Edebiyatımızda büyük izler bırakan yerlerden birisi de İstanbul’un meşlhur Boğaziçisidir. Boğaziçi için sayısız edebi eser meydana getirilmiştir. İşte güzel Boğaziçi için yazılmış şiirlerden seçkiler
GECE
Kandilli yüzerken uykularda
Mehtabı sürükledik sularda
Bir yoldu, parıldıyan, gümüşten;
Gittik, bahsaçmadık dönüşten.
Hülya tepeler, hayal ağaçlar…
Durgun suda dinlenen yamaçlar.
Mevsim sonu öyle bir zaman ki,
Gaip bir musikiydi sanki.
Gitmiş, kaybolmuşuz uzakta…
Rüya sona ermeden şafakta.
Yahya Kemal Beyatlı
EYLÜL SONU
Günler kısaldı. Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharı,
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa…
İçtik bu nadir içkiyi yıllarca, kanmadık…
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık!
Y. K. Beyatlı
SES
Günlerce ne gördüm, ne de bir kimseye sordum;
«Yarab! Hele kalb ağrılarım durdu» diyordum.
His var mı bu âlemde nekahet gibi tatlı?
Gönlüm bu sevincin halecaniyle kanadlı,
Bir taze bahar âlemi seyretti felekte;
Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek’te…
Akşam… Lekesiz, saf, iyi bir yüz gibi akşam…
Tâ karşı bayırlarda tutuşmuş iki, üç cam;
Sakin koyu, şen cepheli kasrıyla Küçüksu;
Ardında vatan semtinin ormanları kuytu.
Bir neş’eli hengâmede, çepçevre yamaçlar;
Hep, aynı tahassüsle meyillenmiş ağaçlar,
Dalgın duyuyor rüzgârın ahengini dal, dal…
Baktım: Süzülüp geçti açıktan iki sandal.
Bir lâhzada bir pancur açılmış gibi yazdan,
Bir bestenin engin sesi yükseldi, Boğazdan.
Yahya Kemal Beyatlı
SİSTE SÖYLENİŞ
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler…
Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler?
Som zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden
Firûze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden?
Benzetmek olmasın sana dünyada bir yeri;
Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri.
Hüznün, ferahlığın bizim olsun, kışın, yazın;
Hiçbir zaman kader bizi senden ayırmasın,
Y. K. Beyatlı
İSTANBUL
Geliyor Boğaziçi’nden doğru,
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi.
Mavi sular üstünde yine bembeyaz Kızkulesi
Bir yandan serin sabahla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaş’ım.
Baktıkça hep semt semt, yer, yer,
Beş yaşım, on beş yaşım, ah yirmi yaşım!
Önümde açık kollarıyla Boğaz,
Çengelköy’den Rumelihisarı.
İstanbul, İstanbul’um benim,
Kadıköy’ü, Üsküdar’ı.
Ziya Osman Saba
GAZEL
Muradın anlarız ol gamzenin iz’anımız vardır
Beli söz bilmeziz amma biraz irfanımız vardır
O şuhun sunduğu peymaneyi reddetmeziz elbet
Anınla böylece ahdetmişiz peymanımız vardır
Münasip sana ey tıfl-ı nâzım hüccetin al gel
Beşiktâş’a yakın bir hane-i viranımız vardır.
Nedim
İSTANBUL TÜRKÜSÜ
İstanbul’da Boğaziçi’nde,
Bir fakir Orhan Veli’yim;
Veli’nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde
Urumelihisarı’na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
“İstanbul’un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalı’m,
Senin yüzünden bu halım”
Orhan Veli Kanık