İki Savaş Arası Dönemde Almanya

0
Advertisement

1. ve 2. Dünya Savaşı arasındaki dönemde Almanya’nın durumu, yaşananlar, Almanya’da hiper enflasyon ve işsizlik sorunları hakkında bilgi.

İki Savaş Arası Dönemde Almanya
İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEMDE ALMANYA’DA HİPER ENFLASYON VE İŞSİZLİK

I. Dünya Savaşı bittiğinde mağlup olan devletler tarafında yer alan Almanya’ya İngiltere ve Fransa tarafından çok ağır şartlar taşıyan Versay (Versailles) Antlaşması’nın imzalatılması Almanya’yı zor duruma düşürmüştür. Versay Antlaşması’nın çok ağır şartlar taşıması II. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkmasına neden olduğundan hem Almanya hem de Dünya’nın geleceğini önemli ölçüde etkilemiştir.

Versay Antlaşmasından sonra Almanya’nın durumu;

Versay Antlaşması ile;

***Almanya’nın asker sayısının 100.000 kişiye indirilmesi Almanya’nın hem savunma gücünü azaltmış hem de işsizliğin artmasına neden olmuştur.

Advertisement

***Almanya’nın sınırlarının değiştirilmesi ve bazı topraklarının elinden alınmasına bağlı olarak Almanya hem değerli madenlere sahip arazilerinin bir kısmını kaybetmiş hem de bu arazide yaşayan halkını (yani iç pazarının bir kısmını) yitirmiştir.

***Savaşın faturasının Almanya’ya kesilmesi (ilk çıkarılan hesap 269 milyar altındı) ilerleyen yıllarda Almanya’da ekonomik, sosyal ve politik hayatın olumsuz etkilenmesine neden olmuştur.

1914 – 1923 Yılları arasında Alman Ekonomisinde Enflasyon;

I. Dünya Savaşı öncesinde borç veren bir devlet olan Almanya, savaş sonrasında borç alan bir devlet konumuna gelmiştir. Bunu ortaya çıkaran çeşitli sebeplerin yanında, en önemli faktör Alman ekonomisinde kendisini hissettiren enflasyondur. Bu enflasyon dönemini 3 ana başlık altında inceleyebiliriz.

a. 1914 – 1918 Arası Dönem

I. Dünya Savaşı’nın yapıldığı dönemdir. Almanya için enflasyon, savaşla beraber başladı. İngiltere ve Fransa gibi büyük güçlerle yapılacak olan savaşı finanse edebilmek için, Almanya vergileri arttırmak veya ek vergi koymak yerine para basma yolunu seçti. Ağustos 1914 tarihine kadar kağıt para merkez bankasındaki (Reichsbank) altın rezervleriyle destekleniyordu. Bu tarihten itibaren bu uygulama durduruldu. Böylece altın rezervlerinin azalmaması hedefleniyordu. Hatta daha da öteye gidilerek, Alman halkı elindeki altın paraları banknotlarla değiştirmeye teşvik edildi. Böylece Almanya’nın elindeki altın rezervi artacak ve Almanya uluslararası ticaretini sürdürebilecekti. Savaşın ilerleyen yıllarında paranın değeri düşmeye devam etti ve dereceli bir şekilde altın paranın da değeri düşürülerek sonunda tamamen piyasadan kalktı. En çok kullanılan para, kağıt para yani Papiermark oldu.

Almanya savaş sürerken hiçbir zaman savaşı kendi kaynaklarıyla finanse etmeyi düşünmedi. Asıl niyet savaş bittikten sonra savaş zararlarını mağlup olan devletlere ödettirmekti. Tabii bu planın olmazsa olmaz şartı Almanya’nın savaşı kazanmasıydı ancak yapılan hesaplar tutmayınca ileride görüleceği gibi büyük sorunlar çıktı.

b. 1919- 1922 Arası Dönem

***Savaş sonrası dönemdir.

Advertisement

Bu dönemin sorunları;

1. Ordudaki asker sayısı 100.000 kişiye indirildiği için işsiz kalan askerlere iş bulunmasının gerekmesi

2. İngiltere ve Fransa’ya ödenmesi gereken savaş tazminatı

3. Hükümetin hedeflediği veya söz verdiği projeler oldukça fazla kaynak gerektiriyordu. Mesela gazilere ve eşleri savaşta öldüğü için dul kalanlara parasal yardım yapmaya söz verilmişti. Yine bürokrasinin iyi bir şekilde işlemesi için yeterli derecede maaş verilmeliydi ancak bu maaşın nasıl finanse edileceği büyük bir soru işaretiydi. Çünkü yeni hükümetin eski dönemden üstlendiği 175 milyar Mark’lık borç zaten tek başına büyük bir mali yükümlülük getiriyordu.

Savaş sonrasında ekonomik sıkıntı yaşayan Almanya para bastırmaya devam etti. Başka bir deyişle hükümet halletmesi gereken finansal sorunu para basarak çözmeye karar verdi. Bir bakıma bu, Almanya’nın içinde bulunduğu koşullar arasında yapılabilecek en mantıklı şeylerden biriydi. Yeni Almanya cumhuriyetinin anayasası demokrasi ilkesine göre hazırlanmıştı. Herkes kendi kısa vadeli çıkarlarını korumanın peşindeydi ve kimse vergi ödemek istemiyordu. Böylece vergi toplama konusunda etkinliği azalan hükümet için para basmak tek çözüm olmuştu. Kısa vadede bu politika Almanya için oldukça faydalı oldu. Diğer ülkeler ekonomik küçülmeye giderken, Almanya para arzını devamlı arttırarak ekonomide büyümeye gitti. Ancak kısa vadede oldukça başarılı olan bu politika uzun vadede daha büyük bir ekonomik kriz getirecekti.

Alman ekonomisi, sürekli para basarak finanse edildiği için bir süreliğine işsizlik oldukça azaldı. Ülkenin bir çok yerinde yeni fabrikalar açıldı ve yeni zenginler ortaya çıktı. Böylece 1920’ye gelindiğinde hızlı bir şekilde yükselen fiyatlar duruldu ve dengeye oturdu.

Yaklaşık bir yıl için enflasyon oldukça azaldı. Yine bu dönemde Almanya’nın ekonomik büyümesi başladı. Ancak bunu yaparken Erzberger yoğun baskı altındaydı. Özellikle Helfferich ve enflasyondan kârı olan kişiler Erzberger’in yaptıklarından memnun değildiler. Helfferich, Erzberger’i yolsuzluk yapmakla suçladı ve yargının Erzberger’i suçlu bulması üzerine Erzberger istifa etti. Bunun sonucunda vergiler azaltıldı ve bütçe açığı artmaya başladı. Ayrıca Merkez Bankası yeniden para basmaya başladı. Böylece 1921 yazına gelindiğinde enflasyon yeniden yükselmeye başladı. Almanya, enflasyon deneyiminde artık son dönemece gelmişti.

c. 1922 – 1923 Arası Dönem

Bu dönem Almanya’da enflasyonun son dönemidir. Bu dönemde enflasyonun hiperenflasyona dönüştüğünü görüyoruz. Aslında bu anormal bir durum değildi çünkü Erzberger’in ekonomi üzerindeki kontrolünün sona ermesinden sonra artık Merkez Bankası’nın devamlı para arzını arttırması önlenemez bir hale geldi. Hiperenflasyonun oluşmasında bunun gibi ekonomik sebeplerin yanı sıra politik sebepler de vardı. Mesela Alman Merkez Bankası (Reicshbank) başkanı Dr. Rudolf Havenstein, sürekli olarak, para arzının ne fiyatları ne de döviz kurlarını etkileyemeceğine dair olan görüşünü savunuyordu. Kendisine göre asıl görevi, ekonomiye olabildiğinde fazla para pompalamaktı. Görüldüğü gibi para arzı konusunda doğrudan yetkili bir kişinin para arzını ve dolayısıyla enflasyonu sürekli arttırması, hiperenflasyonu Almanya’nın kaderi haline getirmişti. Ayrıca devamlı ertelenen savaş tazminatı konusu bu dönemde artık ciddi bir problem haline geldi. Almanya’nın bu tazminatı ödememesi üzerine, Fransa Almanya için çok önemli olan Ruhr Bölgesi’ni işgal etti. Bu bölge Almanya sanayisi açısından çok önemli bir bölgeydi ve Fransa tarafından işgal edilmesi çok ciddi sorunlar yarattı. Almanya’nın neredeyse sanayi merkezi olan Ruhr Bölgesi’nin elden çıkmasıyla dış ticaret dengesi iyice bozulmuş, sanayinin aldığı bu darbeyle Alman parasına olan güven iyice azalmıştı. Artık Alman ekonomisi sadece para basılarak devam ettiriliyordu. Paraya olan güvenin azalmasıyla fiyatların artışı hızlandı. Tarımla geçimini sağlayan kişilerden esnafa kadar herkes, kağıt paraya karşılık mallarını satmaktan kaçıyordu. Bu durum temel gıda maddelerinin sağlanmasında zorluklar çıkardı. Öte yandan Fransız hükümeti de Ruhr’daki pasif direniş sona ermediği sürece savaş tazminatı konusunda bir anlaşmaya varamayacaklarını bildirince sürdürülen ekonomi politikasının faydasız olacağı ortaya çıktı. Ardından Ruhr Bölgesi’ndeki yerel halk direnişe son verdi. Böylece Ruhr’da ekonomik hayat tekrar başladı. Ancak Almanya’nın ekonomisinin kurtulabilmesi için radikal kararlar almak gerekiyordu.

15 Ekim 1923 tarihinde Reichsbank’ın yerine Rentenbank adında yeni bir kuruluş devreye girdi. Bu bankanın para arzı 3.200.000.000 altın Mark seviyesinde sabit tutulacaktı. Ayrıca 1 Rentenmark, 1 trilyon değerinde kağıt paraya (Papiermark) sabitlendi. Bunun dışında İngiltere ve İngiltere’nin baskısıyla Fransa, uluslararası bir komitenin Almanya’nın tazminatları ödeme kapasitesini saptamasını ve savaş tazminatının buna göre yeniden düzenlenmesini kabul etti.

Sonuç olarak enflasyon, geldiği gibi hızlı bir şekilde Alman ekonomisini terk etti. Enflasyon zamanında hızla ortaya çıkan yeni zenginler ve yeni fabrikalar, enflasyonla beraber ortadan kayboldular. Enflasyon bittiğinde Almanya’nın aslında sanayi kapasitesi olarak Avrupa’nın çok gerisinde kaldığı ortaya çıktı. Doğal olarak, ekonominin büyümesinin sebebi olan devamlı artan para arzı ortadan kalkınca, işsizlik devasa boyutlara ulaştı. Böylece Almanya’nın enflasyon dönemi son buluyor, ekonomik krizin bir sonraki dönemi olan stabilizasyon ve işsizlik başlıyordu.

Almanya’nın Yeniden Yükselişi

(Adolf Hitler’in iktidara gelişi işsizlik probleminin çözülmesi ve yeni ekonomik düzen:) 1923 yılında başarısız bir darbe girişiminde bulunduktan sonra Landesberg hapishanesine hapsedilen Adolf Hitler, iktidara ulaşmak için kafasında kurduğu bütün planları ortadan kaldırıp yepyeni bir plan yapmıştı: İktidarı zorla değil, demokrasi yoluyla, halkın isteğiyle ele geçirecekti. Hapisten çıktıktan sonra bu planını başarıyla uygulayan Adolf Hitler, iktidara gelene kadar, partisinin parlamentodaki koltuk sayısını genel olarak hep yükseltti. 1933 yılına gelindiğinde ise Adolf Hitler, Almanya başbakanı olmaya hak kazandı. Ülkedeki karışıklığı ileri sürerek kendisine neredeyse sınırsız yetkiler veren bir kararname çıkartılmasını sağladığı Nazi Partisi’nin parlamentodaki koltuk sayısı işedikleri kararları almalarını sağlayacak kadar fazlaydı. Adolf Hitler bu aşamadan sonra ülkedeki bütün partileri sırayla, belli nedenler bularak kapattı. Böylece Almanya 1945 yılına kadar sürecek tek partili bir politik yaşama başladı. Başta bulunan kişi ise Almanya’nın yeni diktatörü oluyordu. Hitler, kendisine bağlı SS, Gestapo gibi polis örgütleriyle ülke içerisinde muhalefet çıkmasını önlüyor, çıkan herhangi bir muhalifi de ortadan kaldırıyordu. Kısacası Hitler bütün gücü elinde tutuyordu.

Advertisement


Leave A Reply