Osmanlı İran İlişkileri (1514, 1590)

0
Advertisement

Osmanlı İmparatorluğu Yükselme Dönemi esnasında Osmanlı – İran ilişkileri ve savaşları ile ilgili olarak genel bilgilerin verildiği sayfamız.

Osmanlı – İran İlişkileri (1514 – 1590)

Çaldıran Savaşı (1514):

Akkoyunlu devleti dağıldığı sırada İran, Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da, Uzun Hasan’ın torunu olan Şah İsmail, yeni bir devlet kurmuştu (1502). Şah İsmail‘in kurduğu bu yeni devlete, büyük dedesinin adından dolayı Safevi Devleti denir. Bu devlet Şiî mezhebindeydi.

Çaldıran Savaşı

Bu sırada Osmanlı devletinin başında Fatih’in oğlu II. Bayezit bulunuyordu II. Bayezit yumuşak huylu, savaştan hoşlanmaz bir padişahtı. Şah İsmail, padişahın bu huyundan yararlanarak Anadolu’da Şiîliği yaymak sonra bu ülkeyi de fethetmek arzusuna kapıldı. Anadolu’ya birçok propagandacılar göndererek Türkleri de Şiî mezhebine sokmağa çalıştı. Gerçekten az zamanda Anadolu’da bir hayli Türk, Şiî mezhebine girdi.

II. Beyazit bunları duyuyor, fakat ses çıkarmıyordu. Lâkin oğullarından Selim (Yavuz), babasının bu gevşek haline dayanamadı. Onu, padişahlıktan indirerek yerine kendisi geçti (1512).

Yavuz Selim (I. Selim) padişah olduktan ve kendisini istemeyen kardeşlerini ortadan kaldırdıktan sonra, İran’a, yani Şah İsmail’e savaş açtı. Sefere çıkmadan önce Anadolu’daki Şiîlerin bir listesini yaptırdı. Bunların bir kısmını hapsettirdi, bir kısmının da kafasını kestirdi. Sonra büyük bir ordunun başına geçerek İran’a doğru yürüdü. Çaldıran ovasında Şah İsmail’in büyük bir ordusu ile karşılaştı. Yavuz, ordusunu hiç dinlendirmeden hemen savaşa girdi. İran ordusunu büyük bir bozgunluğa uğrattı. Osmanlı topları bu savaşta büyük bir rol oynadılar. Şah ismail, savaş alanından, askerlerinin fedakârlığı sayesinde, yaralı bir halde kaçtı. Tahtı ve karısı Osmanlıların eline düştü (1514).

Advertisement

Çaldıran zaferi bize Doğu Anadolu’yu kazandırdı.

Kanunî Devrinde Yapılan İran Savaşları:

Yavuz Sultan Selim zamanında başlayan Osmanlı-İran savaşları onun yerine geçen oğlu Kanunî Sultan Süleyman devrinde de zaman zaman devam etti.

Safevîler, hâlâ Doğu Anadolu’dan el çekmiyorlar, her fırsattan yararlanarak Osmanlı devletinin sınırlarına saldırıyorlardı.

Şah Tahmasp

Şah Tahmasp

Kanunî, İran işlerini yoluna koymak ve Irak’ı elde etmek için, bir sınır olayını öne sürerek, İran’a savaş açtı. Önce Veziriazam İbrahim Paşa komutasında bir ordu gönderdi. Arkasından kendisi de hareket ederek doğruca Tebriz’e gitti. Şah İsmail’in yerine geçen Şah Tahmasp, Kanuni’nin önünden kaçtığından, Osmanlı ordusu, Tebriz’e girdi, sonra Hemedan yolundan Zagros dağlarını aşarak Irak’a geldi. Doğu Bağdat üzerine yürüdü, şehir kendiliğinden teslim oldu (1534).

Kanunî bundan sonra İran üzerine iki sefer daha yaptı. Tebriz gene geri alındı. İranlılar her seferde Osmanlı ordusunun önünden kaçıyorlardı. Nihayet İranlılarla 1555 yılında Amasya’da bir antlaşma yapıldı. Bu antlaşmaya göre; Azerbaycan ile başkenti olan Tebriz, Doğu Anadolu, Irak Osmanlı ülkesine katıldı. Bu antlaşma Şah Tahmasp’ın ölümüne kadar sürdü.

İran Savaşlarının Yeniden Başlaması (1577 – 1590):

1576 yılında Şah Tahmasp, uzun bir saltanattan sonra ölünce, İran’da karışıklıklar çıktı. Bu karışıklıklardan yararlanmak isteyen III. Murat, o sırada sadrazam bulunan Sokollu Mehmet Paşa‘nın savaşa razı olmamasına rağmen, İran’a savaş açtı. Bu suretle başlayan İran savaşı, Sokollu’nun öldürülmesine kadar (1579) başarılı gitti. Fakat bundan sonra durum değişti. Osmanlı orduları yer yer yenilmeye başladılar. Bununla birlikte Osmanlılar, Kafkasya’da büyük topraklar kazanarak Hazar denizi’ne dayandılar. Nihayet İranlılara barış istemeleri üzerine Ferhat Paşa antlaşması yapıldı. Buna göre; Tebriz, Azerbaycan ve Hazar denizine kadar uzanan Kafkasya Osmanlı ülkesine katıldı (1590).

Advertisement


Leave A Reply