Advertisement
İçinde Rüzgar, yel kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin açıklamaları ve anlamları. Rüzgar hakkında deyimler ve anlamları.
Rüzgar İle İlgili Deyimler ve Anlamları
- *** rüzgâr almak
yel esen bir yerde bulunmak: Bu ev çok rüzgâr alıyor. – Balkonumuzun çok rüzgar alıyor olmasından dolayı tüm yaz bir gün bile balkon keyfi yapamadık. - *** rüzgâr ekip fırtına biçmek
yaptığı bir kötülüğün çok daha kötüsü ile karşılaşmak. - *** rüzgâr gelecek delikleri tıkamak
istenmeyen bir durum veya gelişmeye karşı her türlü önlemi almak. - *** rüzgâr gibi
çabucak: “rüzgâr gibi geçip giden gençliğimin tanıkları / Şu yıpranmış fotoğraflar, soluk renkli, siyah beyaz” -M. Çınarlı. - *** rüzgâr tutmamak
rüzgâra açık ve kapalı bulunmak: “rüzgâr tutmayan yerlerinde dadılar, çocuklar ve ihtiyarlar güneşlenirler.” -B. Felek. – Çocuğu rüzgar tutmayan yere yatır ki üşümesin.
*** rüzgârdan nem kapmak
en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak. – Ergenlik döneminde kızımla nasıl iletişim kuracağımı bilemiyordum çünkü rüzgardan nem kapıyordu.
- *** başında kavak yeli esmek
1) genç sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşinde koşmak: “Kocası yaşlı diye genç bir kadının başında kavak yelleri estiğine hükmetmek lazım gelmez.” -R. H. Karay. 2) gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek. - *** burnunun yeli harman savurmak
1) büyüklenmek, kibirlenmek; 2) çok öfkelenmek. - *** burnunun yeli kırılmak
öfkesi yok olmak: “Vazgeçin, dedi Nuh, kızlara yazık… Niye yazık olsun? Burnunun yeli kırılır, cart curt edemez millete!” -O. Kemal. - *** yel gibi
çok hızlı bir biçimde, çabucak, hızla. – Bu yaz tatili yel gibi geldi ve gitti. - *** yel vermek
rüzgârı veya havayı herhangi bir şeyin üzerine yöneltmek. - *** yel yeperek yelken kürek
aceleyle, telaşla: “Kızım çıldırdın mı? Böyle yel yeperek yelken kürek, sağını solunu görmeden nereye gidiyorsun?” -H. R. Gürpınar. - *** yele vermek
savurmak, boşuna harcamak. – Kazandığı paranın yarısından çoğunu yele verir o yüzden birikmişi olduğunu hiç sanmıyorum. - *** yerinde yeller esmek
artık bulunmamak, yok olmak: “Ne var ki kapıyı tekrar açtığında, çöp poşetinin yerinde yeller estiğini gördü.” -E. Şafak. – Eve geldiğimizde altınlarımızın yerinde yeller esiyordu.