneğin; annenin çocuğuna, “ödevini bitirdiğin taktirde oynamak için dışarı çıkabilirsin” demesi; odasını bir hafta boyunca düzenli tutuğu taktirde hafta sonunda tiyatroya götüreceğini söylemesi vb. koşula bağlı anlaşmadır. Koşula bağlı anlaşmada birey belli bir şekilde davrandığı taktirde pekiştirilir, aksi durumda ise pekiştirilmez, yani istediği şeyi elde edemez. Örneğin, çocuğun bir şey isterken ağlamasını istemiyorsak, ağlamadan istediğinde, isteğinin yerine getirileceğini, aksi takdirde getirilmeyeceğini belirtmek bir sözleşmedir.

Koşullu anlaşma bireyin kendi kendisiyle de olur. Ödevimi bitirdiğim taktirde hafta sonu sinemaya gideceğim, bugün hiç sigara içmezsem akşam konsere gideceğim gibi kendi kendine sözler verebilir.

DİKKAT! Premack İlkesiyle koşullu anlaşma arasındaki fark:

Koşullu anlaşmada kişi kendi kendine anlaşma yapabilir (Bu sınavdan istediğim notu alırsam sinemaya gideceğim) ama Premack kuralında böyle bir durum yoktur. Bir diğer fark; Premack ilkesinde önce hoşa gitmeyen davranış yaptırılırken, (pırasa ye çikolata vereyim) koşullu anlaşmada ilk yapılan davranış istenilen bir durum da olabilmektedir. (Bilgisayar oyna sonra ödevini yap)


Leave A Reply