Şanlıurfa Tarihçesi ve Şanlıurfa’nın Tarihi Yerleri

0
Advertisement

Şanlıurfa ilinin tarihi, tarihçesi. Şanlıurfa ilinde bulunan tarihi mekanlar, yerler ile ilgili bilgi.

sanliurfa-tarihiŞANLIURFA TARİHİ; Çiviyazılı belgelerde İÖ 2. bin yılın başlarında Babil Devleti‘nin sınırları içinde yer alan Harran’dan ve buradaki Ay Tanrısı Sin’e ait tapmaktan söz edilir. İÖ 15.-13. yüzyıllar arasında bölge, Hunilerin kurduğu Mitanni Devleti’nin egemenliğine girdi. İÖ 13. yüzyılda kent Hititlerle Asurlar arasında bir çekişme alam haline geldi. İÖ 1195’te Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonraki dönemlerde Şanlıurfa, Asurlarla Aramiler arasında el değiştirdi. İÖ 857’de Asur Devleti yöreyi kesin olarak egemenliğine aldı. İÖ 610’da Medlerin egemenliğine geçti. Persler, İÖ 6. yüzyılın ortalarında tüm Anadolu’yu ele geçirdiler. İki yüzyıl kadar süren Pers egemenliği, Makedonya Kralı Büyük İskender‘in Asya Seferi ile son bulurken, İÖ 331’de İskender, Şanlıurfa topraklarını sınırlarına kattı. İskender’in İÖ 323’te ölümü üzerine imparatorluğunun parçalanan toprakları içinde Şanlıurfa Seleukos Krallığının topraklan arasında kaldı. İlkçağda adı Edessa olan Şanlıurfa gelişti ve zenginleşti. İÖ 137’de yöreyi Parthlar ele geçirdiler.Kısa süren Parth egemenliğinden sonra, merkezi Şanlıurfa olan Orshoene Krallığı kuruldu. (İÖ 132). Bir süre Parthlara bağlı olarak yaşamını sürdüren bu devlet, İÖ 87’de bağımsızlığını kazandı. İÖ 1. yüzyıl süresince yörede Hristiyanlık yayılmaya ve tutunmaya başladı. İS 164’te Osrhoene Krallığı Roma İmparatorluğu’nun egemenliğini tanımakla birlikte, Şanlıurfa bağımsızlığını koruyabildi. Ancak İS 216’da Carcalla döneminde Şanlıurfa Roma egemenliğine kesin olarak girdi. 395’te Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Şanlıurfa da Bizans împaratorluğu’nun topraklan arasında kaldı. Yüzyıllar boyunca kent Sasani-Bizans çekişmesi arasında kaldı ve zaman zaman el değiştirdi. Bu arada Hristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olarak da gelişimini sürdürdü. 639′ da Halife Ömer döneminde kent ele geçirildi. Emeviler ve Abbasiler döneminde de önemini korudu, özellikle Harran bir bilim merkezi haline geldi. 1026’da kent yeniden Bizans’ın eline geçti. 1065’te ilk Türk akıncıları yörede gözüktüler. 1086’da Melikşah’ın komutanlarından Emir bozan kenti Selçuklu topraklarına kattı. Ancak 1098’de bölgeye gelen Haçlılar, kenti ele geçirdiler ve burada Urfa (Edessa) Haçlı Kontluğu’nu kurdular. Yarım yüzyıl kadar süren Haçlı egemenliğinden sonra 1144’te kent Musul hükümdarı Nurettin Zengi’nin eline geçti ve böylece Haçlı egemenliği son buldu. Bir süre Zengi ile soyunun elinde kalan kent, 1182’de Selahattin Eyyubi’nin, 1234’te de Anadolu Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat’ın (1220-1237) elinde kaldı. 1244’te Anadolu’ya giren İlhanlılar yöreyi yağmaladılar, yakıp yıktılar. 14. yüzyılın sonuna kadar sönük bir kent olarak yaşamını sürdüren Şanlıurfa, 1399’da Timur’un egemenlik alanına girdi. Yöreye 15. yüzyıl başlarında Akkoyunlular egemen oldular. 1514’te Safevilerin topraklan arasına girene kadar Akkoyunluların elinde kaldı. Çaldıran Savaşı‘ndan (1517) sonra Yavuz Sultan Selim, Şanlıurfa’yı Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına kattı. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’ nun yenilgiye uğramasından sonra İngiliz kuvvetleri 7 Mart 1919’da kenti işgal ettiler, 30 Ekim 1919’da da Fransızlara bıraktılar. 9 Şubat 1920’de kent halkı Fransızlarla mücadeleye giriştiler ve 10 Nisan 1920’de Fransızlar Şanlıurfa’yı boşaltmak zorunda kaldılar. 21 Ekim 1921’de yapılan Ankara Anlaşması ile de, 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevres Antlaşması ile Fransız mandası altındaki Suriye’ye bırakılan kentin Türkiye’ye verilmesi kabul edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra il konumuna getirilen Şanlıurfa, 1984’e kadar Urfa adını taşırken, Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği kahramanlık nedeniyle TBMM tarafından çıkarılan bir yasayla Şanlı sıfatıyla onurlandırıldı, adı Şanlıurfa’ya çevrildi.

TARİHSEL ESERLER. Kentteki en eski yapı Şanlıurfa Kalesi’dir. Yapım tarihi kesin değildir. Haçlılar kenti ele geçirdikten sonra dış kaleyi büyüttüler ve bir onarımdan daha geçirdiler. Batı, doğu ve kuzey kesimi yalçın kayalık-lann üzerinde yer alır. Dış kale ovadaki düzlüktedir. Kamberiye Mahallesi’ndeki Peygamber (Çarkoğlu) Camisi, 12. yüzyılda yapılmış bir Süryani kilisesiyken camiye verilmiştir. Kentin merkezinde bulunan Ulu Cam de kiliseden camiye çevrilmiş bir yapıdır. Büyük bir yapıdır. Camiden bağımsız olarak bahçenin kuzeyinde yer alan taştan yapılmış kalın minare, sekiz köşeli bir taban üzerine oturur. Bahçenin doğusunda 1192 tarihli Selahattin Medresesi yer alır. Kentin güneybatısında Ayn Zeliha Gölü kenarında Şanlıurfa’nın en güzel ve görkemli eseri olan Halil Rahman (Makam) Camisi yer alır. 1211’de Eyyubiler döneminde Melik Eşref Muzaherettin Musa tarafından yaptırıldı. Tek şerefeli ve dört köşeli minaresi caminin güneydoğusundadır. Gölün kenarında medrese uzanır. Caminin yanındaki gölde bulunan balıklar halk arasında kutsal kabul edilir. Kalenin eteğindeki Hasan Padişah Camisi, 1499’da Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan adına Şeyh Yakup tarafından yaptırıldı. Minaresi tek şerefelidir. Balıklı Göl’ün kenarındaki Rıdvaniye Camisi, 1736’da Rakka Valisi Ahmet Rıdvan Paşa tarafından yaptırıldı. El işçiliği değerli olan yapı, üç kubbeyle örtülüdür. Minaresi tek şerefelidir. Öteki eserler arasında sözü edilmeye değer olanlar şöyle sıralanabilir: Hazreti Eyüp Mağarası, Hazreti İbrahim Mağarası, Hasan Padişah Camisi’ne bitişik Topdemir Camisi, Nurali Mescidi, değerli çinilerle bezeli minaresiyle dikkati çeken Hüseyin Paşa Camisi, Yusuf Paşa Camisi, Nimetullah Camisi.


Leave A Reply