Konya’da Gezilecek Yerler (Milli Parklar Arkeolojik Yerler Doğal Güzellikler)

0
Advertisement

Konya ilinde bulunan gezilecek yerler nelerdir? Konya ilinin milli parkları, arkeolojik ören yerleri ve doğal güzellikleri hakkında bilgi.

Konya’da Gezilecek Yerler

Beyşehir Gölü Milli Parkı

Beyşehir Gölü Milli Parkı

Bünyesinde sulak alanlar, adalar, ormanlar ve farklı ekosistemler barındıran, hayati öneme sahip Beyşehir Gölü ve yakın çevresi 1993’te milli park ilan edildi. Beyşehir Gölü sularının maviliği, büyüklü küçüklü adaları, kumsalları, çevresindeki bitki örtüsüyle Türkiye’nin en güzel göllerinden biri. Tektonik kökenli bir çukurluğun içinde yer alıyor. Ama gölün biçimlenmesinde karstlaşma süreci de etkili. Göl havzası çok sayıda bitki ve hayvan türü için ideal bir yaşam alanı. Göl ve yakın çevresi ormanlık alanlar, makilik alanlar, kültür alanları ile akarsular, sazlık ve bataklık alanlar gibi çok çeşitli bölümlerden oluşuyor. Beyşehir Gölündeki irili ufaklı adalar kuşlara üreme ve beslenme olanağı sağlıyor. Milli park alanında 153 kuş türü bulunuyor. Türkiye’de kışlayan kuş türleri içinde son derece önemli olan gölde Macar ördeği (Netta rufina), elmabaş patka (Aythya ferma) ve sakarmeke (Fulica atra) kışlayan türler arasında. İkiyaşamlı (3), sürüngen (14) ve memeli (34) sınıflarına ait türler de var. Göl ve derelerde ise toplam 16 balık türü yayılış gösteriyor. Beyşehir Gölü Milli Parkı içsu balıkları bakımından da zengin. Selçuklu döneminden kalma Kubadabat Sarayı harabeleri, Kızkalesi Adasındaki kalıntılar, Hititlerden kalma Eflatun Pınarı, ahşap mimarisiyle Eşrefoğlu Camii, taş köprü gibi tarihi yapılar görülmesi gereken eserler.

Meke Gölü

Meke Gölü

Dünyada belki de benzeri olmayan bir doğa harikası Meke Gölü. Bir krater çukurunda yer alan gölün merkezinde, ikinci bir patlamayla oluşmuş koni şekilli bir adacık bulunuyor. Meke Gölüne, Karapınar’dan gelirken Ereğli’ye yaklaşık 4 kilometre kala sağa dönen bir arazi yoluyla gidiliyor. Yazları sular çekilse de göl her zaman etkileyici bir görüntü sunuyor. Obruk Yaylasının Karapınar çevresinde Meke Gölü gibi oluşumların dışında Türkiye’de kara kumullarının görüldüğü tek çöl alanı da bulunuyor. Bu çölün genişlemesi alınan tedbirlerle engellendi. Ama hilal biçimli kara kumullarının bazı örnekleri hâlâ görülebiliyor. Buradaki kumulların volkanik tepelerle birleşmesinden oluşan yükseltilere yörede “ketir” deniyor.

Obruk Yaylası

Obruk YAYLASI

Advertisement

Konya Karapınar Ereğli hattının kuzeyinden Tuz Gölüne kadar uzanan bölge Obruk Yaylası olarak biliniyor. Aşırı geçirgen karstik yapıya sahip toprağın, yeraltı sularının aşındırması sonucu çökmesiyle “obruklar oluşuyor. Bunların bazıları “kuru obruk” bazıları ise “sulu obruk”, olarak tanımlanıyor. Karapınar’ın Meyil Yaylasındaki göl, obruk göllerinin en büyüğü. Dikmen Yaylası obrukların yoğunlaştığı bir bölge. Yaylaya adını veren Obruk Gölü, Aksaray Konya yolunun kuzeyinde yer alıyor; yanı başında da Obruk Han harabeleri yükseliyor. Obruk göllerinde yaban hayat şaşırtıcı ölçüde zengin. Bu göllere özgü suyılanları, sukaplumbağaları, yusufçuklar, zengin sualtı ve suüstü bitkileri bulunuyor.

Çatalhöyük

Çatalhöyük
Çatalhöyük Konya Çumra’da Neolitik döneme ait en şaşırtıcı yerleşimlerden. Orada 9 bin yıl önce 10 bin kişinin yaşadığı öne sürülüyor. Arkeolojik veriler, nüfusun fazlalığına rağmen topluluk içinde sosyal ya da ekonomik farklılaşmalar olmadığını gösteriyor. Yaşandığı dönemde köyün etrafı bataklıklarla kaplıydı. Bataklığı geçen ziyaretçi birbirine bitişik kerpiç evlerin yerleşmeyi çevreleyen dış duvarlarıyla karşılaşıyordu. Evlere damdaki bir açıklıktan sarkıtılan merdivenle giriliyordu. Kil heykelcikler, boğa başı kabartmaları ve duvar resimleri gibi buluntular derin bir sembolizmin varlığını ortaya koyuyor. Kilim motifini andıran desenler, kafası kopuk insanlara saldıran akbabalar gibi tasvirlerin yanı sıra lav püskürten Hasan Dağı ve önündeki köy betimlemesi de olasılıkla 9 bin yıl önce yaşanmış bir felaketin kayıtlarını sunuyor.

Tuz Gölü

Tuz Gölü

Ufka doğru uzayıp giden, arada bir kıvrılıp bükülen sonsuz bir beyazlık… Kalın tuz tabakalarıyla kaplı bataklıklar, yavşanlar, sazlıklar… Sulak çayırlar ve tuzcul bozkırlar… Burası Tuz Gölü; Türkiye’nin en büyük ikinci gölü. Bozkır bitkileri onun çevresinde hayat buluyor; Anadolu tarlafaresi dünyada bir tek burada yaşıyor. Bin bir tür kuş üreme, göç ya da kışlama için buradan yararlanıyor. Ama son yıllarda yas tutar gibi karalara boyanıyor; çünkü su seviyesi düşüyor. Bu hal onun hayat verdiği bitki ve hayvan türlerini de tehdit ediyor. Tuz Gölünün güneybatısında bulunan Cihanbeyli ilçesine bağlı Gölyazı köyünden kanal boyunca göle kadar uzanan bir traktör yolu var. Takip edildiğinde flamingoları görmek mümkün; ancak bunun için mayıs, haziran ya da temmuz aylarında gitmek gerekiyor.

Konya’da Gezilecek ve Görülecek Yerler Nereleridir?

İlk çağlardan kalma bir yerleşim yeri olan Konya, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerine sahip bir ilimizdir. İnsanoğlunun yerleştiği ilk şehirlerinden biri sayılır.

Konya’daki birçok cami, türbe, medrese, çeşme ve en önemlisi de Mevlana Müzesi bulunmakta ve her yıl binlerce turistin akınına uğruyor. Çatalhöyük de bu ilimizin sınırlar içinde bulunuyor.

Konya’nın tarihi ve kültürel mirasını tanımak için ilk durağınız Alaaddin Tepesi’nde olmalıdır. Bir zamanlar tepenin etrafını çevreleyen surlar günümüze kadar ulaşamamıştır. Tepeyi süsleyen en önemli eser Alaaddin Camisidir. Türkiye Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın adını taşıyan cami, döneminin en büyüğü. Minberinde bulunan ahşap işlemelerle Türk sanatının eşsiz bir örneğini temsil etmektedir. Caminin yapımında kullanılan ahşap eserleri Selçuklu ve Osmanlı dönemindeki eserlerde de görmekteyiz.

Advertisement

Alaaddin tepesinden aşağı doğru indiğinizde Karatay Medresesi karşılar sizi. Medrese günümüzde Karatay Çini Eserleri Müzesine dönüştürülmüş. Bu eser taş, mermer ve tuğlanın uyumunu yansıtan mimarisi, çinili kubbesi ve süslemeleri ile Selçuklu sanatının başyapıtlarındandır. Karatay Medresesi’nden Mevlana Türbesi’ne uzanan yol üzerinde Konya’nın eski çarşıları yer alır.

Bir dönem ticaret ve üretim faaliyetlerinin yoğun yaşandığı çarşı ve bedestenlerin pek azı günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Buralarda genelde aynı işle uğraşan esnaflar vardır. O dönemlerde aynı meslekten olanlar, bulundukları sokağa da kendi isimlerini verirlermiş. Peki burada hangi esnaflar bulunurdu: Habbazlar yani Poğaçacılar, pastırmacılar, kasaplar, helvacılar, ipekçiler, iplikçiler, yemeniciler, debbağlar, keçeciler, mesciler, külahçılar, kürkçüler, yorgancılar, terziler, ayrıca nalbantlar, mıhçılar, nalçacılar,, semerciler, bunun yanında saraçlar, muytablar, sabuncular, bezirciler, berberler, bakırcılar, çömlekçiler, boyacılar, kuyumcular, aktarlar, … bu liste böyle uzayıp gider. Bu mesleklerin pek çoğu maalesef günümüzde yapılmıyor.

Mesela keçeçilik.

Eski Konya evlerinin süsü olarak bilinen keçe güzümüzde artık dokunmuyor. Han ve çarşılarda ticaret ve imalat yapılmakla beraber alışveriş merkezleri olarak adlandırılan yerler daha yoğundur. Bu çarşıları geçtikten sonra sizi Mevlana Türbesi ve Müzesi karşılar. “En yeşil kubbe” diye tabir edilen firuze çinilerle kaplı kubbe önünde resim çektirmek adettendir. Müze içinde türbe, çeşitli kitaplar ve eşyaları da görebilirsiniz. Selçuklu sarayının gül bahçesi konumunda olan müzenin avlusundaki güller Mevlana’nın aşk dolu dünyasını ziyaretçilere hissettiriyor.

Mevlana Müzesi’nden başka bir müzeye geçerek geziye devam edebilirsiniz.

Konya’nın kültürüne ve insanına ait eserlerin yer ldığı Etnografya Müzesi size şehir hakkında önemli bilgiler verir. Etnografya müzeleri Konya halkının maddi kültür varlıklarını toplayan, koruyan, sergileyen eğitim ve araştırma kurumlarıdır. Konya’daki Etnografya Müzesi’nde farklı dönemlere ait pek çok kültür varlığını bulmanız mümkün. Müzede kadife, saten, atlas, çuha gibi kumaşlardan dikilen ve üzerine sim, sırma kordon tutturulan ve farklı iğne teknikleriyle işlenmiş bindallı, elbise, şalvar içlik, cepken,salta, yelek ve kaftanlardan oluşan giyim kuşam örneklerini gezip görebilirsiniz. Ayrıca gümüş malzemeden yapılan kemer, kemer tokası, bilezik,küpe, gerdanlık, tepelik, yüzük gibi takı ve aksesuarlar, iğne oyası, tığ örme, kumaştan yapılan para, saat, mühür keseleri, yün çorap ve eldivenler gibi çeşitli malzemelerden işlenmiş kazan, sini, lenger, leğen, ibrikler, tencere, tas gibi mutfak kapları da vardır .Burada bulunan eserlerin dışında Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait birçok mimari eser de Konya’da bulunuyor.Konya’da gezilecek yerlerden; İnce Minareli Medrese, Selimiye Camisi,İplikçi Camisi…

Türkiye Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Konya’da, geçmişten gelen geleneklerin, kültürel unsurlarının bazıları değişmiş, ancak bazıları da günümüzde de yaşamaya devam ediyor.

 


Leave A Reply