İttihat ve Terakki Cemiyeti Hakkında Bilgi

0
Advertisement

İttihat ve Terakki Cemiyeti hakkında bilgi. Nasıl kuruldu. Yönetimi nasıl ele geçirdiler. Ne düşündüler neler yaptılar. ittihat ve Terakki Cemiyeti neden kuruldu ve nasıl dağıldı

İttihat ve Terakki Cemiyeti ilk kez 1889 tarihinde İstanbul’da Tıbbiye’de (Tıp Fakültesi) kurulmuştur. Bu cemiyetin kurucuları, sonraları memleketimizin büyük bir düşünürü olan Doktor Abdullah Cevdet Bey ile Doktor İshak Sükûti Bey ve İbrahim Tema Bey ve arkadaşlarıdır. Cemiyetin ilk adı İttihad-ı Osmanî idi. Bir süre sonra bu cemiyete gene bir devir siyasal tarihimizin önemli bir kişisi olan Ahmet Rıza Bey de girmiş, o zaman cemiyetin adında bir değişiklik yapılarak İttihat ve Terakki olmuştur.

İttihat ve Terakki

Avrupalılar, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerine Jön Türkler, yani Genç Türkler diyorlardı. Bunların ileri gelenleri İstanbul’da II. Abdülhamit’in baskısına dayanamayarak Paris’e gitmişler ve orada Avrupalıların Kızıl Sultan adını verdikleri II. Abdülhamit aleyhine çalışmaya başlamışlardı. Paris’te toplanan İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri 1902 yılında bir kongre yapmışlardır. Bu kongreden sonra cemiyet ileri gelenleri arasında ikilik çıkmış ve cemiyetin adında bir değişiklik yapılarak Terakki ve İttihat Cemiyeti haline getirilmiştir.

Bu tarihlerde Selanik’te bulunan ve II. Abdülhamit’in istibdat yönetimine dayanamayan aydınlar, başlarında o zamanın Selanik Posta Telgraf Dairesi Başkâtibi Talat Bey (İkinci Meşrutiyet devrinde Dahiliye Nazırı – İçişleri Bakanı -ve sadrazam olan Talat Paşa) ve arkadaşlarının bulunduğu bir aydınlar topluluğu Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adı ile bir siyasal cemiyet kurmuşlardı. (1906.) Fakat bu cemiyet kuruluşundan bir yıl sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşmişti. O zaman cemiyetin adı gene değiştirilmiş ve Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti olmuştur.

Gene bu tarihlerde Mustafa Kemal (Atatürk) ve arkadaşları da Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti adı ile gizli bir siyasal cemiyet kurmuşlardı. Mustafa Kemal bir süre sonra gizlice Selanik’e gelerek bu cemiyetin şubesini kurmuştu. Osmanlı Hürriyet Cemiyetinin İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleştiği sırada Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin Selanik şubesi de Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşmiş idi.

Advertisement

İşte II. Abdülhamit’in istibdadına karşı gelmek ve memlekette Meşrutiyet Yönetimini kurmak için kurulmuş bulunan bu siyasal cemiyetler sonunda Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti adı altında birleşmişlerdi. Nihayet birçok uğraşmalardan sonra bu cemiyet İkinci Meşrutiyetin ilânı sırasında tekrar adında bir değişiklik yapmış ve İttihat ve Terakki Cemiyeti olmuştur. İşte bu cemiyet bütün İkinci Meşrutiyet devri süresince, pek kısa bir süre iktidardan düşmüş olmakla beraber, memleketi yönetmiş ve nihayet Birinci DÜnya Savaşı sonunda Osmanlı Devletinin yenilmesi üzerine bu cemiyetin ileri gelenleri memleketi terk etmişlerdir. Bu olaydan sonra da cemiyet tamamen dağılmış ve faaliyetleri sona ermiştir.

Kaynak – 2

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1889 yılında önce gizli bir dernek olarak kurulan daha sonra (1908) resmi bir siyasi parti olan oluşum.Osmanlıcası إتحاد و ترقى günümüz Türkçesi ile karşılığı Birlik ve İlerleme Partisi dir.

1865’te Yeni Osmanlıların (Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi) çabalarıyla başlar. Bu akımın önde gelenlerinin Avrupa’ya kaçmaları orada Mısır Prensi Mustafa Fazıl Paşa tarafından desteklenerek açık muhalefete geçişleri, 1876’da Birinci Meşrutiyet hareketine başlangıç oldu. Abdülaziz’den sonra V. Murat’ın tahttan indirilmeleriyle oluşan Birinci Meşrutiyet Meclisi II. Abdülhamit’in 14 Mart 1878’de kapatmasıyla Jön Türkler dönemi başladı. Özellikle yurtdışında II. Abdülhamit’in kişiliğine ve yönetimine karşı basın yayın yoluyla yoğun bir hareket başladı. Yeni Osmanlılar (Genç Osmanlılar) deyimi de yerini Jön Türkler’e bıraktı. Meşrutiyet yönetimine yeniden kavuşmak ve birtakım özgürlükleri elde etmek amacıyla yoğunlaştırılan çabalar, İttihad-i Osmani Cemiyeti’ni doğurdu. Yurtdışında ise Ahmet Rıza Bey, Cemiyet’in temsilciliğini üstlendi. Bazı üyelerinin Avrupa’ya kaçması, Avrupa’ daki Jön Türkler ile sıkı düşünsel bağın kurulmasına yol açtı. Bu arada 1895’te Cemiyetin Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak ad değiştirmesi ve yeni etkin konumuna ulaşması gerçekleşti. Böylece Paris’te, Kahire’ de, Cenevre’de şubeler açıldı. Paris’teki şube Meşveret, Kahire’deki Kanun-i Esasi, Basiretül Şark, Hak ve sonradan İçtihad ve Cenevre’deki Osmanlı adlı gazetelerle düşünsel temel oluşturulurken baskı karşısında kaçan Mizancı Murat, İbrahim Temo, İshak Sükuti, Tunalı Hilmi, Akil Muhtar, Selanikli Nazım gibilerinde etkisiyle hareket gelişti, nizamnamesi hazırlandı.

Bu nizamname iletüm Osmanlıları uyarmayı amaç edinen Cemiyet kadın-erkek tüm Osmanlılara açıktı. 3. maddesiyle “Hükümet yönetiminde insan haklarının koruyucusu ve uygarlıkta ilerlemenin kaynağı olan meşveret yönetimine yardım ve destek olamayı görev olarak görüyordu. Cemiyetin merkezi İstanbul’dadır. 1897’de Osmanlı Yunan Savaşı’nda kazanılan başarı üzerine Abdülhamit, Cemiyeti dolayısıyla Jön Türkler’i çözmek için bazı ödünler verdi. Ağustos 1897’de II. Abdülhamit ile Jön Türkler arasında bir tür mütareke yapıldı. Damat Mahmut Paşa’nın oğlu Ali Haydar Mithat ve Arnavut İsmail Kemal Avrupa’ya kaçınca Cenevre’de yayınını sürdüren Osmanlı gazetesi çevresinde Jön Türk hareketi ve cemiyetin çalışmaları bir kez daha canlandı. Gazete Londra ve Folkestone’da da yayımlanmaya başladı. Tiran, Köstence, Dobruca, Şumnu, Plevne, Sofya, Vİdin, İşkodra gibi Balkan kentlerinde örgütlenme hızlandı. Bu arada Damat Mahmut Paşa’nın oğullan Prens Sabahattin ve Lütfullah beyler, Jön Türk cemiyetlerini bir merkezde toplamak ve ortak bir hareket çizgisi belirlemek üzere 4 Şubat 1902′ de Paris’te gizli bir kongre çağnsı yaptılar. 40 kadar delegenin katıldığı kongrede Türk, Arap, Rum, Ermeni, Çerkez ve Kürtler ulus olarak temsil edildi. Kongre öngörülen iç devrimde yalnız yayın ve propagandanın yeterli olmayacağı bu nedenle
a) Askeri güçlerin (ordu)
b) Yabancı ülkelerin desteğinin sağlanması
tezlerini ele aldıysa da özellikle 2. tez kongrede ikilik yarattı. Prens Sabahattin önderliğinde yabancı desteğinden yana olanlar 1906’da Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cemiyetini kurarak ayrıldılar. Yabancı karışmasına karşı olanlar 1904’de Ahmet Rıza başkanlığındaki cemiyetin adını “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” olarak değiştiler. Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti düşünsel kaynağını Fransız pozitivizminden alan Türklerin etkinliğindeki seçkinlerin oluşturduğu merkezi bir hükümetle koyu bir Osmanlıcılık savunuyor hanedanı birleştirici bir öğe olarak görüyordu. Ordu fetih geleneğine dayanacağı yerde vatanseverliği ilke edinmeliydi.Bu görüşler 1902’den sonra cemiyetin Nizamname-i Esasisi’ne de yansıdı.

Bu arada Balkanlar’da yoğunlaşan milliyetçilik hareketleri cemiyetin özellikle Makedonya’da hızla gelişmesini sağladı. Bu arada ordu içinde de bazı dernekler kurulmaya başlandı. Cemiyet 2. ve 3. Ordunun bulunduğu yerlerde ordu içinde örgütlenmeye hız verdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti askeri güçlerin de desteğini sağlayarak Selanik’te başlattığı hareketin gösterilerin genişlemesile İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesini sağlayan baskıyı hazırladı. II. Abdülhamit’in Hattı Hümayunu ile 11 Temmuz 1908’de 1876 Kanuni Esasisi’nin yeniden yürürlüğe girmesiyle İkinci Meşrutiyet dönemi başladı. 24 Temmuz 1908’de Mebusan ve Ayan meclisleri toplantıya çağnldı. Böylece İttihat ve Terakki Cemiyeti II. Abdülhamit’i 1876 Anayasası’na uymaya zorlamak amacının üstünde ansızın ülke yönetiminde etkinliğe ulaştı. Hazırlıksız olması nedeniyle de yönetimi ele almayıp denetleme görevi üstlenmeyi yeğledi. Kâmil Paşa’nın kabineyi kurması sağlandı (7 Ağustos 1908). Harbiye ve Bahriye nazırları doğrudan Cemiyet tarafından belirlendi. Bu arada kendi meşrutiyetini sağlamak için askeri okul ve birliklerde komutanlara, Kanuni Esasi’ye, padişaha, vatana ve millete bağlılık yeminleri ettirdi.

Kasım-Aralık 1908′ de yeni Mebusan Meclisi için vilayetlerde yapılan iki dereceli seçimlerde Cemiyet’in adayları ezici çoğunlukla Meclise girdi. Bu çelişkiyi gidermek için cemiyetin olduğu gibi kalması Meclis’teki mebusların İttihat ve Terakki Fırkası’nı oluşturması düşünüldü. Böylece sultanın yürütme gücü yasama meclisinde de cemiyetin denetimine girdiyse de karşıt kıpırtılar başladı. Prens Sabahattin’in çabalanyla kurulan Ahrar Fırkası’nın gerçekçi muhalefeti gazeteci Hasan Fehmi’nin öldürülmesi, dinci kesimin sesini yükseltmesine fırsat verdi. Askerlerin etkinliğiyle Cemiyet, Şubat 1909’da Mecliste Kamil Paşa’ya güvensizliğini bildirerek düşürdü. Yerine Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti kurulduysa da (13 Şubat 1909) gelişen dinci muhalefet, Derviş Vahdeti ve Volkan gazetesi’nin etkisiyle 31 Mart (13 Nisan) 1909 olaylarına yol açtı. Ayaklanmacılar şeriatın tam uygulanmasını kovuşturmaya uğramamalarını, hükümetin istifasını ve İttihatçıların dağıtılmasını istiyorlardı. II. Abdülhamit sadrazamlığa Tevfik Paşa’yı atadı, birçok genç subay ve Cemiyet önde gelen iİstanbul’dan ayrıldı. Öyle ki bir anda Cemiyet İstanbul’da silindi. Bunun üzerine Selanik’te bulunan 3. Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa komutasında oluşturulan Hareket Ordusu 14 Mart 1909’da İstanbul’a girerek ayaklanmayı bastırdı.

Advertisement

17 Mart 1909’da da II. Abdülhamit tahttan İndirildi ve Cemiyet etkinliğini yeniden kurmuş oldu. Cemiyet bu olaydan sonra bazı yasallaştırma çabalarına girdi. Ağustos 1909′ da 1876 Kanuni Esasisi’nde köklü değişikliğe gidilmesiyle yeni bir Kanuni Esasi doğdu. Bu arada Eylül-Ekim 1909’da cemiyet Selanik’te gizli olarak kongresini topladı. Bu kongrede askerlerin politika dışı kalması tezi geniş tartışmalara yol açtıysa da bir de yeni nizamneme benimsendi. Bu nizamnameyle Cemiyet artık gizlilikten kurtularak açıklık kazandı. 1913 Kongresi’nde benimsenen yeni nizamnameyle fırka dolaysız yoldan yine denetim altında tutulduysa da Cemiyet’in bir “Reis-i Umumi” başkanlığında “Meclisi Umumi”ce yönetileceği hükmü getirildi. Bu nizamnameyle İttihat ve Terakki kendini bir siyasal fırka olarak duyurdu. Ardından da “cemiyet” sözcüğünü kaldırdı. 1913’e gelinceye kadar İttihat ve Terakki bir yandan ülkede kökleşirken öte yandan kendi içinde çözülmeyi sürdürdü. Hakkı Paşa hükümeti 1911’de istifa etti; yeni hükümeti Sait Paşa kurdu. Yeni hükümette İttihat ve Terakki daha etkindi. Ancak 31 Mart Olayı’nı bastırmakla güçlü bir konuma kavuşan Mahmut Şevket Paşa’yı dışlamak için yoğun çabaya girdi. Değişik bir taktikle Mahmut Şevket Paşa uzaklaştırıldı. 16 Temmuzda da Sait Paşa hükümeti ayrıldı. Çeşitli gelişmelerin ardında hükümeti partilerüstü görünümde olan Gazi Ahmet Muhtar Paşa kurduysa (21 temmuz 1912) 29 Ekim 1912’de istifa etti. Hükümeti yeniden Kamil Paşa kurdu. Hükümet Balkan ulusları arasındaki çatışmadan yararlanarak bir de Edirne’yi dış baskıların da etkisiyle düşmana bırakınca İttihat ve Terakki Fırkası 23 Ocak 1913’te Babıali’ye bir baskın düzenleyerek Kamil Paşa hükümetini düşürdü.

Hükümeti kurmakla Mahmut Şevket Paşa görevlendirildi, birçok muhalif tutuklandı, birçoğu da Avrupa’ya kaçtı. Mahmut Şevket Paşa hükümeti Edirne’yi düşmana bırakmak zorunda kaldı. Bu olay içte yeniden yoğun bir muhalefet başlattı. 11 Haziran 1913’te Mahmut Şevket Paşa bir suikast sonucu öldürülerek darbe başlatılmak istendiyse de İttihat ve Terakki duruma egemen olarak yeniden yoğun bir muhalif tutuklamasına girişti. Bu olay üzerine İttihat ve Terakki etkin bir yürütme dönemine de girdi. Sait Halim Paşa’ya kurdurulan hükümette ilk kez İttihat ve Terakki yönetimi doğrudan eline aldı. Yeni hükümet, Edirne’yi geri almakla (Temmuz 1913) İttihat ve Terakki’ye önemli bir başarı kazandırdı.

Bu arada Enver Paşa Harbiye Nazırı oldu. Enver Paşa alaylı ve yaşlı subayları ayıkladı. Bu koşullar altında 1913 sonlarında yapılan seçimlerde İttihat ve Terakki adayları seçimlere egemen oldu. 14 Mayıs 1914′ te Göben ve Breslau adlı iki Alman gemisi Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a geldi. 29 Ekim 1914’te de bu gemiler Sivastopol ve Odessa limanlarını bombalayınca Rusya, 5 Kasım 1914’te İnglitere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. 11 Kasımda da İttihat Terakki hükümeti İtilaf devletlerine savaş, 23 Kasımda da Cihad-ı Ekber açtı, Enver Paşa başkomutanlığa getirildi. Osmanlı Devleti’ni savaş boyu Alman çıkarları doğrultusunda yönetti. Sait Halim Paşa sadrazamlıktan ayrıldı (4 Şubat 1917). Yerine İttihat ve Terakki’nin sivil kanadının gerçek önderi Talat Paşa sadrazam oldu. Savaş sırasında Ermenilerin içten vurma tavırları karşısında orduya 1915’te verilen göç etirme (tehcir) uygulaması hızlandırıldı. Ancak Talat Paşa hükümeti de bazı küçük iç başarıların ve yasa değişikliklerinin dışında başarı sağlayamadı.

İtilaf devletlerinin cephelerde başarı kazanmaları üzerine Talat Paşa 4 Ekim 1918’de görevinden ayrıldı. 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi’ni imzaladı. Bu arada bazı bakanlar İttihat ve Terakki’den koptular. 1 Kasım 1918′ de İttihat Terakki Kongresi toplandı. Aynı gece Talat, Enver, Cemal paşalar ve birçok ileri gelen İttihatçı yurt dışına kaçtı. 5 Kasım 1918’de İttihat Terakki Kongresi kendini feshetti. Yerine Teceddüt Fırkası’nın (Yenilik Partisi) kurulmasını benimsedi. Böylece hukuki olarak tarihe karışan İttihat ve Terakki düşünce olarak varlığını gerek Kurtuluş Savaşı sırasında gerek Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde ve sonrasında da sürdürdü.


Leave A Reply