Tiyatronun Tarihçesi

0
Advertisement

Tiyatro ne zaman ve nerede, nasıl doğmuştur? Tiyatronun doğuşu, gelişimi, tarihi, tarihçesi hakkında bilgi.

TİYATRONUN TARİHÇESİ

Tiyatro, insanların seyretme ihtiyacından doğmuş bir türdür. Eski çağlarda, birtakım dini inançların etkisi altında tiyatroya benzeyen oyunlar vardı.Bu ilkel oyunlar trajedi ve komedi denilen iki tiyatro türünün doğmasına yol açtı.

Tiyatro, eski Yunanistan’da doğmuştur. Zevk, eğlence ve içki tanrısı DİYONİZOS adına yılda bir defa düzenlenen “DİYONİZOS” şenliklerinde ortaya çıkarak taklitler yapar, güldürücü hikâyeler anlatırlardı. Bu oyunlar zamanla gelenek haline geldi. Böylece tek oyunculu tiyatro doğdu. Tek kişi konuştuğu için bu tiyatroya “Monologos” denilmiş daha sonra konuşanların sayısı ikiye çıkınca, karşılıklı konuşma “Diyalogos” yapılmaya başlandı. “Tirialogos” denilen üçlü konuşmalardan sonra bu oyunlar bir sanat niteliği kazanmıştır.

O devirlerde tiyatro eserleri olmadığı için, oyuncular maharetlerine göre ortala çıkıp konu ile ilgili konuşmalarını yaparlardı. Bu oyunlar, uzun süre Agora (alan) denilen alanlarda oynanmıştır.

Tiyatro oyunları çok ilgi görünce, tiyatro eseri yazan sanatçılar ortaya çıktı. “Amhithearon” denilen çok basamaklı açık hava tiyatroları yapılmaya başlanmıştır. Güney Ege ve Batı Akdeniz sahillerinizde bu tiyatroların izlerine rastlanmaktadır. “Akustik” ve “görüş” düzeni çok iyi yapılmış bu tiyatrolarda en arkadaki seyirci bile konuşmaları kolayca duyabilir ve sahneyi görebilirdi.

Advertisement

İlk tiyatrolarda zamanda, yerde oyunda birlik (üç birlik) kuralı gözetilirdi. Bu kural Shakespeare’den başlayarak XVI. yüzyıldan sonra geçerliliğini kaybetmiştir.

Eski Yunan Uygarlığı’nın etkisinde kalan Roma’da tiyatro yozlaştırılmıştı. Vahşi hayvanların boğuşturulmalarının, gladyatör mücadelesinin ve araba yarışlarının yapıldığı hipodrum ve arenalar görülür. Daha sonra Avrupa’ya yayılan Hıristiyanlık, eski Yunan ve Roma tarzını yasaklayınca, tiyatro ortadan kalkmıştır. Ancak Ortaçağ’ın sonlarına doğru dini propaganda niteliğinde bazı oyunlar oynanmaya başlanmış; daha sonra bu oyunlar, kilisenin etkisinden kurtularak gerçek yaşamla ilgili oyunlar ortaya çıktı. Bu oyunların en belirgin özelliği oyunlarda konuşma olmamasıydı. Anlatım, “Pandomim” denilen el yüz, bacak kol hareketlerine dayanıyordu.

XVI. yüzyıları başlarında normal yaşam olayları işlenmeye başladı. XVII yüzyılda Avrupa’nın büyük kentlerinde büyük tiyatro binaları yapılmaya başlandı ve tiyatro uluslararası bir sanat niteliği kazandı.

Eskiden komedi ve trajedi denilen iki tür oyun vardı. Ciddi, acıklı ve korkunç olayları anlatan oyunlara “trajedi” insanların gülünç yönlerini anlatan oyunlara da “komedi” denir. XVII. ve XVIII. yüzyıldan sonra trajedi ve komedinin birleşmesiyle “dram” denilen bir tiyatro türü doğdu.

Zamanımızda melodram, vodvil, komedisantimental vb. adlarda çeşitli tiyatro eserleri yazılıyor. Bunların yanında müziğin anlatım gücünden yararlanılarak yazılan, daha üstün bir nitelik kazanan opera ve operetler’de vardır.

BİZDE TİYATRO

1- İslâmiyet’ten Önce Türk Tiyatrosu:

Advertisement

Şölen, yuğ törenleri, destanî nitelik taşıyan oyunlar, tiyatromuzun en eski örnekleri sayılır. Bunların teması, yurt sevgisi, yiğitlik, sadakat, iffet… vs. dir.

2- İslâmiyet’ten Sonra Türk Tiyatrosu:

Sözlü ve yazılı olarak iki bölümde incelenir. Sözlü tiyatro çeşitleri:

a) Meddahlık: Tek kişinin oynadığı oyun türüdür, kişileri taklit eder, karakterleri canlandırır. Değişik tipleri hicvederek seyircileri güldürür.

b) Karagöz: Bir gölge oyunudur. 15. yüzyılda çok yaygındı. Hem eğlence, hem de bir eleştiri niteliği taşır. Kişileri Hacivat, Karagöz, halk Tipleri (Zenne, Tuzsuz Deli Bekir, Çelebi, Cengi, Beberuhi, Tulumbacı…) Belli kesimlerin sorunları ortaya konur, yönetimin aksaklıkları eleştirilirdi.

c) Orta oyunu: Bugünkü tiyatroya en yakın olanıdır. Metin, konuşma kısımları yazılmamış bir hikâyedir. Olay, güldürü, hiciv unsurlarıyla canlandırılır:

Yazılı Tiyatro:

Batı tarzında tiyatro 19. yüzyıl başlarında yazılmıştır. 1800 yıllarında “Pabuççu Ahmet’in Garip Vakaları,, 1844 yılında “Hikâye-i İbrahim Paşa ve İbrahim-i Gülşeni” 1866 yılında “Şair Evlenmesi” İlk yazılı eserlerimizdir. İlk önemli eser Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir. Ayrıca Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı tercüme ve adapte eserler vardır. İlk yıllarda Ali Bey, Musahipzade Celâl’in eserleri; Daha sonraki yıllarda Ahmet Nuri, Cevat Fehmi Başkut, Orhan Asena, Refik Erduran, Muhsin Ertuğrul, Hidayet Sayın, Recep Bilginer… gibi tiyatro yazarlarımızın eserleri vardır.


Leave A Reply