İçinde ve anlamında fırsat kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Fırsat hakkında deyimler ve anlamları.
Fırsat İle İlgili Deyimler ve Anlamları
***eline fırsat geçmek
imkân bulmak: Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur?
***fırsat beklemek (aramak)
en uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
***fırsat bilmek
bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak: “Bazı kişiler üstüme varmak için fırsat kolluyorlar; yalnız eski kamyonlarla katırlardan söz açarsam olabilir ki fırsat bilirler.” -A. Boysan.
***fırsat bu fırsat
“yararlanılacak en uygun zaman” anlamında kullanılan bir söz: “fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar.” -B. Felek.
***fırsat bulmak
uygun, elverişli zaman bulmak: “Ben ve ablanız, fırsat buldukça size serbest ders vermeye geleceğiz.” -N. F. Kısakürek.
***fırsat düşmek (çıkmak)
bir imkâna kavuşmak: “Evet mademki fırsat düşmüştü. Cesaretini göstermek lazımdı.” -Ö. Seyfettin.
***fırsat her vakit ele geçmez
“fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir” anlamında kullanılan bir söz.
***fırsat kollamak (gözlemek)
yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek: “Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu.” -T. Buğra.
***fırsat vermek
bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak: “Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur.” -B. Felek.
***fırsatı ganimet bilmek
çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak: “fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa, soluğu doğru Eminönü’nde aldı.” -H. R. Gürpınar.
***fırsatı kaçırmak
elverişli durumdan yararlanmamak: “fırsatı kaçırmadım, hakkında malumat topladım.” -R. H. Karay.
***fırsatını düşürmek
kolayını bulmak.
***fırsattan istifade etmek
ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
***… demeye kalmamak
söylemeye, yapmaya fırsat olmamak: İşimiz bitiyor demeye kalmadı, herkes ayağa kalktı.
***aman zaman bilmemek
fırsat vermemek.
***aportta beklemek
1) köpek avını kovalamak üzere hazırda beklemek; 2) fırsat kollamak.
***atı alan Üsküdar’ı geçti
fırsatın kaçırılıp artık yapılacak bir şeyin kalmadığını anlatan bir söz.
***(birine) gün doğmak
isteklerini gerçekleştirmek için iyi bir duruma erişmek veya eline olağanüstü bir fırsat geçmek.
***gözü açık olmak
fırsattan yararlanmak, kurnazca davranmak.
***meydan bırakmamak
fırsat vermemek: “Ona ağız açmaya meydan bırakmadım.” -R. N. Güntekin.
***meydan bulamamak
fırsat bulamamak.
***nefes aldırmamak
dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek.
***sözü ağzına tıkamak
bir kimsenin konuşmasına fırsat vermeden kendisi konuşmaya başlamak.
***şans tanımak
imkân vermek, fırsat vermek.
***zaman kollamak
1) bir işin sırasını beklemek; 2) uygun bir fırsat beklemek.