Jan Hus Kimdir?

0
Advertisement

Jan Hus kimdir, ne yapmıştır? Jan Hus hayatı, biyografisi, yaptığı reformlar, din hayatındaki etkileri hakkında bilgi.

Jan Hus

Jan Hus; huss olarak da yazılır (d. 1369, Husinec, Bohemya – ö. 6 Temmuz 1415, Konstanz), büyük Çek din reformcusudur. Ortaçağdan Reform dönemine geçişin habercisi sayılan mücadelesi yüzünden Konstanz Konsili (1414-18) tarafından mahkûm edildikten sonra yakılarak öldürülmüştür.

Yoksul bir ailenin oğlu olan Hus 13 yaşında Prachatice kentindeki Latince okulunda öğrenime başladı. Beş yıl sonra Prag Üniversitesi’ne girdi, koroda ilahi söyleyerek geçimini sağladı. 1394’te mezun olduktan iki yıl sonra üniversitede ders verme yetkisini kazandı.

İki yıl süreyle, Aristoteles ve radikal İngiliz reformcu John Wycliffe’in gerçekçi felsefesi üzerine dersler verdi. Wycliffe’in düşünceleri, milliyetçi Çek akademisyenleri arasında büyük coşku uyandırıyordu. Önceleri iyi giyinmeye ve eğlenmeye düşkün biri olarak tanınan Hus, nedenlerini hiçbir zaman açıklamadığı bir kişilik dönüşümüyle zamanla ödünsüz bir din reformcusu oldu.

Üniversite birkaç profesör dışında öğretim üyelerine ücret ödemediği için, Hus başka geçim kaynakları bulmak zorundaydı. Papazlık yetkisini aldıktan sonra Prag’daki Bethlehem Şapeli’nin başrahipliğine ve vaizliğine atandı (1402). Burası gelişmekte olan ulusal reform hareketinin merkeziydi; örneğin vaazlar Latince yerine Çekçe veriliyordu. Hus buradaki 12 yıllık vaizliği boyunca reform hareketinin önderi olarak ün kazandı. 1403’te Prag’a başpiskopos olarak atanan Hazmburklu genç soylu Zbynek Zajik’in danışmam olması reform hareketine sağlam bir dayanak kazandırdı. Bethlehem Şapeli’ndeki yoğun çalışmalarının yanı sıra Hus, üniversitenin güzel sanatlar fakültesinde ders vermeyi de sürdürdü. Bu arada, o güne değin yalnızca felsefi görüşlerini öğrenebildiği Wycliffe’in ilahiyat yapıtlarıyla da tanıştı.

Advertisement

Johann Hübner adlı bir Alman öğretim üyesi 1403’te Wycliffe’in yapıtlarından seçilmiş 45 maddelik bir liste hazırlamış ve bu görüşleri heretiklikle suçlamıştı. Bu 45 madde o tarihten sonra bir tür sınav listesine dönüştü. Wycliffe’in suçlama konusu olan başlıca öğretisi, Komünyon’da kutsanan ekmek ve şarabın maddi tözünün değişmediği savıydı. Wycliffe ayrıca Kitabı Mukaddes’i Hıristiyan öğretisinin biricik kaynağı sayıyor, papayı da Deccal olarak görüyordu. Hus, Wycliffe’in radikal görüşlerinin tümünü, örneğin töz değişmezliği savını paylaşmıyordu. Ama Hus’un öğretmeni Znojmolu Stanislav ve öğrencilik arkadaşı Stépán Pâlec gibi birçok reformcu bu düşünceleri benimsiyordu.

Başpiskoposluğunun ilk beş yılı içinde Zbynék’in Evanjeliklere karşı tutumu kökten değişti. Reforma karşı çıkanlar onu kendi yanlarına çekmeyi başardılar. 1407’de Stanislav ile Pálec’i dinden sapmakla suçladılar ve sorguya çekilmek üzere Curia Romanaba (papaya yardımcı olan Vatikan büroları) gönderdiler. İkisi de görüşlerini bütünüyle değiştirerek döndüler ve reformcuların önde gelen karşıtları oldular.

1378’den beri bölünmüş olan Katolik Kilisesi’nde birbirine karşı iki papa hüküm sürüyordu. Fransa kralı, Bohemya kralı IV. Václav’ın (Kutsal Roma-Germen imparatoru Wenzel) desteğiyle 1409’da Piza’da bir konsil toplayarak bu bölünmeye son vermenin yolunu aradı. Hus gibi Çek akademisyenleri Vâclav’ı destekliyordu; başpiskopos ve Alman akademisyenler ise krala karşıydı. Kralın Ocak 1409’da üniversite yönetmeliğini değiştirerek Alman öğretim üyelerinin yetkilerini Çekler lehine kısıtlaması üzerine Alman akademisyenler topluca Prag’ı terk ederek çeşitli Alman üniversitelerine girdiler. 1409 sonbaharında Hus, artık Çeklerin egemenliğinde olan üniversitenin rektörlüğüne seçildi.

Piza Konsili’nin hem Bohemya’nın yetkili saydığı Papa XII. Gregorius’u, hem de karşı papa XIII. Benedictus’u azlederek yerlerine V. Alexander’i getirmesiyle başpiskopos Zbynék ile Hus arasındaki bağlar bütünüyle koptu. Ama azledilen papalar Batı Avrupa’ nın bazı kesimleri üzerinde yetkilerini sürdürünce iki yerine üç papa ortaya çıktı. Başpiskopos ve yüksek rütbeli din adamları Gregorius’a bağlı kalırken, Hus ve reformcular yeni papayı tanıdı. Kralın uyguladığı ceza önlemleri sonucunda V. Alexander’i gerçek papa olarak tanımak zorunda kalan başpiskopos, büyük bir rüşvet karşılığında papanın, Bethlehem Şapeli de dahil olmak üzere kiliselerde vaaz verilmesini yasaklamasını sağladı. Ama Hus, papanın buyruğuna uymayı reddetti; bunun üzerine Curia Romana’nın huzuruna çağrıldı. Hus, Curia’ ya gitmek yerine kendisini savunmak üzere üç temsilci gönderdi. Václav ve kraliçe de Hus’un bağışlanması için girişimde bulundular. Hus’un Roma’ya gitmemesinin iki nedeni vardı: Birincisi, düşmanları onu yolda öldürmeyi planlıyorlardı; ikincisi, “papalık mahkemesinde Tanrı adaletinin bulunmadığına” inanıyordu. Başpiskopos, kardinaller arasında dağıtılmak ve bizzat papaya verilmek üzere zengin armağanlar göndererek, Hus’un heretiklik dolayısıyla değilse de mahkeme önüne çıkmadığı için aforoz edilmesini sağladı (1411). Ama Hus, Bethlehem Şapeli’ndeki vaazlarına ve üniversitedeki derslerine devam etti.

Bunun üzerine başpiskopos ve yandaşları, Hus’u töz değişmezliğine inandığı gerekçesiyle heretik ilan edince Kral Václav ülkesine heretiklik lekesinin sürülmesine öfkelenerek yüksek rütbeli din adamlarına karşı ceza önlemleri uygulamaya başladı. Başpiskopos da Prag’dan kaçarak kralın emirlerini uygulayan görevlileri aforoz etti, hatta Prag’da kilise ayinlerini yasakladı. Václav bu yasağa uyulmamasını emretti ve başpiskoposla arasındaki uyuşmazlık konusunda karar vermesi için bir hakem kurulu atadı. Kurul, başpiskoposun krala boyun eğmesini, ayin yasağını kaldırmasını ve Hus hakkındaki aforoz kararının geri alınmasını istedi. Ayrıca başpiskoposun, Hus’a karşı yürütülen tüm işlemlerin durdurulması için papaya yazıyla başvurmasını ve ülkede heretikliğin söz konusu olmadığına ilişkin bir açıklama yapmasını istedi. Başpiskopos bu istemleri önce kabul ettiyse de sözünü tutmayarak Macar kralı Sigismund’a sığınmak üzere kaçtı. Ama Bratislava’da, kuşkulu bir biçimde ansızın öldü.

Gene 1411’de, karşı papa XXIII. Johannes’ in, kendisini Roma’dan süren ve Papa XII. Gregorius’u destekleyen Napoli kralı Ladislas aleyhine bir “haçlı seferi” fermanı çıkarması üzerine daha da büyük bir uyuşmazlık doğdu. Fermanda, çağrıya uyanların “gönülden nedamet getirdikleri bütün günahlarının bağışlanacağı” vaat ediliyordu. Johannes, düzenlediği sefer için mali kaynak sağlamak amacıyla da endüljans satılması buyruğunu vermişti. Johannes’in savaş çağrısı ve “kutsallığın alınıp satılması” karşısında sessiz kalamayan Hus, fermanın Hıristiyanlığa aykırı olduğunu ilan etti. Ama bu yüzden, endüljans satışından pay alan Kral Vâclav’ın da desteğini yitirdi. Öte yandan Prag halkı, endüljans satışlarına karşı ayaklandı ve papalık fermanlarının yakıldığı bir gösteri düzenlendi. Kral bunun üzerine tarafların temsilcilerini şatosuna çağırdı, kraliyet meclisi endüljans satışlarına karşı çıkılmasını yasakladı. Bu sırada, endüljans satışlarına karşı çıkan üç genç yakalanarak boyunları vuruldu.

Advertisement

Hus’un, mahkeme karşısına çıkmayı reddettiği için aforoz edildiği bu dönemde, ayrıca Prag’da ve Hus’un bulunabileceği her yerde kiliselere ayin yasağı kondu. Hus, kendisi yüzünden kentin zor durumda kalmaması için Ekim 1412’de Prag’ı terk etti. Genellikle Bohemya’nın güneyindeki dostlarının şatolarına sığınarak, iki yıl boyunca yoğun biçimde düşüncelerini kaleme almakla uğraştı. En önemli yapıtı De ecclesia’nın (Kilise Üzerine) yanı sıra İnancın Açıklanması, On Emrin Açıklanması, Rabbin Duasının Açıklanması gibi Çekçe denemeler yazdı. Vaazları da Postilla (Sonradan) başlığı altında toplandı.

Macar kralı Sigismund, 1411’de Zikmund adıyla Almanya kralı seçilmesinden sonra kilisedeki bölünmeye çözüm bulmak amacıyla Konstanz’da bir konsil toplaması için Johannes’i zorladı. Ayrıca Hus’u konsile çağırmak üzere ona bir temsilci gönderdi. Hus önce bu çağrıyı kabul etmeye yanaşmadı. Ama Johannes’in, Kral Vâclav’ı ayin yasağına uymadığı için tehdit etmesi, Sigismund’un da Konstanz yolculuğunda can güvenliği sözü vermesi üzerine çağrıya uymaya karar verdi.

Hus, 3 Kasım 1414’te Konstanz’a ulaştı. Papalığın koyduğu yasak kaldırılmış olduğu için kentte serbestçe dolaşabildi. Ama bir ay geçmeden, papalık ikametgâhına çağrılarak tuzağa düşürüldü ve Dominiken manastırının zindanlarına kapatıldı. Düşmanları, özellikle papalık temsilcisi Michael de Causis ile Stepân Pâlec, Hus’un Wycliffe yanlısı bir heretik olarak mahkeme önüne çıkarılmasını sağladılar. Konsilin Hus’un düşmanlarından oluşturduğu yargıçlar kurulu, Wycliffe’in öğretisini özetleyen 45 maddeyi temel alarak Hus’u mahkûm edebileceğini umuyordu. Hus bu suçlamaların çoğunu başarıyla çürütünce Pâlec büyük olasılıkla De ecclesia’dan 42 madde seçti; bunlara 20 madde daha eklendi.

Bu arada konsilde her üç papanın da aleyhinde bir eğilim doğmuştu. Johannes 21 Mart 1415’te Konstanz’ı terk etti; böylece konsili yasadışı duruma düşüreceğini umuyordu. Oysa konsil, hem papaların hem de tüm kilisenin üzerinde olduğunu ilan ederek yeniden örgütlenme yoluna gitti. Bunun üzerine Hus’un yargılanması, Kardinal Pierre d’Ailly’nin başkanlığındaki yeni bir komisyona devredildi. Ocak ayında Sigismund, Hus’a konsil önünde özgür savunma hakkı tanınması karşılığında, ona verdiği güvence belgesinin geçerliliğini iptal etmişti. Sonunda 5 Haziran’da Hus’a kendini savunma hakkı verildi. Ama yargılamanın iyice başıbozuk duruma gelmesi üzerine duruşma 7 Haziran’a ertelendi.

Praglı ve Konstanzlı tanıkların ifadelerine dayanılarak Hus aleyhinde birçok ciddi suçlama getirildi. Hus, Wycliffe’in töz değişmezliği öğretisine inandığı suçlamasını bir kez daha şiddetle reddetti. Konsilden, Kitabı Mukaddes’e dayanarak, hangi noktalarda yanıldığını kanıtlamasını istediyse de bu isteği reddedildi. Son oturum 6 Temmuz’da, katedralde toplanan tüm konsil heyetinin huzurunda yapıldı. Hiçbiri Hus’un öğretisini tam anlamıyla yansıtmayan son 30 madde okundu. Hus bu öğretilerin kendisine yanlışlıkla yakıştırıldığını öne sürerek nedamet getirmeyi kabul etmemekte direnince, Wycliffe yanlısı bir heretik olduğuna karar verildi. Din adamlığından çıkarıldı ve ruhu şeytana teslim edildi; kendisi ise, ruhunu Tanrı’ya adadığını açıkladı. Bunun üzerine ölüm cezasının yerine getirilmesi için kilise dışındaki yetkililere teslim edildi; aynı gün kentin dışında kazığa bağlanarak yakıldı.


Leave A Reply