Gılgamış Destanı Nedir? Konusu, Özeti, Gılgamış Destanı Tarihçesi Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Gılgamış Destanı nedir? Gılgamış Destanı’nın özellikleri, tarihçesi, konusu, özeti nedir? Gılgamış Destanı yazılışı hakkında bilgi.

Gılgamış Destanı

Gılgamış Destanı

Gılgamış Destanı; Tarihin en eski destanlarından biridir. Asur Devleti’nın başkenti olan Ninova’da İmparator Asurbanipal’in kütüphanesinde bulunmuştur. 12 tablet halinde olan destan 3.000 satırdır. Destanın daha uzun olduğu, bazı kısımlarının bulunmadığı sanılıyor.

Destan dev yapılı kuvvetli bir kahraman olan Gılgamış’ın serüvenlerini anlatır. Bu konu daha sonra Anadolu ve Asya ülkelerinde birçok yeni yeni destanlara temel olmuştur. Hititler’de de Gılgamış Destanı pek tanınmıştı.

Gılgamış’ın aslında Sumerli olduğu, sonradan Babil’e geldiği anlaşılıyor. Bazı tarihçiler, Gılgamış’ın 126 yıl yaşamış bir Sümer kralı olduğunu da ileri sürmüşlerdir. Babil’de ağızdan ağza dolaşan Gılgamış Destanının çeşitli çağlarda yazılmış ayrı ayrı hikâyelerin bir araya toplanmasından doğduğu anlaşılıyor. Bu ayrı hikâyelerde baş kahramanın hep Gılgamış olması, hikâyelerin bir ad altında toplanmasına yol açmıştır. Nippur’ da bulunan eski bir Sümer şiirinde de Gılgamış adının geçmesi destanın tamamen Babilliler’e ait olmadığını, hazırlanmasında Sümerliler’in de payının bulunduğunu gösteriyor. Gılgamış Sumerli olduğuna göre niçin Babil’e gelmiş, orada tanınmıştır, bilinmiyor. Destana göre Gılgamış, Babil’i almak maksadıyla gitmiş, sonradan orada yerleşip kalmıştır.

Gılgamış Destanı’nın 12 tabletinden herbirinde ayrı bir hikâye vardır. Destanı yazanların, Güneş’in yıllık faaliyetini göz önünde bulundurarak eseri on iki bölümde anlattıkları tahmin ediliyor. Bu da o çağlarda astronomi biliminin oldukça ilerlemiş bulunduğunu gösteriyor.

Advertisement

Destanın Konusu

Gılgamış gayet çalışkan, akıllı, fakat o derece de zalim bir kraldı. Memleketinin dört yanını duvarla çevirtmek için bütün erkekleri iş başına çağırmıştı. Kadınlar, kocalarının, kızlar sevgililerinin yüzlerini göremez olmuşlardı. Üstelik, erkekler hep büyük duvarın yapılmasında çalıştıkları için bütün geçim yükü kadınların üzerinde toplanıyordu.

En sonunda, kadınlar Gılgamış’tan öc almak istediler. Aralarında toplanıp Tanrıça Aruru’ya dertlerini anlattılar. Erkeklerini Gılgamış’ın elinden kurtarabilmeleri için Tanrıça’nın Gılgamış’tan daha kuvvetli, daha amansız birini yaratması, önü Gılgamış’a musallat etmesi gerekiyordu. Tanrıça yarı boğa, yarı insan, garip bir’ mahlûk yarattı. Fakat Gılgamış’la Enkidu, düşman olup birbirleriyle çarpışacak yerde, gayet iyi anlaştılar. .

Günün birinde Aşk Tanrıçası İştar, Gılgamış’a âşık oldu. Ona her şeyi bırakıp kendisiyle mesut bir hayat kurmasını teklif etti. Gılgamış, İştar’ın daha önceki maceralarını biliyordu, Aşk Tanrıçasının sevdiği erkekleri mahvettiğini gözleriyle görmüştü. Kendisi de aynı akıbete uğramamak için İştar’ın teklifini geri çevirdi.

Bir gün Enkidu esrarengiz bir hastalığa tutuldu. Gılgamış’ın bütün çabalaması boşa gitti, Enkidu’yu kurtarmak mümkün olamadı. Enkidu’nun ölümünden sonra Gılgamış’ın içini de ölüm korkusu kapladı. Ölmezliğin sırrını bulmak için diyar diyar dolaşmaya karar verdi. Ut Napiştim adındaki akrabasının bu sırrı bildiğini sanıyordu. Onu bulursa ölümden kurtulacaktı. Gılgamış yola çıktı, tehlikeli yerlerden geçti, korkunç denizlerden aştı, en sonunda Ut Napiştim’in yanına vardı. Ondan ölmezliği sağlayan kamışı aldı. Artık seviniyordu. Fakat, aksi bir tesadüf, kırda uyurken bir yılan Gılgamış’ın cebinden kamışı çaldı. Gılgamış çok üzülmüştü, ama, artık yapacak bir şey yoktu. Belki de tanrılar böylece ondan öc alıyorlardı. Yurduna döndü, ölümünü bekledi.

Gılgamış Destanı

Kaynak 2 – Gılgamış Destanı 

Gılgamış Destanı; çiviyazısı ile pişmiş topraktan belgelere yazılmış olan destan ve destanın kahramanıdır. Mezopotamya’da Sümer-Akkat-Babil bölgesinin eseridir. En eski Sâmi dili olan Akkatça ve Babilce yazılmış olan metinleri Asurbanipal (İÖ 688-626 arasında Asur kralı) Kütüphanesi’nde; şimdi British Museum’ da ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde ve Hititlerin başkenti Boğazköy’de ele geçirilmiştir. Kendinden öncesi dönemlerin bütün belgeleriyle edebiyat eserlerinin kopyalarını toplayan Asurbanipal’in Kütüphanesi (Ninova’da A. H. Layard buldu, 1850) ne kadar zengin olursa olsun, Gılgamış Destanı eksiktir; sağlam yerlerinde de dizelerin kimi bölümleri yoktur.

Advertisement

Babillilerin destanı olan Gılgamış, Sümer mitoslarına dayalı bir Mezopotamya şiiri, çeşitli yazıları çiviyazısıyla saptanmış en eski destan örneğidir. Destanın üç aşamada birbirinden ayrılan değişik yorumları vardır. İÖ 2000 yıllarına ait olduğu sanılan Sümerce metin; Güney Babil kentlerinden Uruk’un beyi olan Gılgamış’ın savaşlarını, kentinin surlarını yaptırışını, gökyüzünün boğasıyla kavgasını, dev Huvava’yı öldürüşünü, kölesi ve yoldaşı Engidu’nun yeraltı dünyasına yaptığı geziyi anlatan parça parça epik şiirler halindedir. İÖ 1800 yıllarında (Hammurabi dönemi) saptandığı sanılan eski Babil yazması, üç tablet halindeyse de tamamlanmamıştır. Burada şair, Sümer yazmasının halk dilinde yaşayan olaylarını konu edinmekle birlikte Gılgamış’ın sonsuz yaşamı (âb-ı hayat, ölmezlik) arayışına yönelerek insancıl bir sorunun ilk ve olgun eserini vermiş olur. Sonuçta bütün arayışlar ve zaferler boş, insan ömrü geçicidir; tanrıların düzeni değiştirilemeyeceği için insan yaşamı sonuçsuz ve ürünsüzdür; alınyazısı engellenemez; yapılacak şey yazgıya inanmaktır; kadın aşkının karşısında daha sağlam ve sürekli bir bağ vardır; dostluk (Gılgamış-Engidu).

Recez bahriyle yazılmış basit bir şiir biçimindeki eserde, kahramanlar güçlerine güvenip insana özgü sınırı aştıkları zaman baht-dönüşüne (peripetie-Yunanca:penpeteia) uğrarlar; Engidu ölür, yalnız kalan Gılgamış boş yere ölümsüzlüğü aramaktadır. İÖ 1250’ye doğru Sin-Lekke-unnini adlı bir şairin çok ustaca yazdığı üçüncü biçimde tufan mitosu da yer almakta, sonsuz ömre ulaşan Utnapiştim (Sümerce Zi-ud-sudra, Sâmi dillerde Nuh) ile Gılgamış’ın arayışı bağlanmaktadır. Gılgamış’e âşık olan Tanrıça İştar, Engidu’nun dostluğuna daha çok değer verdiği için ona düşman olmuştur. İnsanların yazgısını yöneten tanrılara -Yunan mitoslarında olduğu gibi insancıl karakter özellikleriyle ve zaaflarıyla belirtilmişlerdir-karşı sürüp giden düzeni değiştirmek isteyen, yeni değerler arayan iki üstün-insanın direnişi. Engidu, saf doğada hayvanlarla birlikte yaşayan, sonradan Gılgamış’e yoldaşlık eden dostluk simgesidir.

Gılgamış’ın onun ölümünden sonra süren serüveni, 11. tablette biter. Utnapiştim’den sonsuz ömrü ve gençlik veren otun yerini öğrenen Gılgamış onu tam ele geçirdiği sırada bir yılana kaptırır, bütün çabası boşunadır; yenilgi içinde Uruk’a döner. 12. tablet, en eski biçimin Akkatça bir özetidir, yeni bulunmuştur. Görüldüğü gibi yazılı edebiyatın en eski eserinde, sanata konu olabilecek bütün sorun ve durumlar vardır: Yetenekli bir kişinin savaş ve zaferleri, doğa güçlerini yenen insan çabası, yazgıyla uğraşma, aşk, dostluk, ölümsüzlüğü arayış, çalışma, yeniliş, ölüm. Bütün üstünlüğüne, karşın Gılgamış da ölecek ve son yorumlarda yeraltı dünyasının en yüksek mevkiine ulaşacaktır. Bilgeliğe eren, her şeye gücü yeten Gılgamış, tanrısal düzen karşısında boyun eğmiş, ola ola ölürler mahkemesinin başyargıçlığına erişmiştir öbür dünyada; ama sonu vardır. Sonraki söylentilerde insan gücünün sınırları gittikçe genişletilecek (Hz. Süleyman, Herakles, Akhilleus) fakat hep aynı sonuca bağlanacaktır: Ölüm kesin olduğuna göre hangi değere sarılmalıdır? Bugünkü insanlığın yanıt aradığı bu soruyu, insanlığın ilk destanı konu edinmiştir.


Leave A Reply