Advertisement
Kulak ile ilgili atasözleri ve anlamları, içinde kulak kelimesi geçen deyimler ve anlamları. Atasözleri ve deyimlerin açıklamaları.
Kulak İle İlgili Atasözleri ve Deyimler – Anlamları
KULAK İLE İLGİLİ ATASÖZLERİ:
- * anamın (babamın) öleceğini bilseydim kulağı dolu darıya satardım
insan en değerli malının karşılıksız olarak elinden gideceğini bilse onu yok denecek kadar az bir paraya satar. - * baş ağır gerek, kulak sağır
kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir. - * bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz
çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar. - * boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer
bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır. - * deve boynuz ararken kulaktan olmuş
elindekiyle yetinmeyip daha çoğunu arayan, elindekinden de olur. - * eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz
aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez. - * iki kulak bir dil için
çok dinleyip az söylemeli. - * kardeşten karın yakın (kulaktan burun yakın)
insanın kendi yararı her şeyden önemlidir. - * kös dinleyen, davula kulak vermez
başından büyük olaylar geçmiş kişi küçük dertleri sorun etmez. - * kulaktan burun yakın, kardeşten karın yakın
insanın kendi yararı her şeyden önemlidir. - * namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz
kişi yapmak istemediği işin ayrıntılarıyla ilgilenmez. - * sözü söyle alana, kulağında kalana
söylediklerin bir kulağından girip öbür kulağından çıkan kimseye nefes tüketme. - * yerin kulağı var
gizli konuşulan bir şey umulmadık bir yoldan başkalarınca duyulabilir.
Yerin Kulağı Var : gizli konuşulan bir şey umulmadık bir yoldan başkalarınca duyulabilir
Yerin Kulağı Var Atasözü İle İlgili Örnek Cümleler
- Akıllı, yerin kulağı var diye bana söyleyeceklerini yazarak verdi ama bu sefer yazdığı kağıt başkalarının eline geçti.
- Ulu orta patronun hakkında konuşmasan iyi olur, yerin kulağı vardır.
- Yerin kulağı var derlerdi de inanmazdım, nasıl da duyulmuş konuştuklarımız.
- Aman ha, yerin kulağı vardır, böyle konuşursak başımız yanabilir.
- Beni yerin kulağı var diyerek uyardı ama herkese konuşulanları açıklayan da kendisiymiş.
- Yerin kulağı vardır, sınav sorularını burada söyleme, öğrencilerinden birisi duyabilir.
- Arkadaşın hakkında bu konuştukların kulağına gidebilir, yerin kulağı vardır.
- Neden benim söylediğimden şüpheleniyorsun ki, yerin kulağı vardır, belki de bizi birileri duydu.
KULAK İLE İLGİLİ DEYİMLER:
- * ağzı kulaklarına varmak
çok sevinmek: “Çocuklarıma beni misal gösterdiğini, ağzım kulaklarıma vararak öteden beriden işitiyordum.” -R. N. Güntekin. - * (bir şeye) kulak (kulaklarını) tıkamak
bir şeyi duymazlıktan gelmek: “Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.” -A. Ş. Hisar. - * (bir şeye) kulak vermek
değer vermek, önemsemek: “Usa ve gerçeğe uygun anlatışlara kulak verenin olmadığı görüldü.” -Halikarnas Balıkçısı. - * (birinin) kulağını bükmek
bir sorun karşısında dikkatli davranması için uyarıda bulunmak. - * (birinin) kulağını çekmek
1) ceza olarak kulağını tutup bükerek çekmek; 2) uyarmak için hafif bir ceza vermek. - * (birinin) kulağını çınlatmak
birini anmak. - * (birinin) kulağını doldurmak
bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak. - * (birinin) kulağının zarı patlamak
gürültü yüzünden rahatsız olmak. - * boynuz isterken kulaktan olmak
daha iyisini, mükemmelini ararken mevcut olanı yitirmek. - * devede kulak (kulak gibi) kalmak
1) çok az önemi olmak, söz etmeye değer bulmamak: “Kitaptan öğrendikleri, hayattan gözlediklerinin yanında devede kulak kalır.” -S. Birsel. 2) yetersiz, çok küçük veya az olmak: “Tekaüt aylıkları günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu.” -R. N. Güntekin. - * ense kulak yerinde olmak
1) iri yarı olmak; 2) kelli felli olmak. - * göz kulak olmak
1) görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak; 2) mec. gözetmek, korumak, bakmak: “Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu.” -A. İlhan. - * kelle kulak yerinde
1) kanlı canlı ve iri yapılı olan; 2) gösterişli, itibarlı sayılan: “Aralarında yaşlı başlı, kelle kulak yerinde, efendiden adamlar da var.” -R. N. Güntekin.
Devamı
- * kulağı ağır işitmek
kulağı iyi işitmemek. - * kulağı (bir şeyde) olmak
dikkatini bir şeye vermek. - * kulağı dikilmek
konuşulanları dinlemek için dikkat kesilmek: “Şimdi kulakları, seslerimize dikilmiş bir köpek gibi yatıyordu.” -S. F. Abasıyanık. - * kulağı duvar olmak
sağır olmak: “Kulakları duvar olan ihtiyarla avaz avaz ilişki kurmaya üşenmişler.” -H. Taner. - * kulağı (kulakları) çınlasın
konuşulan yerde bulunmayan, sevilen biri anıldığında söylenen bir söz: Kulağı çınlasın, bizim arkadaş öyle derdi. - * kulağı okşamak
kulağa hoş gelmek. - * kulağı ters taraftan göstermek
kolay yolu varken bir işi daha zor ve uzun yollar kullanarak yapmak: “Tahkike mahkike, kulağı ters taraftan göstermeye ne lüzum var?” -S. M. Alus. - * kulağına çalınmak
başkasına söylenirken kendisi de duymuş olmak: “Bu gürültüler arasında Vildan’ın bağırarak ve daha ziyade kıymet vererek telaffuz ettiği bazı kelimeler, cümleler kulağıma çalınıyordu.” -P. Safa. - * kulağına çarpmak
duyulmak: “Barın kalabalığı, hareketliliği, çalgısı ve dumanı içinde ortaya atılan bu söz, tam bir isabetle geldi, Ahmet Samim’in kulağına çarptı.” -Y. K. Karaosmanoğlu. - * kulağına fısıldamak
çok alçak ve hafif bir ses tonuyla kulağına eğilip bir şeyler söylemek: “Evet biliyorum, bunlar kulağına fısıldadılar değil mi?” -A. Ağaoğlu. - * kulağına gelmek
1) kulağına çalınmak; 2) duymak. - * kulağına girmemek
söylenilen sözlere önem vermemek, söylenenleri anlamamak, benimsememek. - * kulağına gitmek
duymak: “Olup bitenler kulağına gitse onlardan önce çarkıma okur ya neyse.” -M. Seyda. - * kulağına inanmamak
duyduklarının doğruluğundan şüphe etmek: “Kulaklarıma inanamıyordum, bu kadar narin, bu kadar nahif bir vücutta böyle bir ruh…” -Ö. Seyfettin. - * kulağına kar suyu kaçırmak
dolaylı olarak duyurmak. - * kulağına kar suyu kaçmak
bir duyum almak. - * kulağına koymak (sokmak)
bir duruma veya söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak, düşünce aşılamak, telkin etmek: “Bunu Bayram ağanın kulağına koydular.” -H. E. Adıvar. - * kulağına küpe olmak (etmek)
başa gelen bir durumdan alınan dersi unutmamak: “Bu sözümü kulağına küpe et kızım!” -R. N. Güntekin. - * kulağına söylemek
fısıldamak. - * kulağını açmak
dikkatle dinlemek.
Devamı
- * kulak arkası (ardı) etmek
dikkate almamak, göz önünde tutmamak: “Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar.” -H. Taner. - * kulak asmak
önem vermek, dinlemek: “Bunların sözlerine ne diye kulak asıyor, ona göre yapacağın işi kestiriyorsun?” -M. Ş. Esendal. - * kulak kabartmak
belli etmemeye çalışarak dinlemek: “Karanlıkta, uyuyup uyumadığını anlayabilmek için tüm seslere kulak kabartarak yanına uzandım.” -E. Şafak. - * kulak kesilmek
büyük bir dikkatle dinlemek: “Çok kızgın bir fikir çarpışmasının üzerine gelmişim, kulak kesildim.” -İ. H. Baltacıoğlu. - * kulak kıvırmak
domatesin olgunlaşmasını sağlamak için işlem yapmak. - * kulak (kulağını) tırmalamak
kulağı rahatsız etmek: “Evde kimse yoktu sözü kulağını tırmaladı.” -M. Ş. Esendal. - * kulak misafiri olmak
yanında konuşulanları konuşmaya katılmadan dinlemek: “Her önünden geçtiğim insanın söylediklerine kulak misafiri oluyorum.” -O. V. Kanık. - * kulak tutmak
dinlemek, işitmek istemek. - * kulak vermek
merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak: “Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın / Bir vatan kalbinin attığı yerdir” -N. H. Onan. - * kulakları dolmak
aynı şeyi dinlemekten usanmak. - * kulakları paslanmak
çoktan beri müzik dinlememiş olmak. - * kulakları patlatmak
Gürültüyle rahatsız etmek: “Kulakları patlatan bir ses bütün ormanı, bütün kuşları, bütün dünyayı susturdu.” -M. Ş. Esendal. - * kulaklarına kadar kızarmak
çok utanmak. - * kulaklarını dikmek
hayvan dikkat kesilmek. - * kulaklarının pasını gidermek
çoktan beri dinlememişken müzik dinlemek. - * kulaktan burun yakın, kardeşten karın yakın
insanın kendi yararı her şeyden önemlidir. - * uzun kulaktan haber almak
uzaktan uzağa haber almak. - * yarım kulak dinlemek
umursamadan, önem vermeden dinlemek: “Dersleri yarım kulak dinliyor, etütlerde uzun uzun mektuplar yazıyordu.” -Ç. Altan.
4 yorum
Valla hayatımı kurtardın türkçe hocası istediydii
bir tane daha var atasözü
S.S. den gelen mektup…
bunlar bir gün hepimize lazım olacak
Allah sizden razı olsun çok yardımci oldüniz???